2 Haziran 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 30

2 Haziran 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 30
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Veremlı hastalar Hepsinin ayrı hikâyesi var tiyar, herkes vereme yakalanabilir. Bu hastalığın yaşla bir ilgisi yok- tur" diyordu. Ailesinde de verem yoktu. Anası damar hastalığından ölmüştü. Babası Çanakkalede kalmıştı. Kardeşleri . Halbuki Ahmet efendi ve- remın ırsen geçen bir hastalık oldu- ğunu duymuştu. Doktora bu üşün- celerini söylediği zaman 0: "Gene ya- nılıyorsunuz, demişti. Verem, aileden, 'erem tır." O halde hastalıgı kimden almış olabilirdi? Kahvede bin türlü insan arasında çalışıyor, dıdımyo u. El- bette bunların birinden birinde has- Bi dü alık olabilirdi. Biraz , her- gün kendisinden cay isteyen, ıııce, tit- rek parmaklariyle mecmuaları karış- tırırken, kimseye göstermemek için, sahifelerin arkasına saklanarak ke- sik kesik öksüren şu solgun benizli, raşı uzamış, zayıf delikanlı ekala verem olabilirdi. Belki de hastalıgı ondan almıştı. Bu derdinden bihaber hasta daha kimbilir kaç kişiye has- talığı bulaştırıp duruyordu. Bu has- tayı hatırladıkça Ahmet efendinin beyninde mahalle doktorunun söyle- dikleri uğulduyordu: l — Türberküloz mikrobiktir. — Tüberküloz bulaşıcıdır 3 — Tüberküloz irsi değildir Bir başkası Henuz Üniversiteyi bitirmişti. ylfyap ” sakın çabuk uzulen, ça— buk kızan, ir kız- sokulmaz dı. Her şayi kendme dert eder. heye— canlanırdı.Titizdi.Fakir bir aile ço- 30 cuğu idi. Bin zorlukla okumuş, yetiş- mişti. Daha Hukuk Fakültesinin son çede oturmuş çiçek kokuları arasında ders çalışıyordu. Ağaçlardaki kuşla- rın; okuduğu "Devletler Hukuku" n- dan hiç haberleri yoktu. İmtihan fa- lan takmadan ötüşüyor, — öpüşüyor, yuva yapıyorlardı. Neşeli ve mesud- dular. Kendisi de o gün eski bir şa- rap içmiş kadar hafif ve kayıtsızdı. Böyle bir günde ders çalışmak ka- dar üzücü ve boş bir şey olamazdı. Neclânın sinirlerinin bir hoş olduğu güzel, aydınlık bir gündü, İşte tam bu sırada yanına Süleyman sokul- muştu. Onun da tuhaf, hafif, usan bir hali vardı. Hava hepsine iyi te- sirler yapmıştı. Öyle ya insanlar da balıklar gibi bir vasatın içinde rına tabi idi. kadar hür olsalar, kendilerini ne kadar müstakil saysa- lar yine de atmosfer şartları onların organizmalarında gerekli — tesirler yapmaktan uzak kalmıyordu. Güneş açarsa çiçekler, otlar, meyvalarla be- raber onlar da gelişiyorlar, kar ya- ğar hava soğursa, gökyüzü kara bu- lutlarla kaplanırsa onlar da yorgun, bezgin, bitkin ve üzüntülü goruııuyor— lardı. Süleyman yavaşça yanm, o- turdu. Kendisine kitabın dışında şeylerden, hukukun bahsetmedikle- inden, — Havvayi peygamberlikten istifa ettiren hislerden söz açtı. An- laştılar. Nişanlandılar. O gece Anka- radaki bütün gece kulüplerinde birer votka içtiler. Dansettiler. Figürler i- cat ettiler. Evleneceklerdi. Kâğıtları askıya çıktı, askıdan indi İ muayenesinden geçtiler. Neclâdan bir de akciğer filmi istendı. Hayret.. Filimde Sol akciğer tepesinde tüber- küloz yarası vardı. Ama Necla şi mamıştı. e hasta hissetmiyordu. Doktor şunları söyledi: berküloz kendini hasta hıssetmıyenlerde de bulunabilir. 5 — im röntgen tetkiki ve başka araştırmalarla hastanın verem olduğunu meydana 6 — Erken teşhis edılen tüberkü- loz iyi ve özel bir tedaviyle şifa bu- labilir. Zavallı İlhan überküloz erken teşhis edilmezse zamanında gerekli tedavi ya- pılmazsa öldürebilir. Bir tüberküloz hastahanesine yatmak bu korkunç hastalıktan kurtulmanın en iyi yolu- rada, bu hastalığı yenmenin baş çareleri olan istirahate ve bol gı- daya kavuşmak mümkündür. Eğer vereme yakalanmış hasta evinde ka- lırsa sevdiği insanlara da bu hasta- lığı aşılar. İşte İlhan da bu hatayı işlemiş ve cezasını kendi hayatıyla ödemişti. Henüz 22 yaşındaydı. Fab- rikalardan birinde isçilik etmek is- tiyordu. Dılekçe ile gereken makam- lara baş v Günlerce uğratarak malüm formalıtelerı tamamladı. Po- listen iyi hal kağıdı, dilekçe, sekiz a- det vesikalık fotoğraf, nüfus kâğıdı sureti, aşı kağıdı ve sağlık raporu. Yalnız sağlık raporu işi bir türlü yü- rümüyordu. Önce bir mikrofilm is- tenmişti. Hekim. İlhanın göğsünün bu küçücük resmini gördükten sonra bir de büyük film çekilmesini istemiş işte o zaman felaket meydana çık- mıştı. Sedimantasyon ve balgam mu- ayenesi de yapılm fabrikaya alınamıyacağı, bir dispan- sere baş vurması ve hemen tedaviye başlaması gerektiği bildirilmişti. Za- valı İlhan elinde bir tomar evrakla evine dönmüştü. Sağdan soldan, kom- şulardan ilaçlar alıyor. kendini iyi etmeğe çalışıyordu. Hekimlerin do ne kadar çok mukallidi vardı. Akan su musluğunun vidasını sıkmaktan âciz olanlar; ilâçlar, iğneler üzerin- de nasıl da geniş bilgi sahibiydiler. Memleket hekim uğundan, ilâç eksikliğinden yanıp tutuşurken her mahallede ne kadar çok mutatabbip vardı. Bunlar korkusuzca hor tıbbi meselede fikir yürütüyorlar, tedavi edıyor, ilâç tavsiye ediyorlardı. İlha- n bu tedavilere rağmen geceleri a- tesı yükseliyor, terliyor, öksürüyor- du, Zayıflıyordu. O sırada kardeşi de hastalanmıştı. Bir göğüş filmi de ona çekildi. O da veremdi. İlhan ev- de kaldıkça hastalığı etrafına aşılı- yordu. Hastahaneye kaldırıldı. Bü- tün tedavilere rağmen kurtarılamadı. Çünkü tedavi için en kıymetli zama- nı evde geçirmiş, üstelik en sevdiği insanlardan birine de hastalığı bu- laştırmıştı. Tüberküloz tedavisinin en iyi yeri bir tüberkülos hastahanesidir. AKİS 2 HAZİRAN 1956

Bu sayıdan diğer sayfalar: