15 Kasım 1931 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

15 Kasım 1931 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 7 Tayyarecilik faaliyetine dair bir kaç intiba Tayyareciliğin son zamanlarda mazhar olduğu terakki üzerine Ingiliz darülfünunlarında tayyareciliğe dair ders verilmesine başlanmıştır. Bu derslerde bilhassa tayyare makineleri hakkında malümat veriliyor. Yukarıdaki resimlerde talebe makineleri tetkik ederken görülüyor. Sağda uçan tayyare Mısırdan Kıbrısa acele asker götüren bir tayyaredir. Gene sağda Amerikada bir kabili sevk balon, en yüksek binanın tepesindeki direğe takılmak üzere manevra yaparken görülüyor. Daha çabuk.. Tayyarelerin sürati gittikçe artıyor Tayyarelerin sürati mütemadiyen artıyor. Bir kaç sene evel vasati sürat 100-150 kilo metre iken bu gün 250-300 kilo metroye çıkmıştır. Fakat bu sürat de kâfi görülmüyor. Gerçi Schneider kupasında beş yüz küsur kilometro süratle gi- den tayyareler görülmüştür. Fakat bu sürati daimi surette muhafaza etmek imkânı yoktur, sonra yarış tayyareleri büsbütü nbaşka tarz yapılıyor. Fakat bu müsabaka- lardan ders alarak yolcu ve pesta tayyarelerinin süratini temin bir şekilde artırmak için uğraşılmak- tadır. Tayyarelerin süratini çogaltmak için en mühim nokta havanın mukavemetini mümkün mertebe azaltmaktır. Bunun için tayyare- lerin okanatları omütemadi bir degişme halindedir havanın en çok mukavemetine maruz kalan kanatlardır. Bunlar eskiye nisbetle küçültülmüştür. Şimdi de kanatlar tayyarenin alt kısmına takılıyor. Bildiğimiz o tayyarelerde (kanat yukarda olduğu halde şimdi aşağıdadır. Bu suretle hava tazyiki azaltılarak sürat artırılmaktadır. Yeni tayyareler Tan gazetesinin verdiği bir haber Tan gazetesi yazıyor: Türkiya hükümeti, Italyaya 18 deniz tay- yaresi sipariş etmiştir. Bunlar 1931| senesi bitmezden evvel teslim olunacaktır. Halihazırda Türk ha- va kuvvetleri (69) u Fransız (20)si Çekosluvak (33) * de diğer mem- İeketlerin malı olmak üzere 122 tayyareden ibarettir. , a Mısırdan Kıbrısa Tayyarelerle nakliyat işi ehemmiyet kesbediyor Istikbal harplerinde tayyare- lerin yalnız bombardıman, istikşaf gibi hizmetlerde değil, nakliyat hususunda da çok mühim hizmet- ler göreceği bir kere daha sabit olmuştur. On beş gün evel Kıbrısta baş gösteren kıyam pek şiddetli bir şekil aldığı sırada İngiltere en acele vasıta ile buraya . asker göndermeğe mecbur kalmış, bu- nun üzerine her biri on dört asker alan tayyarelerle Mısırdan acele bir bölük asker sevketmiştir. Bu askerler kıyamın büyümemesinde büyük bir âmil olmuşlardır. Amerikada tayyare ile top nak- linden sonra Kıbrısa yapılan sev- kiyat tayyarelere verilen ehem- miyetin bir kat daha artmasına sebep olmuştur. 12 saatte.. Amerika yakında komşu kapısı oluyor Pariste yerleşmiş olan rus tay- yarecilerinden Makunin bir uçuşta Bahri Muhiti geçmek üzere yeni bir tayyare yaptırmaktadır. Bu tayyare son derece süratli olacak- tır. Şimdiye kadar Bahri Muhiti geçmek için 48 saat vakit sarfe- diliyordu. Yeni tayyare bunun için ancak 12 saat sarfedecekmiş. Tayyarenin kanatları havaya daha fazlı mukavemet edecek tarzdadır. Motörü son derecede kuvvetlidir. e Tayyarenin saatte 300 kilometreden fazla katedeçeği söyleniyor. e Sivil tayyareciler klübü Sivil tayyareciler klübü günden güne inkişaf ediyor. Şimdiden âza adedi iki yüzü bulmuştur. Bilhassa bazı hanımlar da klübe girmek üzere müracaat etmişler- dir. Klüp, bidayette faaliyetine ait bazı eserler meydana getirdik- ten sonra hükümetin muavenetini rica edecektir. Klüp bir de mecmua çıkaracaktır. Londradan Kap'a.. Genç bir tayyareci kız rekoru kırdı Mis Peggy Salamon isminde 19 yaşında “genç bir ingiliz kızı ba- lolardan, salon dedikodularından bıkarak tayyarecilik (Oöğremeğe merak etmiş ve bir müddet ders gördükten sonra altı ay evel pilot şahadetnamesi almıştır. Kızın annesi en kibar İngiliz ailelerinden (o birine (o mensuptur. Iptida kızının tayyarecilik havesine şiddetle itiraz etmişken sonra kızının uçmağa başladığını görünce kendisine küçük ve fakat kuvvetli bir seyahat tayyaresi hediye etmiştir. Genç kız geçen hafta tayyare- sile Londradan hareket etmiş Avrupa ve Amerikayı katederek beş gün içinde cenubi Afrikada Kap'a vasıl olmuştur. Bu seyahat evvelce 6 gün 10 saatta yapılmış- tır. Mis Peggy beş gün (6 saatte ikmal ederek 24 saatten fazla bir farkla rekoru kırmıştır. 1497 sene- sinde meşhur seyyah Vasco de Gama bu mesafeyi bir senede katedebilmiştir. Ingiliz kızının seyahati küçük bir spor tayyaresile pek uzaklara kadar gitmek kabil olduğunu göstermesi itibarile bilhassa dik- kate şayandır. Mis Peggy eskidenberi spor meraklısıdır. Evelce İngiliz kadın Hokey takımında oynardı. 100 metro yüzme yarışında da birinci idi. Fakat şimdi tayyare ile seya- hatı ber spora tercih ettiğini söylemektedir. Amerikada tayyare postaları Amerikada tayyare postaları çok inkişaf etmiştir. Bugün muh- telif şehirler arasında işleyen 14 posta hattı vardır. Buradaki tay- yareler son sistemdir. Ve sürat- leri saatte 230 ile 300 kilo metre arasındadır. baklava değil... Eski pilâvlarla bugünkü pilâvlar arasında dağlar kadar fark var.. Sarıgı burma- larda eski tat kalmadı.. Hamur işleri lezetini kayıp etti.. Irmik helvası eski irmik helvası değil. Patlıcan dolması eski patlican dolması değil, imam bayıldı eski imam bayıldı değil... Hiç şüphe yok ki türk yemek- lerinde büyük bir tedenni var.. Işin sıhhi tarafı, yemeklerin ağırmı yoksa: hafif mi olduğu başka ba- his, Lâkin türk mutfağının gerile- diği muhakkak.. Bunun da sebebi vardır: Evvelâ yaşayış tarzlarımız çok değişmiştir. Eskiden mutfak me- raklıları, mide meraklıları bu işlerle çok meşgul olurlar. Çok uğraşırlardı.. Bilhassa kadınlar da mutfakla yakından alâkadardılar. Sonra hayat değişti. (Kadınlar iş hayatına atıldılar. Evler gün- düzleri - eskisine nazaran - ten- halaştı.. Ve mutfaklar ihmal edildi. Fakat yemeklerimizin tedenni etmesinin asıl sebebi bizde bir yemek (pişirme tekniği, yemek pişirmenin muayyen usulleri olma- masındadır. Bizim ahçılarımızın en mahirleri bile yemek pişirler- ken bir ölçü, bir mikyası nazarı itibare almazlar. Onlar için en mühim ölçü, yegâne mikyası şu- dur: El kararı ve göz tahmini... varmı göz tahmini, yok mu göz tahmini. İşte bizde ahçılığın bütün esrarı bu kelimenin içine sıkışmış kalmıştır. Pilâv pişirilir- ken göz tahmini, su kaynatılırken göz tahmini, hamur açılırken göz tahmini. Işte mutfaklarımızda yemek pişirilirken muayyen bir ölçü kul- lanmamamızın yüzünden yemek- Ahcılarımızın el kararı ve göz tahmini hakkında bir de hikâye vardır: Sultan Abdülaziz Parise gittiği zaman kendisine pek çok ziyafet- ! ler çekilmiş... Sultan Aziz: — Ben de şunlara bir türk yemeği yedireyim!. Demiş ve ahçısına bir çok yemekler yaptırtmış, Impera- toriçe Öjeniye bir ziyafet çekmiş... Imperatoriçe (o pilâiva bayılmış... O kadar bayılmışki Sultana rica etmiş: — Ahçı mı göndereyimde, Zatı şahanenizin ahçı başısı pilav pişirmeyi öğretsinler.. Demiş.. Abdülaziz de: Diye bu ricayı kabul etmiş. Ertesi günü imparatoriçe Öjeni nin ahçısı kalkmış, Abdülazizin akçısını ziyaret etmiş.. Mutfaga inmişler.. Sultanın ahçı başısı kollarını sıvamiş ve pilâv pişir- meği tarife başlamış.. Tabii arada bir de tercüman olduğu için fran- sız ahçısı pür dikkat, kulak kesil- miş.. Bizim ahçı anlatmış: | — Evvelâ suyu kaynatırsm, pirinci suyun içine atarsın... Bir müddet sonra pirincin soyunu süzersin.. Pirinci soğuk su ile yıkarsın.. Bu esnada da et suyunu hazırlarsın... Et suyu hazır olunca pirinci bunun içine atarsın.. Kay- lerimiz iyiden iyiye tedenni etmiştir. — Ferman buyurursınız efendim: Türk yemekleri ağır mıdır? Türk mutfağının tedenni etmesinin başlıca sebebi Bizde her yemek el kararı ve göz tahmini ile yapılır, Bugün -yediğimiz baklava eski ölcü yoktur nar,. Bundan sonra bir kaşık alırsın, suyunu çeken pirincin içine sokarsın.. Eğer kaşık dik duracak derecede pirinç kayna- mışsa pilâv solmuş demektir... Tencereyi ndir üzerine yağını haşlarsın.. Tencere kapağı kapalı olduğu halde bir müddet öyle durur, pirinç heleme döker.. Sonra tabağa boşaltıp sofraya çıkarırsın.. ; Ahçı başı bir taraftan tarif ederken bir taraftanda pilâvı pişirmiş. Ortaya koymuş.. Fransız ahçısı bütün bu tarifleri dinlemiş. Dinlemiş, dinlemiş.. Sonra da bir sürü süal sormuş: — Iyi., Pek iyi amma.. Evvelâ ne miktar su kaynatırsınız? Bunun içine ne kadar pirinç atarsınız?. Bu pirinci sıcak suda kaç dakika bırakırsınız. Sonra ne miktar suda yıkarsınız?. Bu yıka- ma ne kadar sürer.. Hazırladığı- nız et suyunun miktarı ne kadar- dır?. Et suyu ile pirinci kaç da- kika kaynatırsınız.. Kaynama olup bittikten sonra pirincin üstüne ne miktar yağ atar, kaç gram tuz koyarsınız?. Terciiman bu sualleri tercüme edince bizim ahçı başı büyük bir istihfaf ile gülümsemiş, ademi tenezzülle Fransız ahçısını tepeden tırnağa kadar şöyle bir süzmüş: — Bu mu sizin sarayın ahçı başısı!. demiş.. Ben onu ahçı başı değil, yanıma yamak mua- vini bile almam.. Baksana ki daha bir pilâva ne kadar su konula- cağını bilmiyor.. Hiç bunun gramla dakika ile, dirhemle ölçüsü olur mu? El yordamı ne güne duruyor. ahçının sanatı elinin yordamıdır.. Dirhemle koyduktan sonra herkes Ahçı olur, herkes yemek pişirir. O zaman ahçının zenaatı nerede kalır?.. Bizde yemek pişirme işte Abdülazizin ahçı başısının mantı- kına istinat eder. Mutfak iişleleri- mize hep el yordamı hâkimdir. Hiç bir yemeğin muayyen öl çüsü yoktur. Dikkat edin yemek kitaplarında bile bir mikdar soğan, miktarı kâfi rugan zeyit diye yazılıdır. Bu: miktar nedir?. Bir okka mıdır?. Bir grammıdır?. Bel- li değildir. Bunun için bakarsınız bir gün ahçı bir yoğurt tatlısı ya- par.. Tadı iyidir.. Ertesi hafta yine aynı ahçı aynı tatlıyı yapar, fakat tadı geçen seferki gibi değildir.. Çünki oşekeri el yordamı ile atmıştır. Işte bu el yordamı yemekleri- mizin tedennisinin yeğâne sebebi dir. Ölçülerin tesbit edilmemesi yüzünden tarifle hiç bir yemek anlaşılamayor. (o Yapılan tatlılar tatlıya benzemeyor, tuzlular tuz- luya benzemeyor.. Bir çok ye- meklerde gene aynı sebepden ortadan kayıp oluyor.. Eski ahçılar bu el yurdamile muvaffak olurlarmış.. Fakat onlar birer birer ölünce başlarının içine bir “sanat sırrı, olarak sakladık- ları bütün mutfak bilgileri de kendileri ile beraber toprağa gö- mülüyor, Türk ahçılığı yavaş yavaş ölen bir sanat haline giriyor.. Halbuki ortada yemeklerin mu- ayyen bir ölçüsü olsa, mesele kalmaz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: