20 Mart 1961 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 33

20 Mart 1961 tarihli Akis Dergisi Sayfa 33
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TİYATRO Ankara Meydan Sahnesi Yirmi yıl önce Ankaranın bir tek tiyatrosu ve o-uzunca fasılalarla temsiller veren- bir tek kaliteli ti- yatro topluluğu vardı: Halkevi ve Tatbikat Sahnesi. Sonra Devlet Ti- yatrosu kuruldu. Evkaf apartmanının altında, yıllar yılı toza toprağa bı- rakılmış, köhne bir ambar haline ge- tirilmiş olan o canım tiyatro onarıldı, yeniden ışığa, sıcağa, insana kavuştu: Küçük Tiyatro doğdu. Eski Sergi- evinden, o sevimsiz beton yığınından, büyük mimar Prof. Bonatz, bugünkü Büyük Tiyatroyu yarattı. Sonra gene Evkaf apartmanının altında, o cici Oda Tiyatrosu filiz verdi. Sonra ken- di haline terkedilen, eski Halkevi ha- rabolmaktan kurtarıldı, eski halini buldu, Ankaralının ilk gözağrısı, Ü- çüncü Tiyatroları oldu. Sonra, bu mevsimbaşı, Yenişehirdeki o iç açıcı Yeni Tiyatro perdesini açtı. Şimdi de, Ankaranın yani ve en güzel binaların- dan birinin altında, Meydan Sahnesi... Yarın» daire seklinde, seyircilerin â- deta kolları arasına sokulmuş, onlar- la yüzyüze, dirsek dirseğe, nefes ne- fese bir arena tiyatrosu. Devlet Tiyatrolarının beş sahnede, bet koldan hemen bütün şehri kapla- dığı ve sakinlerini kendine çektiği Ankarada, o ana kaynaktan kopup ayrılmış küçük bir grupla kurulan bir altıncı tiyatroya -hem de özel ti- yatroya- lüzum var mıydı? diye so- rulabilir ve bu soruya rahmetli Ba- san Ali Yücel gibi: topluluğu dalgalı, canlı ve canlı bir çevredir. İstidatlar bu çevrede dövüşerek, didişerek ken- dilerini yetiştirirler. Müşterileri se- yirciler olan bu zümre, elbette bir- birlerini eleştirecekler, biribirlerini temezler." diye cevap verilebilir. Ama bu konuda mühim olan, bu sorunun ve verilebilecek (cevapların tartışılmasından çok, Devlet Konser- vatuvarıyla filiz veren ve Devlet Ti- yatrosuyla boy atan ana gövdenin et- rafa dal budak salacak kadar serpi- lip gelişmiş olmasıdır. “Yabancı"ya kalan ev Meydan Sahnesi kurucuları perde- lerini iki eserle birden açmayı uygun bulmuşlar. Haklan da yok de- gil, çünkü 167 kişilik küçük bir özel tiyatro günde iki temsil vermezse, iki yakasını bir araya getiremez. Gün- AKİS, 20 MART 1961 düzlü geceli aynı eseri oynamak da pek akıl kârı bir şey oolmıyacağına göre, iki ayrı eserle işe girişmişler. Bunlardan ilki, bu mevsim başında İstanbulda, Kenter kardeşlerin sah- neye koyduklar», uzunca bir zaman da oynadıkları bir Fransız komedisi- dir: Classie Magnier'nin "Evdeki Ya- bana" - "Monsieur Masure"sı-. Mey- dan Sahnesine oynanmış bir eserle perdesini açtıran sebeplerin başında, şüphesiz, "Evdeki Yabancı"nın -iş yapma bakımından- denenmiş, başa- rı kazanacağı az çok bilinen bir eser olması geliyor. Sonra, üç kişiden iba- ret az kişili bir piyes olması, daha sonra da, tabii, kurucularından biri- nin kalemiyle tercüme edilmiş olma- SI... Eser bir Fransız komedisi olduğu- na göre, bu üç kişilik eşhasın, ezeli ve ebedi "kan - koca - aşık" üçgeni içinde dönüp dolaştıklarım anlamak güç değildir. Şehirden uzak, bir kır evinde, genç, güzel, sevilmiye, ilgiye susamış görünen bir kadın, vurdum- duymaz kocası ve haftada bir gelen aşıkı ile "geçinip giderken", otomo- bili yolda bozulan yakışıklı, sevimli, üstelik zeki mi zeki bir delikanlı çı- kageliyor. Boş bulduğu eve dalıyor, maksadı telefon edip, en yakın ga- rajdan yardımcı, tamirci istemek. A- ma hararetten bunalmıştır: Masanın üstünde bir bardak su buluyor ve içiyor. Halbuki bu suya, yalnızlıktan bunalan ve uyku tutmıyan güzel ev sahibesi, dozu hayli kuvvetli, bir uy- ku ilacı karıştırmış, bir kısmım da kendisi, daha önce, içmiştir. Biribir- lerinden habersiz içtikleri uyku ilacı, çok geçmeden, gene birbirlerinden habersiz olarak, birbirlerini hiç ta- çıkılmaz hale gelir gibi oluyor. Kur- naz yabancı gözüne kestirdiği kadı- nı, aralarında -gene farkında olma- dan- birşeyler geçtiğine inandırmanın 33

Bu sayıdan diğer sayfalar: