15 Şubat 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 17

15 Şubat 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 17
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

DÜNYADA OLUP BİTENLER Yunanistan Aman ümide kapılmayın B u haftanın ilk günü. İngiliz hava kuvvetlerine ait Comet tepkili u- çâgından inen Majestenin İ Bakanı Atina hava meydanında ga- bir şekilde — karşılandı. Selwyn Lloyd, ister istemez onaltı gün evvel Ankara hava meydanında- ki hararetli tezahüratı hatırladı. nan Dışişleri Bakanı Averoff nezake- ten hava meydanına gelmeyi bile uy- gun bulmamıştı. Resmi — şahsiyetler Lloyd'a karşı protokol icaplarının yeri ne getirileceğini, daha fazla birşey beklenmemesini açıkça söylüyorlardı. Lloyd, zaten daha fazlasını limit et- miyordu. Bütün korkusu Yunanlıla- rın bu ziyaretten, çok şeyler ümit etmesiydi. Bu sebeble daha — uçağa tünmeden ateşin mizaç Yunanlıların ümitlerine son vermeye çalış- "Kıbrıs istikbali bir çok güç- lüklerle dolu karışık bir mesele, kısa bir ziyaretin bütün bu güçlükleri Or- tadan kaldıracağım hayal etmek ma- nasızdır" . diyordu. İngilterenin Yunanistandan yeni tavızler beklediğini bilen Atina Hü- meti de, konuşmalardan pek birşey çıkacagım ummadığım söylemektey- di. Majestelerının Dışışlerı Bakanının Atina seyahat ara ziyaretleri- nin tabii bir netıcesıydı İngiltere ye- ni plânı hakkında Ankaradan sonra Atinanın görüşünü öğrenecekti. Kıb- rıs Valisi Foot da bermutat Lloyd'a refakat etmekteydi.- Fırsattan istifa- n zamandır görüşmek istedi- ği “Makarios'la da görüşmek imkânı- nı bulacaktı. Lloyd'u Atinada bek- leyen vazife Ankaradakinden daha hor değildi. Atina, müddeti evvelden tesbit edilmek şartıyla bir muhtari- yet devresinden geçmeyi kabul etmiş- ti. Ama iki tarafa Self - Determinati- on tanınmasının yani taksimin- lâfı- nın bile edilmesini istemiyordu. Son- ra Ankara Hükümetine muhtariyeti beğendirmek için İngilterenin Türki- yeye Kıbrısta NATO çerçevesi içinde veya müstakil olarak üs vereceği şa- yiaları çıkmıştı. Atina Türk asker- lerini Adada görmeyi kati surette red ediyordu. Velhasıl Atinadan bakın- ca ilhak, Ankaradan bakınca taksim seklinde gözüksün diye gayret edilen İngiliz plânı, Türk ve Yunan görüş- lerini uzlaştırmaya hala muvaffak o- lamamıştı. İngilterenin bütün istedi- ği, muhtariyet vasıtasıyla on yıl za- man kazanmaktı. Bu devre zarfında ortalığın yatışacagını ve Kıbrısın müstakil bir devlet haline — gelmeyi arzulayacagını ümit etmekteydi. A- ma, Ankara ve Atina on yıl sonra ne olacağını şimdiden kati bir şekil- de bilmek istiyorlardı. Meselenin güç noktası burası idi! Dulles'ın muavini Rountree'nin da perde arkasından enerjik bir sakilde çalışmasına rağmen, on yıl sonra tak- 18 sim fikrini Yunanlılara kabul ettir- mek güçtü. Maamafih Majestelerinin ükümetinin ümitlen henüz tüken- memişti. Türkiye, İngiltere ve Yuna- nistan arasında üçlü bir konferans Kemini hazırlamaya çalışacaktı. Mu- vaffak olamazsa Atina ve Ankaranın vetolarına aldırış etmiyeceğini ilân eden İngiltere Adada herhalde tek başına muhtariyet denemesine giri- şecekti. Ama bunun için de BOKA ve VOLKAN'ı ikna edebilmek lâzım- dı. Bu da Atina ve Ankara Hükümet- lerine İngiliz Plânını kabul ettirmek- ten daha zor bir işti. Görünüşe gö- re, yenı İngiliz plânının tatbike kon- ması daha bir müddet gecikecekti. Orta Doğu İki iken bir oldu eçen haftanın — ortasında, 'Mısır Cumhurbaşkanı Nasır Meclise, yeni Arap Cumhuriyetinin — onyedi maddelik anayasasını açıkladı. — Bir- lik tek bir Yarısı Suriyeli, Meclis üyelerim Başka tâyin ede- cekti. Keza Cumhurbaşkanının seçe- ceği bir icra konseyi kurulmaktaydı. Suriye partileri, Mısırı taklit ederek tek bir birlik haline getirilecekti. 21 Şubattaki plebisitle birlik nihai şek- lini alacaktı yayınlanan uşma ml onlarca Arabın sevinç tezahürleriyle karşılandı. Sevinen sa- dece Mısırlılar ve Suriyeliler değildi. Bütün Araplar aynı coşkunluğu duy- maktaydılar. Yasaklara rağmen Lübnanın bütün şehirlerinde nüma- yişçiler bayram yapmaktaydılar. Ür- dünün genç kiralı Hüseyin son dere- ce endişeli görünmekteydi. Yemen İmamı Ahmet erekırse tahtından feragatı bile goze almış, Birliğe ka- tılma şeklini tâyin için oğlu Seyf” İslâm El Bedr'i acele Kahıreye gön- dermişti. Birbirleriyle hudut komşusu bile olmayan bu iki memleketin "İrtica- len" birleşmesinin Arap âlemini te- melinden sarsmasına — şaşmamalıydı. Birlik milyonlarca Arabın on yıldan beri gördüğü rüyaydı. Şimdiye kadar birlik teşebbüsleri sultanların şah- si kavgaları yüzünden gerçekleştirile- memişti. Arap Ligi — tecrübesi alay mevzuuydu. Ama bu gülün te büslerin gerisinde halk hakikaten bır— lik fikrini benimsemişti. Zaten okya- nus sahillerinden İran denizine kadar uzanan bölgede yaşayan insanlar sos- yolojik bakımdan bir millet teşkil edecek bütün unsurlara sahiptiler. Aynı dile, aynı dine, aynı kültüre maliktiler. Lıderlerının manevraları- na rağmen, bütün Araplar bir ara- da yaşamak istemekteydi. Okyanus sahilinde Fas Prensi Mulay Hasanın Kral Suuda "Belki hepimiz bir mille- te sahip olacağız" demesi — sebepsiz değildi. Tunusun batı dostu Burgibası Arap milletinin' büyük idealine götü- ren yolda ilk adımı attığı için. Nası- rı lâf olsun diye tebrik etmiyordu. Mütehassıslar henüz kâğıt üzerinde gerçekleştirilen birlik hakkında ne. soylerlerse söylesinler bu birlik Or- ta Doğunun çehresini değiştirecekti. Cumhuriyet şeklini seçmesi de tesa- düfi değildi. Nasır artık açıkça, bir türlü anlaşmaya muvaffak olamadığı Irak, Ürdün ve Suudi —Arabistan Krallarına meydan okuyordu. Taht- lar devrilmeden Birliğin gerçekleş- miyeceğine kanaat getirmişti. İşte bunun için tahtlara karşı Cumhuri- yet bombasını savuruyordu. Düne ka- Nasır, Suud, Kuvvetli Bir millete üç şef çok değil mi? AKİS, 15 ŞUBAT 1958

Bu sayıdan diğer sayfalar: