19 Mart 1962 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 16

19 Mart 1962 tarihli Akis Dergisi Sayfa 16
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER oturtmuştu. Haftanın sonunda, bu konuşmayı dinlemiş olanlardan biri Çelikbaşın harekatı karşısında bıyık altından gü- lerek şöyle dedi: "— Koç, ya da Taşkent kendile- rine gene İdeal, bir Genel Müdür bul- dular Gaiplik her şey geçen haftanın başında Sümerbank Merinos Yünlü Sanayii Müessesesinde Sümerbankın düzenlediği ikinci devre toplantım do layisiyle Genel Müdür Selâhattin Ak- yolun yaptığı o açış konuşmasından sonra gün ışığına çıktı. En azından üç aydan beri süregelen ve gün geç- tikçe büyüme istidadı taşıyan anlaş- mazlık, Sanayi Bakanı Fethi Çelik- baş ile Sümerbank Genel Müdürü Se- lâhaddin Akyol arasındaydı. o Çelik- baş, Akyolun Bursa (konuşmasının metnini avurtlarını yiye yiye okudu, sonra artık kesin fırsatın eline geç- tiği kanaatine vararak, bu ayın ba- tında Akyol aleyhine soruşturma yap- makla görevlendirdiği bakanlık mü- fettişi Rahmi Tuncagile emir yerdi. Emir, Sümerbank Genel Müdürünün bakanlık ei alınması şeklindey- di. Ne var bu emrin yerine geti- rilmesi için Er kanuni engeller çık- tı. Çelikbaş çok zaman olduğu gibi karşısında yumuşak başlı, o tahrirat kâtibi üsluplu bir Genel Müdür bula- cağını sanmış, ama daha Bakanlık sandalyesine öyle kolay yenilir lokma olmadığı- nı anlamıştı. Bir anlaşmazlık başlıyor Genel Müdürle Bakan arasında an- laşmazlık önce fikir yönünden . Selahattin Akyol genç ve hamleci bir adamdı. Üç yabancı dil biliyordu. İşine ve teşkilâtına hakim, di. Muti bir devlet memuru değil, yetkisini ve sorumluluğunu müdrik, atli tedbirler olduğuna inanıyordu. Bu tedbirlerin piyasayı ferahlatıcı ol- ması gerekiyordu. Nutuk devrinin, gözboyacılığın geçtiğine, geçmesi la- -ım yürekten o kaniydi. Memleketin içinde bulunduğu iktisa- di ve mali müşküllerin halledilebil- mesi ancak, bilginin, tecrübenin ve İlmin ışığında hamleci bir çalışmaya bağlıydı. Selâhattin Akyol, memle- ket sanayiinin üçte birini elinde tu- tan Sümerbank gibi dev bir teşekkü- 16 Selâhattin Akyol Doğru söyleyenin... lün başındaki adam olarak sanayi hayatımızın karşılaştığı o güçlükleri çok yakından biliyor, bunun hâl çare- lerini de gösteriyordu. Çelikbaşın tu- tumu ise, daha ziyade politik ve te- meli, sebebi ve neticesi açık o seçik belli olmayan demeçlerle (o "vaziyeti idare etmek" şeklinde görünüyordu. Sümerbank, aylar öncesi daima ar- tan stokların, az sürümün, eksik ka- Fethi Çelikbaş pasiteyle çalışmanın, bunların tabii bir sonucu olarak yüksek o maliyet faktörünün altında ezilmiş hale ge- ü na ihraç imkânlarının sağlanmasını istiyor, bir himaye rejimine ihtiyaç görüyordu. İspanya, Almanya ove benzeri memleketlerden Örnekler de vererek gerek bir satış organizasyo- nu, gerekse ihracatın himayesi konu- larında lüzumlu teklifleri Sanayi Ba- kanlığına yapmıştı. Teklifler, Ba- kanlıkta uyutuluyordu. Akyol, özel- likle teknik eleman sıkıntısına sür- atle çâre bulunması gerektiğine ina- nıyordu. Sümerbank bütün gayret- hasta manzarası arzetmekte"ydi. İyi yatırımın iyi elemanla olacağına ina- nan Genel Müdürün Amerika, İngil- tere, Fransadaki iktisadi devlet te- şekkülleri memurlarının ücret sistem- lerinden bahisle, gelirin ıslahı konu- sunda Sanayi Bakanlığına yaptığı tek oluşu, teklifin Sanayi bir kıyıya itilmesine engel olamıyor- du. Gölge etme Selâhattin Akyolun üzerinde önem- le durduğu meselelerden biri de İktisadi Devlet Teşekküllerinin çalış- ma şekli ve şartlarıydı. Bu da yıllar- dan beri "daimi şekilde kanayan bir yara" idi. Bunun da süratle tedbirle- ri alınmalıydı. Genel Müdüre göre, "bütün iktisadi devlet teşekkülleri- nin, kanunların kendilerine tanıdıkla- rı yetkileri tam manasiyle kullana- bildikleri takdirde ve muhtelif za- manlarda, muhtelif sebeplerle alâka- lı Bakanlıklarca konulan tahditlerin kaldırılması halinde, yani bu mües- seselerin, kanunlarında vazedilmiş ol- duğu veçhile basiretli tüccar olarak vazife görmeleri takdirinde, kârları- nı arttırabilecekleri veya (»ararları m tahfif edebilecekleri pek kuvvetle mümkün"dü. "Bu müesseselerin EN recilerine verilecek emrin, daha - lakâr getirmek ve daha Ki lı çalışmayı amir olması kâfi" idi. "Bunları, kanunlarla tesbit (edilmiş salâhiyet ve mes'uliyetleriyle başba- ra bakarak icraatlarını kıymetlendir- mek en doğru tutum"du ve en doğ- ru tutum olacak"tı. Akyol başında bulunduğu teşek- kül için şunları söylüyordu: "Sümer- bank olarak, mer'i kanunların bize vermiş olduğu selâhiyetleri kullana- AKİS, 19 MART 1962

Bu sayıdan diğer sayfalar: