6 Kasım 1961 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 32

6 Kasım 1961 tarihli Akis Dergisi Sayfa 32
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TİYA Ankara Yeni "Hamlet" Devlet Tiyatrosu yeni "Hamlet"" temsiliyle mevsim başının en mü- him ve başarılı yaratışlarından biri- ni gerçekleştirmiş oldu. Bitirdiğimiz hafta cuma akşamı, on bir yıllık bir aradan sonra, aynı sahnede tekrar görünen yaslı ve mustarip Danimar- ka Prensinin sözlerini sık sık kesen ve Büyük Tiyatro salonunda uzun yankılar uyandıran alkışlar bunun! canlı bir deliliydi. Shakespeare ne zaman, hangi esen oynanırsa oynansın, seyircimi- zi daima kendine çekmiş bir ustadır. "Hamlet" işe, bütün eserleri içinde bizde en çok ilgi gören, üzerinde en çok durulan, eh çok da oynanan dra mı olmuştur. İlk tercümelerinden bu yana henüz elli, ilk sürekli temsille- rinden bu yana da henüz otuz küsur yıl geçmiş olduğu halde İstanbulda altı, Ankarada iki defa sahneye ko- ği bu devamlı ilgi sebepsiz değildir. Seyircimiz "Hamlet"i bir kahraman olarak görmekte ve sevmektedir. Kardeş eliyle, uykusunda zehirle öl- dürülen ve tacı, tahtı, yatağı gas- -edilen babasının öcünü alan, zorba- lığa, haksızlığa, iki yüzlülüğe, odal- kavukluk ve vefasızlığa isyan eden yüce ruhlu bir kahraman... Hamlet sade bu mudur? Değil elbette. Ama seyircimizin büyük çoğunluğu onu bu açıdan görmekte, bu görünüşüy- le benimsemektedir. Kan dâvası gü- den bir oğul, anasının vefasızlığına, zalimin istibdadına karşı duran bir prens, nihayet suçlulara cezasını ren, bu uğurda aşkım, hattâ haya- tını feda eden bir kahraman dünya- nın her tarafında halk toplulukları- nın gönlünü fethetmekte güçlük çek- memiştir. . Sahnedeki oyun Onbir yıl önce aynı sahnede, iki yıl önce de İstanbulda oynanmış olan "Hamlet"i tekrar ve yeniden sahne- ye koyup oynarken Cüneyt Gökçe- rin elbette gerçekleştirmek (istediği : Her büyük sanatçı- yatro kişisini olgunluk çağında, "an- ladığı" ve "duyduğu" gibi, gönlünce oynamak... Başrolü oynamaktan bel- ki daha güç olan sahneye koyma işi - ni de üzerine almış olması bunu gös- termektedir. Cüneyt Gökçerin "Hamlet" reji si; temsil ve icranın bütününe "sa- delik isinde asil bir ihtişam" ve " ra- 32 TRO hatlık, tabiilik içinde derinliği oolan bir ifade" verme gücüyle kendini der- hal kabul ettiren bir üslüb üstünlü- gü taşımaktadır. Refik Erenin, kü- " dekorları, başlı ve çok zevkli kostümleri, Özakyolun mükemmel ışıkları bu re- Jiyi lâyıkiyle değerlendirmekte ve or- taya bellibaşlı Avrupa sahnelerinde- kinden farksız bir temsil çıkarmak- tadır. Oyuna gelince: Cüneyt Gökçerin yeni "Hamlet"i, on bir yıl önceki "sâf, hülyalı, melankolik, boğazı sık ,. Sık hıçkırıklarla tıkanan, ogözünün yaşı dinmiyen, bir çocuk, bir kadın kadar içli ve hassas "Hamlet"i elbet- te çok gerilerde bırakmıştır. Cüneyt Gökçerin yeni "Hamlet"i, "IV. Hen- ri", "Kral Lear" ve "Oidipus" dene- yinin imbiğinden "süzülmüş" ve on yıllık bir devamlı gelişmenin olgun- luğundan nasibini almış, güzel bir sahne sesinin ve fiziğinin bütün im- kânlarından virtüozca faydalanan, yalnız sahnelerimizde değil çoğu Ba- tu sahnelerinde de nadir görülen kudretli bir "Hamlet"tir. Ne yazık ki başrolün etrafını çe- vire» ve çok önemi olan öbür roller- de aynı üslüb, aynı yaratış bütünlü- günü bulmak mümkün olmamakta- dır. Claudius'ta Şahap Akalın, yer yer "Hürrem Sultan'ın Kanunisine, Polonius'ta Ahmet Evintan zaman zaman "Gergedan"daki kompozisyo- nunun otomatizmine -farkında olma- dan- kayıveriyorlar. Kraliçe Gertru- de'da Nermin Sarova, "teatral" ka- lan oyunu içinde, rolün kadınlık-ana- lık çatışmasını layıkıyla obelirtemi- or. Temsilin Hamlet'ten sonra en ifa- deli ve isabetli oçehrelerini, canlı o- yunu ile Horattio'da Turgut Savaş, duygulu ve ölçülü kompozisyonlarıy- la Ophelia'da Gülsen Alnıaçık, 1. Me- zarcıda Asuman Korad çiziyorlar. "Kocaoğlan" Küçük Tiyatro, Devlet Tiyatrosu- nun yalnız telif eser oynayan sah- nesi olmakta devam ediyor. Bu yıl mevsimi açan ilk oyun Orhan Asena- nın "Kocaoğlan"ıdır. Beş-altı yıl ön- ce Radyo idaresinin açtığı bir yarış- mada birinciliği almış, tiyatro için hazırladığı versiyonla esaslı bazı de- gişiklikler yapılması gerekli (o görül- müş, aradan geçen zaman içinde de oldukça "eskimiş" bir piyes. Bu "eskime", Orhan Asenanın bir tiyatro yazarı olarak son yıllarda gösterdiği başarıya ve "Kocaoğlan"- Cüneyt Gökçer "Hamlet" te Haklı alkış dan sonra yazdığı, sunun da tan", Devlet Tiyatro- oynadığı "Hürrem Sul- "Yalan" gibi eserlerinin üstün tekniğine kıyasladır. Son iki eserin- den önce sahneye çıkmış olsaydı, "Steinbeck modeli üzerinde başarılı kaabiliyetinin gelişmelerini adım a- dım takip edenlere biraz "eskimiş", değilse bile "gecikmiş" bir tiyatro denemesi intibaıı vermektedir. Şüphe yok ki yazar, "Kocaoğ- lan"m eski şeklini bir hayli değiştir- miş, ona daha derlitoplu bir çehre vermeye de muvaffak olmuştur. A- ma bir küçük kasabada geçen vaka- nın "gönie idiotgue" kahramanını Steinbeck'in Lenni'sinden ayıran o e- sas farkı, onun "infantilisme"ini -Kemal Yalçın ile Belma arasındaki aşkı ona şiddetle benimseten "cinsi duraklama"yı- ovuzuhla belirteceği yerde belki çok realist sahnelerden çekinerek, bunu yapmamış, Belma- nın çalıştığı oyuncular topluluğu ile, Belediye (o Reisiyle, seviştiği (o gencin babasıyla olan çeşitli odurumlarını gösteren li ka lüzumundan fazla yer miş, böylece ele alıp işlemeyi tasarladığı -belki de işledi- ğini sandığı- ana tema vaka tarafı kadar "psişik" tarafıyla da gölgede kalmıştır. "Kocaoğlan", tiyatro ese- rini yalnız gözleriyle o seyredenlere bir ikinci ve iyice belirtilmemiş Len- ni karakteri görünürse, kabahat bu "gölge"dedir Sahnedeki oyun "Kocaoğlan" Küçük Tiyatroda gü- zel oynanıyor. Hüseyin Mumcu-

Bu sayıdan diğer sayfalar: