27 Temmuz 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 7

27 Temmuz 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Haftanın İçinden "En Hakiki Mürşit,, Türkiyede on yıl süren bir "gerici devre"den sonra, ye- niden bir "İlerici devre" başlıyor. İnkılâp Hüküme- ti bir Eğitim Seferberliğini açmak üzere bulunuyor. Bundan dolayı, hiç şüphe etmeyiniz, herkesten ziyade büyük Atatürkün ruhu şâd olmuştur. Atatürkle bera- ber, bu milletin kalkınmasının en kestirme yolunun oku- yup - yazmadan geçtiğini bilen ve İnkılâplarımızın so- nuncusu olan emokrasi inkılâbının ancak o temele oturduğunda sapasağlam ayakta kalacağına inanan bü- yük bir kütle şu anda sevinç içindedir. Yassıada sakinleri, işledikleri bir çok suçtan dola- yı mazur görülebilirler. Devlet idaresinin kolay olduğu- nu sanmışlar, zor olduğunu görmüşlerdir. Müşkül bir mücadele yaptıklarından iktidara hırslı gelmişler, onun esirliğinden o kurtulamamışlardır. İktisat ( politikalarını hatalı çizmişler, hatalı yürütmüşlerdir. Hattâ fazla aç- gözlü bulunduklarından o istikamette itildiklerinde mu- kavemet edememişler, günahlarını çığ gibi büyültmüş- lerdir. Ama gericiliği bir felsefe olarak daha iktidarları- nın ilk senelerinden itibaren benimsemeleri ve işbaşında gerici reylerle kalmayı tasarladıklarından memleketin fikri ilerlemesini kasten kösteklemeleri nesillerin laneti- ni üzerlerine ebediyen çekmeye yetecektir D.P. iktidarında gericiliğin bir çok belirli şampiyo- nu mesuliyet mevkileri almışlardır. Ama en acıklısı, bunlardan bir kaçının Mili Eğitim Bakanlığının koltuk- larına yerleştirilmiş bulunmalarıdır. Böylelerinin idare- sinde Türkiyenin zaten fazla sistemli sayılamayacak Eğitim politikası plânlı, maksatlı ve hesaplı şekilde soy- suzlaştırılmış, hele işler pek bozulunca milleti karanlık içinde tutma gayreti aleni, fütursuz hâl almıştır. Niha- yet bu memleketin insanları olan D.P. liderlerinin böyle- sine kör bir ihtirasa nasıl kapıldıklarını tarih ve sos- yoloji ilimleri ilerde enine boyuna inceleyecekler, bir ne- ticeye varacaklardır. Bugünden görülen, ümmi adedi arttıkça D.P. nin iktidarda kalma şansının fazlalaşacağı gibi iptidainin iptidaisi bir zihniyet devlet idaresine hâ- kim olmuş ve öğretmenler yerine hocalar saltanatı bir kere kuruldu mu artık Bayar - Menderes rejiminin top- la devrilmeyeceğine iman edilmiştir. Vatana ihanetin bu derece açık bir numunesini kitaplarda dahi bulmak kolay değildir. Bugün açılan devir ne kısa olacaktır, ne kolay. An- cak Eğitim Seferberliği -kalbi her türlü iyilikle dola ol- duğu için devlet idaresinin başlıca şartı realistliğin de- gil, bir romantik İdealistliğin kanatlarını takmış uçma- ya çalışanlar kusura bakmasınlar- Toprak Reformu ve- ya Doktorluğun Devletleştirilmesi gibi memleketin sos- yal bünyesiyle alâkalı bulunmayan, bu bakımdan İnkı- lâp Hükümeti için biçilmiş kaftan bir vazife sahasıdır. Bu sahada atılacak adımlardır ki yarın demokratik yol- dan gelecek iktidarları memleketin toprak veya sağlık meselelerini halletme imkânına kavuşturacak, rey dü- şüncesi onları böyle meselelere ilişmemek değil, ilişmek zorunda bırakacaktır. Okuyup - yazma bilen geniş sayı- AKİS, 27 TEMMUZ 1960 Metin TOKER da vatandaş ve analfabetizmin Türkiyede uğrayacağı hezimet yarınki zaferlerin elzem silâhını sağlayacaktır. Bu yoldaki her gayretin sadece memleket içinde değil, memleket dışında da desteklerin en sağlamlarını bulma- ması için hiç bir sebep yoktur. Mensubu bulunduğumuz batı camiası, üyesi olduğumuz milletlerarası teşekkül- ler eğer biz işimizi iyi kurlar, ilk adımları başarıyla atar- sak gerekli maddi yardımı şüphesiz sevinçle yapacak- lardır. Böyle yardımlar dünyanın geri kalmış veya âfete uğramış bölgelerine zaten yapıl oktadır. Biz ise hem geri kaldık, hem âfete uğradık. Şimdi mesele, son süratle harekete geçmektir. Mem- leketin 1 numaralı dâvasına başarıyla teşhis konmuş bu- lunuyor. Eğitim, eğitim, eğitim! Kuvvetler dağılmağa, başka ve boş sevdalarla hamleye ayrılacak güç aksatıl- masa, iyiniyet lâfta kalmasa. Dâva, iyi bir kanunla ve bütün memleketi kaplayacak bir coşkunluk havasıyla hâl yoluna girecek -onun için tam İnkılâp hükümetine uygun- bir dâvadır. Kanun temeli hazırlanıp manevi ha- va yaratıldı mı köyünden kentine okuyup - yazma sava- -ı başlamış olur. Mesele, savaşa katılacak kimselerin ruhunu ateşleyebilmek, dört elle işe sarılabilmek, bütün vasıtalarla kalplere hitap edebilmektir. Zira bir noktaya mutlaka dikkati çekmek lazımdır. Geçirdiğimiz iki ay içinde kötüyü yıkma bakımından pekçok şey yapılmıştır. Ama iyiyi yapma yolunda bilan- çonun aktif hanesine kaydedilmiş hemen biç Ur adım yoktur. Gazetelerde bir kaç manşet, istikbale ait tasarı- lar, asil ama gerçekleşmesi imkânsız bazı gayeler, yol- ları kapalı hedefler.. İyiyi yapma sahasında elle tutulur bir icraat henüz mevcut değildir, her şey kâğıt üzerinde yatmaktadır. İşte, böyle bir hava içinde Eğitim Sefer- berliğinin düşünüldüğü duyulmuştur. Millet Mektepleri tekrar kurulacaktır, tekrar bu vatanın aydınları hizmet- lerini kendileri kadar talihli olmayan vatandaşlarının emrine vereceklerdir. Gününün bir kaç saatini okuma - yazma bilmeyenlere okuma-yazma öğretmeye hasret- mekten -şerefi bırakınız- zevk almayacak kimse düşü- nülebilir mi? Gönüllü öğretmenler akın halinde koşup geleceklerdir. Aydınlanma hırsıyla (yananlar sınıfları dolduracaklardır. Bir kaç sene içinde memleketin man- zarası öylesine değişecektir ki bu topraklara bir sihir- bazın değneğinin hakikaten değdiğine inanmamanın im- kânı kalmayacaktır. Türk cemiyetini her sınıftan, her meslekten, her yaştan aydınlar cehaleti yenmek için se- ferber olmuşlar halde gözlerinizin önüne getirebiliyor ve gözlerinizden sevinç göz yaşının aktığını hissetmiyor musunuz? Böyle bir heyecan havasıyla yarının Türkiye- sinin en sağlam temelleri atılmaz da ne yapılır, lütfen söyleyiniz. Lütfen söyleyiniz ve lütfen düşününüz Bü- yük İnkılâplarımız Cumhuriyetten sonra Ur coşkunluk devri açılmamış olsaydı hiç gerçekleşebilir miydi? Bir yolun başında bulunuyoruz ki kalbi bu toprak- lar için çarpan herkes nesillerin saadetini ucunda görü- yor. "Haydi! Haydi!" diye çırpınmamak ne kaabil?

Bu sayıdan diğer sayfalar: