13 Kasım 1929 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

13 Kasım 1929 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sağile 8 — Akşam 13 Teşrinisani 1929 Otomobil kazalarına karşı.. Bükreşte iki defa adam ezen şoförler büyük caddelerde teşhir ediliyor İngilterede otomobil şoför ve sahipleri kazalardan müte- zarrır olanların zararlarını ödemek için sigorta yapacaklar Son zamanlarda Avrupanın her karafında atomobil kazaları ço- Şalmıştır. Bunun başlıca sebebi stomobillerin çoğalması ve sürat- lerinin pek ziyade artmasıdır. Bilhassa pazar ve tatil günleri şehir haricindeki “caddeler oto- mobille doluyor ve bir gün zar- Ha Bic kap yüz lara l Bu kazalara mani - olmak için her tarafta! tedbirler düşünülüyor. Romanya hükümeti bir defadan fazla kaza yapanları göğsüne“Fe- 'na şoför, diye bir yafta yapıştı- rarak caddelerde teşhir etmekte- dir. İngiltere de otomobil sahip ve şoförlerinin sebep oldukları kaza- larda mütezarrır olmalarını zara- ını tazmin etmeleri için meebi Kısa etek, kısa etek !... Nev Yorkta genç kızların nümayişi Nev Yorklu genç kızlar kat- iyen uzun'etek istemiyorlar Son zamanlarda kadın elbiselerinin etekleri uza- mağa başladı. Bu bal kısa etek meraklılarını pek ziyade kızdırmıştır.! Amerikada kısa etek meraklısı bir çok kadınlar birleşerek diz kapağından yukarı pek kısa eteklerle sokağa çıkmışlar ve bir nevi nü- mayiş yapmışlardır. Resmimiz bu kızları Nev Yorkta bir otobüsten inerken gosteriyor. Nev Yorklu genç kızların ekseriyeti uzun eteğe detle aleyhtar bulunmaktadır. Bunlar diz kapağın- n yukarı olmamakla beraber kısa eteğin her za- man en muvafık elbise ve çok sıhhi olduğunu beyan ellisini çoktan geçmiş bir çok 'ğe taraftar olmalarıdır. Bunlar akını ve Bükri miyan otomobil sal Avrupa şehirlerinde otomobil kazaya bep olan bir şolörün teşhi sigorta usulünü koymuştur. İngilterede böyle sigorlası ol- leri 200,000 kişiye balig olmakta imiş. Sigor- | tasız otomobiller bir kazaya bais olup yolda geçenlerin vefatma, | yahut mecruhiyetine — sebebiyet verdikleri zaman ekseriya para- ları olmadığından tazminat vere- miyorlar. Ötomobillerin bu suretle sigor- | talarmca yapılan kazada zarara | yuğrayan sigorta kumpanyası taz- minat verecektir. Kanun mucibince her şoför si- göorta kâğıdını yanında taşımağa Ve polis tarafından her talep vu- kuunda göstermeğe mecbur ola- caktır. Bunun hilâfında hareket edenlerden 50 İngiliz lirası ceza alınacaktır. Yeni kanun çıktıktan | sonra İngilterede yaya gezenlerin ; | hayatları - kendiliğinden — sigorta edilmiş olacaktır. (İDRİS EFENDİnin tetkikat var mı? AHRET yokmuz Ruh, bedensiz yaşar mı? Medrese höcresi nasıl yerdir? 12 -13 yaşlarında çömez Alâeddin M verilen kalkale Dünkü tetrikamızın hülâsa: örinin, dön, il HRET VAR I YOK K müğlâk, pek çek olluğunu Dü m, İi & neticeden Birinci Bap 38 sene mukaddem başımdan garip bir macera geçmemiş ol- saydı, şüphesiz ki, daileri de, lâ- alettayin bir iskatçı, bir kayyum, | bir müezzin, haydi haydi bir ma- balle imamı olacaktım. Garip ma- cera dediğim şudur: Süleymaniye medresesinde, üç diğer molla ile birlikte ikamet ettiğimiz höcrede, yere serilmiş döşeğimde bağdaş kurup oturmuş, gözlerimi yarı yarıya kapamış, iki yana aheste aheste sallanıyordum. Höcrede, benimkinden maada | üç adet dağımık yeryatağı daha vardı. Nice zamandır su, sabun, soda yüzü görmemiş, kirli, külrengi döşeme tahtaları üzerinde, öteye beriye fırlatılmış bir halde, neler yoktu nelerLiymeliyme yırtık lâ- falar; yama üstüne yamalı, istimah den sakit çakşırlar;topuklarından, burunlarından mecidiye büyüklü- günde delinmiş, yanları ” pürüz- lenmiş, konçları gevşemiş, mü levves , yün — çorap — tekleri parça parça olmuş sarık tülbent- leri; yağlandığı için şerif halinde kopartılmış fes kenarları; soğan kabukları; bir Bursa bıçağı; bir heybe; külü kenara dökülmüş, tek ayağı kırılmış bir saçmangak; bi bulaşık tencere; dört tahta kaşık; üç fodlalI); bir kalıp ortası delik sabun; kapının yanında, eski papuç- lar; benim döşeğimin baş ucunda, bir tarafta kara bir mummakarsı|2), öbür tarafta bakır bir aptes ibriğiş rafta bir divit, iki üç ka- | mişkalem, bir mushaf, bir Ahme- diye; pencerenin kenarında, bir yağmumu; duvardaki çivide benim | cüppem ve bir zembil. Gemi Jümbuzu kadar ufacık pencereler de kapalı olduğu ve kapı hemen daima / örtülü tutub duğu için, havada, bittabi ağır bir koku. Bu koku, bütün bu yukarda | saydığım eşyanın hepsinden ziya- | de, yastıkiarın altından geliyor. Zira, yastıkların altı, kirli ambarıdır. “İbadet de mahf bahat de mahfi, düsturun kabahatler buraya saklanılmış ve bundan ameli bir faide de me- mul edilmiştir: Yastıklar yalm- kat olduğu için,alçaktır;çamaşırlar, yastıkların altımı besleyip, onları yükseltmek vazifesini görür. Hasılı, “En' nezafetü min el'iman, kelâmı kibarını tekzip eyliyecek bir lâvha, Daileri, yatağımda bağdaş ku- rup ve gözlerimi yarı yarıya yu- mup iki yana sallandığım esnada, höcrede, on iki on üç yaşlarında bir.eömardan vayı K Elhac Ahmet Efendinin rahlei ine yeni dahil olmuş Alâeddin . Hıfza çalışıyordu. Ben, onun dersimi dinliyor; bıfzını pişi- riyordum. İyice hazırlandıktan ve benden izin aldıktan sonra, Elhaç Ahmet Efendiye dersini okur; ve yeni ders alırdı. Alâeddin Molla, yatağının öni de gerili duran ve seccade vaz. fesini gören kilim parçasına | çökmüş, - benim hafif hafif iki yana sallanmamın aksine olarak - çölde deveye binmiş gibi, yahut sandalda kürek çeker gibi öne arkaya sallamıyor; ve bağıra bar ğıra, her yanlış yaptıkça em sesine konmuş sineği kovmak için silkiniyormuşçasına — kafasını sarsa sarsa; dişleri arasına sıkaş- mış et parçasımı'çıkarmak. istiyor- muşçasma “çk,, diye diye. tilâvette bulumuyordu : — Gaaaale.. Hakk.... —Kalkaleyi adamakıllı öyreneme- din, gitti, Alâeddin Molla ... Hakk derkem sadanm mahrecine dikkat etmiyorsun ! — Tecvide | ehemmiyet vermeli, bıfzı tevcide göre bellemelidir. Hafız, ağam nasıl alıştırırsa okuması öyle kalır... Bak, Hakkı ben ma- sıl çıkarıyorum: Hakkili! Yani, İnefes, hançeremden çıkarken, büyük dilimin arka tarafı ile küçükdilim biribirine yapışıyor; ve, nefesimi kesiyor. Sen de öyle yap, Alâ- eddin Molla, Hakk de bakalım. — Hakk. — Olmadı, olmadı!!.. yanlış.. Alâeddin Mol ağzındaki damak, Biri, katı damak, y: ladığı hizadan bil'itibar, ön kısım; öbürü, yumuşak damak, yani, kü- çük dile yakın olan arka kısım! | Sen, Hakk derken, “kaf,, harfini yumuşak damağınla katı damağı m ortasından çıkarıyorsum; ha buki, yumuşak damakla küçükdil ortasından çıkaracaksın... Tarifim veçbile katkaleli bir Hakk de ba- kalım. — Hakk! — Aferin! Mimli değil, munlu | aferin! Tekrarlal — Hakk! — Bir dahal — Hakk... Biz, höcrede, böyle, “Hakk! Hakk!, diye tecvit ile meşgul iken, kapı açıldı; ve bir ses işitildi: — Tuul! Tuul! İnnelleri .... TI) İmaretten verilmiş ekmek. IZ) O tarihlerde, petrol lâm- bası, gerçi, şehrimizin birçok yer- lerinde taammüm etmişti; lâkin, medreselerde, henüz — yağmumu kallanılır; fitilleri yasıp uzayınca bu makasla kesilirdi. ( Arkası yarın ) inin 1821 numaralı otomobile geçen gün Eminönün- den Cerrahpaşaya — gittim; taksi- metre 84 kuruş yazmnış. Ben yan- hışlıkla 184 kuruş zannile kendi sinâ 2 lira verdim. Abdi ef. ha- tamı ihtar ederek yalmız 84 ku- ruş aldı. Bu namuslu şöförü tak- li E —Pr l

Bu sayıdan diğer sayfalar: