15 Eylül 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 29

15 Eylül 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 29
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Wieland ve Wolfgang Wagner O dedenin torunları olduğu gibi bu yıl da — Bayreuth'de Wagner festivali yapılmış, fakat bu defa opera temsillerinin sayısı 27'ye yükselmişti. — Gelecek yıl, 23 Tem- muz ile 25 Ağustos arasında yapıla- cak festivalde de aynı sayıda temsil verilecek, bu meyanda — Wagner'in torunu Wolfgang'ın yeniden ye koyduğu "Tristan ile Isolde" de oynanacaktır. Denebilir ki bugün Bayreuth, Al- manlar kadar ecnebileri de cezbet- mektedir. 1939 yılına kadar Bayre- uth'u ziyaret edenlerin sadece yüzde 10'u yabancıyken, bugün bu nisbet yüzde 50'ye yukselmıştır Wagner'se- venler, Kongo'dan — Skandinavya'ya, Mıchıgan Gölünden Bengal Körfezine kadar, dünyanın dört bucağından Bayreuth'e akın etmektedirler. Perde aralarında, Festival Tiyatrosunun ö- nündeki parkta yahut fuayelerde Al- manca'dan çok İngilizce yahut Fran- sızca konuşulduğu duyulmaktadır. Wagner'in torunlarının yaptıkları Ondokuzuncu Asır anatkârı Wag- ner'i canlandırmak degıldır. Wıeland ile Wolfgang, üstadın sanatında ta- zeliğini her zaman muh faza eden unsurları ortaya koym natta her cağa hitap edecek şeylerı belirtmeyi gaye edinmişlerdir. Şiar- ları şudur: "Wagner — mezhebinden uzaklaşmak ve saf, — sade tiyatroya doğru ilerlemek". Onlara göre, tiyat- roda artık o zengin, tantanalı, fakat aldatıcı mizansenlerin — modası geç- miştir. Bunların yerini stilize edil- miş, yerine göre mücerret dekorlar almıştır. Bayreuth'un eski ve muta- assıp dostları, Wagner operalarını böyle alışılmamış dekorlar içinde gö- rünce, hayrete düşmektedirler. AKİS, 15 EYLÜL 1956 Rusya Emir kulları Sovyet Rusya'da bestekârlar, ken- di arzu ettikleri tarzda değil, Dev- letin istediği gibi — musiki yazarlar. Stalin'in hükümdarlığı zamanında, Sovyet bestekârları, partinin estetik görüşüne uygun besteler yapmağa mecburdular. Halk için musiki yaza- caklardı; batının "burjua biçimciliği- ne" kapılmayacaklard Her hürri- yet olduğu gibi sanatkâr hürriyeti de sınırlanmıştı. Şimdi, Stalin dev- rinde yapılan herşeyin reddedilmesi Sovyet — Rusya'da bir moda haline çeldiğinden, bestekârlar da, bir va- kitler benimsemiş gorunduklerı i- nançlar aleyhınde konuşmağa başla- ardı. Bu sözde hurrıyet gösterisi aslında gene "yukarı"nın diktasına uyma arzusundan başka birşey değil- di. Geçenlerde — Pravda — gazetesine neşredilen bir makalesinde, bugünkü Rusya'nın en ileri gelen bestekarı Dimitri Şostakoviç, Sovyet bestekâr- larının hürriyete — kavuşması tezini müdafaa etmekteydı Sovyet Beste- kârları Sendikası liderlerine hücum ediyor, onları Sovyet musikisini cen- dereye sokmakla 1tham ediyor, ya- ratıcı tecrübeleri yasak edenleri ye- riyor, bu gibilerin musikisinin iler- lemesine engel olduklarından bahse- diyordu. Şastakoviç yazısına şöyle devam e- diyordu "Musiki, azim ve cesaretle, hayatın gerçeğini — aksettirmelidir. — Yaratıcı çalışmanın gelişmesini önleyecek har MUSİKİ teşebbüsün başarısızlığa uğrayacağı- nı söylemeğe lüzum bile yoktur. Çün- kü böyle bir teşebbüs, Yırmıncı Kon- gre'nin çağrısına aykırıdı Yirminci Kongre, geçen Şubat a- yında yapılan ve Stalin mezhebinin itham edildiği Sovyet Partisi Kon- gresidir. Şostakoviç, — yazısının yerinde dogmacılara da hüc edi- yor ve onlardan şöyle bahsedıyordu başka bir "Dogmacılar, ne derece mütevazı olursa olsun, musiki — kompozisyonu sanatım geliştirecek ve zenginleştire- cek her teşebbüsü şüpheyle karşıla- maktadırlar. Çok de bestekarlar- dan, menfi ile müsbetin bir eserde istemek gibi. budalaca taleplerde bulunurlar lar, bir bestenın manâsının, dıştan görünen sev üzüntü nisbetle- riyle değil, fakat içinde ifade edilen duyguların derinliğiyle anlatılabile- ceğine akıl erdiremezler". 1948 yılında Şastakoviç, Komünist. Partisi Merkez Komitesi tarafından "burjua" ve "soysuzlaşmış" diye kö- tülenen "biçimci” bir — musiki yaz- itham edilmiş, partı in gö- zünden düşme tehlikesiyle karşılaş- . Bunun üzerine bestekâr res- men Özür dilemiş ve partinin pren- sıplerıne bağlı kalacağım Vaadetmış— este kâr bugün her nekadar * 1mcı bir sanatın lehinde konuşm, maktaysa da, ogmacılara yaptıgı hücumlar arasında, simian da söyle- mektedir: "Biçimcilik damgası, yaratıcı araş- tırma örneği olan her çalışmaya, dü- şüncesizce ve acelecilikle, vurulmak- adır. Anlayamadıkları, yahut hoş- larına gitmeyen birşey oldu mu, ona hemen biçimcilik diye bir kulp takı- yorlar".

Bu sayıdan diğer sayfalar: