18 Aralık 1954 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 8

18 Aralık 1954 tarihli Akis Dergisi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER tekliflerinin sunulacağı — bildiriliyordu. Bu arada şöyle denilmekteydi: «Bundan başka memleketin itibarını sarsacak şekilde yabancı muhabirler ta- rafından herhangı bir şekılde yapılacak neşriyatın da men'i derpiş edilmekte, nümüzdeki günlerde bu husustaki tek- lifin Büyük Millet Meclisine tevdii bek- lenmektedir.» Bu, ne demekti? Yabancı muhabirle- rin neşriyatı nasıl menedilebilirdi? Ha- vadisleri dışarıya göndermeleri mi ya- sak olunacaktı" Yoksa başka bir çare mi düşünülüyordu? İşin doğrusu, bir takım gayretli me- busların bir teklif — hazırladıkları idi. Bunlar hükümetten daha ileri giderek yeni takyidler koymak istiyorlardı. Ar- zuları şuydu: Yabancı gazetelerin ikti- dar lehinde yazdıkl: yazılar iktibas edılebılsın diğerleri 1çın yasak konsun. n memleket içinde fena te- sır ettiği görülüyordu. Basın bahsinde hazırlananlar bundan ibaret değildi. Tokat'ın meşhur mebusu Ahmet Gürkan son gıda maddesi buh- ranlarının sebebini gazetelerde görmek- teydi. Zannediyordu ki hakikatte her şey vardır, fakat sırf muhalif gazeteler gazeteciler «yoktur» diyorlar diye halk o malı satan dükkânlara koşuyor ve ihtiyacından fazlasını alıyor, sıkıntı da böylece doğuyor. Tabii bu, pek ipti- dai bir iktisad görüşüdür ama Ahmet Gürkan yasak koymakla her şeyin hal- ledilebileceği kanaatinde olanların ba- şında gelir ve pek «sekter» görüşlü bir mebustur. Nihayet, haklarında verilen mahkü- miyet kararı katiyet kesbetmiş olan kım— selerin basın tarafından mazlum ve m: dur hal sokulmasının önlenilmesi de talep edılıyordu. Bu kanunlar Meclisten geçecek midir geçmeyecek midir, bilinmez. Her halde zaten lüzumundan fazla ağır olan ba- sın kanununun biraz daha sertleştiril- mesindeki faydayı anlamak güçtür. Ha- tırlarda olduğu gibi Burhan Belge de asın mevzuunda — savcılara yeni bazı haklar tanınmasını istemişti. Fakat haberin, yabancı gazetecileri endışeye duşurdugu muhakkaktır. Bu- ç Times'in makalesini ta- kıp etmesi ıse büsbütün kötü olmuştur. Ortada bir hakikat vardır: Memleketi- mizdeki yabancı muhabirlerin iktidarla araları iyi değildir. Zira bu adamların karşısında —hiç birinin iyi niyetinden şüphe etmek caiz bile olamaz— iktida- rın ilk temsilcisi sıfatiyle Basın-Yayın ve Turizm Umum Müdürlüğü gelmek- tedir. Vazifesi muhabirlere kolaylık gös- termek olan bu teşkilat ise her şeyden birler oraya uğramayı bile istememek- tedir. Reuter muhabiri Long, sırf Dr. Muam Baykan ile takıştıgı ıçın Lon- dra'ya don üştür. Bir ikamet tezkere- sinden doğan hadıse süratle tadsız hale gelmiştir. Bunun üzerine Reuter'in as- len Ermeni bir İngilizi muhabir olarak göndermek teşebbüsünden bahsedilmiş, bu hal güçlükle önlenebilmiştir. Ameri- kalı ve Fransız muhabirler de Basın-Ya- 8 ve Turizm Müdürlüğü ile adeta dargındır Oradan hiç bir yardım gör- memektedirler. Bu adamlar buraya, haber toplamak için hususi surette — gönderilmişlerdir. Buna rağmen hükümet ve onun teşkilâ- tı kendilerine hiç bir kolaylık göster- memektedir. — Basın-Yayın ve — Turizm Müdürlüğünün bu sahada harcadığı gayret sıfırdı... Başka — memleketlerde böyle bir teşkilââ muhabirlere haberleri hazırlayıp takdim eder, alâka uyandırıcı siyasi şahsiyetlerle randevular sağlar, onlara hükümetin görüşünü aksettirir. Bizde bütün bunlar varid değildir. Biz- zat muhabirler bir randevu peşinde gün- lerle, haftalarla koşarlar; her hangi bir mevzuda iktidarın fikrini, noktai naza- rını Ööğrenmek için tâbir caizse göbek- leri çatlar. Halbuki, her tarafı dinleme- ye, daha sahih malümat elde etmeye hazırdırlar. Fakat hayır... Bunlar, ken- dilerinden esirgenir. Sonı'a da, haber verdiklerinde, yaptıkları tefsir beğenil- mezse kabahat onlarda bulunur. Bu hem haksızlıktır, hem de memleket bakımın- dan kayıptır İhtimal ki bu adamlar, is- tedikleri haberleri daha kolay alırlarsa Basın-Yayın ve Turizm Mudurlugunden bu isme yakışır hüsnü muameleyi gö- rürlerse haberlerinin, tefsirlerinin havası mutlaka başka olacaktır. Elbette ki gene hakikat bıldıklerını yazacaklardır ve bunların içinde iktida rın hoşuna gıtmeyecek şeyler buluna- caktır. olmazsa bunlar dost kalemlerden çıkacaktır Bu, işin püf noktası ıdır. Vaktıyle nisbeten böyle hareket eden bir umum müdür vardı: Dr. Halim Al- yot! Dr. Alyot, o püf noktasını keşfet- mişti. Muhabirlerin hepsile son derece ahbaptı, onlara, hattâ hazan el altından iktidarın lehinde havadisler uçururdu. Bilirdi ki bu adamları her şeyden çok memnun edecek olan haberdir. O da, bunu verirdi. Nitekim iktidarın en ziya- de güç izah edilebilecek hareketleri sı— rasında yabancı basın Dr. Alyot ile ması kaybetmedıgmden tatmin edılebıl- mişti. Bu demek değildir ki Basın-Yayın ve Turizm Umum Müdürlüğü Dr. Alyot zamanında mükemmel işlerdi. Ne mü- nasebet! İşler o zaman da aksaktı. Ama hiç bir zaman teşkilât ile yabancı mu- habirlerin arası bugünkü kadar bozuk olmamıştır. Bızden dikkati çekmek.. Şeker Buhran vekillere aksetti Hâdise bir kabine toplantısı esnasın- da, başvekâlet binasında cereyan ediyordu. O sıralarda - yani, iki hafta evvel - Vekıller sık sık toplanıyor ve el- de bulunan meseleleri — görüşüyorlardı. Bunların başında ıktısadı işler geliyor- toplamak zaruretini hissediyorlardı. Baş— vekâlette kuvvet nasıl toplanır? Çay iç- mek, çayla beraber bir kaç bisküvi ge- velemek suretile.. İşte bunu düşünerek o gün de, zile cevap veren hademeye çay soylenıldı Aradan zaman geçti. madı. Vekillerin tabii haberi yoktu, fakat dışarda kahveci, garson ve çırak pek müşkül bir vazıyetteydıler Ne yanacaklarını kolay kolay kestiremi- yorlardı. Nihayet, 1ç1erınden birine ce- saret geldi ve başı öne iğik içeri girip, dertlerini söyledi: Ses seda çık- ndan Baha Tekand Şeker vaad eden Şeker Şirketi Müdürü AKİS, 18 ARALIK 1954

Bu sayıdan diğer sayfalar: