26 Ocak 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10

26 Ocak 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 10 EDEBIYAT BAHİSLERİ Üç kitap Benerci -Ben ve ötesi- Sokakta | harp var! (Baş tarafı üçüncü sahifemizde) Kadım Yakaladı genç adamı elinden. Genç adam Yakaladı kadını belinden; Bir yumrukta kırdı camı. Oturdular pencerenin içine. Sarktı ayakları gecenin içine... Işıklı bir deniz dibi gibi Başlarında, sağda solda gece yanıyor Ayakları karanlık boşluklara sallanıyor. Sallanıyor ayakları Sallanıyor ayakları Dudakları ..... Sevmek mükemmel is delikanlım, Sev bakalım... Mademki kafanda ışıklı bir gece var; Benden izin sana, Seseeev Sevebildiğin kadar.. Amma diyecekler ve diyorlar, ki: “Bu ne biçim şiir? Naz:m mı nesir mi? Kafiyesi rerede... Nasıl takti edilir? Bu tekâmül değil, bu bu ibtilâl bu.. Tekâmül yavaş yavaş değişikliktir. Bu damdan düşer gibi.,, Şimdi de biz diyelim: Neden” Naima'nın, Kâtip Çelebi'nin ifa- desini örnek ittinaz edip, meselâ Falih'in nesrine böyle nesir mi olur ?.. Böyle tekâmül mü olur? Ihtilâl bul,, dediklerini artık işitmi- yoruz ? Çünkü bunu söyliyenler öldüler ve Falih'in nesri yaşıyor. Nâzım için ayni şeyi söyliyenler ölecekler, fakat Nâzım'ın nazmı yaşıyacaktır. ". İçli ve özlü şair Necip Fazıl'ın “Ben ve ötesi, isimli kitabına gelince. Şair 1922 den 1930 a ka- dar yazdığı şiirleri tarih sırasile tasnif ederek bu kitapta topla- mış. Bu şiirlerde, şairin tekâmülü çok bariz surette görülüyor. Meselâ 1932 de: Bir çukur solumda, bir' taş sağımda, Kabre girdiğim gün bu genç çağımda. Öyle bir yüksel ki, sen toprağımda Görenler ruhumu tütüyor sansın. Diyen şair 1930 da romantismi bir silkinişte atıyor.. Diyor ki: Bir baltada indirdim Ağacından dalını Bana zehir yedirdin. Elâleme balını, Istemem ne dil, ne mal, Bana ne verdinse al, Sazını kafana çal Ver bana kavalımı. Biraz “mistik,, olmakla beraber, bu mısralar realisttir. Esasen Necip'in ruhu mistiktir, fakat rezliteden ayrılmıyor. Necip Fazıla “Mistik - realist, demek doğru olur. “Saat,, isimli şiiri sekiz satır- lık bir şaheserdir: Çır... Çın... On iki hece, Çaldı bir eski saat, On ikide her gece Bana diyor ki saat: Dün, bugün, yarın, siz, biz, Bu yayın içindeyiz Onu yüz yıl sayın siz Ömür on iki saat, * i , Üçüncü kiktap: Sokakta harp var! Kemal Ahmedin eseri. Am- ma ne eser.. Tam yerli. Kemal Ahmet, mutavazı fırçasile, Istan- bul'un bütün renklerini, parlakla- rını, soluklarını, temiz ve kirlilerini bu kitabın sahifelerine aksettirmiş, Sokakta harp var, milli kütüpha- nemizin en canlı eserlerinden biridir. Sokakta harp varlı insan tekrar tekrar okuyor, kisım kısım Ee geçiriyor. Bu kitabın sahi- elerinde, şebrimizin istirapları, bütün dertleri mevcut. Bu esere bilâtereddüt “örf eseri,diyebiliriz. Biraz evel Kemal Ahmed'i res- sama benzettim, Hayır, Kemal Abmet daha ziyade bir sinema operatörü... Bütün Istanbula filme alınış; hem de iyi almuş. Resimler gölgesiz ve net, * .. Bu üç eseri okuduktan sonra kedikendime düşündüm: Âcaba gene edebiyat ölüyor diye hay- kıracak mıyız? Yeni nesil ue oku- yacak diye hayıflanacak mıyız? Selâmi İZZET Akşam Hindistanda nümayişler devam ediyor. Hindistanda karışıklık devam ediyor. Bir çok şehirlerde yeniden nümayişler yapılmıştır. Nümayişler bilhassa İngiltere eşyası alınmamasına dairdir. Bu husustaki boykot şiddetle devam ediyor. Yukarıdaki resimler buna ait bazı sahneleri gösteriyor. Sağdaki resim Karaçıda ecnebi elbise ve kumaşlarından yapılan bir mankeni yakılmağa götürürken gösteriyor. Ortada Hintli kadınların ecnebi kumaşlarına, Son gürültü esnasında yapılan barikatlar, aşağıda mümayişçi boykot edilmesi için elbise ve kumaş mağazaları önündeki faaliyeti görülüyor. yaralanan bir Hintli polis komiseri, ortada nümayişlere kafileleri görülmektedir. karşı Amerikadaki Missisippi nehiri dünyanın en uzun nehridir. Bu nehir Amerikanın birçok yerlerini sular. Nehirin iki tarafında çok mün- bit erazi vardır. Bir kaç hafta evvel nehir taşa- rak bir kısım arazi su altında kalmışsada feye- zan büyük zarar vermemiştir. Missisippi nebrinin başlıca hususiyeti üzerinde hâlâ yarım asır evvelki tarzda, fabrika bacalarını andıran ince uzun bacalı vapurlar işlemesidir. Bir kaç sene evvel şerimizde gösterilen kamçılı medeniyet filiminde bu vapurları yakından görmüştük. Yarım asır geçmiş olmasına rağmen bu vapur- ların elân işlemesi halkın bunlara çok alışmasından ve yeni tarzda vapurlara binmemesinden ileri geliyor. Bizim araba vapurlarını andıran bu vapurların yalnız sürati artırılmıştır. Vapurlar tamam elli sene evvelki gibidir. Resmimizde nehirden iki manzara ve bu garip vapurlar görülüyor. 26 Kânunusani 132 ERKEK KADIN MESELESİ “Kadınları ıslah kadın birliğinin vazifesidir ,, — Efendim işte memleketten geldik.. Iş bulacağız diye sözüm ona.. OBulamadık.. Burada beş İ parasız kaldık.. Sen iyi bir adama beziyorsun beni memlekete ileti- ver. — Ya sen oğlum?. — Ben mi efendim? Ben de işte öyle.. Geldik, Iş bulamadık. Memlekete gitmek isteyorum.. Vali muavini fazlı beyin odası müte- madiyen buşanup doluyor.. Boşa- nup doluyor.. Müracaatcilar baş kaldırdıkça Fazlı beyi suallerimle ben kan ter içinde boğuyorum.. — Beyefendi “Erkek birliği, teşekkül (o ediyormuş.. Birliğin teşekkülüne kanunen bir mani varmıdır?.. — Nizamnamesi mevcut kanun- lara muğayir olmadıkça hiç bir mani yoktur. Bittabi böyle bir teşekkülde nizamnamesinde “ biz kanunlara muğayır hareket ede- ceğiz,, diyemez. Bunun için birlik teşekkül edebilir. — Siz bu cemiyet hakkında ne düşünüyorsunuz? — Bu cemiyetin gayeleri eğer yazıldığı gibi kadını israftan men ve ailede erkek hakimiyetini temin ve ailede kadının çalışma- sını temin ise... Bu erkekler bir- liğinden ziyade kadınlar birliğinin yapacağı bir iştir.. Eger kadın müsrif ise onu ıslah etmek lâzımsa bu kadınlar birliğinin yapacağı bir iştir... Fakat bu benim hususi kanaatim.. Eger vilâyete böyle bir beyanname gelirse ben memur olmam dolayısile bu beyannameyi kabul etmek mecburiyetindeyim... Karilerimiz ne diyorlar Karilerimizden bu mevzu etra- fında aldığımız mektupları sırasile neşrediyoruz. Bu mektuplardan biri de şudur: Izzet Melih beyefendinin “Hakiki şık kadın balo için elbise yaptırmaz, mevsim için elbise yapar,, ifadesi hanımefendilerin oldukça ( tenkitlerine (© uğramış bulunuyor. Halbuki ben, İzzet Melih beyefendinin şıklığa tam manasile kabul edecek bir görüş- leri olduğu kanaatındayım. Çünki şık bir kadın, ihtiyaçlarını âni bir surette değil evelce düşünülmüş ve ihzar edilmiş bir plân dahilinde ikmal eder. İşte balo elbisesinin unutulmuş (Oolduğunu o söyliyen hanımefendiler bu noktaya dikkat etmemiş olsalar gerek. Bazı hanımefendiler giyim liste- sindeki çok noksanlara rağmen “260 - 320 lira ile pekâlâ şık giyinilebilir,, diyorlar. Şıklığın zaruretleri karşısında üç dört yüz lira ile şık olunabilir denildiği zaman şık kelimesine celbeden nokta listelerde lavan- tanın ihmal edilmemiş olmasıdır. Bir kere makul bir giyim ihti- yacı için bütçeye 260 lira kona- cak olursa o para dahilinde koku zarafet olamaz. Bir kadında la- vanta en son düşünülecek şey- lerdendir. Daha evvel kolonya gelir; kolonyada sabun kadar mübrem bir ihtiyaçtır. Bence tasarrufa riayet şartile bir zarif giyim için 1500 lira kâfidir. 6 Küçük elbise 155 2 Ziyaret elbisesi 150 4 Şapka 50 2 Manto 400 6 Kundura 90 24 Çorap 48 2 Gece tuvaleti 200 1 Gece mantosu 80 Kolonya, eldiven, çanta, çamaşır vesaire 500 1468 Bu para ile bir kadın muaşerete muvafık bir tarzda giyinmiş olur ki; eğer itidadı da varsa, ve bizim gözlüğümüzle şıklığı görecek olur- sak şık diyebiliriz. Caddebostanı: Şefkat

Bu sayıdan diğer sayfalar: