4 Temmuz 1936 Tarihli Ağaç Dergisi Sayfa 5

4 Temmuz 1936 tarihli Ağaç Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

bir ruhtan ve deruni bir hayaltan mahrum oluş- larıdır. * İnsanlar artık hayatın lezzet ve saadetini leş- kil eden her şeyden, yalnızlıktan, mahremiyet- den, sükültan ve hayalden kaçıyorlar. Güya ruhlarından gelehilecek bir sesten, duyabilecek- leri müphem ve mülüm bir histen, kendi kendi- lerinden kaçarak gurubun kanları dökülürken lâmbalarını yakıyorlar, sükütu duyar duymaz radyolarını açıyorlar, gecenin yalnızlığı başlar başlamaz sinemalara ve kahvehanelere koşuyor- lar. Ve buna şimdi « dinamizm » diyorlar. - Yalnız kalmanın zevki dünyadan zail oluyor. Fakat bir gün dünyayı kurtarmak için onun belki ancak bir kaç ruhta yaşaması da kâlidir. 5 Bazı dostlarımız vardır ki kendilerine mektup yazmayışımızı unulkanlık ve hotkâmlık diye tef- sir ederler, Bazı fakir düşmüş uzak akrabaları- miz olur ki kendilerini aramadığımızı, sormadı- ğımizı merhametsizliğimize, kalpsizliğimize ham- lederler. Bunlar bilselerdi ki hülyalarımız da me- sut iklimlerde yüzer, muntazam kâşünelerde oturur ve süratli otomobillerde gezerken bu hayatımızdan önları nasıl ayırmaz, o muhayyel ömrümüz içinde kendilerine nasıl büyük bir pay ayırırız, ne mevkiler tahsis ederiz! Bunu bilseler, kalbimizin bu iyi niyet, salvet, mürüvvet ve muhabbetine şaşarak bize ne büyük bir min- netlarlık duyarlardı ! Fakat bu hususiyetimizi onlara nasıl anlatmalı? Biz bu “zengin hayali- mizle yorgun, hülyamızın otomobilinde koşarken hayat içinde kendimize sanki daha fazla bir «---. muhabbet ve alâka mı gösterebiliyoruz? Hayır ! Hakikatler arasında ezilen kendimizi bile arayıp bulamıyoruz, kendimize bile acımağa vaktimiz ve lâkatimiz kalmıyor ! * Bazan biz rüyamızı bitirip uykumuzu alma- dan ve kendimizi toplamadan evvel coşkun ho- rozlar öter ve bize « sabah oldu!» derler. Fakat herkesle beraber de olsa manasız bir ace- lenin hiç bir tadı çıkmıyor | # Bazan büyük bir yorgunluk, bir gına bizi büsbütün kaplar. İsteriz ki bizi köşemizde yal niz ve rahat bıraksınlar. Gösteriş yapmıya de: gil, görünmiye bile ve yalanı değil, dağruyu söylemeğe bile üşeniriz, w Bazan şehirde baharın başladığı akşamlar gözlerimizden yaşlar gelir: Dünya ne güzel, hayat ne mutlu ve talhl Niçin insanlar kalbi- mizdeki muhabheti duyamıyor, kendilerini sev: mediğimizi ve iki yüzlü olduğumuzu sanıyorlar? Niçin dikenler gibi batan gözlerle bakıyorlar? Niçin bizi sevmiyorlar ve, ellerimiz güya onla» ra uzanmış dururken, sokaktan bizden kaçar gibi geçiyorlar? # Bazan kalbimizin iyiliği gönlümüzü doldu- rarak gözlerimizi yaşartır ve memnun, müftehir güya hâlika serziniş ederiz: Niçin benimle meşgul olmuyorsunuz ? Benim ezeli ve ebedi şahidim değil misiniz? Hislerimi ve hayalımı gör- müyor musunz? Neden beni beğenmiyor ve sevmiyor gibi uzak ve lükayt kalıyorsunuz? Ruhumu duymuyor musunuz ? Nasıl duymuyor- SUNUZ P.. # Hayalın büyük garabet ve tezadına bakınız : Hepimizi bin zahmete, bin sıkıntıya, bin derde düşüren pasyonlarımız vardır. Ve işle yüzde doksan kere taltığımız asıl büyük lezzetler ve saadetler bize bunlardan gelir ! *# Hayatımızı yakan, kavuran, maliveden asıl büyük aşkımızdır. Ve hayatın bize verebileceği asıl büyük teselliyi, lezzet ve saadeti de yainız o verebilir ! Abdülhak Şinasi HİSAR . YIKANMAK Akşam.. içime dolan korku, pişmanlık, hile. Akşam..ey göklerin de ardinda kalan BERRAK! İçimde birikeni nasıl yıkamak, neyle? Bu akşam, hangi suyla, hangi suyla yıkanmak? Yıkanmak, temizlemek deri içindekini, Yıkanmak, feneşirde ölü gibi yıkanmak.. “Yıkamak özapları, hırsı, şehveli, kini; Yepyeni, ve tertemiz bir sabaha uyanmak... Ziya Osmün SABA İĞ. LL YMM RT NN“ İİ

Bu sayıdan diğer sayfalar: