2 Ocak 1929 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

2 Ocak 1929 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife & — Kulak kabartın «Deme kış, yaz, oku yaz» özü maval okur ğildir. Bundan sonra oku- mıyanların canlarına oku- nur. Biz söyliyoruz, işit- medik demeyin.. k de- * Nasrettin hocamızın, ca- nına rahmet olsun, ku- laklarda küpe olan bir fıkrası vardır. Vaza çık- mış: Ey ahali ne söyleye- ceğimi biliyor musunuz? deye sormuş. Halk cevap vermiş: — Kimimiz biliyor , ki- mimiz bilmiyoruz. Hoca merhum : — Öyleyse, bil bilmiyenlerinize öğretsin demi: Vatandaş rahat yaşa- mak istiyormusun? Kuru kuruya: Ha: hi demek para etmez... Ça lış, öğren, oku... Öğren- diğini komşuna öğret , arkadaşını okut, çalıştır. yanılmış! Saf yürekli bi da'bir hayli dolaştıktan sonra, tüyleri türlü türlü renkli bir kuş görmüş. Ateş etmiş. Adamın hiç görmediği bu kuş papa- Zanmış. Yaralı kuşu eline alip evirmi Amada zayif ha kemik, demiş. Bu sözü duyan terbiyeli papağan dile gelmiş; — Hasta idim... Avcı kuşun söz söyle- diğini görünce elinden birakıp, şöyle af dilemi, kusura 'bakma hem- şeri, ben seni uzaktan kuş sandımdı. adam | : <amış İşeri ginis.. kıraaf sutunu MANI GELDİ | MEKTEP ZA Zil çaldı, mektep : den ğiz. yacağız. elinden geldiği kadar vermiştir. İşte size kalın kalı sizin için hazırlanan ikla öğrenirsin Vaktile adamın birinin beş pa- rası yokmuş. Öğle zamanı gelmi karnı acıkmış.. Kapı kapı dolaşa- rak bir Jokma ekmek elde eti Adamcağız ekmeği elinde bir ahçının önünden geçerken aklına dumanına ekmeğini tutarak tatlı tatlı yemeğe bi 'tanı ekmeğini ince ahçı yanı- Demiş .. — Ne parası yahu? — Ne parası olacak, duman parası, Duman parası... — Yahu dumandan para alınır mı biç. sın?. Mademki duman benim ten- ceremden çıkıyor.. O senin yeç ğin duman benim öz malımdır. insan öz malının parasımı istemez olur mu?. Fakir adam yalvarmış yakarmış. Lâkin bir türlü ahçıyı kandırama- mış. Nihayet iş muhakemeye düş- müş, ahçı dumanımı yiyen adamı dava etmiş... öyle kabahata böyle ceza Gölgesine 100 sopa atın! lamış. Fakir adam kin ve gölgesine yüz sopa atıı — Alımır ya, Neden alınma- | amanı geldi. Bu gün- baren kadın eritek, çoluk çocuk, genç ihtiyar hepimiz millet mekteplerine gidece- Siyah tahtaların karşısında, sıraların ba- | şında heceleye heceleye Türk harflerini oku- | “Akşam,, Millet mekteplerine gidenlere yardım etmeğe karar büyük büyük yazılar, okuuması gayet kolay cümleler... Her gün size bu tarzda yazılar yazacağız. Eğer gaze- tenizi aldıktan sonra bu sayfayı açar ve bu yazıları okursanız Türk harflerini daha çabuk ve daha kolay- “Akşam,, bu günden itibaren sizin müza- kereciniz oldu. Bundan sonra her akşam başbaşa derslerimize çalışacak, yazımızı bir an evel öğreneceğiz | kalacak; ertesi ğün ! O zamanlar o şehirde Nasred- din hoca kadı imiş. hoca ahçıyı uzun uzun dinledikten sonra: — Hakkm var mademki bu | 'adam senin dumanını yemiş, ce- | zalandırılması lazım... dönerek emreti — Şu adamı güneşe karşı di- Bu senenin en meşhur kadınları Deyli Ekspres gazetesi yıl başı münascbetile 1928 senesinde bü- | tün cihanda şöhret bulan kadın- ların resimlerini neşretmiştir. Bu kadınların - isimleri - şudur: “Avrupaya seyahattan sonra Efgan kadınınm - hurriyeti için — müca- |dele Teden kraliçe Sureyya, yalnız başma 8000 mil mesafeyi tayyare ile kateden Leydi Bailey, Atlantiki tayyare ile ilk defa ge- çen Mis Earhart, Manş denizini yüzerek geçen Mis ley, izdivaç ğünü başka bir erkekle evlenen Mrs. Mackillop, tek başına tay- yare ile en yüksek hava tabaka- sına çıkarak irtifa rekorunu kıran Leydi Heath, kadınlara bir hayli mühim —müsaadat temin eden meb'us Mis Ellen Vilkinson ... — Demiş ve yanında ki-adamlara — — Heheche, Paşani, Mehmet bey, hayatında ilk dafa olarak Edireye İşitti. Bir gece İstanbula dönecekti. Otel arayıp dürdüğü - sirada | karşısına uzün, upuzün. sakallı,,, uzun, upuzun cüppeli,, ve, ökçe- | siz ayak kaplı bir adam çıktı: — Yoruyorum, yidecek yerimiz f yok! bizin eve ” yidelim. Hem | ucuz, idareli olur, hem de bizin ev, yul yibi temiz! - dedi. Mehmet bey, yahudinin tekli- fine razı oldu. Uzun sakajlı önde, o arkada, Edirnenin arka mahalle- lerinde kariminti bir eve girdiler. inkisi “ yul yibi ev , diye am- ma da atmış ha... bu ev, hiç de gül gibi değildi .. Tavam delik deşikti. Gök yüzüne baktınız mıydı yıldızlar - sayılıyordu.. Duvarları çatlak patlaktı; bir rüzgür esti iydi her yer uçacak gibi oluyor- du. Hele bir yatağı vardı ki, | maazallah, tahta kurusu eziği ve pire tersi içinde... Mamafih , Mehmet bey, sesini çıkarmadı. Öyle ya: mademki burda yalnız bir gece kalacak... Hem, Ssonra, otele gitse dünyanın para- sını verecekti... Burası, ucuzcana, pek âlâ işte. Bir köşeye, tiksine miksine kıv- rıldı, yattı. Fakat, ertesi sabah, gideceği sırada, bir gece evelki tahmini- min hiçde doğru çıkmadığını anladı. Yahudi, ellerini - oğuşturarak, önüne geldi: — bizin yuçük hesabi yorelim beyim. — Nedir bakalım hesap? — On lira beyin. — Aman bel inle in ben sizden on lira dost olmok Mehmet bey, fena tongaya otur- duğunu anladı. Geceden pa: Allah müstakakkını versin, yahudi, paraları kendisinden çalır çatır alacak... Hem sade paraları alsa Mehmet beyi asıl çat- latan cihet, herif: '— Siz. benden yordunuz! Diyip duruyor. büyük iyilik işte Mehmet bey, bu çalıma dayanamadı. Yahudiye, on lirayı çarnaçar verirken: — Pekil - dedi. - Size müteşek- kirim... Teşekküratımı her fırsatta trene binip Mehmet beyin mufarakatinden Tefrikanümerosu: 33 SAHTE PRENSES Fakat dayyare — gölün istüne düşer düşmez kanatları sahildeki Sazların arasına takılarak, suyün içine batıp gömülmek tehlikesinden kurtulmuştu. Vilsonun tayyaresi suyan üstüne indi. Onların - ahvalini — tetkik ediyordu. Bu esnade Vilson, polis b sine tanınmamak — için yüzüne dafak bir siyah maske takmıştı. Bu suretle hareket etmege mecburi- yet hissediliyordu. Teşhis edile- çek olursa Nevyorkta tekrar ya- kalanması pek tabii idi. kaza- zede tayyarenin yamına sokuldu- dar. Cakın yanındaki polis memuru fena halde yaralanmıştı, paçalanan Kakili: 1 F, tayyarenin içinde polis hafiyesi Caktan başka sağlam bir erkek yoktu. Cak, klaraya, yaralanan polisin silâhini uzatarak: — Şunu alınız! -dedi- Meksikalı haydutlara karşı kendimizi müda- faa etmeğe mecburuz! Klara itiraz etmedi. ve rovelveri aldı, ikisi birden, makineyi siper alarak ateş etmeğe başladılar. Vaziyetin vehametini gören Mr. vilson biraz daha geriye çekildi.. “Tayyareci ile mukabele ediyorlardı. — Dikkat ediniz! Kadınt vur« mayını Vilson bu esnada güzel bir nişan alarak ardı sira beş kür- şun birden boşalttı. Vilsonün — arkasından çok eyi gören pilot, birden yük- sek sesle: — Sizin — kadar nişancı bir kimse görmemiştim... Diye bağırdı. Uzaktan, Cakın - suların üs tekerlendigini gören Vilson, Kla: yanın ateşi kesmesi için maskesini çıkardı ve parmagiyle İşaret ede- rek: — Sua..! Dedi. Klara aşıkını derhal tanımıştı. Vilson tekrar maskesini takarak pilotle beraber sahile indiler ve parçalanan tayyarenin yanima yak- laştılar. Klara sevincinden — şaşırmişti. Vılsonun böyle bir dakikada yeti şecegini hatırından bile geçirme- mişti... , Vilson kendi tayyarecisile bera- ber, Klarayı enkaz dılar, ve kendi tay dilar. Mister Cak suların içinde, başı sazlara dayanınış yatıyordu. — Hainler... Diye haykırdı.. diger arkadaş- ları da bitgin bir halde, tayyare enkazının arasında yatıyorlardı. Klara, korkulu bir ruyadan uya- ltandan çıkar- arelerine al- nir. gibi, gözlerini uğuşturarak Vilsona dedi ki: — Allah aşkma — söyle... sen nasıl ve nerden geldin? — Çoktan... ö Göüme ea el İN şunlar kulağımın dibinden vizir vızır geçiyordu. Okadar kurktum H — Sen benim ne kadar nişancı olduğumu bilmiyor. musun? Teşekküratı binihaye! | gün sonra, yahudinin evine, Catabadi var). 3 Künunusani 1929 * çat kapı, postacı geldi. — Salamon efendi! Size bir | mektup var. Fakat, kutuya pulsuz olarak atılmış. isterseniz cezasını verin! Mektubu alın. Yahudi, mektubu. almıyacaktı. amma, gel gelelim, mektubun içinde ne yazılı olduğunu merak etti. — Postacı efendi ! Okuyayım ! Eyer istersem o zaman parasını vereyim Diye bir teklifi ileri sürdüyse de postacı razı olmadı. Salomofi da, bunun üzerine, hem pul para, sını, hem de cezayı vererek mek- tubu aldı. Açıp bir devne görsün: Salomon efendi ! Hanenizde geçirdiğim © rahat yeve için size borçlu - olduğum teşekkörlej arz vo bilvesile arzı sükran eylerim efendim. Melimet Tuwu ! bilseydi, Salomon para- Ü ya verir miydi hiç? iki gün sonra, çat kapı... Gene postacı, gene pulsuz ve binaen aleyh cezalı bir mektup... Salo: mon, mektubun gene Mehmet bey tarafından gönderilmiş olması ihtimalini düşündüğü için, zarfı almıyacaktı, Lâkin mektup ağırdı. Cezası, ilk mektubun üç mis- liydi. böyle ağır mektup da Meh- met tarafından gönderilmiş olmaz- di ya.. Takriben bir lira kadar bir pan, veterek, aldı mektubu. bir de aç ti, hay Allah müstahakkını versin! Hay Allah müstahakkını versin! bu ne mufassal teşekkür mek- tubu böyle... Gene Mehmet imzalı, “Salomon, tövbeler etti bir daha pulsuz mektubu kabul etmeyel., Fakat, ertesi gün, bir peket aldı. Muazzm bir « Belki tin parası verilmemişt ü lira kadar bir para istiyordu. On beş kiloluk pakete de üç lira verilmez mi hiç .. Hem, bunun Mehmetten gelmesine de ihtimal yok ! Öyle ya: Mehmet; paketi ne diye gönderecek' Hasılı, Salomon, verdi paraları; aldı paketi. Kâğıdı yırttı; bir kutu çıktış. kutüyü açtı; bir kutu daha... bir kutu daha... bir kutu daha... kutular, git gide küçülüyordu.. En nihayet, hap kutusuna dönen en — ufağmın içinden, gene teşekkür mektubu çıkmasın mı? Mehmet bey, bu mektupta, teşele kürnamesinin bir arızaya uğrama- ması için böyle paket edildiğini yazıyordu. Salomon çıldırma derecelerine geldi. belki de hakikaten cıldırır- dı. bereket, o gün, kendisini pek sevindiren bir telgraf aldı. bu. telgraf istanbuldan, tüccar Fazıl beyden geliyordu. tüccar Fazıl beye, Talomon pek kârlı bir ti- caret işi için müracaatta bulun- muş; şimdi ondan cevap bekliyordu. telgrafta şöyle yazılıydı: Eimede Salomon elendiye. “Derkal yazıhaneme müracaat ediniz ! Fanl & Hemen 'ertesi gün yola çıktı. turnayı gözünden vurduğu için etekleri zil çalıyordu. Soluğu ysoluğuna Fazıl beyin idarehanesine girdi : Fazıl bey, pür kürmet yerinden kalkarak, elini Salomon efendiye uzattı : — Dostam Mehmet bey, deve lethanede gördüğü rahattan ve izzetüikramdan dolayı size teşek- kür etmektedir. İşte bu sebeple- dir ki teşrifinizi rica ettim. Ctüküyesi ) |

Bu sayıdan diğer sayfalar: