11 Ocak 1929 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

11 Ocak 1929 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

aradaki farkı nazarı dikkate alalım... —i Kânunmsani 1929 İşin alayı baş muharririmiz ne demiş, ne demiş?.. bizde doktor yok mu demiş. bakın siz şu Sivas mebu- sunun dediğine. ben bunu geç duydum, geç duyduğum için de öfkemin hızı geçti. Halbu ki sen doktor, bu sözü sıcağı sıcağma işil için küplere binmişsindir. Hakkın da var ya. İlim ve irfan ocağı olan Babı Âli caddesinde kütüphaneden fazla doktor mua- yenehaneleri var. Doktorlar balo- sunda tokatlıyan salonu daktordan geçilmiyor. Doğrusu bu doktor bolluğunu görmeyip de “Memleketimizde dok-| tor yok, getirmeliyiz,, deyen bir baş muharririn sözüne kızılır... Ne o, bana da mi kıziyorsun? Sözü tersmi anladım, Ne demiş |- ne demiş? hal.. Doktor çok ama, | doktarluğu bilen yok demiş.. ya- nilmiş mi aceba?.. Neden açıkça söylemiyorsun da kulağıma fıslhyor- sun? ben gevezeyim doktor sır saklayamam. Hele böyle meslekime taş atar- san. muharrir var m? şair varmı? edip var mı? diyorsun. bir şeycik demem doktor, inşallah alayköş- | kü yaranının diline düşersin! senin hatırını kırmam, gel onların diline beraber düşelim. Memlekette muharrir, şair, edip| doktor yok- şairlik, ediplik ve doktorluk yapanlar var. yalnız Muharrire, — muharrirlik — hayat te'min etmiyor ama, kimseyi de öldürmüyor. halbuki doktorluk böyle mi ya? tamamile aksine. Doktorluk, doktorlara hayat ve- riyor ama... biz ölüyoruz. ister kız doktor, ister köpür... Can pazarı bu, nasıl ” susalım, madem ki muharrir şair, edip, mimar, mühendis yoktur, elbette doktor da olmaz deyip dilimizi yutalım: Ölüyoruz yahul kendimi öldürürüm — buna mani olmak için elim- den geleni yaptım... sakladım rovelveri Geçen gün karşılaştılar. Yazdan beri görüşmemislerdi. — Ne var ne yok? Yazı nerede geçirdin? — Adadaydım. — en bu sene boğaza gittim. — ben Adadan ayrılamıyorum. Çok güzel yer. Oteller temiz, her nevi eylence var.. İşin asıl iyi tarafı, kızım her sene bir nişanlı Sinemalarda her sında havanın tecdi! dişarı çıkarılmasına lüzum olup olmadığı hususu tetkik edilmiş, 've sinemalara gelen çiftlerin alel- ekser havalandıkları nazarı dik- kate alınarak, başkaca havalan- dırmadan sarfı nazar edilmiştir. * Ankara — şehremaneti ” aradaki dilencilere rahat vermediğinden, 200 kişilik bir dilenci kafilesi, bizim zabıtai belediye memurla- rının merhametine güvenerek. tanbul caddelerini istilâ etmek üzere, şehrimimize akın edecek- lerdir. * Doktorların arasında şiddetli bir galeyan mevcut olduğu, ve kendi aralârında da - tefrikavr düştükleri müstahberdir. Bundan böyle kastalandıkları zaman, bir- birlerini tedavi etmemeye karar vermişlerdir. Bu, çok yaşayacak- larına delildir! * Söz derleme heyeti dün fev- kal'ade bir ictima aktederek, kar- dan sonra her tarafın bem beyaz kış olmasına rağmen, kara kış den- mesinin galat olduğuna karar — Kırk sekiz saattır karıma tek kelime söylemedim. — Darğın mısınız? Selâmi Izzet — hayır; yalnız o söylüyor. Selâm para, kelâm para — ben mi hassas deyilim? Ayda beş yüz İira verde görürsün... Mektup parçesi Sevgili yavrum, sen sevgili nişanlını unuttunsa, beş çocuğunu hatırla. On sene süren nişanlılık hayatımızda bizi birbirimize onlar bağladı... Karışık hesap bir hanım kocasına söyliyor. — Senin bu halin ne olacak? Evvelsi gün, dün geldin - yalniz dün, bu gün geldin - eger bu gün'de gelip ben almasaydım yarın gelecektin. Ziyanı yok Samoel efendi, yıl başı gecesi bir genç kızla dans ediyordu. bir aralık camekânlardan birine car- pıp camları kırdılar. Kız fena ha de telâşa düşünce, Samoel efendi: — Ziyanı yok dedi, yarıyarıya öderiz. Geçen giderken yolda “Vâ-Nü, yanımızdan geçen bir adamı gösterdi, ve dedi ki: gün — Yer yüzünde bundan daha itibar gören bir kimse yoktur. En mutaazzım ve en büyük adamlar lar. — Kimdir bu? — Berberl.. onun önünde şapkaların çıkarır- | Heyecan Fakir bir adam günün birinde Roçildin karşısına çıkmış, ve mu- kaddemeye, sözü uzatmaya lüzum görmeden, damdan düşer gibi: Kızınızla evlenmek istiyorum, demiş. Milyarder gülmüş: — Kızımbir kaç milyon sahibi- dir. Böyle bir kızla evlenemeye- cegini bildiğin halde, ne diye istiyorsun? —bir anda, bir kaç milyon kaybeden bir adamın duyduğu heyecanı hissetmek istedim! Ders Hoca son söz olarak: — Dünya yuvarlaktır, dedi. Talebeden biri kalktı : — Yuvarlak olduğu muhakkak hocafendi, ıskarpinlerinizin topuk- 'Telefon!.. — Artık telefonu kapatıyorum. Annem sizinle bu kıyafette konuş- tuğumu görürse kıyamet koparır! AAA arIDNdNNNAN D aaatammumazaa aa aNDN maKaonmammama hd ada raamamamammaszn Nezaket baba. oğluna nasihat ediyordu: — Kadınlara hörmet etmek lâzimdır.Tramvayda ayakta kalan kadınlara dajma yer vermelidir. bir gün baba oğul tramvaya binmişlerdi. Yer olmadığı için çocuk babasının kucağına oturdu, taksimde tramvaya genç bir hanım binince, çocuk hemen ve... yerini hanıma vermek Eylence , ezile büzüle patronun — yarın izin isteyeceğim efen- | dim. — Neden? — Kayın valide vefat etti de. cenazesi kalkacak. — Geçen gün de tiyatroya ları yalız bir taraftan yenip | gitmek için izin istedin.. işin gü- çarpılıyor. cün eylence. Boyamadan boyamaya fark var ! — Şu erkeklerin anlayışları kat. Gözlerimizi boyadığımızı görüyor lar da, kendi gözlerinin boyandığını farketmiyorlar.

Bu sayıdan diğer sayfalar: