18 Ocak 1930 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

18 Ocak 1930 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 6 — ( Şikâyetler ı ae MNT TT MA | Tarihi roman tetrikamı £ İİBİZANSIN SON GÜNLERİNİ — Yere Si do seme GÜ a istanbulu nasıl fethettik? — z u n Edirnede yüzbin kişilik bir ordu lıazıı-lanıııışı'ı.i Veziriazam Halil paşa çok kıskanç ve haris Galatasaray mektebi talebesin- den bir efendi bizim bahsetmiş bir adamdı. Orbenin topu yerleşince... Tlîîf?.mî;“,îl' S:lmî::ğ | Halil paşa Padişaha Karaca paşa aleyhinde söylemeğe başladı! — vermiştir. | Sultan Mehmet veziriazamı atlatıyordu! | Biz lise binasından değil, geçen | sefer yazdığımız gibi içinde muh- telif dairelerin sığındığı ve cad- | deye doğru. çıkmış asıl Galata- saray binasından bahsettik. Şeker hastalığı | Ben doktorum, dün - vapurda bir sahneye rast geldi Yüreğim yandı. Size yazıyorum: Vapurda oturuyorduk.. konuşuyor.. Bi li : — Ben şeker hastalığı çeker- dim. Doktora gittim. Bana pehriz tavsiye etti, bir sürü de ilâç'verdi.. Lâkin ben ne pel ettim ne de ilâçlar kullandım. İşte bu sayede iyi oldum... Halkımızın bir kısmınında bu dır. Bir çokları kendilerini dok- | tora göstermezler de — mahalle aralarında kocakarılara gösterir- ler. İstanbulda doktor geçinen bir çok mahalle kadını vardır. Acaba İki kişi hniyet var- la, Türklere dost görünen prenses (İrini), kocasının vetatı üzerine tekrar saraya alınmıştı. Prenses, imperatoru —— bunların, — sihhati umumiye ile | avucunun içine almağa çalışıyordu... fevkalâde alâkadar olan öldürüci Padişah, Karaca paşadan aldığı | nirlerse, ordumuz. Bizans önüne | faaliyetine bir nihayet verilemez mi son mektup üzerine bütün hazır- | vasıl olunciya kadar, mukabil İlâç meselesi Bir doktor kâ yazıyor: eçen gün gazetelerin birinde eczacıların bir şikâyeti vardı. Bu lığını ikmal etmişti . tedabir alarak bizi müşkül vazi- yete düşürürler. | Padişah, Halil paşanın bu söz- lerini büyük bir soğuk- kanlılıkla yanşbedeğlarlin şikâyette eczacılar diyorlar ki: Elaği'in yamıl Ve d Doktorlar bizim müstahzeratı mana mağlup olmıyacağız. Çünkü — mızı kullanmıyorlar. Bu böyle devam bu işe hüsnü niyetle başladık... — ederse biz de onların yazdıkları Cevabını verdi. Vilâçları - Gükkânlarımızda — bulun- Halil paşa, cihan müvacehe- — durmayız. - Doktorların ”- Avrupa n ril sinde çok mühim bir hadise | müstahzeratına gösterdikleri - bu Padişah, Halil paşanın ne ka- | (elekki edilecek olan bu teşeb- | aşırı rağbet daha ne zamana dar kıskanç . ve haris bir âdam | büsten, yalnız tevekkül ve hüsnü | kadar devam edecek?, olduğunu, bilhassa son hadiseler- | piyetle, beklenilen neticenin elde den sonra çok iyi anlamıştı. Sultan Mehmet onun söyledik- lerini dinliyor, fakat gine bildiğini yapıyor, Halil paşayı idare etme- nin devlet için daha faydalı ola- cağını zannediyordu. Sultan — Mehmet — Bizanslılarla muharebeye karar verdiği zaman ne Edirnede, ne de Osmanlı | ölkesi dahmnde, Padişaha, siya- | set ve icraat sahasında müfit | Veziriazam Halil paşa, Karaca samimi bir memnuniyetle karşı- lamamıştı. Padişaha daima Karaca paşanın aleyhinde söyler ve onun günün birinde Bizanslılar tarafın- dan satın alınması pek muhtemel olduğunu — ileri sürerek, onun yerine kendi adamı olan Hüseyin Paşanın gönderilmesini isterdi. Ben diyorum ki vakıa bir kaç yerli müstahzeratımız vardır. Ve bu - yerli ” ilâçları doktorlarımız memnuniyetle hastalarına tavsiye edilemiyecegi kanaatindeydi. ve Halil paşa.. İkisi de atlatıyor, fakat sultan "“'“â'“““ ":* iyin n ğ"k | ederler. Lâkin gene bir çok ilâçlar şısında perende atmağa muvaffak | VA üir ki bunların memleketimizde olamadığı için canı sıkılan veziri: |a a yöktur. hariçt azam daima gülünç mevkie düşü- | Mükabilleri yoktur, hariçten ge- Sörik | trtmek mecburidir. Hassa zabitlerinden Anivasın | , Pen bir çok ilâç isimleri saya- kurşuna dizildiği Edirnede şayı leketimizde yerlileri yoktur.. Bu | « olunca — Sultan Mi n yüzü "’“":"'""“ da bis li vak gül,;uşm_ ? y itibarla cezacıların şikâyetlerine z Padişah bir doktor sıfatile cevap veriyo- — Onu Bizansta kurşuna diz- | ? diren ben im. | Deyince; Halil paşa gülmemek | Neden kızmış? için kendini zor zaptetmiş ve: | — Şevketlim, siz benimle alay | etmekten çok haşlanıyorsunuz! — | Tarzında cevap vermişti | Yüzbin kişilik bir ordu hazirlan mişti. Edirne bir mahşer yerine ben: — ziftrdu. Bütün memleket halkı, genç ve azımkâr — hükümdarın arkasından büyük bir neşe ve telalükle gilmeğe hazırlanmıştı. Sultan Mehmet, bu esnada Karaca Paşadan gayet mahrem bir mektup daha almıştı. Kahraman Karaca, bu mektu- bunda, Örbenin topu hiç bir arızaya uğramadan vasıl olduğunu ve arzu edilen yere yerleştirildi- gini bildiriyordu. Sultan Mehmet bu mektuptan €. H. Fırkasından: Halil paşayı haberdar etmemişi İkinci kânunun on dokuzuncu Halil paşa, bir akşam, Padişah-| pazar günü akşamı saat sekiz Ja görüşürken: buçukta C. H. Fırkasının Cağa- — Karacadan bu günlerde iyi | loğlundaki merkez binası — salon- bir haber alamıyoruz, dedi - Ben- | Jarında muallim İzzet beyefendi denize kalırsa, mesele, Karacanın | tarafından “Hayat ve medeniye- sfak kaleleri zaptetmesile bitmiş | tin esasları, mevzulu bir konfe- addedilemez. Gönderdigimiz topun| rans verilecektir. Hanım ve er- yerleşecegi yeri Bizanslılar ögre- ı kek herkes girebilir. | Ludendorf vapurunun isminin değiştirilmesi meselesi Halbuki, Anivas n idamında - Sultan -Mehmet in de parmağı Berlin 15 — Hamburg - Ame- olduğu muhakkaktı.. ve bu haki- | rika kumpanyasına mensup Luden- kati, garip bir tesadüf eseri olarak, | dorf vapurunnn isminin değiştiril- bu muhavereden iki gün sonra | mesi için Ludendorf kumpanyaya Halil paşa da anlamıştı. müracaat etmiş ve bu müracaat (Mabadi var) — | kabul edilerek vapurun — ismi v / Meklenburga- tebdil edilmişti. Bu müracaata Lüdendorf — vapuru- na iyi bakılmaması sebep olarak gösterilmişti. Bunun doğru olma- dığı anlaşılmıştır. Ludendorf vapurun yemek lis- telerinde mason işaretleri olmasına kızmıştır. - Öteden beri mason aleyhtarı olan Ludendorf bunun üzerine müracaatla bulı uştur. bilirim ki bunların kat'iyen mem- | |neş'elenip kaynaşalım. Bunun da Her akşam ı bir hikâye Bayrak yar Bir arkadaş meelisinde uzun | * süküt oldu. Herkes kendi | âlemine daldı. Bu dalgınlığı gidert- mek istiyen evsahibi dedi k — Çocuklar! Madem neş'emiz, rühi kaynaşmamız tabil sürette hasıl olamıyor; bari sun'i tarzda Ççaresi, en cazip mevzuu bulmaktır. Aşk hikâyelerinden daha cazip ne olabilir? Haydi, herkes başından geçen bir aşk vakası anlatsın. Teklif kabul edildi. Gençlerden ve ortayaşlılardan hepsi, birer macera anlattı: Kimi, bir İtalyan şantöze şunu yapmış; kimi, kar- deşlerinin — mürebbiyesine — bunu yapmış; kimi, bir. köylü kızını şöyle baştan çıkarmış; kimi, bir mektepli kıza uzaktan uzağa yanıp tutuşarak kül olmuş; ilh... Nihayet sıra Veli Nuri Beye geldi. — Sen de yanı / dikkatr dediler. Veli Nuri, hüzünle başımı salladı: — Benim maceralarımın en şa- yanı dikkat olanı yok! Benim ta çocukluğumdan,,, ta beş yaşımdan |: (Belki de daha evelden) başlıyan bir tek aşkım var ki, hâlâ o de- vam edip doruyor. Gözüm o aş- kımda olduğu için etrafını gö- remiyorum. Mecliste kahkahalar işitildi: — Amma da yaptın... - dediler- Seni beş on senedir. tamıyoruz. Bu beş on sene içinde bile bir- kaç kadın değiştirdim. | Veli Nuri, acı acı gülümsedi: — Maksadımı — anlatamadım... Kadından değil, aşktan bahsediyo- rum. Benim aşkım bayrak yarışına benzer... Bayrak yarışının nasıl olduğunu biliyor musunuz?... Fa- raza 2000 metroluk - bir. yolun beher 500 metrosu başında birer koşucu durur. -Bu. koşuculardan ilkinin elinde bayrak vardır; 500 metronun — nihayetinde — bayrağı ikinciye devreder. İkinci üçünci ye, üçüncü de dördüncüye.. Yo- kun nihayetine bayrak — ulaştırılır. amma, sonuncu koşucü, taralın- aceralarının en şa- anlat, bakalım! - dan. Görüyorsunuz: Haizi ehem- miyet olan bayraktır; şahıs değil... Adapte - edelim: kadın Aşktır, Resimli bir Titobort — Bu ne hai a biradı munhitten mi geçeceksi — Daha güç, daha güç * Efendim, Geçen gün, yağmurlu bir havada yürüdüm, geçtiğim yollar vaziyı dej Ben de beş yaşımdan beri, belki daha evelden âşıkım. Gözüm aşktan etrafı görmiyor. uKıpkırmızı bayrağımı benden kapıp - ileriye atılan koşucu, özlü yengem vimize gelin gelen boncuk gibi kanarya tüyü gibi saçlı oldu. Bayrak , ondan, ine geçti ki, ismini hepiniz bilirsiniz. Sanatını zevkle - seyr- edersiniz. Üçüncü koşucum, Mı Bır'lı bir kadındı. Biçareyi Viya- na'da — vurdular. - Hâttâ , onun ismine, bir de “akrostiş, yazmış- tım. Yani, öyle bir. manzume ki, ilk harflerinden ismi çıkar: Yena her yadınız bağrımda sızi Ha kara' Vahtımın kara yıldızı Heşhat vank diyor umüt © kızat Yeni harflerin ve yeni zevkin artık, eskittiği bir manzume.. Der- ken, bayrak ismini ebediyen gizli- yeceğim birine; ondan bir gürcü kızına, ondan da siyah uzun saçlı, ceylan gözlü, tendürüst karıma geçti. Karımı iki sene gözden kaybetliğim halde bayrağım gene onda kaldı.. Günün birinde, bir de baktım, ortadan ayrılma düz sarı saçlı, yeşil gözlü bir genç kız, bayrar ğzimi eline geçirmiş.. " Kaçıyor.. Peşine düştüm.. Kaçtı, kovaladım; kaçtı, kovaladım.. Ayağı sürçtü. Düşüyor mu idi, dikkat edeme- dim. Esasen dikkate de lüzum kalmadı. O düz sarı saçlı yeşil gözlü kızne olarsa olsun! Bayrağı, cermen nim ilâhlarından Siegfrid'e benziyen dalgalı sarı saçlı ve mavi gözlü en son koşucu cle geçirdi. Şimdi, onun arkasındayım. Galiba bayrağı menzile © ulaş- tıracak.. Meclistekiler, Veli Nuri'ye kız- dilar; — Biz senden macera — isliyo- ruz.. Sen ne biçim şeyler anla- tıyorsun! - dediler. (Vâ Hilâliahmer Eminönü şubesi Dün Hilâliahmerin Eminönü şu- besi senelik köngresini aktetmiş- tir. Kongreye veis Ali paşa riya- set etmiş, şubenin bir senelik faaliyetinden memnun - kaldığımı söylemiştir. Heyeti umumiye bir senelik mesaisini nazarı itibara alarak, heyetini intihap etmiştir. Nü) idare tekrar şikâyet! UN vaklay b n M R. immasila arikatür:) izme, kayık, muşambal.. Yoksa bahri Eminönünden geçeceğiml. Eminönünden Sirkeciye - doğru rer çamur ve su deryası idi. Size, bu tasvir için bir karikatür yapıp gönderiyorum. Lütfen kabulü ile resimli bir şikâyet mektubu olarak dercini (Robert College) talebes ica ederim efendim., den: M.R.

Bu sayıdan diğer sayfalar: