21 Mart 1936 Tarihli Ağaç Dergisi Sayfa 5

21 Mart 1936 tarihli Ağaç Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

V En asili ancak dinden çıkabilecek olan ahlâkın her çeşidine, o kadar arkasını çevir- mişti ki varlığının ehramını her gün mümkün olduğu kadar daha fazla yükseltmekle, içinde yaşadığı cemiyet halkının menfaallarına, eş- yanın umumi düzenine çalışmış olduğunu söylerdi. Şahsi olgunluğuna engel hiç bir ah- lâk kaidesi tanımıyordu. Paul Claudel'in “ Goethe, bu muhteşem eşek!,, diye ondan bahsetmesi bunun için tuhaf görünmemelidir. Zira hiç bir ruh şeytanla bu kadar barışmış değildir. vi Bütün güzel kadın örneklerini kendisinde bulduğunu itiraf ettiği, hayalının on senesini dolduran Madame de Stein'i, o asil kadını, bel kemiğinden vuracak bir kabalıkla terk ettikten sonra, alıp evine kapattığı bir ma- halle kızile, Christiane Vulpius ile evlenme- den yirmi yıl birlikte yaşadı. Daha ilk yılında ana olan bu genç kadınla hemen evlenmesi namus borcu iken, bu muazzam fedakârlığı yapmak için tam yirmi sene bekledi. Yeöna muharebesinden sonra, evine sarhoş Fransız askerleri saldırınca, yirmi yılık kapatması onu muhakkak bir ölümden kurtardı. Ancak o zaman, Huzur İlâhı, ölmez Goethe onunla evlenmeye karar verdi. Ne gariptir ki evlen. melerine buldukları şahitlerden biri de çocuk. ları oldu. vi Kendi kendine yetmemekten, göklere tır- manmak ihtirasından doğan ve ruhun derin. liklerinden gelen Mysligue sanata, o kadar düşmandır ki gothigue mimariye barbar de- mekten çekinmez. Hatta '« İlâhi komedya » nın Cehennem'ini iğrenç, Âraf'ını şüpheli ve Cennel'ini can sıkıcı bulduğunu söyliyecek kadar gururdan kendini kaybeder. Vi Spinoza'yı, Goelhe'ye öğreten Jacobi; artık aralarındaki her türlü dostluğun bitmek üzere olduğunu anladıktan sonra, yazdığı son mektupların birinde, ona, varlığının en derin yerinden gelen feryatla: — “ Allaha inanmak lâzım! , diye bağı- rırken, Goethe her zamanki soğuk kanlılığıle şöyle cevap veriyordu : AĞAÇ — Onu seyrediyorum, yani eserlerinde tetkik ediyorum | ği Heyhat, hakikati bilip seyretmekle, ona inanmak arasında ne kadar bitmez tükenmez bir fark vardır. Bu, ancak yaptığımız hare. ketlerle belli olur. IX Ruhun vucuddan önce öleceğine inanan cehennemi zekâsı, Allahsız hayatının sefale- tini örtmek için durmadan çalışır. Şu cümle- lere bakın: « Bir inlizamsızlık yapmaklansa bir haksızlık yapmayı tercih ederim. ,, « İnsanın ideali, her gün biraz daha kendini aşması için, hür ve kuvvelli ol- maklır. Bu fikirlerden çıkardığı hareket kanunu da şudur: Şalısiyelirin zenginliğine bir şey kal- nuyanlarla hemen alâkanı kes! , Bütün bu zekâ hileleri, fil dişinden bir kule içine sığınan sükün ve huzurunun sün gülü bekçileridir. Taptığı nizamın bozulma- ması için haksızlığa uğrayacak başkasıdır. O başkasının, bazı gözlerde Allahın mabedi kadar kıymeti olduğunu tasarlayamaz. Çünkü yalnız kendi varlığına inanır ve onu düşünür. X Goethe, her gün varlığını biraz daha aşmak, biraz daha hür ve kuvvetli olmak istiyor. Halbuki kendini aşıp nereye gidecek? Onun için bütün kapılar kapalıdır. Elde ede- ceği hürriyeti ve kuvveti ne yapacak? Yaradanın sözü, bu biri iki sanandan başka kimin için söylenmiş olabilir : “ Doğru sözü anlamayan ve işilme- yen bu gibilerin yüreklerini ve kulakla” rn Allah mühürlemiş ve gözleri önüne perde yermişlir!, XI Dinin kalpı ve mucizenin gölgesi olan sanatın, “ güzel , in umumi kanunlarını bul- mak için çırpınan bu adam, başkalarına kar- şi yapılacak en ulak feragatlerin, fedakârlık. ların manası bile olacağını aklına getirmek istemiyordu. Onun tek vazifesi nefsine karşı olandır. Allaha ve başkalarına karşı olan va: zife ise, bunların kendi akli melekelerine ve entellektüel oluşuna yardım etmelerile mü- tenasiptir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: