7 Nisan 1929 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

7 Nisan 1929 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

7 Nisan 1929 Z. !ngzlız donanması Tayy areler drıtnotları da Yapılan manevrelere nın manevreleri en büyük batırıyorlar bütün ingiliz filosu ve en yeni gemiler iştirak etmiştir Manevreye iştirak eden " Rodney ,, İn üçer toplu taretleri İngilterenin Akdeniz ve Atlan- tik donanmaları Balcar adaları civarında muazzam harp manev- releri yapmıştır. Terki teslihat sözlerine rağmen İngilizlerin, ta- rihin en büyük deniz muharebe- lerine hazırlandığına delâlet eden bu manevreler son derecede şa- yanı dikkattir. Cünkü İspanyanın büyük Ar- madası muharebesindn beri bu kadar büyük bir deniz muhare- besi — yapılmamıştır. — Yalız bu muharebe nazari ve manevre mahiyetinde kalmıştır. Bu büyük deniz harp manere- sinin en şayanı dikkat ciheti yeni deniz silâhı olan bahri harp - tayyarelcinin müthiş — bir Surette müvaffak ormalarıdır. Bu manevreler neticesinde is- tikbal deniz harplerinde en çok iş görecek silâhım harp tayyare - | leri olduğu anlaşılmıştır. Bu tayyareler İngiliz donanma- ai di N Ki n “Rodney,,, “Nelson, ve emsali gemileri batırmıştır. “Deyli Eks- B G Kat mlkaan mababii M Mestar bu muharebeyi şöylece tasvi Büyük GRRE bitti. Ben artık ( mazari olarak ) ölmüş bulunuyorum ve cesedim denizin dibinde yatıyor. Dünyanın en büyük ve muhteşem — deniz muharebesi dün ( 26 martta ) yapıldı. Atlantık donanmasının 'en büyük gemileri ya battı yahut harbe devam edemiyecek bir surette sakatlandı. — Koca akdenizin sathı ufuklara kadar düşen mermilerin tesirile sütunlar içinde idi Düşmanım tahtelbahirleri üzeri- mize hücum ediyor, torpidolarını saldırıyor. Keşifsiz tayyareleri yırmi ka- dem denize kadar inerek torpi- dolarını yahut bembalarını atıyor. Gecenin karanlığı çöktüğü za- man artık Atlanlık donanması mahvolmuş bulunuyordu. Dünyanın en büyük muharebe gemileri olan “ Nelson , , " Rod- *Benboo,, ve saire gark- Harbin en lerin hücumu idi. Süper dridnot- lar mühlik hava torpidolardan kurtulmak için rotalarını - değiş- iriyorlar, muhtelif istikametleret süratle gidiyorlardı. Fakat neticede gene mahvolu- yorlardı. Filvaki hakiki harp olsaydı pilotların da yüzue doksanı mak- tul olurdu. Lâkin gene yapacak- larını yaparlardı. Her biri 9000000 ngiliz lirasına mal olan ve 1300 kişi mürettebat taşıyan ve her salov da 700 İngiliz lirası kıyme- tinde mermi atan zırhlılar tayya- veden atılan bir tor lo ile mahv yahut hasarzede olabilecektir. Yeni hinı nekadar terakki eylediğini anlamak için Skajerak muharebesinde, o da keşşaf ola- rak, havada bir tayyare bulundu- ğu halde dün altmış harp, bomba| ve torpido tayyaresinin hücum eylediğini gördül CASUS MEKTEBİi Mis NORA DAVİS in sergüzeştleri Veller yamruklarım. salladı: — Kabilmii hiç? O-bu daki da mevkuf bulunuyor. Sen müs- terih ol.. ve hemen bir otomobile binerek doğruca anneme - git.. Geceyi onunla beraber geçir. Yarın da yine birlikte gelirsini Veller, kapıda beklemekte olan şuvesterlerden birine seslendi: — Madamı lütfen - hastahane kapısına kadar teşyi ediniz ve bir otomobile bindiriniz. den sevgilisinin mütessir olduğuna| canı sıkılmıştı. M. Hüzbergin yanağından öper- ki — Yavrum ! — dedi, dünyada her şey olur. Üzülme! ©Bu benim talümdir.. seni ne kadar kıskanı- yorsam o derece aksilik zuhur ediyor. İnşallah bir kaç güne kadar tamamile iyileşir ' kalkarsın da derhal nikâhımızı — yaparız... düşmanların ve saadetimizde gözü olanların gözleri kör ve üştitleri mahvolur. Genç kadın Alman zabiti teselli ederek aynı arzuyu izhar etti ve hasta bakıcı hemşire ile beraber odadan çıktı, Yüzbaşı Hartman, şezlongta | ve sevmişti Her akşam bir. bikâye “Bu gün bütün dünyayı teceddüt ve inklâba iklemek isteyen Rusya, vaktile, kürenin en mürte memleketi idi: Geri - fikirlerir geri idare şeklinin yalnız kendi dahilinde hüküm sürmesiyle iktifa etmez; — komşularının dal aslahatına — mani - olurdu. -Hattâ, ona “beynelmilel aksiii kılâbın jandarması , diye bir lâkap takmışlardı. Çarlık, işte, böyle müthiş bir Çarlıktı. 1870 senelerinde, Mos- kova, Petrograd, Kiyel, Harkof gibi merkezlerde, istibdat aley- hine mücadeleye kalkışan zümre zümre, genç halkçı münevverler peydalanmıştı. Bunların faaliyet programları aşağı yukarı biribir- lerininkilere benzerdi: Köylüyü irşat eylemek; ona Hanyayı Konyayı öyretmek; niha- | yet, isyan çıkarmak.. Yekdigerleriyle henüz temasa gelmemiş ve bir siyasi fırka ha- linde toplanamamış olan halkçı grupları, köylere teker tüker ide- alist propagandacılar yolluyorlardı. Lâkin, kendilerine ağız açtıran kim?. Hele haddin varsa: — “Çarlık — muüstebitl — Çarlık size zulmediyor! Çarlık — şöylel Çarlık böylel,, de. —* Neee?... Sen, yüzünde gölgesi, ve, Efendimiz hazretlerine fena yyorsun ha ?» diyerekten, propa- gandacıların üzerine yürürlerdi. Hattâ, daha ileri varmak cesa- retini gösteren halkçılardan bir kaçını, papasların teşvikiyle par- çalıyanlar bile zuhur etti! Böyle din ü devlet aleyhine kalkışan münevverleri, saçlarının sarılığına, kırmızılığına, — siyahlı- Şına göre, Almanlık, Yahudilik, Türklükle itham ediyorlardı. - On-| dara: “Casusl,, diyen de — vardı; “Ecnebi parası almış!,, diyen di Hasılı, — münevverlere, iye girmenin, meram anlatmanın im- | kân ve ihtimali kalmamıştı. Bu hakikate iman eden genç inkılâpçı İvan, propaganda için yepyeni bir usul keşfetli; ve der- hal, bu usulün tatbikatına Moskova civarındaki” köylülerin taklitlerini — yapmayı — meşketti: Dilini ve halini onlarınkine iyice | uydurdu. Öyle ki, şayet, sahnede köylü rol güldüre güldüre çatlatırdı. Bir de takma sakal, post kalpak, sako, kabasaba çizme — edin bunları giydiği gibi yallah efen- dim, - sanki yolcuymuş gibi - o köy senin, bu köy benim... Ve, dolaştığı yerde, taklitle uzanmış nişanlısını düşünen Velle- ri güldürmek ve kederini unuttur- mak için dediki — Nişanlını bu kadar çok sev- digin için seni tebrik ederim! — Gevezeliğin — sırası değil. mühim bir namus ve haysiyet meselesi - karşısında e kadar asabileştiğimi — Bir az » bu derece hiddetlenmekte mânâ yok. Madamki işe polis müdürü vaz'ıyet etti, ohalde ortada mesele kal- mamış, dimektir. — Öyle ama... bu herif benim ıma nerden ve nasıl musallat nişı oldu! — Olur ya,. bir yerde görmüş 1 Hartman, — söylemel... sinirleniyorum; iyi ki benim hasta- hanede bulunduğum bir zamanda oldu; yoksa ben bu herifin ne çıksaydı, seyircileri | konuşarak, ilk önce hafiften ha- fiften, sonra, perdeyi yükseltme ibdat aleyhine ha babam| ver yansın etti. Ve İvan, o gün, “ doğru söyli- yeni dokuz köyden kovarlar! , ı 'ne derece isabetli mesel olduğu- 'nu bir kere daha öyrendi. Hakikaten , kimseye meram anlatamadı; dokuz köyden koğul du.. Akşama doğru, tam bir ademi muvaffakıyetle, kuyruğunu kısarak, süklüm püklüm , şehrin yolunu tuttu. Moskovaya ancak iki kilometro kalmıştı ki, dört yol ağızlarından birinde, bir diger köylü ile karşılaştı. İvan ona sokuldu. Söze başladı: Merhaba, dayıl... Yorulmuşa, ezilmişe , mar — olunmuşa benziyorsun!.. Her halde bir şikâ- yetin olacak... Ya vergiyi omuz- larma çok - yüklediler; yahutda, mahkemede bir haksızlığa uğradın amı bir kerre açmış bulunu- yordu.. Muhatabının yüzünde tas- vipkâr bir ifade göre için, şikâyetleri kademe kademe, alış- tıra alıştıra yükseltecek; zulmün ve — mağduriyetlerin - kabahatini Çarla papasların ve istibdadın omuzlarına yükletecekti. Eh, dokuz köyden koğulduktan sonra, var- sın bu küylü tarafından da koğulk- sun, Fakat, muhatabı, sözün deva- mına meydan vermedi; doğrudan doğruya sadede geldi : — Hakkım var, dayıyel... Nedir bu zalim Çarın, hinzir ender hinzir - papasların " ve istibdadın elinden çektiğimiz! Bunları mahv- etmeli. İvan, coşup haykırdı : — Asmalı ! Köylü bağırdı : — Kesmeli | İkisi birden yumruklarını sıktı: — İsyan çıkarıp Çarı kazığa kakmalı! Yekdigerlerinin yüzüne, hayret ve memnuniyetle bakı; — Sen ne iyi köylü imişsin, yahul Hiç öbür köylülere benze- miyorsun! — Sen dene iyi köylü imişsin, yahul Sen de öbür köylülere ben- zemiyorsun. — Buluşup görüşelim... — Hay hayl — Ben senin köye geley Hangi köydensin? Hayır! Ben senin köye ge- leyiml! Sen hangi köydensin? — Şey.. Ne diyecektim ?... Şey... Köyde buluşmasak da şehirde buluşsak olmaz mıydı?. — Oluyur... Meselâ nerede?, Prens Ayvazofun sarayında, cezasını bizzat kendim verirdim. 4A Bir mektup... ©O gece Madam Hüzberg hasta- haneden apartmana geldiği zaman Vellerin annesine uğramadan doğ- sine çıkmıştı . Müze- civarındaki di ktubu karalamağa başladı : — “Kapiten Skot ! Tayyarelerden atılan fişekler- den ” gönderdiklerimi aldığınızı öğrendim ve memnun oldum. Berlinde vaziyetim gittikçı zaket ve ehemmiyet kesbetm, başladı. Şimdiye kadar, müna- sebette bulunduğum Alman istih- barat zabitlerinden surette aldığım haberleri - size | gönderiyorum. Fakat O, artık | iyileşti akşama sabaha hasta- muntazam î—îkşam Halk sütunu Türk Postalarına dair - Bir şikâyet münasebetile - den birinden ab Geçenlerde karileri: dığımız bir şikâyet kendisine kmiş olduğunu v İnei günü pök çok eenebiler vo mühim ticarethar neler vardır, bütün bu müesseselarin muhaberatı büyük bir İntizem ve ihti. mamla idaro edilmektodir. Evrakı mate bualarla - birlik de 15-20 bindön dildiği gibi, bir kadar da dahil ve hariçten gelmekte ayni günde ashabına teslim edilmekt m gazetomiz © bulunan karümiz neticesini kik enince Galata pose nemuru Hüstü teyleer beyan ilmr elmiştir. Bir maç hakkında -“ Sporcu , imzasiyle mektup gönderen karilmize : Mektubunuzda madığından maalesef d Bir italyan genci iş uııyur Bir bankada- çalışıyordum, hasbelicag çıkmağa mocbür oldum. Pramsızca, İlak yanca ve Türkçe biliyorum. Mub işlerinde jhtisasım varlır. Ayrıca daki dograf ta bilirim. 18 yaşındayım hangi bir müsssesode ayni bizmet izmir iskân idaresinde sui istimal İzmir İskân idaresi esas kayt defterlerinde bazı mühim tahris fata tesadüf edilmiştir. Şimdi, kadar yapılan tahkikat ve tetki- kat neticesinde mes'elenin pek şümullü olduğu anlaşılmış ve let- kikatın tamiki lüzumu hasıl ol muştur. Müfettişler tarafından bu hue susta ifadelerine müracaat oluna- * cak zevatın daha - fazlalaşacağı anlaşılmaktadır. — Allah Allah!. Ne müna» sebet?... Bir köylü.. Prens Ayae vazofun sarayında — Sana hakikatı - söyliyeyii Ben, senin gibi köylü deği- kim; sizleri zulümden kurtarmak isteyen, ve, köylere, taraflar kas zanmak üzere köylü kılığında devre çıkan bir asılzadeyim.. Çok şükür, seni taraftar kazandım. Ve, böyle diyerek, takma sa- kalımı çıkardı. Öteki de, takma sakalını çıkrdır — Tuwul., Allah müstahakını versin! Ben de senin gibiyim bel haneden çıkmak üzeredir. Evelki mektuplarımda da tafe silât verdiğim gibi, onunla ni- şanlı bulunuyorum. — Haslahane« den çıkur çıkmaz benimle kut't sürette evlenmek sevdasındadır. Çok rica ederim, bana bu hur- susta âcilen talimat veriniz, ava det mi edeceğim, yoksa kendisini bir müddet daha mı oyalayaca- gem ? Ben vaziyetimi tayinde mütereddidim, bana ne yapaca- gımı sür'atle bildiriniz! Zira bent bir Alman kadını zannediyorlar. Ba zan bittabi uzun müddet de- vam edemez, Günün birinde be- nim Alman olmadığım anlaşı- dırsa kurşuna dizildim demektir. Vazifemi kâfi derecede yaptım zannediyorum. Cevabınıza muntazırım. Berlin: N, D.. (Mabadı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: