8 Mart 1930 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

8 Mart 1930 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 Mart 1930 "beş bin kişi raddesindeydi. | yürüdü ve şehrin askerler tara- “Tarini roman tetrikamız: 142 İKİNCİ BİZANSIN SON GÜNLERİ Istanbulu nasıl fethettik? Yazan: iskender Fahreddin Sultan Mehmet, Haliçteki zenginlerin sahil- hanelerini gezdi. Bu tezyinat ve ihtişam ğ kamaştırmıştı . kahramanları ölmüş, surları Artık, ortada, Şairleri susmuş, limanlarda gördügü Padişahın gözlerini yıkılmış bir şehir vardı. Sokaklarda yalnız türk kahramanla- rının sesi işidiliyor, türk ıenılj Bu esnada Galatada mühim badiseler cereyan ediyordu. | Romanos kapısına yardıma ge- len Zağnus paşa, bir kaç Saat sonra tekrar, bir yıldırım' süratile Galataya yetişerek Cirevizlilerin hakkından gelmişti. Cinevizliler — şehrin - Romanos kapısı / cihetinden zaptedildiğini irklere teslim oldular y ı kendi ellerile açarak ağnus paşayı maiyeti askerile birlikte istikbal ettiler. Cinevizliler mukavemet etmeden teslim - oldukları için, Galatada hiç bir kimsenin burnu kanama- Bu havalide fesat çıkarmak istiyen bir kaç rum derhal yaka- lanarak idam edildi. Sahili tamamen işgal eden türk | donanması taifeleri karaya çıkarak şehri yağma etmeğe - başlamış- Tardı. Şehir dahili mahşerden bir nü- müneydi. O gün akşama kadar esir alınanların mıktarı elli bini tecavüz etmişti. - Muharebedeki telefata gelince: kadın, çocuk ve ecanip de dahil olduğu halde Türkler şehiri uzun müddet muhasara ve surlara daima hücum ettikleri tabi. fazla telefat vermişlerdi. (1) Türk — donanmasının - tecemmü merkezi olan Hünkâr kapı rin en güzel yerlerinden biriydi. Padişah bu hadlisatı müteakip içeri girerek, evvela bu mevki Şehrin cesamet ve güzel- | mabetlerin, kesret ve azamet yakın- dan temaşa ederek hayran oldu. Hünkâr - kapısındaki - (şimdiki | Ayvansarayla Unkapı sında bir idi| zenginlerin ve | renslerin — sahilhanelerini gezdi. u binalarda gördüğü teryinat ve ihtişam Padişahın gözlerini kamaştırmıştı. Sultan Mebmet dahile doğru fından fazlaca tahrip ve yağma ilmiş olduğuna fevkalâde canı Padişahın — gözleri — sulanmış, | askerin bu coşkunluğundan son derece mütcessir olduğunu ifade eden. bir. tavurla etrafındakilere birer birer baktıktan sonra, şu sözleri söylemişti : — * Böyle güzet? bir- şehri yağma etmek için mi kan dök. tük...? Ve sihirbazların, türkleri ifna etmek için hazırladıkları periler unutulmuştu. Bizanslılar canlı bir hakikatle karşı karşıya bulunıyorlardı Bizans türklerinin eline geçmişti! Herkes meyus ve mükdder, şehrin, kendileri için çok feci olan (l Bizans tarihini yazanlardan Sakızlı LEONARDO nun rivaye- ftine nazaran, türklerin telefatı ine yakındır. Fakat bu iraz mübalığalıdır. Diger müverrihlerin — rivayetine — göre, Bizansın fethinde Türkler kırkbin: den fazla telefat vermişlerdir. erlerinin palaları ışıldıyordu. gözlerile - gördüğü halde, bir türlü havsalasına sığ- dıramıyordu. Yalnız edebiyat ve maarif de- merkezi olan ları, muazzam sunlarile bir mecmuai zinet €eden bu güzel şehirin bin ikiyüz senelik mazısine veda ettiğini gören Bizanslılar, “dünyada sabit ve payidar hiç bir. sey yoktür! , kanaatini ” hasıl etmişlerdi. Şimdi. şairleri susmuş, manları ölmüş, — ressamlar olmuş ve bütün dünyaca gı kabili teshir addedilen muazzam surları yıkılmış bir şehir. vardı. Ve © şehirde yalnız türk kah- ramanlarının sesi işidiliyor, türk askerinin - palaları ışıldıyor, ve her yüksek — tepede — Ayyıldızlı kahra- türk cancakları dalgalanıyordu. (Mabadı var) | Bulmacalar için ayrıca kur'a, kupon ve mükâfat yoktur. | ea 5e e PÜ İ 1 2 5 4 s « »| , e| Soldan sağa; T — Deri ile kemik arasında bulunur (2) 2 — İstiklâl — harbine — sahne olan yerlerden biri (10) 4 — Hane (2) — Yaramaz çocuk (6) S — Musiki aleti (2) 6 — Kaba, yün kumaş (3)-Bir nota (2). 7 — Erkek (2) - Ecdat (3)-Kır- mizi (2). 8 — Bir hastalığa mani olmak için yapılan telkih (3) - Çalgı (3) Nota (2) 9 — Limonun lezzeti (4) - Değ- nek () 100 Haya () Ye 1. (2) 2 — İnsan uzvu (9) 3 — Dördüncü harfin üstüne 5 — Balkan nehirlerinden b(iî: (4) - İsyan eden (3) 6 — Uzaklık beyan eder (2) 7 — Ehli bir hayvan yavrusu (4) - Vücudün aksamı (3) 9 — Kayğı (4) - Büyük konak, kâşane (5) 10 — Bir kadın ismi. (Cümlelerin nihayetindeki rak- kamlar bulunacak kelimerin kaç harfli olacağını gösterir.| | | Aksaml: Halk sütunu Büyükadada bulunan definenin kıymeti Bundan bir müddet evel Bü- yükada da bir define bulunduğunu yazmıştık. Asarı ika ve mücev- herat mütehassısı Güneş Necmi imzası ile şu mektubu aldık: *“Büyükadada bulunan altınların Filip Makedon'a ait olduğunu yazıyor ve bu altınların be- herinin 700 lira olduğunu - ili ediyorsunuz. kedon altınlarının - küçükleri elli büyükleri yüz elli lira kıymetin- Binaen- ettiğiniz altınları Filip Makedon'a ait olmasa gerek.. Bu altınlar belki lerde başka bir hükümdara ait Bu taktirde altınların her 700 liradan çok daha fazla kıy- metlidir. Devairde çalışma saati Bundan bir müddet evel gene bu sütunlarda memurların bilafa- sıla sekiz saat çalışmalarına dair bir kari mektubu. neşretmiştik. Bir okuyucumuz buna — cevap veriyor: “Gazetenizde memurların saat sekizde işe başlayıp akşam onda gitmelerine dair olan mektubu okudum.. Memurların mütemadi bir surette çalışmaları bir çok ci hetlerden şayanı itibar değildir. arzedeyim: Bir memür — tasavvur. edin , Paşabahçede, — yahut - Pendikte oturuyor. Bu adam sabahın seki- zinde işinin başına nasıl gelebilir? Sonra gene bu memur saat 14 de işinden çıkarsa eve yemeğe | yetişebilir mi ? Bittabi yetişemez.. Binaenaleyh bu usulün tasarruf noktai — nazarından bir faydası yoktur. Bundan — başka hemen İstanbul'daki bir çok memurlar civar sayfiyelerde oturdukları için sabahleyein gelmelerinin de im- kânı yoktur. aAvrupa» nın da tecrübeleri yapıldı Dünyanın en seri transatlantiki “Bremen,, in eşi olup Hamburgda inşa olunan “Avrupa,, nın tecrü- beleri,, şimal denizinde icra olun- muştur. Mezkür gemi skoçya ve Norveç sahillerinde gayet şiddet- li fırtınaya uğradığı halde tecrübe seyri seferi muvaffakıyetle olunmuştur. Tecrübelerin sonunda Avrupa inşşaat — kumpanyası — tarafından şimali Alman Loyd kumpanyasına teslim olunacaktır. Şimdiye kadar mezkür kumpanya transatlanti lerini ve meselâ Bremeni İngil- terede Southampton — doklarında tamir ve karinisini tathir eti yordu. Fakat mezkür kumpanya Avru- ve Bremeni Hamburgda tat- ve telvin ettirmek - istiyor. Fakat Hamburg ile deniz arasın- da 60 millik nehir yolu vardır. Burası “Avrupa,, gibi büyük ge- milerin seyrüseferi için tehlikeli- Almanlar. sı ni için mezkür kanalı derin- ek istiyor. Bir batında altı çocuk cihan güzellik kraliçesinin inti- hap olunacağı Rio'de Janciro'dan işar olunduğuna göre Amazonos şehrinde bir kadın bir günde üç takım ikiz çocuk doğurmuştur. Validesinin ve altı çocuğun sıh- icra | hati mükemmel imiş. ene O devir- | — Hah, hah, bah, hah.. — Ne oldun? bak... Azizim, ben, sesli filimden | pek hoşlanmıyorum. — Bunun da sebebi, ingilizce bilmemem.. Ma- lüm yaz - Sesli / filimde, — lâfların ekserisi ingilizce... Demin, yolda, Mürüvver'e rast- geldim. — Nereye? - dedim. — Sesli filme. — Ah, ahi - diye için — Ne oluyorsun? - diye sordu. — Ben de sesli filme gitmeği pek isterdim amma... — Ecee?... — Maalesef gidemiyorum. mi yok?- Tekten canım Mürüvvet'çiğim r, yavrum, param var... Hattâ sizin masrafınızı da çekebi- amma.. Ne yazık ki, ne — Bunün ehemim'yeti yok... — Ehemmiyeti yok olur mu? | Konuşulan lisanı bilmiyince, zev- kin büyük bir kı kayboluyor. Faraza, Marie Bell'in filmini, fran- İsızca bildiğim için, ne kadar beğen- miştim. Broadway Melady'den aynı surette mütelezziz olmam imkânsız.. Mürüvvet: — Zarar yok, zarar yok! - dedi.- Ben size tercüme ederim. — Neyi 921 — İngilizceyi.. — Vay, siz ingilce biliyor mu- sunuz? — Elbette... — Nerede - öğrendiniz ingiliz- ceyi — Amerikan kız kollejinde... — Tuhaf şey! Bunca zamandır tanışırız; oraya devamınızdan ha- berim yoktu... Girdik sinemaya. Filim başladı. Mürevvet, bir izahat veriyor; bir izahat, bir izahat... Filimde- kiler, honuşur. konuşmaz, daha cümle bitmeden ediyor tercüme- sini.. Şu amerikalılarla ingilizler de amma tuhaf adamlar ha. Mantıkları — bizizim - mantığımıza V uymıyor... Faraza, ben, erke- , mevzuun revişi icabı, kadına | “Sizden nefret ediyorum! Def olun! Artık bir daha sizi gözüm görmesin!, demesi icap ettiğini tahmin ediyorum; halbuki, Mürüv- vet bana şöyle anlatıyor: — Âşığı kadına diyor ki: “Seni | hayatımın sonuna kadar müdafa- aya amadeyim.. O düşmanlara seni vermiyeceğim. — Hangi düşmanlara? — Düşmanlara işte.. — Canım, — filimde, filân yok.. —Sonuna doğru anlaşılır elbette... Fakat, ben, filmi, sonuna kadar takip edemedim. Çünkü, yanımız- | da, yani, Mürüvvet'in öte tarafında | bir herif zuhur etti. Gözlerini kız- ğızdan hiç ayırmıyor. Alaca- | Kai içinde, Işıl işıl ona ba- kıyor. Böyle heriflere bir sinirlenirim düşman Mürevvet'e: — Yerlerimizi — değiştirelim ! - dedim Değiştirdik. Kızcağız, her cümleyi bana || tercümede devam etti. Fakat, | bende akıl fikir kalmadı ki... Hep © musallat herife dikkat ediyorum. Musallat herif, gözle- rini de, kulağını da bizden ayır- miyor... İllallah... İnnallahe maassabirin... KA TT ' Sesli filimde ingi izce, Driklil | dışarı çıkacaj Ya sabır... Ya sabır.. Kendimi, filmin sonuna kadar — Ne olacağım, anlatıyım da | zorzaptederek kavga çıkartmadım. Fal herif, bu sabırimı. pisi- nedir? Tam mız sırada, Mürüv- vet'in eline bir kart sıkıştırdı. — Bu ne küstahlık! - diye kartı kaptım. Şu satırları okudum: Ali mı zannetti, Nüktli: (Hatice Süreyya) 200 milyon lira Ford hayat ve servet gençliğe hasrediyor Dünyanın en - büyük — sana) müteşebbisi Amerikalı M. Hanri Ford, Florida'da Fordu'n Nyers'te bir kaç gün evel — irat eylediği vutuk — bütün — cihan- da — fevkalâde — nazarı dikkatı celbetmiştir. Mumaileyh nutkunda hayatının — bakiyyesini tahs oldukları mevkü mücehhez olarak işgal etmelerine çalışacagını beyan etmiştir. M. Forod Amerikanın muhtelif yerlerine hususi mektepler tesis edecektir. Bu — mekteplerin — nümunesi Edison Tekuoloji institüsü teşkil edecektir. Bu mektep elektrik - zıyasının altın senci devriyesinde Miçiganda Dearborn'da tesis olunmuştu. M. Ford gençliğe yeni terbiye ver- mek üzere vücuda getirmek iste- diği mektepler - için - 100,000,000 dolar yani yirmi milyon İngiliz lirası verecegini anlatmıştır. Ford'un — tasavvurunu tatbik için hazırladığı plâna naza- ran bütçeleri kendi . tarafından temin olunan bir çok mektep küşat edecektir. Bu mekteplerde akademil zuu dun bir derecede gösteril cek ve talebe bu yoldaki tahsilini ikmal ettikten sonra sanayi dersi gösterilecektir. Mr. Ford demiştir ki: her genç bir sanat öğrenmelidir. Bu suretle gençler zihinlerini faal ve ati en- dişesinden hali — bulundururlar. Her sanayi müessesesinde bir teknik mektebi olmalıdır. Amerika'da cinayetlerin ve hay> dutluğun çok olması mektepleri- mizin gençlerimize şimdiki ha icabatına ve ihtiyacatına muvafık bir tahsil vermemesinden neş'et ediyor. Haydutluk vukuatı şimdiki tah- sisteminin ademi Hanri münasebetsizliğine karşı isyandan başka bir şey değildir. İDAREHANE — Acımuzlük- sokağı Telgraf adresli “Akşam, İstanbul, Telefon 1 yazı işleri için sİst : 1686 Telefon : İdare işleri için » çi MD4 Gönderilen yazılar sahibine iade edilmez ABONE ÜCRETLERİ Türkiye için * seneliği 1700. ala 900, ÜÇ aylığı S00 kuruş. Ecnebi memleketler için 1 Seneliği 3000; altı aylığı 1600; Üç aylığı 900 kuruştur. Gazetemiz ilanlardan. şes'dliyet kabul

Bu sayıdan diğer sayfalar: