21 Ekim 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 24

21 Ekim 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 24
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER takip eden gazeteciler, Gürselin ay- lardan beri tekrarladığı halde bir türlü muhataplarını oOikna etmeyen "parti kurmayacağını ve mevcut par- tnerden birine girmeyeceğim" yolun- daki sözlerine yürekten inandılar. Gazeteciler memnundular. Ertesi gün için gazetelerinin manşeti sıkmıştı. Gürsel Cumhurbaşkanlığına oadaylı- ğını koyacaktı. Böylece, neyin nesi olduğu bir türlü açıklanmak bilme- yen Anayasanın da bir maddesi vu- zuha kavuşuyordu. Demek ki İlk Cumhurbaşkanı tek dereceli seçimle seçilecek ve yedi yıl iş başında kala- caktı. Her isteyen vatandaş da Cum- hurbaşkanlığı için adaylığını koyabi- lecekti. Ahmet Emin Yalman da memnundu. İşte, bu iktidar da tıp- kı öncekiler gibi nasihatlerini dinle- meğe başlamıştı. Artık toplantıdan çıktıktan sonra rahatça Oturur, "Gürseli dinlerken" başlıklı bir baş- yazı kaleme alabilir ve bilmem kaç yüzüncü defa olmak üzere bir kere daha akıncı ruhlardan bahsedebilir- i Cumhurbaşkanlığı adaylığı mese- lesi daha ziyade New York Herald Tribüne muhabiri Joe Alex Morris Jr., United'Press International mu- habiri David Douglas, Ahmet Emin ve bir Amerikan ajansının Ankara- daki muhabiri İffet Turhan arasında sualli cevaplı bir ocümbüş teklinde geçmişti. Yerli gazeteciler, hele An- karalı gazeteciler karşılıklı soru ve cevaplan büyük bir o soğukkanlılık içinde takip etmişler, kısa kısa not- lar almışlardı. Sıra şimdi kendilerine gelmişti. Nitekim bir tanesi Gürsele, kestirmeden ve gayet vazıh bir ifade ile "Peki Paşam" dedi, "anlaşılıyor ki Anayasaya göre Cumhurbaşkanı tek dereceli seçimle ve partiler dışı şahsiyetler arasından Oo seçilebilecek. Başbakan tâyini meselesi ne olacak? Malümu âliniz, eski Anayasaya göre Başbakanı Cumhurbaşkanı tâyin e- derdi. Şimdi, partisiz bir Cumhurbaş- kanı ile bu iş nasıl olacak?" Gürsel, önündeki elindeki sigara izmaritini tablada ezerken, mümkün kadar kayıtsız gişmeyecek sanıyorum" dedi. Boş bulununca çin bu babacan askerin son sözleri, Ankaranın binbir tecrü- beden geçmiş politika muhabirlerini pek şaşırttı. Ahmet Emin Yalman bu sırada kafasından yazacağı baş- makaleyi geçiriyor olmalıydı ki so- ruyla alâkalanmamıştı. Ama diğer gazeteciler dikkat kesilmişler. Gür- selin yapılacak serbest bir seçimde 24 yüzde yüz kazanacağından emin bir politikacı gibi "ben seçeceğim" de- mesindeki mânayı çıkarmağa çalışı- yorlardı. Ancak Orgeneralin yüzün- deki ve gözlerindeki temiz, sâfiyane ifadeyi gördükten sonradır ki bu sö- zün bir sürc-ü lisan olduğuna kanaat getirdiler. Hakikaten, serbest seçim- lere daha dünya kadar vakit vardı ve vakit gelip çattığında kimin seçilece- ğini, kimin seçilmeyeceğini kestir- mek için kâhin olmak bile yeter de- gildi. Ama Gürsel gibi samimi bir as- kerin sözlerinde boş yere gizli mâna aramağa lüzum yoktu. Orgeneral birdenbire boş bulunmuştu. Hepsi buydu... Cumhurbaşkanlığı o adaylığından sonra söz, bugün için Türkiyenin en mühim meselesinin ne olduğu konu- suna geldi. Bir meraklı Devlet Baş- kanından bunu soruyordu. Gürsel, en mühim meselenin, nizamı tesis et- mek olduğunu söyledi. Hemen aram- dan da ilâve etti, "Tabu, Yassıada meselesini de birinci derecede bir eyer olarak telâkki etmek müm- künd Üç toplantının bilançosu Haftanın başındaki gün Başbakan- lıkta yapılan bu üçüncü basın top- lantısında ilk iki toplantıya nazaran hayli değişiklik vardı. Meselâ birin- ci toplantı, bir basın toplantısından , bir hercümerç olmuştu. İkinci toplantıda ilk defaki hatalar görül- müş ve bunların düzeltilmesi yoluna gidilmişti. Ama bu üçüncü toplantı, düzenli işlere karşı antipatimizden o- lacak, gene bir hercümerçti. Ayakta Sembol adam kalanların sayısı oturanlardan çok- tu. Fotoğrafçılar ve Japonyadan ge- lip te tesadüfen Gürselin basın top- lantısından haberdar olan filmciler resimlerini ve filmlerini omuzlar üze- rinden çekmek zorunda kaldılar. Bü- tün toplantı boyunca, itişip kakışma devam etti, fısıltılar bir türlü bitme- di. Toplantının tek tercümanı Erdo- gan Ulus oradan oraya koşmaktan nefessiz kaldı. Toplantının ilgi çeken iki siması biri Iraklı, biri Pakistanlı iki gazete- ci oldu. Pakistanlı, Iraklıya göre da- ha zorlukla Türkçe konuşuyordu. A- ma her ikisi de ısrar ederek soruları- nı Türkçe sordular. Birisi Türk - Irak münasebetlerinden, diğeri Türk - Pa- kistan münasebetlerinden söz ederek gazeteleri için Başkandan birkaç cümle koparmağa çalıştılar ve mu- vaffak da oldular. Gürselin bu son toplantısına ya- bancı gazeteciler, önceküilre nazaran çok daha fazla rağbet etmişlerdi. Bir evvelki basın toplantısının maskotu olan Siyamlı gazetecinin yerinde bu sefer altı Japon filmcisi vardı. Top- lantıyı bir Iraklı, Bir Alman, bir Pa- kistanlı, iki Amerikalı, bir İngiliz, iki Fransız, bir Rus, birde Bulgar gaze- teci takip ediyordu. Bu tip toplantı- ların gediklileri Davit Hottam ile A- gence Presse'nin muhabiri Jaogucı Dauphin ise, Yassıada duruşmalarını takip ettikleri için olacak, ortada gö- rünmüyorlardı. Toplantı 33 dakika devam etti Salona tam 10'da giren Gürsel gaze- tecilere, bir dahaki toplantıya kadar veda ettikten sonra 10.38 de çıktı. Yanında, müsteşarı Hilmi İncesulu ile üniforma giyme alışkanlığını hay- li kaybetmiş olduğu sanıldığı bir sı- rada kurmay yüzbaşı o üniformasını tekrar kuşanmış, olan Muzaffer Öz dağ vardı. Anayasa Sen sağ, ben selâmet! u haftanın başlarında bir gün, sa- atlerin öğleden sonra ikiyi göster- diği bir sırada İstanbul Üniversitesi- nin saygıdeğer, ama fazla hissi dav- ranışları dolayısıyla beş ay içinde çok şey kaybetmiş Rektörü Sıddık Sami Onar derin bir oh çekti ve: "— Nihayet Rektör olduğumuzu anlayalım. Biraz, işimizin başına dö- nelim" dedi. Karşısında genç bir muhabere yüzbaşısı vardı. Yüzbaşının adı Na- zım Dinçerdi. Genç subay Milli Bir- lik Komitesinin İstanbuldaki İrtibat Bürosu tarafından Üniversiteye gön- derilen kurye idi. Sıddık Sami Onar AKİS ,21 EKİM 1960

Bu sayıdan diğer sayfalar: