4 Temmuz 1936 Tarihli Ağaç Dergisi Sayfa 17

4 Temmuz 1936 tarihli Ağaç Dergisi Sayfa 17
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

1886 MUCİZESİ: SEMBOLİZMA Geçen hafta Fransada ellinci yılı kutlulanan sembolizma, bence, hir şiir mektehi olarak değil, ön dakuzunen asır sonunda ruhların bir kalkınma hareketi olarak mutalân edilmesi ye- reken bir hüdisetlir, Natüralisi Romanın mmuasırı olan Parnasiyen şiir, Pozilivist mektebin tesiri altında teşekkül etmiş bütün ili. Pozitivizma Bir yanda alemi, ki oOilmin edebiyat gihi renliat şeeniyette iki pay görür ; hâdiseler ve vakalar mevzundur; bir yanda da metalizikler ve dinler âlemi, Parnasiyenler bu iki paydan ikincisini tamamile ihmal etti- ler. Parnasyen bir şairin kâinat kar- şısındaki duruşu âliminkinden farksız- dır: Şair de âlim gibi decrübelerinin nelireşini bildiren ve ahjeclif kalma- ga çalışan adamdır, Sembelizma, bü ifrala karşı haklı ve yerinde bir yen “izahı edilemi- yen, İ izm m iddinsinda bulun- madı, yalnız. şir için, “izah edilemi- yen,, i bilmemenin münaaz olduğunu söyledi. Semholizma, cevapsız snalleri tekrar şeref mevkiine çıkardı. Semho-, listin felsefi duruşu sorucu bir duruş- tur, Alimin de duruşu böyle değil mi, #liyeceksiniz. wet; Takat Şi farkla ki Alim sünline cevap arar ve onu bula cağım kannatile çalışır. Halbuki şair, nazarı dikkate alacağı meselelerin na- kabili hallolduğunu önceden söyler, Semhbolizma tahiatin objektif, gay- ri şahsi, soğuk ve ruhsuz tasviri ye- rine bir hassasiyetin o menşurundan geçmiş oynak ve bir hayal getirdi, peyzajın biz hizi ruhiye ol- masını istedi, Verle Wotre me est ün paysage choisi mısraı hatırlardadır. Semhalizma ysk şiir manzum hikâye edasınıdan ve belârallen kur- buldu, telkin kuvveti kazandı. Fakat semhalizmanın bü mulasse- natına Karşılık imahzurlarını da söyle- mek lazımdır. “Emerson, parıltılı ün dediği gibi asmbo- listler sirri “Gündelik faciada, güre ceklerine, kendi içlerine çekilerek wuhüyyelelerindeki müphem ve silik ölemlerde aramağa koyuldular. Süniyen, semholizma bilvasıta ifade tarzı olduğu için şairin söyledi- gini kendinden başkasının anlamaması tehlikesi vardı, nitekim öyle oldu. bir Dahasi var : Bazan şair, anlaşılma- mak şöyle dursun, hakikatte bir şey söylememek istemişti, Ve nihayet son ilratlarında ssmbolisiler fikir derinli- ğini yahut haynt sırrını cümlenin mâ- nasızlığıyle karıştırdılar, ihtiyari bir surette karanlık oldular. Fak €r ne oluran olsun semha- Dizman ruhların"muayyen,,e,“mahdud,a, “vazıh,, a karşı hir isyanı ve “gayri muayyen, ©, “sonsuz, a, “sisli ,, ye, “gizli, ye karşı bir iştiyakı halinde te- zahür ettiği için “ ism ,, li tabirlerin belli de en güzeli ve en sevimlisidir. Bir kere sembolizmada fahteşşuur rey hakkı kazandı, Meselâ bir Mallarme için harici âlem ancak fikirler âleminin sembolü olarak mevcuttu, Bodler de daha evvel aynı şeyi söylememiş miydi? fa nature est un temple vü de vi- vants piliers İoissent parfois sorlir de eonfuses parnles İ. hamme y passe d irovwers des fo- röts de symbales ni Üobservent avec des ey fa- iliers. 1886 «la hir yenç Fransız şairi için de, diyor Edonard Dujardin, harici âlem ruh tarafından tasavvur edildiği nis- belte mevcutlu. Ö zamanın edebiya- tında mevzi bahs olan sadece rühlu, Her şey sembalist şairi iç âleme doğ- ru götürüyordu. Fakat klösiklerin mu- hakeme dedikleri istikamette aradık- ları bu iç âlemi sembolistler tahteş- şırur istikamelinde aradılar. Bilhassa Wagnerin ve onun vasıtasile Alman felsefesinin sembaolizma üzerinde kati bir tesiri oldu. Vagner sayesindedir ki sembalist şairler, Sehopenhnuere nü- fwz edebildiler. Ancak o vakit sembo- listler şiirde musiki yapmak arzusuna düştüler. Verlenin birçek şiirleri bu musikinin şiirde tatbikatının muvaffak nümuüneleridir. mbolist şairleri ikiye ayırmak lâzımdır: İlk nesil yani Mallarme,Rembo, Verlen nesli; bunlar 1886 dan önce de birçok şiirler yazmış şairlerdi. Hatta Verlen ve Mallarme gençliklerinde Par- nasa dahil oldukları halde sonra ora- dan firar etmişlerdi. İkinci nesilde ise Rögnier, ar hd sai Stuart Merril , Fontainas, Gustave Kahn, İse Dujardin ilâh... gibi şnirleri sayabiliriz. Edouard Dujardin'e göre semboliz- ma edebi formül olarak ölmüş olabilir, fnkat tesir getirdiği tasavvur olarak yâşıyordur. . ve bilhuana şiir hakkında Bugünkü Fransanın en değerli şiir münekkitlerinden biri olan Jean Cas- son İse sembolizma için şunları söylüyer: “Semholizma hatırasının bizde *yan- dırdığı şey çok garip bir uzaklık fik. ridir,Sembalizmada bir mola yığının» dan ziyade, insan ruhunun kendi üs- tüne kıvrılışının vesikasını görmelidir. Rüyalar istikametinde işlemeğe ve güz kamaştırıcı dünyalar inşa etmeğe haş- layan ruhu durdurunanın imkân yoktu, Fakat, en iyilerinde olduğu gibi, hakiki realite şuuru teşekkül edince bütün bu fantezilerin üstünde nihayetsiz hir elem havası esliğini anladılar. “Şiir teşebbüsünü serhadlerine ka- dar götüren ve Fransız lisanına alış- madığı ve duymadığı İannaniyetler getiren Mallarme, Verlen, Remba' gibi büyüle şairlere yeniden selâm gönde- riyaruz, . Edebiyatta, bilhassa şiirde,bir mek- tehin temayüllerini, eserinde sadık hir ayna gibi aksettiren sanatkar ancak ikinci üçüncü derecede bir aanatkâr- dır. Meselâ romantizma bütün meziyet- ve kusurlarile, Viktor Hüşanun şiirlerinden ziyade, Lamartinin şiirle- İeri rinde nefes lan bir varlıktır. Semha- lizmada da aynı şey vakidir. Ancak Allrer Samen gibi, kendi şahsi parıltısı olmıyan şairler, bu mektebin temayül- İerini yüzde yüz henimseyebildiler. Bir Mordas'ın sembolizmadan ayrılması ne kadar manidardır. Henri de Rögnlier hile, gayet nazikâne, şapkasını çıkara- rak, sembelizmadan uzaklaşmadı mı? Hakikat şudur: Yaratmanın hazzına ermiş bir şair hiç bir zaman hiç bir mektebin tabiiyeti o altına giremez. faten romantizma, Parnas, sem sürrealizm gibi mektep tasnilleri anenk edebiyat tarihi kitaplarında mevcut ve asnenk ikinci üçüncü derecedeki şairler hakkında varid olan bir şeydir. Koskoca Viktor Huyoyu yalnız roman- tik şıfatile tavsif ve izah etmek müm- kün müdür ? Leconte de Lisle'in ne ürpertici mısraları var! Baudelnire, Rembo, Mallarme, Verlen gibi dev şair- lerin eserlerinde ise bütün “ism ,, le beraber, onlardan başka ve fazla olurak insan ruhu bütün tecellileri ile yaşar. İer- sahit Sıkı TARANCI 16

Bu sayıdan diğer sayfalar: