2 Haziran 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 25

2 Haziran 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 25
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SİNEMA Filmcilik Evvel Zaman İçinde Dort yıl kadar evveldi, ressam Yük- sel ÜUnsal, Turgut Demıraga bir teklifte bulundu. Türkiyede ilk ola- rak bir canlı-resim çevirmeyi deni- yemezler miydi? Turgut Demirağ si- nema tahsili yapan sayılı sinemacı- lardandı. Güney Kalifornia Üniversi- tesi sinema bölümünde okurken can- lı-resimlere ait kurslar görmüştü, teklifi benimsedi. Türk fılmcılıgınde hazırlanması en uzun süren filme böylece başlandı. Bir yandan çalış- malar ilerlerken T. Demirağ 1953 yılı sonlarına doğru filmin Amerikada edilebilmesi için döviz mü- . İzin belgesi yanında olduğu halde "Film Effects of Holly- wood" adlı laboratuvarla görüşmek üzere Amerikaya gitti. Fakat iş mü- saadeyi almakla bitmiyordu. Nitekim 1954 yılında ticaret rejimindeki de- ğişikliklerle beraber ilk Türk canlı- resminin banyo edilebilmesi için ve- rilen 18.000 dolarlık döviz iptal edil- di. Yüksel Unsal idaresinde 30 aka- demili ressam tarafından 80.000 re- sim üzerinde çalışılarak meydana ge- tirilen “Evvel Zaman İçinde" adlı canlı-resim hükümetin ilgisizliği yü- zünden raflarda beklemektedir. Film 16 mm. hk Kodachrome renk sistemi- ne göre' çekilmişti. "Film Effects of Hollywood" laboratuvarında 85 m ye büyütülerek en son ve en iyi renk sistemlerinden biri olan Eastmanco- lor'a göre 5-6 kopya üzerinden bası- lacaktı. 335 mm. ye büyütülmüş bir Turgut Demirağ Zoraki derviş AKİS, 2 HAZİRAN 1956 renksiz kopya Türkiyeye gonderılıp diyalog, efekt ve fon müziği için ses bandının hazırlanmasında kulla- nılacaktı. Canlı-resimlerin ayrılmaz bir parçası olan fon müziğini tertip etmek üzere Pertev Apaydın gibi son yıllarda dikkati çeken genç bir sa- natçının düşünülmesi iyi niyetlerin başka bir deliliydi. "Evvel Zaman İçinde" aralarında bağlantı olan Nasreddin Hoca'nın sekiz hikayesiyle bir Keloğlan masa- Indan meydana geliyordu. Kafdağ- larına yolculuklar yapılıyor, Peri Pa- dişahları, ejderhalarla karşılaşılıyor- du. Filmin İngilizce dublâjı da yapı- larak ihraç imkânları aranacaktı. Ti- tiz hazırlanmış ve ilgi çekici bir fil- min ihraç edilmemesi için sebep yok- tu. Üstelik böylece banyo için veri- len döviz de fazlasiyle karşılanabi- lirdi. Ama bunu anlaması gereken hükümet, Türk filmciliğinin bugün- kü feci haliyle ilgilenmeyen hükümet- ti.. Modern stüdyo — malzemesinin memlekete girmesi için döviz ver- mekten kaçınan hükümet renkli film- lerin banyo edilmesiyle uğraşamazdı. Ayda 2000 dolar transfer edilmesi çinde" nin gelecek mevsime yetiştirilmesi için bir yol kalıyordu. Bu da T. Demirağın “Film Effects of Hollywood' firma- sını, yabancı sermayeyi teşvik kanu- nundan istifade ederek Türkiyede bir şube açmaya ikna edebilmekti. Film yıkayan teknik laboratuvar gi- bi bir tesis için bile yabancı sermaye- den medet uman hale gelmek, Türk filmciliğinin yarınını busbu ün ka- rartmaktadır. Sinemacılık Mevsimin bitmesi üzerine İstanbul sinemaları bu yıl mevsime erken son verdi. Beyoğlu ikinci de- fa gösterilen filmlerin ilânlariyle doldu. Atlas Sineması halâ yeni film gostermeye devam ediyorsa da, bun- ların prodüktör Sam Katzman'ın im- zasını taşıması Atlas Sinemasının da işini bitirdiğinin bir işareti sayılabi- lir. Mevsimin böyle erken kapanma* sının en mühim sebebi şüphesiz gele- cek yıl film ithal edilemiyeceği endi- şesidir. Bılındığı gibi film — borçları 1954 yılından her transfer edilme- u durum karşısında sine- bulunan mekteydi. macılar ellerinde the Waterfront", Vıttorıo De Sica' nın "Stazıone Termini" ve Fritz ang'ın "“Moonfleet" gibi filmlerinin gösterilmesi gelecek mevsime kalmış oldu. Maamafih gelecek mevsime ka- dar bu duruma bir çare bulunacağı tahmin edilebilir. Seçimler gittikçe yaklaşırken halkın en ucuz eğlence vasıtası sinemalardan açılacak yeri spor temaslarının doldurması pe beklenemez. Tek avunma vasıtasının "Evvel Zaman İçinde" Bir film varmış... elden gitmesi halkı mahrumiyetlerle daha çok yüzyüze getirir, mahrumi- yetleri daha çok duşunmesıne sebep olur ki böyle bir tehlike kolay kolay göze alınamaz. 1955-56 mevsımınde yerli lilmcı- liğimiz bakımından meye değer hiçbir şey olmadı. "Bey z Mendil" v "Tuş" konuları, "Dağları Bekleyen Kız" ise Atıf Yılmaz Batıbeki'nin nis- beten temiz rejisi ile dikkati çektiler. En basit, en kolay cinsinden, şarkı- h, gobeklı bol ölümlü, ağlamaklı me- lodramlarla para kazanmak umumi temayül idi. Yabancı filmlerden bir sürü dö- küntünün arasında "Cehennem Ka- pısı -Jigokumon" ve Dehşet Yolcu- ları - La Salaire de la peur" gibi film- ler de oynatıldı. Bütün dünya sine- macılığının bir yılda ancak 5-6 çok güzel film yapabildiği düşünülürse bizim film ithalâtçılarının bu 5-6 ülmlık fedakarlıga girişmekten ne- den kaçındıklarım keşfetmek bir me- kadar yıl geçtiği halde Biciclette", "Paıs ", "Miracol lano", 'Umber D" "Los Olvıdados "El", "Ugetsu Monogatarı ve "Jeux Interdits" gibi ilk gösterildikleri an- dan ' itibaren sinema klâsiği olan filmleri hâlâ görmemiştir. Sinemanın büyük eserlerini alişe koymayan si- nemacılar kaç | Helen", kaç "Harikalar Sirki" gosterseler vazıfe- lerini tam yapmış sayılmazlar. Para kazanma arzusunun yanında bir de cemiyete hizmet düşüncesi yer etme- lidir. Üstelik bu ithalâtçıdan pek bü- yük bir külfet istemeyen, iflâsa sü- rüklemiyecek bir hizmettir. Beyoglu- nun belki de en az popüler sineması olan Lüks bu yıl en iyi filmleri kendi salonunda oynatarak vazifesini ku- sursuz yapmıştır. Buyuk sinema it- halâtçılarının bu kü çıık sinemadan örnek almaları lâzımdır. 23

Bu sayıdan diğer sayfalar: