3 Mayıs 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 32

3 Mayıs 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 32
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hafif bir piyes . Eminönünden Drama aktarılan "7 ki Düzine Kırmızı Gül" bir İtal- yan yazarının piyesi. İyi, ustaca bir kuruluşu var. Mühendis Alberto Verani, Marina'nın bir hafta için dag çık- masına, hareketsiz geçen evliliğini renklendirebilir düşüncesiyle — mem- nuniyetle razı olmuştur. Nıyetı bu bir haftada "bir kıs bekârı" olmak ve küçük bir maceraya atılmaktır. Oyunun hemen başında yanlış bir tele karısı fon konuşması yüzünden — macera- nın başladığını bıle zanneder. Çün- kü anın en güzel kadını, çiçek- çi diye Albertoya telefon ederek iki düzine kırmızı gül ısmarlar. Alberto plânını kurar Gülleri gönderecektir, hem de içine,"x" imzalı bir aşk mek- tubu gizliyerek. Kadın bu mektubu alınca şaşıracak, sonra kırmızı gül- lerin her gün aynı saatte, aynı mek- tupla geldıgını görünce — şaşkınlığı mera bir zaman sonra da aşka dö- necektır Alberto bundan emindir, çünkü her kadında tatmin edilmemiş bir taraf yardır ve kadın bu tarafım meçhul bir erkekle tamamlıyabilece- ğine inanan bir yaratıktır Bu düşüncesiyle hareket eden Al- berto çiçekleri ısmarlar ve mektubu içine koyabilmek için evine getirtir. Fakat misafir arkadaşı avukat Sa- velli'ye sandviç yapmak üzere mut- fağa girdiği sırada karısı eve döner ve buketi görür. Kadın, güllerin ken- disine geldiğini zanneder kocasına, üphelenmesin diye, onları ge- lirken çiçekçiye bizzat 1ısmarlamış olduğunu söyler. İşler çığrından çık- mıştır. Kadın kendisine her gün gül gön- deren bu meçhul adama âşık olur. Alberto, karısının davranışını öÖğren- mek için hakikati gizlemektedir ve güller daima gelmektedir. Kadının gün geçtikçe kendisinden — uzaklaş- sı ve 'x” e âşık olduğunu her ha- lıyle belli etmesi Albertoyu — çıldırt- maktadır. Bütün bu karışıklık içinde fırsattan istifade etmeyi düşünen aile dostu Savelli Mektup ve gülleri ken- disinin gönderdiğini söyleyip kadını kızdırmak isteyince büyü bozulur. Hayal kırıklığına uğrayan Marina kocasına döner. İyi oyuncular yunun bütün yükü Rıza Tüzün ile Gülistan Güzeyde. Rıza Tü- zün Albertoda hayal kurması, şaş- kınlığı, karısını kaybetme korkusu ile mükemmel bir tip çiziyor. perdede -aslında kendisi olsa- bir başka insana âşık olan ka- rısını geri döndürmek için gösterdiği çaba ve izzeti nefsini sevgisine feda eden insanın ruh halini — nefis bir tarzda oynu Aksayan tek tarafı, bırıncı perdede ellerini ve yumruğu- nu dikkati çekecek kadar fazla oluş- turması. Marinada Gülistan Güzey birinci perde boyunca bulamadığı tempoyu ikinci perdede Rıza Tüzünle karşılık- lı meclislerinde yakalayabildi. — Ab- AKİS 3 MAYIS 1958 Tiyatromuzun meseleleri Asıl Yenilik esmi olsun, hususi olsun profes— yonel tıyatrolar büyük mas- raflarla ve bir çok insanın devamlı emeğiyle çalışan, verdikleri her temsilin mümkün —mertebe uzun zaman afişte kalması için gayret sarfetmek zorunda — buluna ve bünyeleri icabı umumiyetle muha— fazakâr davranan teşekküllerdir. Bu tiyatrolar denenmemişi dene- mekten ziyade, yapılmışı daha iyi yapmak gayesini güderler; hedef- leri yenilik değil, mükemmelliktir. Amatör topluluklar ise nisbeten az külfetli temsiller veren ye geçimle- rim başka yoldan temin etmiş kim- selerin çalışmasına dayanan grup- lardır; atak davranabilirler Hattâ böyle davranmak onlar için sadece bir imkan değil, bir mecburiyettir. Zira amatörler mükemmellik yo- lunda profesyonellerle rekabete gi- rişemezler; çok beğenilmek ve pro- fesyonelleri altedebilmek için elle- rindeki tek koz sahneye yenilik getirmektir. Fakat yenilik nedır” Eğer ye- nilik "görülmemesi şey" demekse bunu getirmek dünyanın en basit işidir. Otuz perdelik bir piyes ya- zarsınız veya oyuncuları ellerinin üstünde yürütürsünüz, görülmemiş şeyler yapmış — olursunuz. Ama bunlara yenilik değil, zıpırlık de- nir. Kabul edilip yerleşme şansına malik yenilik, taya çıkmasına ihtiyaç duyulan kütleler tarafın- dan yarı şuurlu bir surette bekle- nen, yani vakti gelmiş bulunan yenılıktır Bizde amatör — topluluklardan çoğu ya profesyonellerin — yaptık- larını tekrarlamak hatasına düşü- yorlar, yahut ta ihtiyacını hisset- tikleri yeniliği bazı yabancı sanat sahtekârlarının blöflerinde ara- mak — safdilliğini gosterıyorlar Bilhassa bu ikinci temayül ço zücüdür. Batıda sanatın her saha— sında olduğu gibi tiyatro yazarlı- ğında da zaman zaman normal yollardan kazanamadıkları şöhrete şaşırtıcı maskaralıklarla ulaşmak isteyenler türer; ne halk, ne de sanatseverlerin çoğunluğu — kendi- lerini ciddiye almadığı için bunlar amiyane tabiriyle "numaralarını yaptıktan sonra" kaybolup gider- ler. Fakat arada, başkalarının a- kıl erdiremediği derin meseleleri durrahman Palay aile dostu Savalli'- de rolü biraz mübalâğalı almış gibi- dir. Savalli ne sarsak sarsak yürü- yen bir adam, ne de görmek istediği şeye burnunu değdirecek kadar mi- yoptur. Hele 3-5 metre uzaktakileri gayet iyi seçebildiği seyirci tarafın- dan farkedilince, bu mübalâğalı mi- yopluk sadece güldürmek için yapı- lan basit bir hareket olarak kalıyor. Refik ERDURAN anlar görünmekten hoşlananlar ve cahillikleri meydana çıkar diyo "Ben bu işten sıkıldım birader" de mekten çekinenler isteyerek veya istemiyerek manen — dolandırılmış olurlar: Esnemelerini gizliye giz- leye bir hayli temsil seyrederler. izde son senelerde amatör ti- yatro topluluklarına mensup genç- lerimiz arasında sırf batıdan ge- liyor diye sahte malları kabullenıp bu türlü dolandırmağa hazır gö- rünenlerin nisbeti mâalesef epeyce yükseldi. Yabancı karşısında ma- nen bitkiniz; bu da o hastalığın belırtılerınden olsa gerek. memleketimizin şartları içinde vakti gelmiş bulunan asıl tiyatro yeniliği ruh ve üslüp ba- kımından bizim olacak, bizi akset- tirecek bir Türk tiyatrosunun ku- rulmasıdır. Bunun için ilk şart yerli eserdir. Fakat — her yemlik gibi yerli eserin de denenip halka kabul etirilmesi, profesyonellerden ziyade amatörlere düşer. Blöften u- zak, ciddi ve yerleşecek yenilik ih- tiyacını duyan amatörlerimiz en kısa zamanda birleşerek bilhassa yerli eser oynayacak bir grup mey- dana getirmeli, zamanla yarı a- matör profesyonel bale gelmek ü- zere tekniğe de azami dikkati gostermelı meselâ — Stanislavski'- nin Rus tiyatrosu için, Dublin'deki Abbey Theatre'ın İrlanda tiyatro- su için ve Provincetown Players grubunun modern Amerikan ti- yatrosu için yaptıklarını yapmağa çalışmalıdırlar. Yazarlarımıza ge- lince, onlar da profesyonel sahne- lere geçmeden böyle bir tiyatroda önce kısa, sonra uzun piyeslerle birkaç imtihan vermeye Trazı ol- malı bu tiyatronun kuruluşuna ak- tif surette katılmalı, — başlangıçta hiç bir karşılık beklemeden gru- bun her teşebbüsünü bütün im- kânlarla desteklemelidirler. — Dev- letin ise bir tek rolü olabilir; böy- le bir grubun bir bina bulmasına yardım etmek hiç değilse meselâ bu mevsimde İstanbul resmi ma- kamlarının çıkardığı zorluklar ka- bilinden engellerle grubu köstek- lemekten kaçınma Bu üç taraflı işbirliğinde her alakalı kendi üstüne düşeni yapar- sa alınacak neticeler şaşırtıcı ola- caktır Arkadaşının verdiği parayı sakalına sürmekte bir İtalyan komedisinde fazla alaturka düşüyordu. Oyunun bütününde -bir iki meclis hariç- bir yavaşlık, bir temposuzluk hak . Bu da sahneye koyucu olarak mal Tözemin değil, daha ziyade Şehır Tiyatrolarının umumi hastalı- ğıdır ve galiba çaresiz bir hastalık- tır da...

Bu sayıdan diğer sayfalar: