2 Aralık 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 29

2 Aralık 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 29
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Generalin gözden kaçırdığı ikinci ve en önemli nokta ise, Cezayir Milli Kurtuluş Cephesinin varlığıydı, Öyle anlaşılıyor ki De Gaulle, zaten hayal kırıklığına uğramış olan orduyu büs- bütün ürkütmemek için, plânında bu Cepheye hiç yer vermemişti. Halbuki kurduğu Geçici-Hükümet Cezayir dı- şında da olsa, Milli kurtuluş Cephe- sinin Cezayir içinde büyük bir kuvvet olduğuna şüphe yoktu. Bu teşekkül tanınmadıkça Cezayirde ateşin kesil- mesi nasıl sağlanabilir, kurulacak ye- ni Cezayir hükümetine yerli halkın ka tılması nasıl sağlanabilirdi? General yoksa Milli Kurtuluş Cephesinin yeni kurulacak geçici idare ile barış mü- zakerelerine yanaşacağını mı sanı- yor, yahut da Geçici Cezayir Hükü- meti Fransa ile aynı masa başına o- turmadan ateş kesmeyeceğine göre, "Cezayirli Cezayir'i kurduktan sonra da savaşa devam etmeyi mi düşünü- yordu? General böyle düşünüyorsa en büyük yanlışı yapıyordu. Çünkü bunun devamı Moskova ve Pekinin işe karışması, yâni Kuzey Afrikada- ki savaşın ısınması demek olurdu ki aklı başında hiç kimse böyle bir- şey e razı olamazdı. İçinde bulunduğu çıkmazdan kur- tulmak için De Gaulle'ün bir şeyi iyi- ce anlaması gerekiyordu: Cezayir sa- vaşım sona erdirmek için orduyu ta- mamen bir kenara itip milliyetçilerle aynı masa başına oturmaktan başka çâre yoktu. Milli Kurtuluş Cephesini dikkate almayan her plân, önünde so- nunda başarısızlığa uğramaya mah- kümdu Demir Perde Ses vermeyen yoldaşlar Gen hafta Sovyetler Birliğini zi- yaret eden Fin Devlet Başka- nı Kekkonen'in şerefine Finlandiya- nın Moskova Büyükelçiliğinde veri- len bir kabul resminde, Sovyet Baş- bakanı Krutçefin etrafını saran bü- tün gazetecilerin merak «ettiği tek ko- nu vardı: Zirve Konferansı nasıl gi- diyordu? Konferansta görüş birliği- ne varılmış mıydı, yoksa fikir ayrı- lıkları mı belirmişti? Doğrusunu söy- lemek gerekirse Krutçef bu soruları gayet iyi savuşturmayı bilmiş ve gü- lerek, etrafını saran gazetecilere şu- nu söylemişti: "Zirve Konferansı mı? Bunu neden General De Gaulle'den sormuyorsunuz?" Aslında, gazetecilerin merak et- tikleri bundan epeyce önce başarısız- lığa uğrayan talihsiz Paris toplanıldı değil, seksenbeş ülkeden gelen kom nist liderlerin, Moskovada bir aydır devam eden toplantılarıydı.Bu lider ler Ekim İhtilâlinin kırkbirinci yıl- dönümü vesilesiyle Moskovada buluş- muşlardı ve dünya meseleleri üzerin- deki görüşlerini birleştirmeye çalışı- yorlardı. Bu görüşler birbirinden e- peyce ayrı olmalıydı ki toplantılar bir aydır sona ermiyor, müşterek bir tebliğ yayınlanamıyordu. Doğrusu komünist liderler arasın- daki görüş ayrılığı hiçbir resmi ağız- dan sızmış değildi. Ancak görüşme- lerin uzun sürmesi, herkesi böyle bir şüpheye sürüklemişti. Diğer yandan liderlere yakın bâzı çevreler de bu şüpheyi doğrulayan şeyler söylüyor- lardı. Bunlara göre, "barış içinde be- raberce yaşama" prensibinin şampi- yonu Sovyetler Birliği ile bütün dün- yaya komünist rejimi getirecek bü- DÜNYADA OLUP BİTENLER Komünist blokun her zaman kapita- list devletlerden daha kuvvetli bulun- ması gereği bir tarafa bırakılsa bile, kendi atom bombasını yapmadan Çin atom silâhları deneme ve imalinin ya- sak edilmesine razı olamazdı. Gene savaşın kaçınılıp kaçınılmaz olduğu konusundan doğan diğer bir görüş ayrılığı da, Batılı devletlere karşı ta- kip edilecek politika meselesiydi. Çin bu devletlere hiç tâviz verilmemesini isterken Sovyetler Birliği, gerektiği zaman daha yumuşak bir politika ta- kibine taraftar görünüyordu. Konfe- ransa yakın çevreler bu noktayı açık- ladıkları zaman Batılı yorumcular, ister istemez, Krutçefin zaman za- man sertleşmesinde Çinin baskısını görür gibi olmuşlardı. Krutçef - Mao- Tse Tung Geçimsiz kardeşler yük bir cihan savaşının kaçmılmazlı- ğını savunan Çin Halk Cumhuriyeti temsilcileri arasındaki anlaşmazlık devam ediyordu. İşin dikkate değer tarafı bâzı Lâtin Amerika komünist- leri de bu anlaşmazlıkta Cinden yana çıkmışlar, bunlara Kuzey Kore, - İn- donezya ve Arnavutluk temsilcileri de katılmışlardı. Avrupa komünist partilerinin liderleri ise, her zaman olduğu gibi bu sefer de Krutçef gibi düşünüyorlardı. Savaşın kaçınılıp kaçınılmaz ol- duğu konusundaki bu ana görüş ayrı- lığı, peşinden diğer bâzı ayrılıkları daha sürüklüyordu. Bunların başında silâhsızlanma omeselesi (o geliyordu. Krutçefin silâhsızlanma için açtığı kampanya Çin Halk Cumhuriyeti tarafından mevsimsiz bulunuyordu. Ancak ortaya çıkan görüş ayrılık- ları ne olursa olsun, konferansın bü- yük bir fikir ayrılığı (havası içinde dağılması beklenemezdi. Bütün tem- silciler komünist blokun bütünlüğünü korumak hususunda birleşiyorlardu Gerçi Pravda geçen hafta yayınladığı bir başyazıda dogmatiklere karşı şiddetli bir dil kullanmıştı ama, gene ö yazıda belirtildiği o gibi, komünist eaflarındaki birliğin kuvvetlendiril- mesi şimdilik en önemli bir gayeydi ve bunu sağlamak için taraflardan birinin diğerinin görüşüne katılması gerekiyordu. Bu sefer fedakârlık et- mek" Çine düşmüştü. Gerçekten, eko- nomik bakımdan Sovyet yardımına muhtaç olduğu müddetçe Çin, Mos- kovanın görüşünü kabullenmekten 29

Bu sayıdan diğer sayfalar: