6 Eylül 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 30

6 Eylül 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 30
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TİYATR O Ankara Cadı kazanı ar ve loş koridorlarda heyecan- li konuşmalar vardı. Kapılar a- çılıp kapanıyor, — üçer-beşer kişilik gruplar fısıltı halinde konuşuyor, bu gruplardan aradabir hayret çığlıkla- rı yükseliyordu. Sonra yine fısıltılar, gülüşmeler. Devlet tiyatrolarında Prova mevsimi başlamış, tevziat lis- teleri asılmış, ilk temsillerde herke- sin hangi rolleri oynayacağı belli ol- muştu. Normal zamanlarda bu gün- ler çalışma günleriydi. Herkes rolü- nü ezberlemeye uğraşır, okuma pro- vaları yapılır, sonra büyük prova- lara geçilirdi. Bu günlerde — Devlet Tiyatrolarının koridorları daha. çok çelerden uzun uzun düşünülür, tev- zi listeleri ilân edildiği kimse sesini çıkaramaz, hatta mem- nun olur ve çalışmaya başlardı. Hal- buki bu defa, 1stıfa tehdıtlerı ,ile be- ğenilmeyen roller, bir gü rültü çık- çI maması için hemen degıştırılıyordu Tabii bu sefer de daha başka sızlan- malar patlak Verıyordu İdareciler şaşkına dönmüşlerdi. Ne kadar ve ne şekilde kalacakları belli olmayan yerlerinde, huzursuzluk içinde kıv- ranıp duruy rlardı. Kimse bir gün sonrasını kestiremiyordu. Sinirler a- damakıllı gerilmişti. Bu durumda yı- lın ilk perdeleri nasıl açılacaktı, bu- nu hiç kimsenin bildiği yoktu. Eski hamamda yeni sesler Y ılın ilk piyesleri, belli - olmuştu ama uzun uzun danışmalar ve Devlet Tiyatrosu Genel Müdürlüğünün tabelâsı Kat I az dedikodularına sahne olur- Yükarıya arzlardan sonra. Tiyatroy- âu. Gülünür, espriler yapılır, ta- la Milli Eğitim Bakqnlıgı Slk!. l_)_ır__ 13 tile ,dair hoş hikâyeler anlatı- , bırlıgı halındeydı Piyesler götürülü- lirdi. Halbuki —şimdi koridorlar YOT flica açıklanıyor, onaylanı- hiç de gecen yılların havası içinde görünmüyordu. Konuşanların yüzle- rinde korku, merak ve belirli bir te— dırgınlık vardı. Kimsenin bir ay s ra açılacak perdelerle bir ilgisi, da— ha doğrusu bu perdelerin açılacağı- na güveni yok gibiydi. Gazetelerde rgün yeni ve şaşırtıcı haberler, koridorlarda hergün degişik bir ha- va esiyordu. Koridorlar siyasi ku- lislere dönmüştü. Vaatler, tehditler, balonlar... Kimse ne yapacagını ki- me, neye nasıl 1nanacagım bılemı yordu. İki hafta önce hazırlanmış rol tevzi üstelerinde hergün değişik— likler yapılıyordu. Bu, yıllardanberi tiyatroda görülmüş şey degıldı Oy- nanacak eserler ve oyunlar çok ön- 30 yordu Bu arada bir kaç piyes yer degıştırmıştı Meselâ Üçüncü Tiyat- roda oynanacak olan "Hırsız" hafif ve evvelki programda yedek olarak tutulan bir piyesti, her ihtimale kar- şı elde bulunduruluyordu. Bununla perde açmak düşünülemezdi. Halbu- ki yukarıdan gelen bir emirle bu pi- yes yılın ilk oyunu olarak Üçüncü Tiyatroda sahneye konuyordu. Mu- ayyen zamanlarda Avrupaya gide- cek olanların gidişleri durdurulmuş, izinler kaldırılmıştı. Hattâ bazı pi- yesler reper uvar dışına çıkarılmış ve bu nl n yazarları "Persona non grata" ılan edilmişti. Tıyatrodan, huzursuzluk — verdikleri, kabiliyet gösteremedikleri isin uzaklaştırılmış veya ayrılmış olan aktörler yine or- talıkta — görü başlamışlardı. Bunların Devlet Tıyatrolarından bü- yük iddialarla ayrılıp, sonra hnasıl eriyen karlar gibi ortalıktan yok ol- duklarını Ankara seyircisi gözleriy- le görmüştü. Ama ünkü hava başkaydı. Bugünkü havada, bir zâ- manlar tiyatrodan ayrılırken verdik- leri beyanatlar, çektikleri nutuklara üyük iddialarda bulunanların e- dası vardı Bugün de, başkaları ta- rafından ama yine ayni mealde be- yanatlar veriliyor, tiyatronun eski- sinden çok daha iyi olacağı, ileri gi- deceği vaad ediliyordu. Bölgeler ge- nişletilecek, bu güne kadar faaliyete geçmiş olanlara bir çok yenileri ek- lenecekti. Opera ile tiyatro birbirin- den ayrılmıştı. İkisinin başına da eh- lıyetlı müdürler getırılmıştı Bundan a da se yırcıye tiyatroda şimdili - B ! Bu işleri uzak - n ler bu beyanatlarda hep o eskiden ayrılanların kokusunu seziyorlardı. Anlayanlar, belli belirsiz gulums - yor, yanlış hesapların bir gün olu, Bağdattan döneceğini şimdiden kes- tiriyorlardı ama, bu hesapların Bağ- dattan döndürülseler bile neler kay- bettireceklerini bildikleri için — üzü- lüyorlardı. İstanbul Oda Tiyatrosu Genç adam dar ve karanlık merdi- venlerden kazasız belâsız çıkın- ca rahat bir nefes aldı. Basık ta- vanlı, şirin çalışma odasında koltuk- lardan birine çöktü; artık bir siga- ra.içmeği haketmişti. İşini yoluna koymuş, anlayışlı bir insan olan ,pat- ronunu ikna etmişti. Herkesin "çok sevimli, çok şirin ama bir kusur var" dedikleri o küçük kusur da iş- te yok ediliyordu. İstanbulun sevim- li Oda Tiyatrosu, ilk .günlerin ra- hatsız tahta koltuklarından ini minderlerin — yumuşaklığı ile nasıl kurtulmuşsa, şimdi de salona veri- lecek hafif meyille sahneyi - görme imkânlarını genişletiyor Ve seyirciyi rahatsız edebilecek, 0: reder- ken başka şeyler duşundurebılecek teknik mahzurlardan — temizleniyor- du. Genç adam Mücap Ofluoğlu. bu tiyatroyu hakikat haline mek için az mı uğraşmıştı. manlar sanki hiç bir şey olmayacak gibiydi. Ama azmetmişlerdi. Arala- rından türlü sebeplerle uzaklaşanlar oldu. Her gün yeni eksiklikler his- sediliyordu. Bir oyuncu gidiyor, kol- tukların darlığı farkediliyor, ışığın az olabileceği düşünülüyor ve insanı bıktıracak ne varsa hepsi eksiksiz ve insafsız üşüşüp duruyordu. bıkmadılar; iş bir kere başlamaktı. İyi niyet olduktan sonra her şey dü- zelirdi. Her şeyi düzeltmek için çok çalışmak gerekiyordu, çok çalışa— caklardı. İşte şimdi eksiklerin çoğu telafı edilmişti. Yeni ve asıl mevsi- aha iyi giriyorlardı. Gerçi kad- roları gene eskisi gibi idi, bir de- ğişiklik yoktu. Gene Mucap Lâle, AKİS, 6 EYLÜL 1958

Bu sayıdan diğer sayfalar: