28 Ekim 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 19

28 Ekim 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 19
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Haftanın İçinden «Bir Parti Kuralım...» erin Türkiyede, şu anda Spor -Totodan sonra en ziyade rağbet gören meşgale bir parti kurma gay- reti. Gün oluyor, memleketin üç büyük şehrinde bir- den yeni bir siyasi teşekkülün hazırlıklarının sona er- diğine dair haberler basına aksediyor. Çeşitli temas- lar birbirini takip ediyor, zeminler yoklanıyor, ilk an- laşmalar yapılıyor, hattâ tüzükler eldenele dolaşıyor. Siyasetle alâkası olup ta Yassıadada olmayan herkes, eğer zaten bir partinin içinde değilse, sanki bir çeşit hummaya tutulmuş vaziyette. 1960 Türkiyesinde mo- da, "Üçüncü Parti'den bahsetmektir. ında hâdise, ihtilâl denilen fırtınanın siyaset sularını ciddi olarak karıştırmış bulunmasının tabii neticesidir. Anafor içinde memleketin iki büyük parti- sinden birinin anormal şekilde ve beklenilmeyen bir anda kayboluvermesi ortaya ister istemez bir boşluk çıkarmıştır. İlimde nasıl, tabiat. boşluktan hoşlanmaz- sa sosyal hayatta da boşlukların uzun müddet o halde kalması imkânsızdır. Demokrat Partinin yeri mutla- ka bir başka siyasi teşekkül tarafından alınacağın- " tâbiri pek o kadar doğru tâbir değildir. Türkiyede yeri boş olan “İkinci Parti"dir İhtilâlden bu yana C.K.M.P. bütün propagandala- ra ve el altından gösterilen gayretlere rağmen memle- ket çapında bir büyük parti hüviyetini bugünkü lide- rinin ve onun zaman zaman kendisiyle çatışan peykle- ri halindeki yürütücülerinin şevki idaresinde asla ala- mayacağını belli etmiştir. C.K.M.P. bu şartlar altında, bir takım Bölükbaşıların partisi olarak kalmaya mah- kümdur. Sayın Osman Bölükbaşı, ge mevcut bir çeşit insanın prototipidir ve C.K.M.P. içindeki ha- kiki kuvveti 'de buradan elmekiğiir. Milletçilerin, hattâ fiziki bakımdan em ne derece andırdık- larını hatırlamak C.K.M.P. nin gelişme istidadına bir teşhis koymayı kolaylaştırır. Günün havası Türkiyede ne kadar Bölükbaşının varlığına imkân veriyorsa, C. .M.P. nin o miktarda taraftan olacaktır. Sosyal ha- yatta bir boşluğun mevcudiyeti gibi hususi vaziyetler bu miktarı biraz arttıracak, yarın karşılaşacağımız parti enflâsyonu neviinden durumlar biraz azaltacak- tır. Ama esas İtibariyle C.K.M.P. nin varlığını daima devam ettirmesi, fakat ne uzayıp ne kısalması ve bu- nun memleketin temel şartları değişinceye kadar böy- le Sürüp gitmesi eşyanın tabiatına en uygun ihtimal- dir. Türkiyede "iki parti sistemi"nin en şanslı sistem olarak gözükmesinin sebebi, memleketteki her toplu- lukta birbirlerine ikiz kardeş kadar benzeyen iki kuv- vetli şahsiyetin ve sâdece iki kuvvetli şahsiyetin mevcut bulunmasıdır. Her köyde bir Ahmet vardır, bir de Meh- met. Ahmet Halkçı olduğu için Mehmet, 1946 gelip te D.P. ortaya çıkınca Demokrat olmuştur. Bu, mem- leket bünyesinin yarattığı bir vaziyettir ve beğenilse de beğenilmese de bir hakikat olarak ortadadır. Şim- di bu iki kuvvetli şahsiyetten birinin boşluk içinde bu- lunması ve memlekette siyaset oyununun tadının alın- lıma olması ciddi bir ikinci partinin kurulmasını haki- AKİS. 28 EKİM 1960 Metin TOKER ki ihtiyaç haline getirmektedir. Teşebbüslerin (şans tarafı burada yatmaktadır. , Türkiyenin bütün Ahmetlerine ve Mehnet- lerine son onbeş yılın sağladığı engin tecrübe kapkaç- çı, fırsatçı zihniyetlerin gayretlerini hüsrana uğrata- cak kadar büyüktür. Düşünmek lâzımdır ki çok parti- li hayata geçişimizde ortaya çıkan ilk yeni teşekkül Demokrat Parti değil, Mili Kalkınma Partisidir. Bu- gün artık, sâdece ekzantrik kurucusunun meşhur ku- zu ziyafetlerini hatırlayanların adını, o da dudakların- da tatil bir tebessümle telâffuz ettikleri Milli Kalkın- ma Partisi Bayarın partisinin doğmasıyla beraber öl- , Türkiyenin her tarafında, sanki bir gizli ses ku- laklara fısıldamış gibi ciddi partinin D.P. olduğa ka- naati yerleşivermiştir. Bu, uzun asırların yuğurduğu Türk milletine has bir sağ duyunun neticesidir. Şim- di, sağ duyuya onbeş senelik zengin bir tecrübe de ek- lenmiş bulunduğuna göre kurulacak her siyasi teşek- külün, fareli köyün kavalcısı gibi peşinde bir kütleyi sürükleyip götüremeyeceği (aşikârdır. Bu hakikatin, gayret ve heves sahiplerine bazı istikametler çizmesi gerekir. Memleket, bir yeni partiye şiddetle ihtiyaç hissedi- yor. Bu partinin, devlet idare" edebileceği hususunda emniyet veren kuruculara malik olması başarısının bi- rinci şartıdır. Kim ne derse desin, Celâl Bayarın eski Başbakan hüviyeti D.P. nin o harikulade kaderinde baş rolü oynamıştır. İkinci şart, yeni siyasi teşekkülün aydın sınıfın desteğine malik bulunmasıdır. D.P. ikti- dara geldikten sonra hataların ilkini ve en büyüğünü, kendisini iktidara getiren kuvvete yanlış teşhis koymak- la işlemiştir. Kurucular, hele Menderes, kerameti kendi- lerinde ve gerici zümrelerde görmüşler, "bir avuç ay- dın"ı istihfafla itmişlerdir. O "bir avuç aydın" D.P. yi iktidara nasıl getirmişse, aynı şekilde iktidardan alaşa- ğı edivermiştir. İhtilâl, tutumlarının yol açtığı bir şekildir. Eğer serbest seçimi göze alabil- selerdi "bir avuç aydın" onları gene, bu sefer sandık başlarında yenecekti. 1946 senesi D.P. sinin Sümer so- kaktaki meşhur merkezine hayatiyeti aydınların verdi- ğini hatırlamak, onların ciğerlerinden çıkan alevli ne- fesin bir anda bütün memleketi nasıl tutuşturduğunu gözler önüne getirmek yeni siyasi teşekkülün hangi sı- nıfın omuzlarında yükselmesi gerektiğini göstermeye yetecektir. Kurucular şanslarım D.P. mirasında göre- rek inkılâpçılık konusunda mırın tara Glen ve siya- si akide olarak İnönü düşmanlığını seçerlerse, hattâ bu iki komplekse kendilerini sâdece bir açtan kaptırırlar- sa yanlış ata oynamış olurlar. Beklenen büyük milli parti, 27 Mayıs sonrası Türkiyesinde bir çok kıymet hükmünün değişmiş bulunduğunu ve 1945'den bu yana köprülerin altından çok suyun akıp gittiğini mutlaka hesaba katmak zorundadır. Aklıevvellik, açıkgözlük ve kurnazlık yeni partinin kurucularını kapının dışında bekleyen başlıca tehlikelerdir. Yakalarını onlardan kur- tararak yola çıkabildikleri takdirde, "İkinci Parti" on- ların partisi olacaktır. Sağ duyuya eklenen onbeş yıl- lık tecrübe, Türk milletinli en doğru teşhisi koyacağı yolunda hiç bir şüphe bırakmamakta ve o cihetten en ufak endişeye yer vermemektedir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: