9 Haziran 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 30

9 Haziran 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 30
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SİNEMA İhtişamlı filmler Okul hayatında nasıl tarih dersleri en fazla sevilirse sinemada rihi konular seyirciler için çok daha çekici olmaktadır. Tarihi spectacle'- ler ilk — denendikleri günden başlıya- rak büyük bir ilgi görmüş, bu ilgi günümüze kadar da korumuştur. Do- layısıyla tarihi ve konular çok zaman istismar, nadiren de sanat duygusu ile perdeye nakledilmişler- dir. Spectacle'ler milli destanların da sinemaya aktarılabilmeleri için uy- gun bir tarz teşkil etmiştir. İtalyan- ların Roma tarihi, Almanların Nibe- lungen destanları, Rusların Alexanr der- Nevski,- ve Korkunç,İvan dene- meleri başarılı sonuçlar vermiş ve klasik olarak. sinema tarihinde yer- lerirn; almışlardır. Büyük bir plastik zevk kompozısyon duygusu ,ve geniş bütçeye ihtiyaç gösteren spectacle'- ler titiz hazırlandıkları zaman seyir- ciyi sarmalarına rağmen kahtliyetsiz ellerde o derece hayal kırıcı olmakta- dırlar Türk tarihi, kahramanlarının Barbaros Hayrettın "Cem Sultan" gibi filmlerle nasıl ,pe- rişan, edildiği daha unutulmamıştır. Halbuki spectacle'ler başka mil- letlerin sinemacılığında en çok övü- nulen eserler olmuştur. Enrico Guaz- zoni'nin İtalya, D.W. Griffith'in A- merikan, Fritz Lang'ın Alman, Ser- %e Fisenstein'ın Soıâyet Abel Gancen ransız, Alexder Korda'nın İngi- liz, Teinosuka Kinusaga'nın Japon sınemalarındakı yerlerini işaret et- % erekir. Sinema sanatının spec- tacle erle gelıştıgı söylenebilir. Nite- anlar el atmış, In- kim bu a ilk İtaly Griffith onları gordukten sonra tolerance"a hevesleıımış, Elsenstein i- se Griffith'in rirken pratikte bulduğu sinema teknığının teorisini yaparak sinema sanatının esaslarım kurmuştu. Yeni anlatım şeklileri de umumıyetle ilk olarak spectacle'lerle denenmıştı Abel Gance'ın "Napo- leon" da üçlü (trıptych) perdesi, Henrı, Gheriten'in "Mu kaddes Esir - The Robc" da cinemascope'u gibi. İlk eserler S pectacle (filmlerinin öncülüğü İ- talyanlara aıttır. Bu tarzın ilk dık- kati çek ese brosio nun 1913 de çevırdıgı "Glı Ultimi Gı- omi di Pompei - Pompey'in Son Gün- lerı" ıse de asıl onemlı olan aynı yıl Enr Guazzoni 'tarafından meyda- na getırılen "Çuo Vadis?"tir. Bir si- ma tarihçisi, tariht filmlerin Guaz- zonı nin resim zevkinden dogdugunu soyluyor Eski bir ressam olan Guaz- zoni göze hitap eden sinema sanatı- na, kompozisyon,... ışıklandırma, gu- ruptanı Ş aze desen kaygularının eklenmesıyle elde edi- lecek neticeyi düşünmüş, bu yolda çalışmalar yapmıştı. "Pompey'in Son Günleri" uzunluğu ve perdeye doldur- duğu ınsan kutlelerıyle ilk spectacle sayılmış, "Ouo Vadis?" eskı Roma- yi temsil eden muazzam hazırlanmasiyle. — gerçek yenılıklerı getirmişti. Sessiz İtalyan sineması- nın altın çağı olan bu devrin grafi- ğinde en yüksek film, Grıflîth'e de tesir edecek olan "Cabiria" dır. Pön harplerini canlandıran filmin tarihi kaynaklarını incelemek üzere rejisörü Giovanni Pastrone 1912 de. Parise gitmiş, Louyre H - kısmında lüzumlu belgelerı topla- maya başlamıştı Dönüşünde bir ta- rafta kostümler dikilirken, diğer ta- "İntolerance" dan bir sahne D.W. Griffith'in şahseri 30 rafta Gabriele D'Annunzio senaryo- yu yazıyordu. D'Annunzio ile ilk ola- rak büyük bir edebiyatçı sinemacılık kadrosuna giriyordu. Filmin çekil- meni 7 ay sürdü. Aktörlerin sakalla- rına kadar her şeyin gerçeğe müm- kün mertebe uymasına gayret edil- miş, birçok teknik güçlükler kargı- sında hiçbir masraftan kaçınılmamış- tı. Fon müziğini Ildebrando Pizzetti gibi tanınmış bir besteci hazırlamış, film yüz kişilik bir orkestra refaka- tinde 1914 yılında Milano'da halka takdim edilmişti. I_llodern sinemanın kurucusu talyada Guazzonl ve Pastrone'nin yaptıkları okyanuslar ötesindeki na.gka ede sinemayı tiyatroya benzemekten kurtarmak için didinen bir sinemacı tarafından dikkatle ta- kip ediliyordu. Hikâyeyi en etkili şe- kilde anlatabilmenin yollarını arayan D iffith o zamana ka win S. Porter ve İngiliz Brıgton O- kulu dokümanter filmcilerinin bul- dukları kaba montaj usulünü derin- leştirmiş, hikâyeyi sahnelere bölme- nin yanında sahneleri de plânlara a- yırarak montajın dramatik bir kuv- vet olmasını sağlamıştı. Modern si- nema, esaslarını Griffith'e olduğu ka- dar başka hiç bir sinemacıya borçlu değildir. Griffith göze en tesirli şe- kilde hitabedebilmenin bütün sırları- nı yorulmaksızın araştırıyordu. Ka- labalığın ve düzgün sahne mimarisi- nin seyirciyi nasıl kavradığım İtal- yan spectacle filmlerinde sezmıştı Kalabalığın ve tek ferdin; uzak rünüş ve yakın görünüşün 'birbiri ar— dına eklenmesındekı tezadın doğur- duğu etkilerden "The "Birth of a Na- tion - Bir Milletin Doğuşu" nda epey faydalandı. 1916 da çevırdıgı şahese- ri "Intolerance - mahasızlık" ta ltalyan fılmılerınden öğrendiklerini kendi formülleri içinde erıterek sine- manın ilk şaheserini yarattı. "Intole- ance" o zamana kadar çevrilen film- lerin en pahalısı, en uzunu, en olgu- nu, en güzeliydi. Griffith beşeri mü- samahasızlıgın meydana getirdiği fe- lâketleri dört - hikâye çerçevesınde anlatıyordu. Bunlar Babil'in düşüşü, İsa'nın hayatı, Huguenot katliamı ve modern zamanda kapital ile iş prob- lemlerini ilgilendiren hikâyelerdi. Ba- bilin düşüşü bölümü için İtalyan spectacle'lerini gölgede bırakan sah- neler hazırlanmış; Huguenot katli- amı bölümünde ışık oyunları zamanı- nın en mükemmel şeklinde kullanıl- mıştı. Sinemayı ciddiye alan bütün reji- sörler Griffith'in tekniğini kapmağa ugraşırken bir başka Amerikalı reji- sör B. De Mille tarihi hikâye anlatmanın, ihtişamlı sahnelerin te- sirinde kalmışt 1917 de "Joan the Woman - Jan D'Ark", 1923 te "The Ten Commandments - Evamiri Aşe- re", 1927 de "The King of the Kings- Kıralların Kıralı" doğrudan doğruya Griffith'in tesirlerinde meydana ge- tirilmişti. Spekülatörler ve sanatçılar Ce ecil B. De Mille'in âıkl siyle spectacle'ler başla arı ye— AKİS, 9 HAZİRAN 1956

Bu sayıdan diğer sayfalar: