25 Kasım 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 15

25 Kasım 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 15
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

uğradı. Birbirlerinin önüne geçmek için itişen gazete fotoğrafçıları genç adamın bu pozunu yakalamak mak- sadile hayli beklemişlerdi. İrfan Sol- mazer, küçük kızını iki yanağından öptü, itinayla yere bırakmak ister gibi bir hareket yaptı. Sonra vazgeç- ti ve uçağa doğru yürümeğe başladı. Bir ara yanındakilere dönerek: yanakları daha da kızarmıştı. Genç emekli Yüzbaşı, bir gün evvel giden- lere nazaran çok daha metin görünü- yordu. Lahey yolcusu etrafındakiler- le beraber uçağın merdivenine geldi, tik basamağa ayağını atarak bir iki saniye durakladı, sonra tırmanmağa başladı. Beşinci basamakta döndü, ar kasından seslenenlere gülümsedi. E- lini evvela açık salladı, sonra yumru- ğunu sıkarak aşağı yukarı götürüp setirdi. Merdivenin geri kalan basa- maklarını bir hamlede çıktı ve uçak- ta kendisine ayrılan yere oturdu. Şim di de pencereden, kendisini uğurlıyan- lan selâmlıyordu. Dört motorlu KLM uçağı yönünü Terminal binasının önünden ağır ağır piste doğru çevirdi. İrfan Solmazer, hava gemisinin küçük lombozundan biraz bulanık, biraz silik, hâlâ görü- nüyordu. El sallıyanlara mukabele e- diyor ve mütemadiyen gülüyordu. Bir ara, Amerikan pilotlarının başarı işa- reti olarak kullandıkları işareti -baş parmağı yukarı doğru kaldırmak su- retiyle yapılan- yaptı ve sonra önüne denerek başını eğdi. KLM'nin dört motorlu dev uçağı bu sırada uçuş pistine yönelmiş ve motorlar son sü- ratla çalışmağa başlamıştı. Yurt dı- şındaki iki senelik ikamet böylece baş ladı. Solmazer, bir haftadır ikamet et- tiği yerden ilk getirilendi. O gün ha- va güneşli, fakat soğuktu. Esenboğa anı, haberi nereden aldıkları bilinmeyen meraklılarla doluydu. A- lanın büfesinde O hergünkinden çok daha fazla garson vardı. Ancak, bâzı- larının acemilikleri ayan beyan or- tadaydı. Hele bunlardan biri, günler- dir hava alanının gedikli müfterisi o- lan gazeteciler tarafından tanınınca, az kalsın elindeki çay takımım yere düşürecek ve Emniyet teşkilâtını ol- dukça büyük masrafa sokacaktı. Emekli Yüzbaşı Solmazer koyu gri bir elbise giymişti. İçinde açık kahverengi bir yelek vardı. Krava- tım pek itinayla bağlamış, kundura- larını pırıl pırıl boyatmıştı. Fee, ne de olsa bir diplomattı ve Hariciyeci- ler gibi giyinmeğe özenmiş olsa ge- rekti. Siyah station wagon pistin kena- rına sessizce yanaştığında saat pek AKİS, 25 KASIM 1960 YURTTA OLUP BİTENLER Münir Köseoğlu gazetecilerle birlikte Genç kızlara mesaj bıraktı erkendi. Meraklılardan bir kısmı a- landa yoktu. Solmazer otomobilden ağırca indi. Bir iki dakika pistte öy- lece kaldı. Eşini ve çocuğunu arıyor olmalıydı. Bayan Solmazer ve kızı Bânü henüz gelmemişlerdi. Solmazer, Gümrük Müdürünün odasına alındı. Pek az sonra da ailesi getirildi ve ka- pı kapandı. Uçağın gidiş saatına ka- dar emekli Yüzbaşı burada kalacak ve akrabalarından başka kimse ile konuşmıyacaktı. O Ünlü nutukçunun kuyunu bilenler biraz sıkı tedbir al- mışlardı. Soyuyticenin kısa ikametgâhı ise üst kattaki odalardan biri oldu. Yar- bay, hava alanına ailesiyle birlikte geldi. Pek neşeliydi. Esasen emekli askerlerin gidecekleri, memleketler açıklandığında pek çok kimse. Soyu- yüceye imrenmişti, pek çok kimse Soyuyüceyi kıskanmıştı. Emekli Yar- bay, Kopenhaga gidiyordu. Şimalin bu enfes şehrinde iki yıl kalacak olan Soyuyüce, pek memnundu. Esasen güler yüzlü Yarbayın bu işle öyle ya- kınen alakası yoktu. Belki "Ülkü Bir ligi" tasarısındaki imzası böyle me- selelere pek fazla aklı ermiyen Yar- bayı Danimarkanın başkentina kadar bir seyahate mecbur etmişti. Ama ne olursa olsun, idareciler Yarbay Şe- fik Soyuyüceyi o tanıyorlardı. “Onun, bir zamanların kudretli Albayı Tür- keşin peşinden gideceğine akılları kesmediği gibi, elde müsbet bir delil de yoktu. Tek hatâ, malüm ve meş- hur tasarıda imzasının bulunmasıydı. Sevimli Yarbay, üstelik bu mecmua- da, affedilmeden birkaç saat evvel tasarının savunmasını da yapmıştı. Başına gelecekleri bilmiyordu ki.. Çocuklarım kucağına alan Soyu- yüce maaile, yukarı katta kendisine tahsis edilen odaya yerleşti. Geleni gideni pek yoktu. Eşi, çocukları ve yaşlı anesiyle, seyahat arefelerinde konuşulanları mağa başladı. Birkaç hafta sonra ailesini aldırta- caktı. Evvelâ bir gitsin, yerleşsindi. Şöyle etrafı bir kolaçan edecekti. Ba- kalım Allah ne gösterirdi. Bu sırada neşeli Yarbayın odasına iki gazeteci sızıverdi. Doğrusu, Soyu- yücenin odasının etrafı meselâ bir Muzaffer Karanınki kadar sıkı emni- yet altına alınmamıştı. Bu bakımdan iş daha kolay oldu. Zira güleryüzlü Yarbayı pek ciddiye almıyorlar, bu ise tesadüfen karıştığını, öyle Tür- 15

Bu sayıdan diğer sayfalar: