10 Temmuz 1961 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 11

10 Temmuz 1961 tarihli Akis Dergisi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ni dökmüş, şunca yıllık dostu Cemal Ağayı ve kendisini üzüntüden kurtar- mış, hem de dinlenmek için 15 günlük bir izin koparmıştı. Altı yıldır yapa- madığı tatili bu vesileyle yapacak, İstanbulda güneşe karşı şöyle bir ge- linecekti. Haftanın sonu Selim Sarper için son derece memnun edici oldu. İsti- fasıyla ilgili- olarak dostlarından ve dünyasından aldığı telg- raflarla sevildiğini anladı ve kendine güveni arttı. Hele Amerika Dışişleri Bakanı Dean Rusk'ul perşembe gece- si kendisine iletilen mesajı, doğrusu her diplomata nasip olmıyacak ka- dar iltifat taşıyordu. O gece saatlerin 2G.30'u gösterdiği — Hayatımda hiç bir şeyden kork- mam, korkak denilmesinden korka- rım. Referandumda ihtilal olacak fi- lân diye bir yığın palavra atıyorlar ya, korktu da kaçtı demesinler diye biraz bekliyeceğim.." Sarper gürültülü istifasının ken- disine bir faydası daha olduğunu ifa- de etmekte ve bunu yakın dostları- na söyle anlatmaktadır: —İki ay sonra gelecek iktidarın Dışişleri Bakanına OKöşkü iki saat içinde terkedebilirim. Zira hanım, gi- deceğiz diye bütün ağır eşyayı der- leyip topladı. Toplamışken de, İstan- bula gönderdi..." A. Tahtakılıç - E. Tüzemen Susan diller sırada Amerika Büyükelçisi Sarperi ziyarete geldi. Sarper ev kıyafetiyley di. Viskisini yudumluyordu. Elçi, A- merika Dışişleri Bakanının bir mesa- jını taşıyordu. Mesajda Rusk da, Sar- perden istifasını geri almasını rica e- diyor, bunun mensup bulunduğumuz blok ve NATO camiası için lüzumlu olduğunu, aksi takdirde büyük akis- ler yapacağını belirtiyordu. Bir diplomatın hikayesi haftanın sonunda böylece kapandı. Şimdi Sar- perler yol hazırlığıyla meşguldürler. Dışişleri Bakanı, Referandumu . mü- teakip İstanbul a gidecektir. hatini neden Referandumdan son- raya bıraktığını soranlara da şöyle demektedir: AKİS, 10 HAZİRAN 1961 Devlet Başkanlığı Menzil-i maksuda doğru Bilirsiniz haftanın, ortalarında bir gün, bir "İhtilâlin başı" ile bir gazeteci arasında Başbakanlıkta, bir basın, toplantısında cereyan eden konuşmaya sabit olanlar Türk İnkı- lâp Hareketine bir tek isim verilebi- leceğine bir defa daha inandılar: Ka- dife elli İhtilâl! Konu, gazeteci tarafından açıldı. A. P. den bahsediliyordu. Siyasi meşrebi malüm olan ve basın toplantılarının gülü diye binde bir "politiko - gazeteci", M. K. üyelerinin orada burada km. saya Hayır demenin vatana hi - YURTTA OLUP BİTENLER yanet sayılacağı yolunda sözler sarf etmelerinden dert yanarak "Pa- şam, vatandaşı bu kadar ağır bir şai- be altında bırakmak doğru mu?" di- ye sormuştu. Gürsel, Anayasayla il- gili propaganda yasağının başladığı- nı bildirerek "Referandum hakkında konuşmak yok!" demiş, sonra, biraz kızgın ilâve etmişti: "— Bırakın şu memlekette herkes dilediği gibi konuşsun, herkes düşün- inü osöyleyebilsin.. o Ürkecek ne ar?" "politiko" olmayan gazete- ciyi tahrik eden hâdise bu oldu. "Po- litiko-gazeteci"nin çıkışı, basın top- lantısına e gerçek den hiç biri memnun etmemişti. Gazeteci, belki de bu hissin tesiri al- A. P. nin marifetlerine temas htilâlin başı"na şöyle dedi: r yerde bir eski kuyruk bu- lup idare heyetlerinin başına geçiri- yorlar. Bunlara askerce bir' dur den- mezse, daha da azıtırlar." Gürsel birden sustu ve uzun uzun düşündü. Belli ki, bir karar arefesin- deydi. Son derece meyus bir ifadey- İs ağır ağır: "—Vatandaş anlar!" dedi. Bu, 27 Mayıs hareketinin demok- ratik mahiyetinin bir ihtilâlin dahi ellerini, kollarım, gerektiğinde bağ- layabilecek derecede kuvvetli olduğu- nun ifadesiydi. Devlet Başkam, A.P.- nin başındaki zatla onun peşine dü- şen masum vatandaşlardan gayrı kimsenin bu partinin kötü bir yolda Bulunduğunu (o görmezlik etmediğine işaret etti, sonra dedi ki: "—Vatandaş bu kötü gidişin ve yıkıcı faaliyetlerin memleketin nefi- ne olmadığım ve bunların peşinden gitmenin temiz bir vatanpervere ya- kışmayacağını, görebilir. Biz bu yı- kıcı faaliyetleri, zarar fiilen sabit o- luncaya kadar durdurmağa çalışma- yacağız. Bunları vatandaş durdurma- 1. Milletimizi oObuna alıştırmalıyız." Gürsel, basiretin sesini konuşturu- yordu. Zira İhtilâlin kudretli çevrele- rinde dahi demokratik oyunun biraz fazla sıkı kaideler içinde oynatılma- sının' memleket menfaatine uygun olacağı yolunda samimi, vatanper- verane, fakat hatalı lerde yer etmesinden ve o yola gidil- mesinden korkuluyordu. Halbuki, va- tandaşın şuurunun bu gibi tedbirle- re asla lüzum bırakmayacağı bir ger- çek bulunuyordu ve seçimlerde böyle gayretlerin üç, dört at boyu geride kalacağı hususunda zerrece şüphe yoktu. Hal bu iken tahdit yolunu aç- mak, bazı ambargolar koymak "düş- manın oyunu"na kapılmak demek o- lacaktı. "İhtilâlin başı", bu endişeleri, 11

Bu sayıdan diğer sayfalar: