9 Haziran 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 5

9 Haziran 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Schiller'in muvaffak kahramanları Sahnenin dışındakilere heyecan verdiler rmann'ı, eğer Karl gelirse onu küreceği ve nihayı cağı tehditleriyle korkutur. Onun i- çin en iyisi ihtiyara Karl'ın öldiiğiinii söylemek, bu suretl e onun yüreğine indirmek, Franz'ın tek vâris kalma- sını temın etmektir. Plân muvaffak olur, Hermann sanki Karl'dan haber getiriyormuş gibi onun öldüğünü bil- dirir, ıhtıyar baba kendisini kaybe- der, Amalin "öldü, öldü" diye haykı- . Franz artık efendidir. Sehiller tekrar Bohemya orman- larına döner. Kabiliyetsiz muhteris Spiegelberg orada, reislerine kar kışkırtmak istediği haydutlardan bi- ri tarafından öldürülür. Karl kahr: manlıklar yapmaktadır Fakat A- malia'run aşkı onu rahat bırakmaz. Şatoda ise Franz efendi olduktan son- ra, zor- kullanarak Amalia'ya sahip olmuştur. Karl şatoya gıder ve ken- disim tanıtmaksızın Amalia'yı görür. İkisi de bedbahttırlar. Karl tekrar ormanına döner. Bir çare göreme- mektedir. Bu sırada Franz melanet- lerine devam etmektedir, ancak ta- mamiyle çıldırmış hale gelmiştir. Ha- yaller görmekte, akta, vicdanı kendisini mustarıp etmektedır Arzu ettiği gibi, her şeyi yakıp yıkarak e- fendı olm uştu . Ama bu un has- leştırmemıştır Bilâkis, çılgınlıgı artmış ır. Efendi olduktan sonra, kendisini bu mertebeye yük- seltmiş olan merdivenin basamakla- rını, Hermann'ları mahvetmekle işe başlar. Aklım tamamiyle kaçırmış- tır Geceleri uyuyamaz olur; kâbus- lar görmektedir. Şatoda bir dehşet havası esmektedir. ohemya ormanlarında ise, pıye- sin havasım değiştiren bir hadis reyan eder. Karl, herkesin ölü bıldıgı AKİS, 9 HAZİRAN 1956 babasını canlı halde bulur. Franz, za- vallı ihtiyarı bir kuyuya kapatmıştır. Onu orada ölüme terketmiştir, bu al- çaklıgı da yapmıştır. Artık bu kar arına vicdanlar dayanmaz Karl, uç adamını Franz'ı esir edip canlı o— larak getirmeye gönderir. Şatodaki sahne, piyesin en pate- tik sahnesidir. Sırf aşağılık komp- leksini tedavi için, efendi olabilmek için, tatlılıkla elde edemediklerini zorla ele geçirmek için her şeyı yakıp yıkan, her şeyi mahveden Franz as- hnda kendisini mahvetmıştır Peri- şan haldedir. İnanmadığı Allaha sı- ğınmış, sonra onu da tekmelemiştir. Orta boylu, kendisinde kıymetler te- vehhüm eden adamın nasıl bir deli olduğu bu perdede bütün açıklığiyle ortaya çıkar. Işte bu sırada, şatosu basılır. Franz için yapılacak tek şey kalmıştır kendisini öldürür. Yaptığı fenalıklar, yanına kâr kalmamıştır. Ama mazarratını başkaları da çe- kecektir. Babası Bohemya orma! da hakikaten olur. Amalia koşup ge- lir, Karl ile sarmaş dolaş olur. Fa- kat beraber yaşamalarına imkân yoktur. Karl artık bir hayduttur, A- malia ise ayrı yaşamak istemez O- nun üzerine Karl sevgılısını eliyle öldürür, kendisi de başına para vaad edildiğinden fakir bir koylu vasıta- siyle tealim olmaya gider. Başarılı aktörler erşembe akşamı, Devlet Tiyatro- P sunun perdesi so defa kapanır- en, halk artistleri hararetle alkışlı- yordu. Bı]hassa Yıldırım Önal çok tu, Schiller'in şahsi- yetini an mce çızgılenne, mimikleri- ne kadar canlandırmıştı. Franz, o gece bir çok seyirciyi uzun uzun dü- şünı Aynı z'ıkşamı, Üçüncü ve Küçük TİYATRO Tiyatrolar da perdelerini kapatıyor- rada mevsim sona ermiş- ti ve son temsil, hakikaten başarılı geçmişti Fakat mevsimin aynı derecede ba- şarılı geçtiğini söylemeğe imkan yok- tu. Bir bilanço M ayıs sonunda Devlet Tiyatrosu- nun Üüç sahnesinde de perdeler - 1 ekim 1956 da tekrar açılmak ü- zere - kapanıyordu. Dört ay dinleni- repertuarı hazırlanacaktı. Bu arada geçen mevsimdeki faaliyete bir göz atmak, başarıların ve başarısızlıkla- rın sebeplerini araştırmak faydasız bir çalışma sayılmamalıydı. dolduran Z eserin na- sıl olup da bir Devlet Tiyatrosunun programında yer aldığım anlamak kolay değildir. 'O“ Ata" ların "Genç Osman" "Aki " lerin, Ahmet Ve- fık Paşanın Molıere den yaptığı a- daptasyonların arasında taşıdıkları mâna itibariyle "Haydutlar", — "İki Başlı Kartal", "Trafik Cezası” â r Tiyatrosunun fonksiyonuna uygun düşen bu nevi eserlerdi. Mevsimin açılışında en iyi niyet- li seyirciler bite bir hayal kırıklığına uğramışlardı. Büyük Tiyatro, mev- sime Selâhattin Batu'nun Oğuz Ata'- sıyla başlıyordu. Mahır Canova tara- fından sahneye kon bu manzum hıkayenın Devlet Tıyatrosu sahnesin- de yer alması caiz miydi? Bu sualin sıkıntısından kurtulmak isteyenler soluğu Küçük Tiyatroda aldılar. O- rada Namık Ke al'in Akif Bey"i oy- nanıyordu. tarihi sairin değişik ahadaki denemesı tiyatro sanatı bakımından nasıl bir kıymet, nasıl bir mâna taşıyordu ki bir Dev- let Tiyatrosu sahnesi ilk temsili- e bu eserle başlamak 1lü - ğer müelliflerin eserleri ancak husu- si bir temsil programında yer alabi- lirler ve o zaman bir mâna taşırlar- dı. Büyük Tıyatroda oynanan Genç Osman ve Küçük Tiyatrodaki Ahmet Vefik Paşanın Moliere'den adapte et- tiği piyesler i ıçın de aynı şeyleri söy- lemek mümkün! Telif eserler Devlet Tıyatrosunun geçen senekı repertuarın "Oğuz Ata" "Genç Osman" dan başka iki telıf e— ser daha yer almıştı: Cevat Fehmi— nin "Harputta bir Amerıkalı ve Muvaffak İhsan Garan'ın U- rak" unlardan birincisi tiyatro edebıyatında saglam mevkii olan bir müellife aitti. Dört bap mamur bir tiyatro eseri sayılamazdı, ama cemi- yetimizin halen musap bulunduğu bir hastalık bu eserde keskin bir neşter- 5

Bu sayıdan diğer sayfalar: