14 Temmuz 1959 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 18

14 Temmuz 1959 tarihli Akis Dergisi Sayfa 18
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hani derler ya "kiminin felaketi, kiminin saadetini yapar" diye... Yazın ortasında serin, bozuk giden havalar da plaj ve gazino şahinle- rini, .sayfiye evlerine binlerce lira ödemiş olanları, tatlı tatil günleri heveslilerini iki göz iki çeşme eder- ken Ankaradaki dört kişiye rahat nefes aldırmaktadır. Bu dört kişi Ankara Hiltonunun dört sakınıdır Pek ok kimse Ankara Hilton- da üç gazetecinin - bir kaç hafta- lığına gelip gidenler hariç, o ba- kımdan trafik pek hararetlidir - yattığını sanar. Halbuki nasıl uç silahşörler aslında dört kişiyse i- sımlerını herkesin bildiği üç gazete- cinin, Metin Tok erin, Fatin Fuatın ve Ülkü Armanın yanında da bir dördüncü gazeteci vardır: Ahmet Yazırlı. Ahmet Yazırlı Tekirdağda çıkan bir demokrat gazetenin sahi- P. İl * bidir ve daha ikinci başkanıdır. silâhşörün asıl hususiyeti D. P. li asın Kanununun neleri ve kimleri cezalandırdığının Türkiye çapında en tipik misalini teşkil etmesidir. Ahmet Yazırlının gazetesinde gü- nün birinde bir fıkra Fıkrada — "Babiâlideki borcu olan bir zattan bahsedilmek- te ve masumun masuma bir nükte yapılmaktadır Fakat ne görülsün ? iradam mahkemeye müracaat et- miş, fıkrada kendisinin ele alındığı- nı bildirmiş, "Babıâlideki Abbas"a borcu bulunduğunu tevsik ettirdik- ten sonra hakarete uğradığını be- lirterek zavallı Yazırlıya bir sene hüküm giydirmiştir. Fıkradan an- cak fıkra neşredildikten sonra ha- berdar olan, yaşayan birinin kas- tedildiğini de sahip sıfatıyla mahke- meye verilince anlayan D. P. il baş- kanı soluğu Ankara Hiltonda al- makta gecikmemiştir. Şımdı üç si- lahşörler dördüncüye göz kırparak takılmaktadırlar "Eee. — Abbast ne haber?" eğlencelisi, D. Fakat dördüncü Ankara Hilton sakinlerinin bo- zuk havalardan memnuniyeti "Biz yazdan birşey anlamıyoruz ya, kim- se de bir şey anlamasın" diye bir düşünceden gelmemektedir. Güneş hapishanenin avlusuna vur- du ve taşları, betonu kızdırdı mı Ankara Hilton gece de gündüz de dayanılmaz bir cehenneme dönmek- tedir. Gerçi uydurma bir duştan ef- ten püften bir su damlamaktadır ve "Güneş banyosu" yapan - hem do şartlarla! - bizim ahbaplar ter- lerini o suyla gidermeye çalışmak- tadırlar. Ama sıcak hepsini perişan etmektedir. Bu yüzden bütün Tür- kiyede Radyonun meteoroloji ha- berlerini onlardan fazla merakla dinleyen kimse yoktur ve havanın Metin Toker Şampiyon! bulutlu, serin olacağı söylendi mi dört silâhşörler adeta birbirlerinin boyunlarına sarılmaktadırlar. Ankara Hiltonun bu günlerde yeni modası Pin-pongtnr, Demirle- ri sökülen bir takım cezaevine ka- bul edilmiş, idarenin alakası saye- sinde iki uzun masa yan yana geti- rilip kenarlarına file tahtası çakıla— rak saha hazırlanmıştır. Şimd - atlerce süren iddialı maçlar yapıl— maktadır. Münakaşasız Aletin Tokerdir. AKİS dışardayken yorgun kafasını oynamakla dinlendirme âdetinin faydasını şimdi en tehlikeli rakibi Ulaş yazı ışlerı müdürü Ülkü Ar- manı “susuz" yenmekle görmekte- dir. Ülkü Armanın ne Ulus spor yazarı Arman tarafından gönderi- len lâstikayakkabıları, ne cakalı şortunu giyip oynaması — kendisini hezimetten kurtarmamaktadır. O kadar ki halen ikinci kümede oy- nayan Fatin Fuad bir "terfi maçı" için muhalıf meslekdaşını sıkıştırıp durmakta Yaz ve bazı mahkumların çık- ması Şahane Kulübün faaliyetini sekteye uğratmıştır. Şahane Kulüp ÜUlkü Arman ile Fatin Fuadın yat- tıkları küçük odaya takılan isim- dir. Gündüzleri öğleye kadar yatan ve yemekten sonra da, tereddütsüz "öğle uvkusu"na dalan iki yazı İş- leri müdürü geceleri — uykuyu sa- bahın dördüne kadar beklemekte, vakti santranç oynuyarak öldür- mektedirler. Bu yüzden gece haya- ıllar Geçer... tının revnaklı geçtiği o odaya Şa- hane Kulüp denilmektedir Metin Teker öteki odadadır ve koğuşun üst katta | pencere ya- nındaki tek manzaralı ranzasında yatmaktadır. Manzara, — karşıdaki Abidin Paşa çiftliğinin — sırtlarıdır. Uykuyla başı pek hoş olmayan Me- tin Toker de oldukça geç yatmak- ta -binle filân- sabahları ise erken- den kalkmakta, artık meşhur olan voltalarına devam etmektir. AKİS başyazarının iki oda arkadaşı idam cezası alıp sonra bundan kurtulmuş iki meşhur mahkümdur. Banlardan biri Teknik ÜUniversitede hocasını öldüren Mehmet Taşkesendir Öte- ki ise "'idamlık Ali"dir. Şimdi "za- vallı Metin Toker ne canavarlarla yatıyor" diye düşünenler olabilir, fakat Methi Toker arkadaşlarından pek memnundur ve onlar için "şe- ker gibi çocuklar keşke diyarda- i "canavar"lar da onlar gibi olsa demektedir. Ama dört silâhşörter için asıl eglence dışardaki dünyayı ve di- şardaki dünyanın insanlarını içer- den seyretmektır Bunun pek ibret verici Ur manzara olduğun kara Hiltonda herkes müttefiktir, Gerçi bazı kimselerin — gösterdiği vefa ve dostluk, devamlı alâka şa- şırtıcı. olmuştur. Hiç umulmayan, beklemiyen şahıslar öylesine sı- cak, öylesine karagün — dosta çık- mışlardır ki parmaklıkların — geri- sindeki bizim — ahbapları ebediyen kendilerine — bağlamışlardır. Ama onların kat kat üstünde sayı tutan başkaları Ankara Hiltonunun sa- kinlerine insanlar hakkında unutul- maz bir ders vermişlerdir. Fuadın kulaklarında şimdi, Tİ telefon açıp "bir Tresmini koy- ması" için ne tatlı diller döken o politika, üstadlarının seslerı çın çın etmektedir, Ülkü Arman "arkadaş deyince ne anlaşılması gerektıgını artık daha iyi anlamıştır. Ahmet Yazırlı, seçilmeleri uğrunda o ka- dar uğraştığı kendi milletvekilleri- nin kuçuk parmaklarını kıpırdat- mak için "yüksek müsaade" bekle- diklerini farketmiştir. Metin Tokere gelince, gerçi bayramlarda postacı- lar ona gene kucak dolusu kart ta- şımaktadırlar ama o dışarı çıktı- ğında kimbilir kaç kişinin "Ah, as- lan aklımız kep sendeydi!" — diye boynuna sardacağını düşündükçe ve ilk günler haftada bir kitapla kendisini hatırlıyanların şimdi ayda bir kitapla kendilerini hatırlattır- dıklarını gördükçe gülümsemekten kendini alamamamaktadır. Kimbilir, "Makam-ı Yusuf un fa- zileti" dedikleri belki de işte bu

Bu sayıdan diğer sayfalar: