16 Aralık 1959 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 31

16 Aralık 1959 tarihli Akis Dergisi Sayfa 31
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

O Upuzun parteri bir tiyatro salonu- na uygun düşecek ölçüde kısaltmak- tır. Böylece parter, normal tiyatro parteri halini alacaktır. O zaman ti- yatro temsilleri için zaruri olan öl- çüye, havaya ve sıcaklıga kavuşma- sı mümkün tiyatrosuna belki ilgi ve sempatı ile temsilleri takibedecek bir seyirci — topluluğu çekmek kabil olur. Aksi takdirde, önümüzdeki günlerde, son bir tecrü- be olarak aynı sahnede tekrarına hazırlanılan Refik Erduranın "Deli" komedisi de, Vasfi Rıza Zobunun baş- rolü oynamasına rağmen, aynı akı- betle karşılaşacaktır. Bu da gösteriyor ki hakiki bir ihtiyaca cevap veremeyen teşebbüs- ler halkın ilgisizliği ile karşılaşmak- ta ve müsbet netice vermemektedir. tıyatrosuna sarfedi- elâ Beşik- taşta, Aksarayda veya Fatihte bir semt tiyatrosu daha açıl- mış olsaydı hem daha faydalı bir iş rülmüş, hem aha verimli bır netice alınmış olurdu. "Fettan kız" Lâle Tiyatrosunda sahneye konu- lup tutmayınca Eminönü bölümü- ne nakledilen ve orada başarıyla tem- sillerine devam olunan "Fettan Kız" Goldoni'nin güzel bir komedisidir. Goldoni memleketimizde ilk tanı- nan ve sevilen yabancı komedi y: zarlarından biridir. — Birçok eserlerı şahnelerimize çıkarılmış, birçoğu a- dapte edılerek tuluat ve operet sah- kadar intikal etmiştir. Yalancı", "Otelcı Kadın", "Ikı E- fendının Uşagı , "Kahvehane", "Yel- "Sayfiye Maceraları gibi, tercüme repertuvarı- girip Maarif Vekâletinin klâsik- leri ilerisinde basılması, Devlet ve Şehir Tiyatroları sahnelerinde oy- nanması daha yakın zamanlara rast- lar. Şimdi İstanbul bölümünde tem- sil edilmekte olan "Fettan Kız" bu serıye dahil olmaktadır "Fettan 1z", — yüksek tahsilini yaptığı sırada kendisini iğfal ettik- ten sonra kaçıp giden bir gencin pe- şini bırakmıyan, onu hizmetçi olarak girdiği babasının evinde, aile efradı- na kendisini son derece sevdirmek suretiyle ve bütün zekâsını kullana- rak tekrar elde eden çok akıllı ve becerikli bir halk kızının hikâyesidir. Sahnedeki oyun komedılerının mıza F ettan Kız"ı sahneye koymuş o- lan Hadi Hünü gerek dekor, kostüm, gerek isabetli mizanseni için övmek yerınde olur. Yalnız tevziatın iki noktasına itiraz etmemek de ka- abil değildir. Birincisi: Arlecchino - Behzat Butak-, ikincisi: Brighella -İ. Galip Arcan- Buiki rol Şehir Ti- yatrosunun bu emektar ve üstad sa- natkarlarına ne çâre ki uygun düş- miştir. Her iki sanatkâr da, rol- lerınde birşeyler yapmak, bir varlık göstermek için ellerinden geleni, hat- ta fazlasını yapıyorlar, ama cücele- rin elbisesini devlere gıydırmek ka- AKİS, 16 ARALIK 1959 abil midir? Aynı rollere, birer ak- şamlık fasıla ile, bu tevziatı yapan zatı çıkartmak pçk yerinde olurdu. Behzat Butakın, İ. Galip Arcanın bu yaşta döktükleri teri ve çektikleri azabı bir kerecik olsun o zat da dö- küp çekmeliydi ki büyük bir yanlış- lığa düştüğünü iyice anlasın.. Bu rolleri bir yana bırakırsak "Fettan Kız" güzel — oynanıyor ve hoş bir akşam geçirmek isteyen se- yirciyi tatmin ediyor. Esere adını veren "Fettan Kız"ı Gül Gülgün bü- yük bir talakatla ve başarıyla can- landırıyor. Tek talakatının bir mektep talebesi ezbercılıgı eda- için lüzumu den mahrum kalmasıdır. Diğer rollerden Florindo'da Bil- ge Zobu çok ümit verici bir istidat olarak beliriyor. Avukat Tro- lünde Mahmut Moralı, ağabeysi ku- marbaz Ottavio'da Reşit Gürzap gü- zel tipler çiziyor ve temsilin en başa- rılı sanatkârları olarak dikkati çeki- yorlar. Birçok İtalyan piyeslerini sah- nemize kazandırmakta olan Mahmut Abaçın tercümesi rahatça takibedi- Lale tiyatrosu, "Fettan Kız"la yü- rumeyınce sahnesıne Namık Ke- iye şairimizin, vatan ve kadın sevgısı etrafında dö- nen bir ıhtıras dramıdır. Eski şekliy- le, yani geçen yüzyılın sonlarına dogru Gedikpaşa Tiyatrosunda oy- nandığı haliyle, bugün sahneye çıka- rılması pek mümkün olmıyan, olsa a, O uzun uzun tiradları dinleme- Behzat Butak Boşuna gayret... TİYATRO ye tahammül edecek seyirci bulması pek şüpheli olan “"Akif Bey rah- metli Reşat Nuri Güntekinin "yeni- den sahneye tatbik" etmek suretiy- le kendisine verdiği yeni bir kılık kıyafet içinde oynanıyor. oğrusunu söylemek — icabederse Reşat Nuri Güntekinin o çok uzun ve sıkıcımetindençıkardıgıyeni Akif Bey", bu çeşit bir çalışma için örnek gosterılecek bir tecrübedir. Ama bu- rağmen "Akif Bey"in oyle uzun boylu sahnede tutunacak, günümü- zün eserleri gibi üstüste haftalarca oynanacak eserlerden olmadığını ka- bul etmek lâzımdır. Bu gibi eserler eski repertuarı yeni nesillere tanıt- mak gayesiyle, zaman zaman -mese- lâ yıldönümleri vesilesiyle- — birkaç defa oynanır ve afişten indirilir. Şehir Tiyatrosu böyle yapmamak- la ve "Fettan Kız"ın başarısızlığını fesli kalpaklı bir milli piyesle gide- rebileceğini sanmakla, — hele eserin birkaç yıl önce Ankarada gordugu rağbeti İstanbulda da gorecegını um- makla lüzumundan fazla iyimser davranmıştır. Sahnedeki oyun kif Beyi sahneye koymuş olan t Rıza, esere muhatap oldu- dırılıgı vermeğe çalış- mıştır. Ama rol tevziatı pek isabetli olmadığı için, eşhasa devrin hakiki kostümlerini giydirmek hususunda takdire değer bir araştırma ve gay- ret göstermiş olduğu halde, müsbet denilebilecek bir netice elde edeme- miştir. Esere adını veren kahramanı, A- kif Beyi, Abdurrahman Palay oynu- yor. Bu kaabiliyetli genç sanatkar, ılk perdelerde, — kuşandığı güzel ve parlak — üniformanın da yardımıyla Namık Kemalin kahramanını seyir- cıye kabul ettirmeğe muvaffak olu- Ama son perdelerde, hele "başı bozuk" bir kılıkla oynadığı kısımlar- da, aynı tesir ve ifadeyi yaratamı- yor boyle bir rol için de biraz genç msız" kalıyor. Babası Süley- man Kaptanda Sami Ayanoğlu gü- zel bir tip çiziyor, o abani sarıklı ih- tiyar deniz kurdunu isabetle canlan- dırıyor Ama onun da, o koyu mak- yajına ve 1lerlemış yaşına hiç uymı- inç ve sert bir oyunu var. "Akif Bey" faciasının tek müsebbi- bi Dilrubâda Perihan Tedü kadınlık Raşit ğu canlılığı, dozu kuvvetli bir oyunla — muvaffak oluyor. Eserin havasını yaratmakta ve vakayı yürütmekte mühim rolleri olan Gürcü Beyi Şahin de Mehmet Karaca ile Akif Beyin rakibi Esat Beyde Celâl Balkır silik kalıyorlar ve sanat mızaçlarına uygun düşme- yen teşli ve duygulu tiplerin ruh hallerını vuzuhla belirtemiyorlar He- le meyhaneci Barba rolünde Kadrı Ogelman hiç beceremediği rum vesi taklidiyle bir gölge halinde sah— nede dolaşmaktan ileri gidemiyor. Bu haliyle "Akif Be y" vaktiyle Ankara temsillerini görmüş olanları hayal kırıklığına uğratıyor. 31

Bu sayıdan diğer sayfalar: