28 Ekim 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 29

28 Ekim 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 29
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

DÜNYADA OLUP BİTENLER Fransa Eski dost düşman eçen haftanın ortasında Parrate, Palais d'Orsay Otelinde -de Gaul- le'ün Başbakan ve Cumhurbaşkanı olmadan önce basm konferanslarını tertiplediği meşhur man, orta boylu, kare yüzlü ve ge- niş kenarlı siyah büyük güzlükler takmış bir adam basın konferansı yapıyordu. Bu adam, bu yılın başla- rında golist Yeni Cumhuriyet Birli- ği -UNR- partisinden ihraç edilen, bir zamanlar General de Gaulle'ün sağ kolu sayılan, Fransanın en zeki, en kültürlü ve en muhteris, muhte- ris olduğu kadar da yanlış yolda 1s- rar eden politikacılarından Jacgues Soustelle'di. Şimdi ise bu adam, eski lideri de Gaulle'ün karşısında sözle- rine, yine de Gaulle'ün 19 Mayıs 1958 günü Başbakanlığa adaylığını koyduğu cümleyle başlıyordu: "Öyle düşünüyorum ki, artık osorumluluk- larımı yüklenmem zamanı ogelmiş- tir." Soustelle, sorumluluklarını yük- lenmek için açıkça de Gaulle'ün kar- -ısına geçiyor ve "Mili Toplanma " adında yeni bir parti kuru- yordu. Basm konferansında da eski liderinin ismini bir kere olsun geçir- meyen Soustelle'in tek söylediği şey, "Cezayirli Cezayir" fikrinin -de Ga- ulle'ün dâima tekrarladığı bir for- mül- bahis konusu olamıyacağı, bu formülün bir hayâlden ibaret olduğu idi. Soustelle, ogolist UNR partisin- den çıkartılmasını, Cezayirin Fransa- nnı ayrılmaz bir parçası kalması yo- lundaki fikirlerini açıkça söylemesi- ne mâni olmak isteğine bağlıyordu. Halbuki, kendisini susturmak hem bir hatâ, hem de bir hayâldi. Sus- mayacak ve Cezayirin Fransız kal- ması için var gücüyle çalışacaktı. De Gaulle'ü, 1958 Mayısında Ceza- yirde hâsıl olan havayı bozmakla iham ediyordu. Soustelle'e bakılırsa, zaman halk ile Ordu arasında, Fransızlarla Araplar arasında bir kaynaşma olmuş, bir kardeşlik ha- vası hüküm sürmeğe başlamıştı. Fakat, şimdi ortada ne idüğü belir- siz, ne mâna taşıdığı anlaşılamıyan müphem bir formülden başka bir şey yoktu. Bu hâl hem Orduya, hem EreRi halka, hem de Araplara iti- mat telkin etmiyor, onlarda türlü şüphelerin uyanması neticesini doğu- ruyordu. Soustelle'e göre, o Cezayir savaşı hakikatte -komünistleri imâ ediyordu- bütün dünya çapında ce- reyan eden çok daha büyük bir sa- vaşın bir parçasından başka bir şey AKİS, 28 EKİM 1960 değildi. Bu durumda böylesine muğ- lâk formüller, sâdece ve sâdece Ce- zayirin Fransa tarafından tamamiy- le kaybedilmesine yarıyacaktı. De Gaulle, Soustelle'e bakılırsa, ilkönce Cezayir halkına self-determination hakkını vaad etmişti. Şimdi ise, mil- letlerarası şahsiyeti olmayan bir Ce- zayirin Fransaya muhtar bir statü içinde bağlanmasını düşünür gibiydi. Soustelle'e kalırsa, bütün bunlardan derhal vazgeçmek, Cezayirde Arap- larla Fransızları nazariyede olduğu kadar pratikte de eşit hâle getirmek ve Cezayiri bir takım geniş bölgelere ayırmak suretiyle bu bölgelere ve et- nik zümrelere ademi merkeziyet esa- sına dayanan bir statü vermek en iyi yoldu. General de Gaulle Formül: Cezayirli Cezayir Soustelle bu gayelere varmak uğru na pek çok fedakârlıklara da razıydı. De Gaulle, Fransız Silâhlı Kuvvetle- rinin NATO içersinde tamamiyle ba- gımsız olması esasını mı ileri sürü- yordu? Milliyetçi Soustelle bu esas- ta de Gaulle'le tamamen mutabakat halindeydi. Fakat, eğer Fransanın NATO'daki Müttefikleri, Cezayir ko- nusunda kendi ileri sürdüğü politi- kayı destekleyecek olurlarsa o za- man tâviz diye Fransız Silâhlı Kuv- vetlerinin NATO içinde tam bir en- tegrasyona tâbi tutulmalarına bile taraftar olabilirdi, İşin sahibi ise... plat Cezayirin ohakiki sahipleri hiç, de de Gaulle gibi düşünmüyor- lardı. O kadar düşünmüyorlardı ki, aynı gün, 1958'de Soustelle ve arka- daşlarının desteğiyle (o seçilmiş olan 16 tane Cezayirli Arap Senatör müş- terek bir beyanname o yayınlayarak, yapılacak tek şeyin, Fransız Hükü- metinin Cezayirli milliyetçilerle der- hal yeni müzakerelere başlaması ol- duğunu söylüyorlardı. Bir zamanla- rın Fransız uşağı bu 16 senatör şim- di bu müzakerelerin mahiyeti konu- sunda tamamiyle Cezayir Geçici Hü- kümeti gibi düşünmeğe başlamışlar- dı. Dedikleri şey, müzakerelerin sâ- dece ateş kesilmesinin o teferruatına değil, aynı zamanda Cezayirde ya- pılacak plebisitin şartlarına da taal- lük etmesiydi. Aksi hâlde, milliyetçi- lerin niçin ateş kesilmesine razı ola- bileceklerini anlamak kaabil olamaz- dı. 16 Senatöre bakılırsa, eğer ikili müzakerelere girişmek mümkün ola- mazsa, iki taraf müşterek dostlarının hakemliğini kabul etmeliydiler. 16 Arap Senatörün bu beyanna- mesi belki de Soustelle'in yeni bir parti kuracağım açıklamasından çok daha önemliydi. Bu, milliyetçilerin zayıflamak şöyle dursun, gitgide kuvvet m gösteren en önemli işarett 16 Senatörün beyannamesini, ge- çenlerde 121 Fransız aydınının ya- yınladığı ve birçok diğer Fransız ay- dınlarının katıldığı itaatsizliğe dâir meşhur beyannameyle bir arada ele alınca, durumun Cezayir milliyetçile- ri lehinde gelişmekte olduğunu ka- bul etmemek imkânsız olurdu. Fran- sız aydınlar, bu beyannamede, Fran- sız medeniyetinin ve Fransız Anaya- sasının hürriyeti ezen bir savaşa as- la cevaz vermediğim, bu sebeple, Ce-' zayirde askerlik hizmetine davet edi- len Fransız gençle , Fransa na- mına subaylarının emirlerine itaat etmemeleri gerektiğini (o söylüyorlar- dı. Bu aydınlar, her ne pahasına olur- sa olsun savaş aleyhtarı olan hayal- perestler değildi. Bu aydınlar, ced- leri Voltaire'lerin, Rouseau'ların, Di- derot'lann, Montesguieu'lerin hatıra- sını ve 1789 İhtilâlinin ruhunu içleri- ne sindirmiş hakiki Fransızlardı. Sö- er Fransızlığın bir icabı de- gil, Fransız olmanın reddettiği, kö- tülediği bir fenalık olarak kabul edi- yorlardı. Üstelik, bu aydınların hiç- biri yabancılar hesabına çalışan, dı- şardan para alan vatan hainleri de değildi. Hiçbirini e olmakla itham etmeğe asla imkân yoktu. Gerçi, Komünist Partisi dahil, siya- si partilerin hiçbiri bu beyannameye iştirak etmedi, siyasi sebeplerle de edemezdi. Fakat, beyanname Fran- 29

Bu sayıdan diğer sayfalar: