15 Şubat 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 31

15 Şubat 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 31
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TİYATRO March'ın pekçok Amerikalı seyirci- yi sıcacık koltuklarında tâ içlerin- den de ısıttığına şüphe yoktu. Show'lara hücum 5 inci sokağın batı tarafında ve 4Br0adway'in diğer başka yan so- kaklarında daha k çok tiyatro ck in Anger" "The Country (baş rolde Julıe Harris), Wil- liam Saroyanın e Dwel- vesaire gibi mevsimin yeni pi- yeslerini takdim ederlerken sayısı bunlardan üç beş kere fazla bir yığın tiyatro da sahnelerinde müzikli ko- medilere, Show'lara yer vermektey- i. Buralara seyirci hücumu halka ciddi eserler takdim eden tiyatrolar- dan da fazla idi ve ekseriyeti New York'un pek seçkin bir tabakasını teşkil ediyordu. Dört meraklı, tiyatroların kapı- ları kapanıp bütün temsiller bağla- madan Önce talihlerini son bir kere denemek üzere bu defa tam koşar adımla Broadway'in yan sokakların- dan birini daha kat ettiler. Solda Royal Theater'in duvarlarında, Bro- adway — sahnelerinin dan ve "Come Back bâ" filmindeki Trolüyle de dünyaca şöhret kazanmış bulunan yaslı Shir- ley Booth'un bir poz resmi kendileri- ne gülümsemekte idi. Shirley Booth kurada "Miss Isobel" isimli bir piyes- te baş rolü oynuyordu. Tıyatro kapı— sının Önü fazla kalabalık görünmü- yordu. Nefes nefese gişeye koştular ve ilk defadır ki. gişedeki kadın ken- dilerini tersliyerek geri çevirmedi. Ellerine dört bilet sıkıştırdı. İçeri girdiler. Fakat bir büyük tiyatronun pek çok merdivenini tırmanmak, pek fazla yükseklere çıkmak zorunda kaldılar. Buna pek aldırdıkları; yok- tu. Kısa bir müddet için New York'a gelmişler ve bu şartlar altında pek az kula nasip olan bir nimete ermiş- ler, tiyatrolardan birinde nihayet içe- ri girebilecek bir bilet bulmuşlardı. İçlerinden biri derin bir nefes aldı. ve bir sigara yaktı. Henüz koltuğun- daki yerini almadan biraz aklını ba- sına toplamak, bir nefeslik dinlen- mek istemişti. Fakat ilerden bir ses, yer gösteren kadınlardan biri pırıncı kata inmeden sigara — içemiyeceğini ihtar etti. Böylece, Bro.adway keşme- keşinin ortasından, bir top gibi bir tiyatronun en Üst balkonlarından bi- rine fırlatılıverdıler Yahut bu, on- lara öyle ge Hayatın ikinci çocukluğu h el Plant ve Denis Webb isim iki Amerikalı tarafından ka- leme alınmış olan "Miss Isobel", sey- redildikten sonra anlaşıldı ki pek oy— le adı senelere intikal edecek bir pi- yes değildi. Baş rol, yani Miss Isobel, Shirley Booth yerine işinin, ehli ol; mayan acemi birine düştüğü an. pi- yes de sahnelerdeki yerini kolayca kaybedebilirdi. Konu şu idi: Miss Isobel gençliğinde çok iyi bir hayat yaşamış, — kocasının — mesleği icabı memleket memleket dolaşmış en gü- zel şeyleri giymiş, en güzel şeyleri 32 yemiş bir kadındı. Etrafından her za- man alâka görmüş, bir müddet Pa- riste yaşamış ve o dilden birkaç keli- me konuşmuş olması dolayısıyla yük., sek sosyetede hep hürmete lâyık bir köşe işgal etmişti. Güzeldi. Bol bol şımartılmıştı. Fakat bütün bunlara rağmen Miss Isobel hayalperest, saf, iyi yürekli bir kadındı. Ne var ki bi- ricik kızını günün şartlarına göre ye- tiştirmesini — bilememişti. — Kocasını kaybettikten sonra geçen yıllar 'bir hatıra olarak kalmış ve şimdi Miss Isobel diye çağırılan Mrs. Ackroyd maziden kalan bir evi oda oda kira- ya vermek suretiyle Aancak geçimini temin edebilmişti. —Kızı Ellen, sırf annesinin kendisini yetiştirmeyi bile- memiş olmasından, erkeklerden kaç- masından, hiçbir zaman yetişti- ğini, bir genç kız olduğunu anla- mamasından ötürü evde kalmış, ih- tiyarlamıştı. Miss Isobel'in bütün Shirley Booth 60 yaşındaki çocuk! bunlara aldırdıgı yoktu. O hep ha yal lerini ve geçmişi yaşıyordu. Günlük hayat onu enterese etmiyordu. Bütün piyes, ana-kız arasındaki bir psiko- lojik mücadeleden doğmakta idi. İlk münakaşadaki bir şok, Miss Isobel'i biraz daha geriye götürmüş ve ken- disini 18 yaşında bir genç kız gibi gör meğe başlamıştı. Yetmişlik bir kadın artık bütün bir ikinci perde boyunca 18 lik bir genç kızı yaşıyordu. Evde kalmış ihtiyar kızım annesi zannedi- yor ve ona öyle hitan ediyordu. El- len ona tamamen çıldırmış nazarıy- la bakıyor, annesini hem çok seviyor,. hem ondan nefret -ediyordu. Arala- rında geçen ikinci bir kavga sahnesi Miss Isobel'i. daha da geriye götürü- yor, bu defa yaşlı kadiri kendisini yedi yaşında bir küçük kız olarak gezdirdiği bir ayakkabı kutusundaki oyuncaklarıy- la — eğleniyordu. u hayat — Ellen için gerçekten tahammül edilmez bir mahiyet kazanmıştı. Evdeki kiracı- lar, müştereken kullandıkları bir mutfakta onu teskine çalışıyorlardı. Bunlardan biri bir Japondu. Öteki on yaşındaki oğlu ile dul kalmış genç- ve güzel bir Amerikalı. Küçük oğlan, Robin, Miss Isobel'in en yakın dostu idi. Miss Isobel ona güzel hikâyeler anlatıyor, onunla — çocukça oyunlar oynuyor, geçmişe ait resimler göste- riyordu. İhtiyar kadınla küçük oğlan arasında sessiz bir anlaşma mevcut- tu. Hiç kimsenin Miss Isobel'i Robin'- den daha iyi anlamasına imkân yok- tu: Bütün bunlara rağmen Miss Iso- bel bu en sevgili dostundan ayrılmak zorunda kalacak ve kızı istemiye is- temiye de olsa onu günün birinde tımarhaneye gönderecekti. görüyor, kucağında Göz kırpanlar Tıyatrodan çıktıkları zaman dör- dü de sadece Shirley Booth'un Miss Isobel'i ile dolu idiler. Bu yaşlı sanatkâr hiçbir gülünçlüğe düşmeden evvelâ yaşlı bir kadını, sonra 18 lik bir genç kızı, sonra da yedi yaşında- ki bir çocuğu oynamıştı. Sadece onun jestleri, onun bir guluşu yahut bir bakışı idi ki seyirciyi piyes etrafında düşünmeğe zorluyor ve düşündükçe de insan bir siyah perdeyi aralar gibi oluyordu. Muhakkak ki merikalı yazarların bu yeni eserde demek is- tedikleri bir şey, hem de köklü bir şev vardı, Elbette ki piyes, geçmişi yaşıya yaşıya tamamen geçmişe gö- mülen bir yaşlı kadınla tatmin olma- mış bir ihtiyar kızın sinirli ve gayri - tabii, hırçın hareketlerinden ibaret değildi. Elbette ki eserde, bir psikolo- jik depresyonun, bir analık komplek- sinin izlenimleri vardı. Fakat Ameri- kanın bu iki yeni yazarı belki de Shirlev Booth'suz demek istedikleri- ni halka anlatamıyacaklar ve yer yerinden oynaşa eser bir mevsim dahi Broadway sahnelerinde tutuna- mıyacaktı. Zira daima hâdiseler et- rafında bir yanlış yola düşüyorlar ve her seferinde geri dönmek ve hatâ- larını tamir etmek zorunda kalıyor- lardı. Meselâ ihtiyar kadının gençli- ğini yaşayışı halinde — karşısına kör bir adam çıkarıyorlardı. İlk anda bu adam sesinden ve ellerinden — Miss Isobel'e tutulur gibi oluyor, fakat ya- zarların eserin bu yolda yürüyemiye- ceğini çabuk — farketmelerinden ola- cak kör adam evdeki genç dul kadı- na kalıyordu. New York'un yabancısı dört kişi neon İlâmbaları altında biraz mem- nun fakat çokça mahzun Broadway- den aşağı doğru inerlerken yan so- kaklardan isimleri ışıklarla yazılmış pek çok piyes kendilerine göz kırpı- yor ve Elia Kazan gibi Peter Ustı- nov gibi, Susan Strasberg gibi, He- len Hayes gibi Mary Ure gibi pek çok şöhretlerin boydan boya duvarla- rı kaplıyan resimleri — onlara gülüp duruyordu. AKİS, 15 ŞUBAT 1958

Bu sayıdan diğer sayfalar: