20 Ocak 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 14

20 Ocak 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER nin Lefkoşe Büyükelçiliğine erişmek olan büyük emeline doğru çok ehem- miyetli bir adım atmış sayılabilirdi. Yeni Başkan Yardımcısı, öpüşme ve kucaklama faslına o kadar dalmıştı ki Dışişleri Bakan Vekili sabırsızlan- mağa başladı. Bunun üzerine, Enfor- masyon Dairesi Umum Müdürü İs- mail Soysal vaziyete müdahele lü- zumunu hissetti ve Namık Gediki işa- ret ederek "Doktor! Doktor!" diye seslenmeğe koyuldu. Doktor, nihayet durumu farketti ve — kucaklayıcıları sükünete davet edip meslekdaşının e- lini beşuş bir çehreyle sıkmadı; evet, sıkmadı, ama en protokoler şekilde kucaklamağa teşebbüs etti. Başkan Yardımcısı, uykusunu iyi alamamış olacak ki, bir mahmurluk içindeydi. Nereye çekilse oraya gidiyordu. İki doktor el sıkıştıktan sonra, kucakla- yıcılar tekrar Başkan Yardımcısının etrafını aldılar. Herkes, Dr. Küçükü eski Dr. Küçük sanıyor, tam bir lau- balilikle ondan Lefkoşedeki, Lima- soldaki, Magosadaki, Bafdaki babası, anası, teyzesi, dayısı,tarla işi kredi meselesi ve burs kağıdı hakkında mâ- lümat soruyordu. Bu fasıl devamınca da, -üstelik belkemiğinden rahatsız olan aşırı munislerden- Kuneralp hayli beklemek zorunda kaldı. Niha- dahil olundu. artık — rahatla- mıştı. Bir koltuğa yayıldı ve Dr. Ge- dikin hayretle dolu bakışları arasın- da şöyle bir sigara tellendireyim de- di. Kucaklayıcılar da bu işaret üzeri- ne artık protokol müdahelelerinin sona erdiğini sanarak, koltukların ke- narlarına iliştiler ve hep bir ağız- dan suallerine devam ettiler. Bu sıra- rada, Esenboğanın Kıbrıslı Gümrük Adalet adli Hakikata uymayan azınıza cevabtır. 25/Kasım/1959 gün ve 278 sayılı mecmuanızın | sahifesinde (Adalet) adlı yazınız hı— lafı hakikat ve İndi Mütalâalarla dol- durulmuş yersiz bir hikâyeden başka bir şey olmadığından; — İşbu tekzibi- min ilk çıkacak nüshanızda, yazımın başlığını — başlık yapmak — suretiyle neşrini Basın Kanunun 19. uncu mad- desine hükmüne tevfikan rica ede- rim 1 — Çok sevgili oğlum Yüksel'i- min bizleri büyük acılara fark eden hazin ölümü, hikâye ettiğiniz gibi ol- mayıp, hadiseden Üç gün sonra ve hastahanede vukubulmustur. Mezkür yazınızda "bundan altı ay evvel Yük- sel Bozkurt evinde, bir merdiven ba- şında kanlar içinde ölü olarak bulun- muştur. Merdivenin parmaklıklarına 14 sıkı sıkıya sarılı başı basamaklardan birine dayanmış olan Yüksel Bozkurt- un gözleri halâ açıktı. Polis geldiğin- de ceset henüz soğumamıştı" gibi laf- larınızın hakikatte ne derece ilgili ol- duğunun takdirini, muhterem oku- yucularınızın vicdanlarına bırakıyo- rum. 2 — Hadise yine yazdığınız gibi adliyeye beş ay sonra değil, hadise- nin hemen akabinde intikal ettirilmiş- tir. Bununda isbatı sevgili yavruma, toprağa verilmeden evvel otopsi ya- pılmış olmasıdır. Eğer muhatabınızı kendiniz gibi zannediyorsanız, İzmir devlet hastanesi size her zaman bu hususta bilgi vermeğe hazırdır, zan- nederim. 3 Sonra benim mahkemedeki 1fadem1n yazıhşı da hadisenin bütün seyri gibi mesuliyetsizliğinizin tesiri altında tahrif edilmiştir. Şöyle ki: Şa- hadetimde; "ben dönünceye kadar olan olmuş, oğlum merdivenden dü- şüp ölmüş" de dememe imkân yoktur. Çünkü yukarıda da belirttiğim gibi, oğlum ancak üç gün sonra hakkın rahmetine — kavuşmuştur. Yine kızım Gün'ün şahadeti esna- sında bana; "Utan anne utan, İnsan bu kadar alçalmamalı" dediği de ken- di hayalhanenizin mahsulü neticesi olup tamamiyle hilafı hakikattir. Esa- sen bu kızımın aldığı aile terbiyesiyle de kabili telif değildir. 4 — Yine hadiseyi anlatan (!) mezkür yazınızda benim bütün şaha- detim boyunca İsmail Karahan'ı sa- vunmakta ısrar ettiğim yazılı; Ben İsmail Karahan'ı savunmak için de- ğil, fakat Adaletin tecellisi için tali- hin acı bir cilvesi olarak, içinde bu- lunduğum durumda evlâdını kaybet- miş bedbaht bir ananın bu acı hissini yenmeğe çalışarak uzun seneler Türk Adliyesine hizmet etmiş bir insanın eşi olarak Türk — Adaletinin yüksek huzuru önünde sadece ve sadece gör- düklerimi ve bildiklerimi anlattım. Esasen yıllarca Mahmut Esat gi- bi Mümtaz bir Adliyecinin eşi; ve yi- ne yıllarca evvel dul kalıp da bütün kuvvet, kudret ve ömrünün 35 yılını çocuklarına seve seve harcamış bir ana olarak da hakikatlere aykırı bir ifadede de bulunamazdım 5 — Gördüklerimi de doğru olarak anlatmamın "Kraldan fazla kral ta- raftarı" olarak tavsifi, Adaletin Ulvi muhitinde bulunmuş, Adaleti en yük- sek his olarak kabul etmiş bir ana- ya karşı hareketlerin en büyüğüdür? n büyük tesellim: Böylesine büyük ızdırap içinde kıvranan bir Türk ana- sının acısiyle alay edercesine neşriyat- ta bulunmanızın neticesi er ge terem efkârı umumiyenin vicdanında hakiki maskesini bulacağıdır. Hadisatı tahrif ederek sutunlarını— beni size karşı olan itimadımı kaybettir- miş, saflarınızdan uzaklaşmama se- bep olmuştur. Hürmetlerimle FEHEDA BOZKURT Müdürünün getirdiği iki hanım Dr. Küçüke buketler takdim ettiler. Dr. Küçükle refakatindeki — Federasyon Reisi Rauf Denktaş ve Tarım Bakanı Fâzıl Plümer için yukarda üç kişilik yemek hazırlanmıştı. BEA her neden- se uçakta yemek vermiyordu. Fakat Dr. Küçük, Nâmık Gediki bekletme- mek için yemek yemekten vazgeçti ve iki kahve içmekle yetindi Derken, Dr. Fazıl Küçük "Babamız" kalkış saati gelmişti. Doğrusu, bu BEA şirketinin protokolden hiç ha- beri yoktu. Başkan Yardımcısını, uçağa bütün yolculardan sonra davet etmek icabettiğl hâlde, onu ve arka- daşlarını ilk önce uçağa bindirdiler. Daha öbür yolcular uçağa girmemiş- ti ki BEA Viscount'unun önünde du- ran bir KLM Viscount'u motörlerinl çalıştırmağa başladı. BEA hâlâ kal- kamadığı için, başta Dr. Gedik ol- mak üzere resmi erkân pistin üzerin- de bekliyorlardı. Bu sebeble, KLM'in yeni sönmüş gaz ocağı kokulu jet du- manlarını bol bol teneffüs etmek zo- runda kaldılar. Yeni bir ölü üstakbel Başkan Yardımcısının 6 Ocakta çalışmalarına başlayan AKİS, 20 OCAK 1960

Bu sayıdan diğer sayfalar: