19 Mart 1962 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 25

19 Mart 1962 tarihli Akis Dergisi Sayfa 25
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CEMİYET Bazı dergiler, devlet işletmeciliğini öve öve göklere çıkaradursunlar. Gelelim, Turizm Bakanlığının is- lettiği Aband oteline.. Bir hanım iki küçük çocuğuyla gece geç vakit otele uğruyor. Otelde akşam yemeği yiyorlar. Makarnalı, sebze çorbalı, keskin sirkeli salatalı mütevazi bir akşam yemeği.. Sabah- leyin de kahvaltı ediyorlar. Zeytinli, ekonomik şekilde kesilmiş peynirli, suyu bol kaysısı tek reçelli, mütevazı bir sabah kahvaltısı... Küçük aile ak- şam 8'de uğradığı Aband otelini, sa- bah 8'de terkediyor. Ödediği: 211 Türk lirası. 211... Turizm, turizm, ahsevgiliturizm! Devlet işletmeciliği, ah sevgili devlet İşletmeciliği!... Geleceğin parlak... Evet, Nişantaşındaki yeni, rahat sinema- Sophia Loren oldukça karan- lık, oldukça ham, oldukça bir oyun çıkarıyor. Antrakta, başta, sonda, bütün hanımlar ilk ön sıra- da oturan bir adamla meşguller.. Hat- ta, beyler bile "- Ne yakışıklı!..." - Daha yaşlı zannediyordum, gençmiş ayo Adam her zamankinden kara buk- leli, her zamankinden parlak kara gözlü, her zamankinden biraz daha süzgün, eski M.B.K. üyelerinden Ce- Niyazi Akı "Hoşgeldin ilimize." AKİS, 18 MART 1962 mal Madanoğlu idi!.. Modası geçmi- yor, popülaritesi gün geçtikçe artı- yor. Ne yapalım Temelli Senatör bey- ler, halikın sinesini tercih etmek in- sanı hayal kırıklığına ouğratmıyor bazan! Eh, şaşı, kör, topal olmamak ayrıca yarıyor da insana!.. İstanbul Valisi Akı İstanbula geldi. Gazeteciler etrafım sarıp kendi- sine sorular sordular. Vali bey soru- lara cevap verdi: "— İstanbula hizmet etmek be- nim için bir ibadettir. Halbuki, "İstanbula hizmet et- mek benim için bir şereftir" diyebi- lirdi, asil formüllere alışıksa... Daha realist olarak, "Ben Valiyim, bakan lığım beni istediği yere sönderebilir” diyebilirdi. Belli ki düşünmüş taşınmış, Sso- rarlarsa en cafcaflı şekilde nasıl ce- vap verebilirim diye, "ibadet"e kadar dayanmış. mm... Bu kadar aşırı lafi na- sıl buluyorsunuz? İ ki karpuz bir koltuğa sığmaz der- lerdi eskiden. Şimdi herkes, bir kol- tuğa iki değil, bir küfe karpuz sığ- dırmak niyetinde. Teknik Ünieikite Profesörü Ka- muran Görgün İstanbul Belediye Baş kanlığına getiriliyor... On günden be- ri müzakerede: Hem Mari İsterim. de isterim, hem kürsümü isterim de is- terim di e. D Hem ders vermek, hem İst bul gibi bir şehrin belediyesiyle uğ raşmak imkânsız değil 2) Belediye Başkanlığına zaten sayısı mahdut olan Teknik Üniversi- te nen başka kimseyi bu- lamamışlar mı? A nkarada bazı şahısların hikayele- ri anlatıldığı gibi, Diyarbakırda da Barut ailesinin hikâyeleri anlatı- lır. Kalabalık, misafirperver, gürül- tülü şakacı bir ailedir bu. Son za- manlarda binbir çileden geçti, çem- ber atlar gibi, ama gene de neşesi kaçmadı. Aileden kimi Sivasa sürüldü, geri geldi, kimi başka yere girdi, çıktı Kendilerine has bir konuşma tarz- ları da var. Meselâ uzun zaman mil- letvekilliği yapmış Nusret Barut, Si- irtte tren bekliyormuş. Adamların- dan. birine seslenmiş, tren gelince: — Çağır şu tirenin simsarını da. bize bir bilet apartsın!.." Malherbe boşuna dememiş "Li- sanın hasım işitmek için halk arasın- da dolaşmalı" diye... Madanoğlu eşiyle 'Formunda Başkenitkiler bazı konularda sar- dolaş tepine dursunlar, İs- tanbullular, her gün bir eğlence ye- rinin temelini atıyorlar, her gün bir meyhane keşfediyorlar. Son keşfettikleri yer, Kumkapıda Yorgonum meyhanesi... Orada harp gemisi kadar ıstakozları, tabak ka- dar pisileri, kol kadar barbunyaları atıştırıyorlar İstanbullulardan biri şikayet edi- yordu: "— Çok janrı olan bir yer olabi- lirdi, fakat Ankaralı politikacılar o- rasını da keşfettiler..." Yani?.. Adamcağızlar ısınamadık- ları Meclis binasına mı kapansınlar, dünya görmeden ?. Daha Yorgoyu tamamen keşfet- mediler... Devamlı"olarak bir o Hatifi Tahir Burak şereflendiriyor, henüz!

Bu sayıdan diğer sayfalar: