21 Mart 1936 Tarihli Ağaç Dergisi Sayfa 16

21 Mart 1936 tarihli Ağaç Dergisi Sayfa 16
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

FOTOĞRAF SERGİSİ Matbuat müdürlüğü Ankara- da, Sergi evinde on beş gün de- vam «len bir fotoğraf sergisi açlı. Açılış günü sergi evinde Ankaranın bütün ileri gelenleri" göze çarpıyordu. Evvelâ matbuant umumi müdürü Vedat Nedim Tör foloğral hakkında bir hitabe oku di. Söürn Celâl Bayar olgun ve vekarlı yüzile ilerledi. Gelenlere teşekkür edip meşhur anane icabı, uzatılan makasla kurdeliyi kesti ve sergi açılmış oldu. Vedat Ne- dim Törün fotoğraf Ea lezi maal olarak şöyleydi “Fotoğrafla ünl sanat- lar arasındaki çarpışma de- vam ediyor. Güzel sanatlar fotoğrafı aralarına almama İçin ne kadar ısrar ederse et- sin, fotoğraf o yuruba girmek için elinden geleni yapı;or. Bu tecrübeler gösteriyor ki o, kendi teknik malzemesine esir kaldıkça adi zanaat, bu malzemeyi insan idrakinin emrinde kullandıkça güzel sanattir.n İnsan idrakini her hangi bir makine prosedesinin üstünde tüfs mak noktasınlan doğru ve güzel süz. Fakat her hangi bir makine kaliliyetini, insana ramolur olmaz güzel sanatları girmek hususunda her islidada malik Tarzediş nok- iasından çürük. Makineye Allahlık izale wlen bir zümreye rağınen insanlık, idrakimizin dışında çalı şan makineyi henüz keşledemedi,. Iler makine bir nevi insan ilraki emtinde (oçalışır. Vedat Nedim Törün fotoğraflan tabi olmasını istediği idrak ise insandaki sanat ilvakidir. o Şüplesiz bu kıymet, fotoğraflı kullanan adanıdan adama doğrişecekse de nihayel bir sınırda sonuna erecektir, #ira fotoğrafın insanla mevcud bütün İdrakleri temsil etmesine İmkân yoklur. Devenin Oo karnından seyredilen köprü ve mesnfeler, bir nevi sanal idrakidic ata bu nevi idraklerin en basili, fotoğrafın yapabileceği işin ise en dol; ımbacıdır. Fotoğraf, eşyada hiç bir şey aranı ıyanla, bir şeyler aramak isteyen iki in- san arasındaki farkı meydana çı- karmakla bir resshimin grörebile- ceği her manayı görmek istidadı vadermiş değildir. Ne diye işin fel-efesine dal- dik. İki salırla bir aksiyondan balısedecektik. Bu sözlerden mak- sulımız yapılan işi esas itibarile yanlış göstermek değildir. Yapılan iş, yapılması çok lüzün ve çok güzel yapılmış bir çiştir. Biz Ve- dat Nedim 'Törün bir telâkkisine cevap verdik. Yoksa foloğralın sndece mükemmel bir vesikn oldu- gunu kabul edenleree bu İş, bu çerçevede bırakmak şartile insanı düşünmlürecek Okadar Ogüzeldir. Memleketimiz, o ( Türkiye, tarih, güzellik ve iş memleketi ) takti- minden anlaşılacnğı gibi, abidele- rile, peyzajlarile ve yeni kurulan endüstri alemile üç noktadan gö- rülmüş ve gösterilmek istenmiştir. Bü görüş ve gösteriş bu üç noktada da o kadar riyazi ve mükemmeldir ki insan, otomobil fabrikası kalı loğlarındaki açıklık ve parlaklıkla memlekete ait toplu bir vesika buluyor. Vedat Nedim Tör foluğ- ral makinesine türkiyeyi gayet iyi göslermişlir. Fakat bu gösleriş insanın değil fotoğraf makinesinin ulrak e©leceği kadardır ve böyle bir işe lâzım olun da bu kadarı- dır. Bu vesile ile foloğraftı güzel sanatlar arasına kayırıcı tezler işin güç ve lüzumsuz tarafıdır... N.F. K. GUO VADIS? Genç bestekârlarımız olori- telerini halka tanıtmak ve öz kiy- mellerini o bildirmek istiyorlarsa mutlaka birbirlerini tenkide, ken- dilerinin ve arkadaşlarının sanat sahasındaki yerlerini tayin etmeye mecburdurlar, Şimdiye kadar yeni müziğimiz üzerinde covherli değil en sathi bir tenkit bile yapılma- mişlir. o Münekkillerin ofikirleri şöyle dursun, kendileri de birbir- leri hakkında imuhakemeye, mu kuüyeseye dayatan yazılı bir hik küm yermiş değillerdir. Yıllardır müzik sevenlerin zevklerini teknik perdesiyle örtüp, bu perdenin ar- kasında dışa sızmıyan bir kavga Me uğraşmakladırlar. Artık bu kavga genç Kompozitörlerimizin davası, nefis müraknbesi olarak halkın ve münevver kütlenin kar- gısına çıkmalı ve sanatkârlar, ken- dilerine ve o yoldaşlarına - Çwo Vadis!- diye bağırmalıdırlar. Baş- ka türlü salgın bir halde ortalığı kırıp geçiren deha hastalığından, yani aldatma ve aklanma oyumun- dan kurtulmaya imkân yoktur. 23 Şubnal 1936 da Ankara Malkevinde verilen konser, bu ne- fis mürakabısinin lüzumuna bizi sun bir defa «laliy inandırdı. Proğ- Cant başlan aşağı tahlil edecek değiliz, intibalarımızı kısa cümle- ilerle ifadeye çalışacağız. İlk önce karşımızı, bir ay içinde yelişliriiği Korosile Alimed Aduan çıktı. Adnann Ko- rosuna söylelliği, kendi eserleri arasında Zöle biirküsü bizi vo hal- kı coşrmaya küli geldi. Birden sulon canlandı, kulak kesildi ve uzun alkışlarla türküyü iekrarlat- G. Bu parça, estetik manasında şekilsiz bir halk türküsünden, ya- ni maddeden, unsurdan, e üslübü szesil geçildiğini ve geçil bileceğini gösteriyordu. Korodan sonra asan Feri- din frelül ve iki dens'ı çalımlı, Bu eser şark temlerinin hatır- İanmasından ve eski şarabı yeni küpe koymaktan ibaretti. Ilasan Ferit, Ananın yaptığı işin dan zddını yapıyor. Bu, şahsiyeti arn- mıyan, yahud aradığı halde İmi- mayan sanat bize İmzasız gibi görünüyor. “Zeybek, ile “Çifle telli, , de ise, şekil ile muhteva nra- sındaki omutabakatsızlık « İieineii her hamlesinde kendini göşteri- yor; sırılıyor. Bununla beraber hem şark yes de garp musikisini anlayan bu sanatkârda çok ümi- «ddimiz vardır. Yalnız onun (kolay)a ( Çifte tellij ye ( Zeybek) e teslim olmasından korkuyoruz. Başkn- larında tabii görülebilecek olan bu zaaf ondu tcılavisiz bir hastalık olabilir, ; . Ulvi Çemalin OKonsortinosu varlığını ve varlığının söbebini izalı edemiyen bir eser. Örkesira- 15

Bu sayıdan diğer sayfalar: