18 Ekim 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 29

18 Ekim 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 29
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TİYATRO İstanbul Eski hamamda yeni taslar u mevsim Yeni Tiyatro seyırcıle- ine perdelerini "Florence et l Dentiste - Sevgili Karısı" adlı la açtı Gerçi daha hazırlık yapıl- yatro idarecilerini hayli telâşlandır- mıştı ama, neticede koltuk temin e- dildi de der bitti i Karısı, Alex Joffe Jean yazdığı üç perdelik — bir ir. Dilimize "Mehmet Ergün tarafından çevrilmiştir. Aksamayan, oldukça başarılı bir tercümedir. An- cak oyun bir komedıden çok bir vod- vil havasım taşıy Birinci perde— nin ortasından uçu cü perdenin so- nuna kadar da ediyor. Basit entrik, gülünç terslik- ler ve yerli yersiz bir sürü espri- Robert Petit Jean kendi halinde bir diş doktorudur. Karısı Therese ve kaynanası Margot ile beraber mütevazi fakat mesut bir hayat sür- mektedir. Karısının seyahat ıstegını kıramı an Robert bir müddet ıçın anından — uzaklaşmas ına razı Fakat daha seyahatin başlangıcında apartmanın kapısı önündeki bir tra- fik kazası bu seyahati suya düşü- rür, Bir kamyon — şoförünün kolla- rında baygın eve dönen Ther&se, a- yıldığı zaman hafızasını kaybetmış- tir. Kendisinin Flora isminde meşhur bir, opera artıstı olduğunu iddia —eder. obert ve kaynanası Therese'i bu durumdan — kurtarmak ve yine eski, basit, mutevazı, sakin kadın haline sokabılmek için çok m r bir hekimi çağırmak kararı- na varırlar Çünkü The&rese gerçek varlıgını zıddı bır kışılıge burunmuş- tür. Eskiden kadar sakinse, şim- di 0 kadar, hoppa, eskıden ne kadar şefkatli ise, simdi o kadar haşindir. Üstelik Carlo diye bir adamdan bah- setmekte, onu çılgınca sevdıgını söy- temektedır Koca 1 ve annesi ise ar- tık onun için ya ba ncı iki simadırlar. Doktorun tavsiyesi ile meşhur pro- fesörün müdahalesini beklemek için Robert ve kayınvalidesi yalvara ya- kara eski Th&rese, yeni Florance'ı evlerinde kalmağa ikna ederler. Ro- bert onu memnun edebilmek için yepyeni bir daire döşer. Meşhur Profesörün tedavisi ile ıyıleşen ve yenıden Therese olan ka- ertesi gün kendisini tekrar delirecek gıbı olur. Fakat bu devam edecek, gün aşırı kişilik değiştiren karısının ıkıncı ve hoppa hüviyeti Ro hoşuna gitmeğe baglıyaca tı O kadar kı, ıkıncı bir iyileşen There artık Therese olarak kocasını tatmin et- memektedir. O Florance'ı istemek- tedir. İşlerin kötüye gitiğini gören anne, yeni bir şokun kızını Florance 30 Tiyatromuzun meseleleri: Hedef Yüz Tane Ankara Refik ERDURAN Bazı arkadaşlar son günlerde birşey tutturdular "Tiyatromuzun ceği konusunda fazla iyimsersin," diyor İşin tuhafı ben de yeter derecede iyimser olamadığım, bu ıyımserlıgın sebeplerını ge- rektiği kadar kuvvetle belirtemediğim fikrindeyim. Gelecek için aşı- rı iyimserliğe kapılıp kapılmadıgımızı anlamanın tek çaresi, geçmişi ve bugünü inceliyerek böy! ir inancı haklı gösterecek sebepler bulu- nup bulunmadığını araştırmaktır Gelin bunu kısaca yapıvereilm. 'Biz, yani Osmanlı İmparatorluğunun mirasçısı Türkiye Cumhuri- yetti ahalısı, dunya kültür sınıflandırmasında İslâm harsı grubuna da- hiliz; tah ata kadar fikir v at hay tımıza hep İslâm gelenek- leri şekıl vermıştır İslam sanatında ise, meselâ heykel olmadığı gibi tiyatro da yok gibidir. Bu durumda milletimizin tiyatroyu çok üzün zaman yadırgaması, bir türlü sevememesi beklenebilirdi, Öyle mi oldu? bu havayı muhafaza' da kalıyor R Geçen ilkbaharda Ankara üniversitesinde üç ay ders veren Prof. Kenneth Macgowan dan bir mektup yazdığı makaleyi gönderm iş. Yer larak kmış olan makalenin bir noktasınd bakm An ara'lsahnelerinin hikâyes İstanbulda olduğu gibi halkı her turl kültür çoktan alışmış milyonluk bir şehrin göbeğinde kurulmadı. çorak Anadolu yaylasında 49,000 kişilik bir kasabayı hükümet w York Times gazetesine nden gazetede-kısaltı- profesör ne diyor: rlıgı yuz ok .şaşırtıcıdır. Burada 'tiyatro ve sanat —faaliyetine Atatürk mer- kezi olmağa layık bır şehır halıne getırırken burada tıyatronun yalnız kendısını deği seyircisini iz üç ğuyu hor gör başlarız. Bu tul larımızı hazan bir yabancı şımdı kadar nas'd o n g de etm gere kişi bir araya geldik mi, ıçıne bıraz çokbılmışlık biraz İlo- me snobluğu ve biraz da nuş bir marazi üzüntüyle kendi kendım haf Sporumun yüzünden goremedıgım Z ınc bir milli mazohızmkarış- yerip manen öğünmeğe müsbet taraf- çok daha doğru değerlendirebiliyor. Ben- de, bu kadar iyimser geçindigim kaide, Macgowan'in yazısını okurken p ta Ankarada yapılan işin bütün büyüklüğü- ye ü ve şaşırtıcılığını ıçımde hissetmedim diye düşündüm Demek ki yurdumuzda asırlarca boş kalmış bir sanat alanı tek bir enerjik hamleyle doldurulabiliyor! Demek ki yol gösterilince Türk milleti yalnız sanayide değil, sanatta da başka toplulukların birkaç asırda geçtiği yolu beş on senede aşabiliyor! İyimserlik filân diye- mezsiniz, işte elle tutulur gözle görülür delili: vel tiyatronun yabancısı olan bu şehir bugün binasıyla oyuncusuyla, rejisörüyle, idarecisiyle, teknisyeniyim cisiyle dünya ortalamasını ya tutturdu, ya da tutturmak üzere. yarışta bir atletin çok gerilerden yetişip arayı kapattığını az sonra o hızla öne de geçebileceğine hükmetmez misiniz? Ankara. Yirmi yıl ev- yazarıyla, ve bilhassa seyir- Siz görseniz, Ankara mucizesinin asıl üstünde durulacak tarafı şut bir yerde yapılan İş aynı şartları haiz başka yerlerde de tekrarlanabilir. Çorak yaylalarda bulunan bütün tiyatrolarla süsleyebiliriz. edefe doğru geniş bir hiç kalır. kişiliğine, sokacağını düşünerek en kıymetli vazolarından birini Therese'- in başında paralar. Hikâyeden sonra oyun O yunu sahneye — Vasfi Rıza Zo- bukoymuş. Bütün oyun b yunca yan yana iki odanın kulla- nılmâsı zarureti sahneye koyucuyu hayli zor b ir - duruma sokmuş. Fakat bu zorluk -işaretle pencere indirme- ler hariç-, temiz, düzgün mizansen- li bir oyun çıkmasına engel olama- mış. Oyunun - temposunun zamanla kıvamım bulacağı da — düşünülürse, rejisörün vazifesini yaptığı söylene- bilir. Oyuncular da genel olarak bir oyun birliği kurmuşlar. Fakat oyu- nun Zayıflığı, bütün bu iyi çalışma- ya "yazık" dedirtecek kadar ön plân- obert Petıt Jean'ı Münir Özkul adım olan Bölge Tiyatroları nu öyle bir hasretle bekliyoruz ki, kasanlarımızı birer Ankara yapabilir ve Kanunu- yanında tüccarın döviz hasreti oynuyor. Münirin bu oyununda bü- tun ıyı niyetine, butun gayretlerine rağm yem bir şey yaptığı bitevi- yelıkten kurtulduğu soylene edi. Ne yaparsa yapsın Münir yine eski Mü- nir. Ancak bundan — kurtulmak için bir hayli çabaladığı da belli oluyor. Fakat rolünün eski rollerim hatırlat- ması ve aynı ta rzın bir devamı ol- ması gayretlerini baltalıyor. Münire artık şahsıyetının dışında roller , ver - mek gerek. Yoksa bu kabılıyetlı sa- natçıya yazık olabilir. Oyunun en ba- şarılı tipi, Th&r&se-Florarice ikilisini oynayan Gönül Ülküdür. Bu iki ayrı tipi mübalâğalı bir ayırma düşme- den gayet rahat oynuyor. Dupont'da Zihni Küçükmen, De dektıfte de Gazanfer Özcan başarılı birer tip çiziyorlar. Hele Zihni Kü- çükmenin oyunu için Trahat rahat, AKİS,18 EKİM 1958

Bu sayıdan diğer sayfalar: