30 Mayıs 1929 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

30 Mayıs 1929 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

: Ş - : ç Sahife 6 Ba * Z _Ö_kşıın 30 ,H"',' 1929 — Tetrika numerosuste HAREKET - ABDÜLHAMİT Tıbbiyeli bir genç gizli VE AFRODİT Yazan: İskender Fahreddin ce şehzade Bürhanet- tin efendinir dairesine girerek, sarı saçlı, mavi gözlü ve orta bovlu birk:zla görüşmüştü.. “ Badişah Melâhat penbe yanı -dedi- sadakatinden çok memnunum... Akşama senini aklarina bayılıyordu. Abdülhamitle Melâhat gül bahçesindeki havuzda yıkaniyorlardı.. Padişah, yemende isyan eden araplara tevzi edilmek üzre ikiyüz elli bin mecidiyenin hazinei hüma- yundan alınıp gönderilmesini irade | edince, serasker Rıza Paşa geniş bir nefes almıştı . Artık bu mesele etrafında fazla görüşülecek bir nokta kalmamıştı. erin en ziyade — endişe ettiği cihet, Padişahın para ver- memesi ihtimali idi. Para meselesi “ hallolunca, diger mahalli hadise- lerin Yemen kumandanı Feyzi Paşa ile de ört bas edilmesi imkânı vardı. : Rıza Paşa Abdülhamidin nez- inden çıkınca, doğrüca Babı Âliye giderek Sadrazamı göre- ti. Padişh, Rıza Paşanın sarkasın- dan derhal Melâhati yanıma ge- türtmi — Ecece... anlat bakalim!-dedi- yaver seneden ne istiyordu? Melâhat, bir saattan fazla kal dığı karanlık odada epiyce şünmüş ve Hünkârın kendisine sorması muhtemel olan suallere verilecek — cevapları hazırlamıştı. Padişabın yanına doğru yürüdü, Abdülhamidin yüzü gülüyördu. — Cariyeniz tarafındani gizlice takip ve tahkik edilmesini ferman buyurduğunuz işler hakkında çok mühim — malümat le- etmiştim. Fakat;”yaver Kâzım bey... — Şimdi onu bırak.. evvelâ, elde ettiğin o mühim malümatın neden ibaret olduğunu söyle ! Melâhat, Padişahın iltifat ve tebessümlerinde ittirat olmadığını anlamıştı. Bahusus gözünün önün- de cereyan etmiş bir de cinayet sahnesi vardı.. bu mühim hadiseler SEe kendini kurtarmaktan başka yapılacak bir şey olma- dığını anlayan Melâhat ciddi bir tavırla Hünkâra cevap, veriyordu. şehzade — Bürhanettin efendinin dairesine şüpheli bir adamın geldigini haber almıştım... Padişah gözlerini açtı. — Kim imiş bu şüpheli adam? — Tabbiyeli bir genç imis.., Bürhanettinin — dairesinde kiminle görüşmüş. madın mi? — Sarı saçlı, mavi gözlü ve boylu güzel bir kızla görü - Fakat bu kız, © gencin hemşiresi imiş. — Tıbbiyeli kak mi? — Evet efendimiz.. O kız saraya intisap ettikten bir müd- det sonra tıbbiye mektebine gir- miş. — Pekalâ... netice? — Yaver Kâzım beyin şehza- demizin dairesine her zaman gi- rip çıkl rildiğim için, o kızın ve bu çocuğun kim olduğunu ondan öğrenmek istemiştim. rasını anlaya- olduğu — muhak- — Fakat siz böyle bir şey konuşımuyor idiniz... Ben kulakla- tımla işittim; saklama.. O melün seni seviyor.. Hattâ kaçırmak istiyordu. Onün sevmesinin ne kıy- labilirdi sultanım? Ben ona Bu ün - fevkalâde çıkıti. Bu nushada: Papas mekteplerinin içyüzü Kültür âlemi ve matbuat İnkilâp tarihinden - sayfalar Danton Akİt — beyin ki dan Me Porşemb Paşako zade maraum Mecit tmesi Mevhibe banımi net Cemil beyin akitleri geçen a vdilmiştir. Tarafeyna Saar lile 25 Haziran 929 Çarşamba tarihinde saat on dörtte mür icra edilecektir. Taliplerin t akçe ve teklifnameleriyle 'acezeye müracaatları . Darül'acezeye muktazi (8000) Adet Yumurtanın - kapalı zarf usulile münakasası 26 Haziran 929 perşembe günü saat on dörtte icra edilecektir. Taliplerin jinat akçe ve teklifnameleriyle kilo kuru sovanın kapalı usuliyle münakasası 26 Haziran 929 perşembe günü saat on dötte icra edilecektir. Tal — İşittim.. onu da işittim ve memnun oldum. Bu sadakatinden dolayı ” seni taltif edecegim. Bu akşam benimle kalacaksmi Abdülhamit Melâhatı sevip öpme- ğe başlamıştı. — Bak, hava ne kadar çok sıcak,Akşam üstü seninle birlik- te, gül bahçesindeki havuzda y kanırız, olmaz mı? Melâht, uzun kirpiklerinin ara- Padişahı tetkik ederek, hayvaniyetinden başk: bir şey düşünmediğini görünce: — Madamki / efendimiz irade buyuruyorlar... Dedi ve en ciddi erkekleri bile felce uğratan ve çıldırtan bayğın nazarlarını Padişaha tevcih ederek güldü. Abdülhamit Melâhatin gülme- sinden çok hoşlanıyordu. Melâhat güldüğü zaman penbe yanakları- 'dun ortasında ufak iki çukur hasıl oluyordu. Hünkâr her şeyi unut- mak ister bu güzel kızın karşısında kendinden geçiyordu. — Gül yavrum... gül! Sen gü lerken bütün iztiraplarımı unutuyo- rum. Bu mesele hakkında gül- bahçesinde etraflıca konuşuruz... Demek ki Kâzımı beyhude vurdum öylemi? 2 (Mabadi var ) hikâyesi Aftikanın — garbında, — serapa yüksek çanlıklarla kaplı man bir mem- Fransa, burasım müstemleke irmeden avel, Şitidiki Bamako kilmetro mösafede bü ahi müslüman bali, fakat asude bir hayat hmödou, karısı Dse Kokobe ve, kızları Bala, taramile mesittelar. Transanın istilâr Sinı wmütenakip, Dilakonda — hayı bat, tahammülörsa- bir bal aldı. doünün - çoduklarından - kepsinin birer felâket geldi; hepsi üldüler. en küçükleri berhayat kaldı ki, © da, pek tehlikoli bir tarzda hasta. Ahmedou ile karısı Deetenin, yavruya hastahane- ye kaldırtacak paraları yok 1 O aralık, kulübeye, yüzü görü harpte paralanmış bir zenci Askor geliyor. Bu asker, ev- Jâllarının en böyüğü olan ve öldü zan- nedilen Tikedir. Tike yedi sene gayı 'beti osnasında, Alman ölülerini soymak: ve altın dişlerini sökmek şartıle, 800 frank kadar bir servet (21) biriktirmiş- tir. Kulübeye girdiği zaman, Avrupada öğrendiği bir kurnazlığı satmak, kendini yapmak istiyor Esasen bu helecanı, çalılığın baş- lanğıcında, köpek başlı mayınun- ların, yani cynocephale (-sinosefal) ykırışmalarını / düydüğü andan itibaren başlamıştı. Palmi- yerlerin ma'deni bir seda ile biri birlerine vuran yapraklarının hışır- fısınm düyünca so> haddini bul- muştü, i Fakat, evine tebdil girmeyi ak- letmiş olmaktan mütevellit guru- ru, bütün hislerinin fevkindeydi. Aldığı cerihadan sonra yüzünde tek kalan gözünü kurnaz kurnaz kırpıyordu. İhtiyar Ahmedou ile karisı, * yabancı ,yı, evlerine bir gecelik misafir aldılar. Müslümanlık, bunu icap ettiriyordu. Lâkin, askere bir. kelime — konuşturmak — bile mümkün olmadı. Tike, ev sahiplerinin alâkasını, büsbütün kendi üzerine celbet- mek için, cebinden - paralarını çıkardı ve saymaya başladı. Son- ra, gene mendiline sardı ve ka- putunun cebine indirdi. ihtiyar, kendi kendilerine düşünüyorlardı. * Ah, bir az, bizim de paramız olsa da şu ço- cukcağızımızı hastahaneye götür- sek... İyileşirdi; ölümden kurtu- kürdü. Tike bir gece evel ve o gün zarfında sabalitan akşama kadar yol yürüdüğü için, pek yorgundu. Bir kaç kere esnedikten sonra, | uyüyüverdi. Kaputu yanıbaşında | duruyordu. İki ihtiyar, gene hep birlikte düşündüler : “Şunun parasımı ah saydık », Anne Dsete, parayı almak cesa-| retini gösteren oldu. Ahmedou, T Numerosi CAS Mis Son Veller hadisesi Almanlar istihbarat işlerini daha mükömmel bir şekle sokmak ve harice etmek için yeni fettişleri, tayin ve hudutlara izam etmişle bir hale getirmişti. Genç kadınm bütün bunların fevkinde çok daha büyük bir üzüntüsü vardr O, VELLERİ seviyordu! Ondan nasıl ayrılacaktı? Madam Hüzberg odasında ken- $ MEKTEBİ NORA DAVİS in sergüzeştleri di kendine düşünürken Veller birdenbire telâşla içeriye gir. hakkak nikâhımız — kıyılacak Çünkü üç gün sonra erkânı har- biye reisi ile beraber Fransız cephesini teftişe gideceğiz... NORA DAViS Berlinden Parise e. nasil kaçtı? Son saat! Madam Hüzberg yeni di elbisesi yaptırmıştı. Aynanın de bu güzel elbiseyi prova eder- ken kendisine ne kadar çok ya- kıştığını görmüş ve dudaklarını — Yavrum! - dedi - yarın mu- | | bükerek, kendi kendine bir çocuk gibi ağlamağa başlamıştı. Madam Hüzberg hayatta ilk defa sarsıldığını teessürle görmüş ve kalbinde Vellerin aşkı yaşadı- gaa hissetmişti. Genç kadın göz yaşları içinde yeni düğünlük elbisesini çıkardı ik bir itina ile karyolasının üzerine bıraktı. Ertesi sabah saat onda bütün davetliler apartımana gelerek hep birlikte büyük bir alayla kiliseye gideceklerdi. Madam Hüzberg her - günkü elbisesini giydi.., eline ufak el çantasını aldı... ve çehresini değiştirerek yaşlı bir kadın şekline girdi. Sokak kapısına doğru yürümeğe başladı. Vatani bir vazife görmek için muvakkat olarak kurduğu yuva- sından ebediyyen ayrılmak onun için çok müşkil olmuştu. Sonra - bi anın altın- daki son işareti hatırladı , ve derhal çorabını. çıkardı, eterle ayağının altını sildi: Artık, genç kadının vicdanı ona bir an evel Berlini terketmesini emre- diyordu. Almanyayı parmağında oynatan Amerikalı kadın apartımanın mer- divenlerinden inerken kalbi çar- piyor ve dizleri titriyordu. * Fredrik Ştrasede garip bir hadisi Berlinde “Madam Hüzberg,namı| altında, kendi hükümeti hesabna çalışarak ordularının muzaf- feriyetini ve siyasi muvaffakiyetler temin eden Mis NORA DAVİS Berlinde son saatini yaşıyordu. Amerikalı casus, Binbaşı vel- lerin — apartımanından — aynlarak doğruca “ Fredrik Ştrase , deki gözler testekerlek büyümüş bi halde baktığı esnada, usul usı bu işi becerdi. Sonra, ikisi d dışarı çıkıp kapıyı kapadılâr. Lâkin, dışarıda, Dester l — Ya uyanır; parayı geri al bunun üzerine çocuk ölürse?-der Basit dimğları içinde bir fikir, bir tek fikri sabit mevcuttu: Hasta çocuklarını ” kurtarmak! Bundasi ayrı, gözleri kâinatı görmiyordu. ğnçüğıı sinelerine - basarlarken içleri titriyordu. Ahmedou, çalılıktan kuru dallar kopardı ve — kapının — önüne iğdı.. Bunları ateşledi. Sonra, açıp uzaklaştıl Lâkin, sökmiye başlayın- ca, meraklarına mukavemet ede- miyerek geri döndüler. Kulübenin yerinde hâlâ hafif hafif tütmekte olan odun ya- mıkları vardı. Bu kömürleşmiş odunlar üze- rinde, bir şey, nazarı dikkatlerini celbetti: Gene kömürleşmiş bir ceset. Lâkin, cesedin boynunda, bir zincir ve zincirin ucunda, Ti kenin muska kutusul Tikel Tikel Oğullarıl... İki ihtiyar, inildiyerek, kendile- Fini, yere attılar; » ve birdenbi her şeyi hatılayıverdiler: Yab: cının hali tavrı Tikeninkine bene ziyordu. Orada, yerde yatarak, artılk her şeyin nihayete — ermesini beklediler. Bu esnada, gök yüzünden, gökgürültüsünü andıran uğultulu bir seda geçiyordu. Köye Fran- sızlar tarafından kurulan radyo haut - parleur ( — oparlör ) ü, faaliyete başlamıştı. h’în Fransanın müstemlekit nazırının sözünden bir parça idi: kavimlere yalnız medeniyetin mas hariyetlerini değil, aynı zamanda | hilm ü şefkat ve hüsnü ahlâk da Tayyare Cemiyeti - tarafından sureti mahsusada celbedilen, Berlim sanayii nefisesi akademisi Reisi ressam Profesör Artür Kampf tarafından yapılan, Gazi Hz.nin yağlı buya resimleri Viyanada pele nefis bir surette bastırılmıştır. Bu resimler bir kaç güne kadar İstanbul Vilâyet ve kaza şubelek rinde satışa çıkarılacaktır. Cinsi, eb'adı ve fiyeti aşağıda yazılıdır. fiyeti Cinsi — büyüklüğü — kuruş | Müşür elbiseli 120x70 — 350 el Serta li SÜMÜS -3 1i 250 W u 9x14 5 Fraklı 104x81 — 300 " S8x45 — 250 94 5 mahut otelci kadının evine gib mişti. Nora Davis otelci kadını bir gün evel vaziyetten haberdar etmişti. Öğleden sonr: birde kapalı bir. otomobil ile, oteldi kadının refakatında hududa kaça- caklardı. Mis Nora Davis otelci kadının , evine gireceği sırada karşısına siyah gözlüklü bir adam çıktı veş — Madam Hüzberg siz misiniz? Diye sordu. İki günden beri asabı bozuk muş olan Amerikalı kadın, bu sual karşısında bocaladı, ne evet, 'ne hayır diyememişti. Siy"y;" gözlüklü adam bir aa daha yaklaşta1 — Saçlarınızı çok beyazlaştır. anışsınız. Nora Davis merakından ne d> yeceğini şaşırmıştı. (Mabadı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: