7 Şubat 1959 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 29

7 Şubat 1959 tarihli Akis Dergisi Sayfa 29
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

M U S Bale San Francisco Balesi Geçen hafta. Çarşambadan başlı- yarak haftanın sonuna kadar, Devlet Operası salonunun bütün ge- celeri San Francisco Balesinin tem- sillerine tahsis edilmiş, opera tem- silleri kaldırılmış, opera orkestrası Ziyaretçi topluluğun, emrine — veril- mişti. Ankara seyırcılerı iki yıl ön- ce memleketimize gelen American Ballet Theatre'dan beri. ilk defa o- larak, tamamı oynanan birçok bale eserinin yer aldığı programlarıyla, dekorlarıyla, kostümleriyle, — ışıkla- rıyla, orkestrasıyla, dört başı mamur bale temsilleri seyretmiş oluyorlar- dı. Ballet Theatre'dan beri, Fransız, İngiliz, Bulgar, ya da Rus birkaç bale sanatçısı, — veya bale takımı memleketimizi ziyaret etmişti. Fa- kat bunların hepsinin temsillerinde, eksiksiz bir bale temsilinin yukarda sayılan unsurlarından en azından bı— ; bazan da daha çoğu eksikti. - San Francisco Balesi 1933 yılın- da kurulmuştur. Birleşik Amerika- nın en eski bale takımı diye tanınır. Amerikanın ileri gelen bale takım- larından diğer ikisinin, New York City — Ballet ile Ballet Theatre'ın temsillerini görmüş olanlar, San Francisco takımının, onlardan sonra, sırada üçüncü geldıgını kabul eder- ler. SF takımının birinci sınıf bir topluluk olmamasına iki sebep gös- terilebilir. Biri solo dansçıları ara- sında büyük teknikçilerin de, büyük sanatçıların da bulunmaması ve di- ğer uyelerın "ensemble" icralarında yüzde yüz bir kesinliğe henüz ula- şamamış olmaları. İkincisi de kum- panya repertuarının çoğunlukla, fazla önemli bir koregraf olmıyan Lew Christensen'in eserlerinden meydana gelmesi. Oysa birçok bale meraklısının, dünyanın en iyi bale takımı olarak gordugu New York City Ballet'ye bu seviyesini herşey- den önce günümüzün en büyük ko- regrafı sayılabilecek — George Ba- anchine'in eserleri ve sanat idareci- liği kazandırmıştır. New York City Ballet'nin olsun, Ballet Theatre'ın olsun repertuarındakı diğer eserle- rin sahipleri arasında, Christensen'- den çok daha muteber imzalara -Je- rome Robbins, William Dollar, Eu- gene Loring, Agnes de Mille, Ant- hony Tudor gibi imzalara- rastlan- ması ilk bakışta bu iki kumpanya- nın San Francisco takımından daha önemli olduğunu belirtmektedir. Ankara akımın temsillerinin n hris- City. Ballet ile giriştiği eser ve dan çı deği bir neticesi ola— programlarda yer almıştı Türk seyircileri bu fin Üüslübu, şahsiyeti AKİS, 7 ŞUBAT 1959 üyük k hakkinda bir fikir edinme yorlardı. Bale ve musiki ale ile musiki arasında büyük ya- kınlıklar vardır. Musikide yara- bestecidir; — balede ise, dansçı il, koregraf. Bestecinin malzeme- si seslerdir; köregrafın ise. insan vücudunun hareketleri. Her iki sa- natta da yaratıcının duygu ve dü- şünce — mahsulleri, — canlanabilmek, gerçekleşebilmek için, bir — arasıya muhtaçtır: musikide çalgıcı — veya şarkıcı, balede dansçı. Her iki sa- natta da eser, icra edilebilmek için, kâğıt üzerine kaydedilir. Fakat, kâ- ğıt üzerindeki nota, musiki olmadıgı fırsatını bulmuş ol Louise Lawler Parlak bir istikbal gibi, kâğıt üzerine kaydedilmiş dans hareketleri de bale değildir. Bu yıtlarn bale -ve musiki, haline gel- esı için icra. edilmesi gerekır Her -abstrait- olabi- i. bır konuyu, bir hikâ- Musikide senfo- kantatalar, o- duruma 'ör- Balede ise koregraflar konu anlatma yoluna daha çok başvurur- lar. San Francisco Balesinin idare- cisi ve koregrafı Lew Christensen'- in eserlerının çoğunluğu bu yolda- dır ve zaten bu koregraf başarısını bu yolda daha iyi göstermektedir. George Balanchine'in ilk bakışta dikkat çeken üslüp özelliğiyse, eser- lerinin bir hikâye anlatmaması, bu güçlü bale yaratıcısının insan vü- cudunun hareketlerınden faydalana— rak soyut bir "kompozis mey- dana getirmesidir. O kadar ki Ba- lanchine koregrafilerinde insan, duy- sularından, eyecanlarından, varlı- ğından sıyırtılmış olarak, — sadece hareket eden bir cisim olarak ele Balanchıne in koreğrafi- i en uygun karşı- Mozartın eserleridir. Balanchi- ne, eserlerini hazırlarken in şekilde seçer. Üslübunun yalınlığına; soyutluğuna uygun düşecek şekilde, süslü dekorlardan kaçınır; bazan hiç dekor kullanmaz: ışıkla dekor inti- bar sağlar. Sahnesinde üç renkten faciasına başvurmaz ve çoğunlukla siyah - mavi uyuşmasından faydala- nır. Türk seyircilerine sunulan iki eseri, "Serenade" -1934- ve "Con- certo Barocco" -1941- bir "Four Temperaments" ya da bir "Agon" kadar degılse bile, Balanchine -hak- kında doğru bir fikir vermektedir. "Serenade ıçin , Caykovskinin do majör yaylı çalgılar Serenade'ı mü- siki olarak kullanılmıştır; bu musi- i,, Caykovskinin en soyut eserleri arasında yer almakla — beraber bir klâsik bestecinin, meselâ Mozartın seçilmesinin daha uygun olacağı dü- şunulebılır başka yani Balanchine'in — eserinin- son bolumunde soyutluktan: biraz ayrılıp konu anlatımı eğilimi gostermesı eserin bütünlüğüne aykırı bakımından, 1zaha muhtaç mektedır Bach' re min: an konsertosunun "Concerto Barocco" her daha 1nsıcamlı bir eserd edılmes iki ke- kullanıldıgı balkımdan ir. Bu ese- amanda hasırladıgı bir sahneyle karşı karşı- a çelmemiz bakımından da ilgi çe- kıcıyd Christensen'in durumu L ew Christensen ise daha çok bir hikâye — anlatıcısıdır. Benjamin Britten'in —musikisinin — kullanıldığı "Jinx" de. bir sirk kumpanyasının üstüne çöken ugursuzluk rgil Thomson'un musikisi üzerine hazır— lanan "Filling Station" da bir ben- sin istasyonunda gecenin birinde o- lup bitenler anlatılmaktadır. Chris- tensen'in, bale sanatının — geçmişini ve geleneklerını çok yakından tanı- dığı. lış iş bir meslek tecrubesı olduğ "tiyatro duygu deni şeye sahıp bulunduğu, seyırcıy te sir edecek teferruatı çok iyi bildiği inkâr edilemez. Fakat Lew * Christensen, adı ge- cen iki eserde olsun. San Francısco Balesinin repertuarınin — büyük bir kısmını meydana getiren ve birçoğu Türkiyede temsil edilen diğer eser- lerinde olsun, sağlam yapılı kompo- zisyonlar meydana getiren bir ko- regraf olmadığını Ortaya koymakta- dır. Buluşları çok kete alelade ve zorakidir; halkın nabzına göre şer- bet verme temayülünde yer yer aşı- rılığa kaçmaktadır; üÜüslübu yekpa- 29

Bu sayıdan diğer sayfalar: