28 Mart 1936 Tarihli Ağaç Dergisi Sayfa 8

28 Mart 1936 tarihli Ağaç Dergisi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tiyatro : AĞAÇ Tiyatro Kültürü Bana tiyatro dediler mi, neden bilmem, içime sızılar çöker, yüreğim sanki bir baba acısile yanar. Bu acı duygular belki de memlekette tiyatro sanatının hâlâ lâyık olduğu ehemmiyetle telâkki edildiğini göre- mediğimden ileri geliyor. Evet, vakıa biliyoruz ki tiyatro medeni dünya içinde en soylu bir kütle sanatıdır. Biliyoruz ki sahne en büyük kürsü- ler kadar kvvvetli! bir hars kaynağı, bir sanat terbiyesi mektebidir. Bunları biliyoruz. Yalnız bilmediğimiz bir şey var: Oda bu sanatı ve onun istikbalini korumak. Halbuki artık bunun da sırası gelmiştir, hatta geçi- yor. Şehrin ihtiyacına yetmek için dört muh- telif nevide beş eserle yedi gün içinde on temsil vererek kendi yağile ancak kavrulan Şehir Tiyatrosu teşekkülü koca Türkiye Cumhuriyetinin tiyatro ihtiyacını karşılaya- bilir mi? Öteki şehirlerde tiyatro hareket- leri namına neler yapıldığını görüyoruz. Halkevleri teşkilâtının gösterit kollarına gelince, bu sahnelerde sanat muayyen he- deflere hizmete mecbur olduğu için şimdilik mevzuumuz haricindedir. Bizim endişemiz en şumullü ve estetik manasile tiyatro sanatına ve Türk tiyatro- sunun yarınki varlığına aittir. Niçin halâ devlet otoritesi altında tam resmi bir trup ve ayrıca bir tiyatro mek- tebi yapılamıyor? Bu ihmal bence ne bir bütçe meselesi, ne de (en mühimmi az mühimme takdim ) gibi bürokratik bir zihniyetin mahsulüdür. Bu sadece bizde “ tiyatro kültürü” denen şeyin yokluğundan ileri geliyor. Bugüne kadar gerek aile ocağında ve gerek mektep muhitinde garp telâkkisine uygun bir tiyatro terbiyesi almadık. Bizde halâ bugünkü nesle mensup münevver dedi- ğimiz kimseler arasında da bu nevi kültür- den haberi olmayanlar vardır. Onlar bugünkü medeni adamın umumi kültürü arasında tiyatro için de bir hisse ayırması lâzım geldiğini bilmezler. Bizde seyirci de güzide tiyatro hamileri de, hattâ meslekten olanların çoğu da ne yazık ki doğru dürüst tiyatro kültüründen mahrum- durlar. İşte size bu üç katagori içinden seç- tiğim su aşağıki misaller, bu fikrimi isbata yarar kanaatındayım : | — Yüksek sınıftan münevver bir se- yirci bir akşam tiyatronun rejisörüne “ iyi hoş amma kadınlarınız pek kakavan.. Tiyat- roda kadın dediğin, insanın erkekliğine hi- tap etmelidir canım yp demiştir. || —- Evvelki sene bir büyük şehirde turnedeyiz, büyük Alman dramatürjü (Haupt- mann) ın ç, güneş batarken ” isimli dramını oynuyoruz ikinci ile üçüncü perde arasında sahne tarafına üç zat geldi ve bize şu tek» lifte bulundu : “ Biz şehir gençliği namına murahhas geldik. Perde aralarında komik artistleri» nizden birinin (Karım beni aldatırsa ) fili- mindeki şarkılardan söylemesini rica ederiz. ii — Bundan bir kaç sene evvel Da- rülbedayi idare encümeninde aza bulunan münevver sınıfından bir sanat hamisi bir akşam (bir dram temsili sırasında perde arasında beni arayıp şu teklifte bulunmuştu: “ Aman kuzum Galip, bu akşamki dram - söz aramızda -traşl. Şu size üç dört ay evvel verdiğim bir perdelik bir ko- medi vardı. Akrabamdan bir çocuğun .çok eglenceli Obir adaptasyonu. Şunu piyes biter bitmez oynayıverin de biraz gölelim ari... IV — Artistlerimizden biri mesleki bir münakaşa sırasında aynen şunu söylemişti: “ Ne yapalım, muharririn yazdığı söz- leri söylüyorum, ahali put gibi duruyor, son- ra ben yerini bulup kendiliğimden bir söz söylüyorum, katılıyorlar.. Gelde . tulüat yapma.. Bu acı misalleri çoğaltmak mümkündür. Fakât bu kadarı yeter. Bize tiyatro kültürü lâzım. Bu da mek- teple olur. Halk için de, meslekten olanlar için de... İ. Galip ARCAN

Bu sayıdan diğer sayfalar: