26 Ocak 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

26 Ocak 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Deniz ticareti Vapurcular şirket yapamıyorlar “ Bizim kendi derdimiz kendimize yeter,, diyorlar Bir refikimiz vapurcuların bir anonim şirket teşkil edeceklerini yazmıştı. Bu hususta alâkadar mahafilde tahkikat yaptık. Neti- cede hiç bir vapurcunun böyle bir niyeti olmadığını öğren dik. Bu münasebetle bir vapurcu bir muharririmize şu sözleri söyle- miştir: — Vapurculukta buhran var- dır, nakliye işleri azalmıştır. Biz bu arada masraflarımızı kısmak suretile başımızın çaresine bakıyoruz. Bu sıkıntı yetişmiyormuş gibi iki de bir ticaret odasının “ şirket yapın,, tekliflerine cevap vermekle beyhude vakıt geçiriyoruz. Ticaret odası bize akıl öğrete- ceğine başka işlerle uğraşsın.,, Ticaret odası deniz ticareti raportörü Ali Riza bey de bir muharririmize şu izahatı vermiştir: — Vapurculuğun inkişafı için vapurcular arasında bir kartel yapmak lâzımdır. Fakat bu fikri vapurculara kabul ettirmek pek güçtür. Fabrikatörler Ankaraya heyet gönderdiler Vejetalin fabrikatörleri Hindis- tan cevizinin ithalini temin için Ankaraya bir heyet göndermiş- lerdir. Fabrikatörlerden biri bir mu- harririmize şu izahatı vermiştir: — Hindistan cevizi için harice Vejetalin | (GÜNÜN HABERLERİ) ÜNÜN HABERLER Halk evleri Bursada teşkilât yapıl- masına başlandı Bursa 24 ( Hususi ) Halk evleri teşkilâtını yap- mak üzere Antalya mebu- su Dr. Nazifi Şerif bey şeh- rimize geldi. Nazifi Şerif bey, Halk fır- kası reisi ile birlikte çalış- mağa başladı. Teşkilât yapan Antalya mebusu Dr. Nazifi Şerif Ihzari bir he- bey yet geceleri toplanıp saatlerce meşgul oluyor. Bursa Halk evi, Setbaşındaki eski Türkocağı binasında tesis olunacaktır. Bu bina bahçesi, salonrı itibarile böyle teşkilât için en müsait bir şekildedir. Yeni bazı kısımlar da inşası düşünüli- yor. Bu işle uğraşmak üzere maarif müdürü Celâl Mahir beyin riyaseti altında bir heyet teşkil edildi. Teşkilât büyük bir dikkat ve alâka uyandırdı. Kırda mangal 554 bin lira veriyoruz cevizin yüzde| © altmışından pay yapılır. Geri kalan küsbe hariç memleketlere ihraç edilir. Bu yüzden memlekete 150 bin lira girer. Eğer Hindistan cevizi girmiye- cek olursa sekiz vejetalin fabrikası kapanacaktır. Bu fabrikaların ay çiçeği, susam işlemesi ileri sürü- lüyor. Ay çiçeği pek az yetişir. Su- sam pahalıdır. Sahildeki iptidai maddeler fabrikaların işine gel mez Süngercilik imroz süngercileri mahreç arıyorlar imroz liman dairesi Imrozda bol sünger bulunduğuna dair Ticaret odasına bir mektup gön- dermiştir. Bu mektupta İmroz süngerlerine mahreç bulunması İsteniyor. Ticaret odası Hamburg ticaret odasından sünğer alıcılarının lis- tesini istemiştir. Diğer taraftan oda Imroz sün- gercileri arasında bir kooperatif teşkiline çalışacaktır. Yeni Ingiliz gümrük tarifesi Londra 25 (A.A) — People ga- zetesi, Çelik, Pamuk yün, meli neler, kimyevi mahsulât ve kun- duraların 15 güne kadar parlâ- mentoya tevdi edilecek olan yeni gümrük tarifesi ahkâmına tabi olacağını istihbaratına atfen yaz- maktadır. Tunusta 8 Italyan tevkif edildi Tunus, 25 (A. A.) — Italyadan gelen bir gemiden gizlice karaya çıkmak istiyen 8 Italyan, Tunusta 15 kilometre mesafede tevkif edilmiştir. İngilterede bu aylarda ava fazla rağbet vardır. Avlara kadınlarda iştirak ediyor. Fakat hava soğuk olduğu için durak yerlerinde birer mangal kurulmakta ve resmimizde olduğu gibi avcılar bu mangalın im toplanıp ısınmaktadır- ar. Pariste mülâkatlar M. Venizelos bir istikraz akdine çalışıyor Paris 25(A.A.)— Paris, bu dakikada ecnebi devlet adamla- rının mevidi telâkisi olmuştur. Iki başvekil yani M. Venizelos ile M. Mouchanoff, 4 hariciye na- zırı yani M. Zaleski, M. Zaluta, M. Branco ve prens Ghika hali hazırda bulunmaktadırlar. Paris, yalnız beynelmilel büyük yolların mültekası değildir, ayni zamanda hali hazırda dünya iş- lerinin malı merkezidir. Bu misafirlerden çoğu Parise uğramış bulunuyorlar ve Cenev- reye gitmege hazırlanıyorlar. Di- ğer bazılarına bilhassa şarklılara gelince bunların Fransaya bir is- tikraz aktedilmek için gelmiş ol- dukları şüphesizdir. Işte bu sebebe binaen M. Venizelos, ilk olarak maliye nazırı M. Flandini ziyaret etmiştir. İdarei maslahat! Cemiyeti Akvam toplanıyor Çin - japon ihtilâfı gene halledilemiyecek Pris, 25 — Cemiyeti Akvam meclisinin 66 ncı içtima devresi yakında toplanıyor. Bu münase- betle gazeteler uzun makaleler neşrediyorlar. Bu defaki içtimada görüşülecek başlıca mesele Çin - Japon ibtilâfıdır. Bu mesele git- tikçe pürüzlü bir şekil Almakta- dır. Meclis geçen defa ipi kopar- mıyarak işi idare edebilmişti. Bu defa buna muvaffak olabilecek midir? Gazetelerin hepisi bunu tetkik ediyorlar. Bazı gazeteler tahkik komisyo- nu henüz işe başlamadığı için tehlikeli (o münakaşaların önüne geçilmesi kabil olduğunu söyliyor- lar. Anlaşıldığına göre, Çinin protestolarına rağmen meclis bu yolu tutacak, Japonyayi büsbütün kızdırmamağa çalışacaktır . Zürihte komünistlerin nümayişleri Berne, 25 (A.A.) — Komünist- ler, dün Zürihte bir nümayiş yapmışlardır. Bir takım hadiseler zuhur etmiştir. 4 yaralı vardır. Hindistanda Müslümanlar da ingiliz heyetine boykot yapacak LuckNow, (A.A.) — Müslüman liderleri (o konferansı, (o Yuvarlak masa konferasının maksada vasıl olmadığını ve bükümetin müslü- manların arzularını temin ettiğini bildiren bir beyanname neşretme- dikçe, müslümanları Yuvarlak masanın Hindistana memur ettiği komisyona boykot etmeleri lâzım geldiğini mübeyyin bir kararı kabul etmiştir. Bu kararın kabulünden sonra, murahhaslardan ikisi (protesto alâmeti olarak içtima salonunu terketmişlerdir. Londra 25— Hint teşrii meclisi açılmıştır. Vali bir nutuk irat © ederek Hindisatanın mali vaziye- tinin çok iyi olduğunu söylemiş, bunun hilâfındaki şayiaları tekzip etmiştir. Vasati Amerikada San Salvadorda komünist isyanı çıktı Hew - York, 25 (A.A.) —San Salvadordan bildirildiğine göre, bir çok şehirleri ele geçirmiş olan komünistler ağır zayiata uğramış- lar ve işgal etmiş oldukları şehir- leri terkeylemek mecburiyetinde kalmışlardır. Esirler meyanında isyan reiside bulunmaktadır. Bir tebliğ, fede- ral kuvvetlerin bu mıntakayı ta- mamile kontrölleri altında bulun- durmakta ve memlekette sükün sürmekte olduğunu bildirmektedir. | San Salvador vasati Amerika da küçük bir cumhuriyettir.| Halk şarkılar Nev Yorka gönderildi Nevyork radyolarından biri ma- arif vekâletinden Türk şarkılarını istemiştir. Vekâlet konservatuvara yazdığı bir mektupta Nev York radyosuna Türk eserlerinin gön- derilmesi bildirilmektedir. Kon- servatuvar Anadolu'da toplanan halk şarkılarını Nev Yorka gönde- recektir. AKŞAM'ın tefrikası; No: 6 26 Kânunusani 1932 ZINDAN HATIRALARI Abdülhamit devrine ait hakiki maceralar Muharriri : Tefrikamıza ait vesikalardan — Efendi kardeş, vaz geç inattan, bak daha çok gençsin, nasılsa bir hata işlemişsin, fakat velinimetimiz efendimizin merha- met ve atıfetinie hat ve hudut yoktur. Emin olki seni affeder- ler, yalnız nadim olduğunu söyle- melisin. Bunun için de seni teş- vik edenleri bildirmelisin, o vakit Hasan paşa hazretleri de hakkında hüsnü şahadet ederler, ben de arkadaşlarla gider, paşa hazret- lerinin elini eteğini öper, hakkında hüsnü şahadette blunuruz. “Nadim olmuş, gençtir, sevap işleyin, deriz ve iş olur biter. Haydi gel etme, gençliğine, ailene açı.. Haydı evlâdım, sözümü dinle, şimdi seni paşaya çıkarayım, af dile, o habislerin isimlerini söyle, padişahımızın merhametine sığın... Haydi oğlum... Bu hayrıhah sesin, bu mahzun görünen çebreyi örten maskenin altındaki manayı, istibdadın kara ve zalim sesi ve çehresini derhal farkettim. Bir taşla iki kuş vurmak isti- yorlardı. Ellerine geçirdikleri bir şikârla kanaat getirmiyorlar, dört başı mamur bir iş görmek için arkadaşları da öğrenmek, onlarıda yakalamak ve böylece akıllarınca Istanbulu O ( fesatçılardan tathir etmek ) isteyorlardı. O vakit nişan, servet, mesnet, rütbe, ihsan, atiye... Artık hatsiz, hesapsızdı. Içimde müthiş bir mücadele vardı. Derhal bütün tereddütleri yenerek bağırdım: — Kimseyi tanımıyorum. O, gene yavaş sesle ve daha mülâyim devam etti; — Gençsin, çocuksun, inadın sana zararı olur, faidesi hiç olmaz. Sözümü dinle bak bir tarafın cenneti muallâ, öte yanın cehen- nem... Bırak inadı, son pişmanlık ileride faide vermez. Önüne çıkan fırsattan istifade et, gençliğine acı.. Padişah.. Koca sakallı kanun zabinin sözlerinden artık tiksiniyordum, ters cevap verdim: — mat etmiyorum, kimseyi tanımadığım halde size yalan yanlış isimler verip yuva mı yıkayım? İşte elinizdeyim ne ya- pacaksanız bana yapınız.. Bir zavallı ile doymıyor musunuz?... Kızdı, çok kızdı... Fakat belli etmek istemedi, bir yandan da ısrarın faide vermiyeceğini anlıya- rak, kim bilir belki bir az sonra bir daha gelmek üzere: — Allah muinin olsun öyle ise... Ne yapayım, ben sana babaca bir iyilik etmek istedim, anlama- dın, düşün... Nadim olursan, sen kazanırsın' illâ ne halin varsa gör. Dedi, ayrıldı. * Beş dakika gecmemişti ki, kapı tekrar açıldı ve yeni bir emir gürledi: — Çık dışarıl... Gaz tenekesinin üstünden güç halle doğruldum, dışarı çıkar çık- maz beni orada bekliyen polis, zaptiye, ve bir komiserden mü- rekkep bir kafile ile karşılaştım. sokak kapısına doğru yürüdük ve orada kapının önünde bekliyen kapalı bir arabaya girdik. Araba Süratle ilerlemeğe başladı. yanıma komiser, karşıma ikı polis oturmuştu, arabacının yanında da bir zaptiye kurulmuştu. Bozuk kaldırımları zıplaya zıp- laya aşan araba bizi nereye götü- riyordu. Yanımdakilere bunu sormağa cesaret edemedim. Çünki artık onların nazarında ben (insan) değildim (bir Padişah düşmanı insan olamazdı!) Boş kafalar başka türlü düşünemezlerdi. Bunun için ya cevap vermiyecekler, yahut sert, aksi bir yalan söyleyecekler. Sokaklarda her şeyden bihaber, zavallı İstanbullular, her günkü işleri (o güçlerile (omeşgul gidip geliyorlardı. | Dalgın, yorgun gözlerle (o çebreleri iyice (fark edemiyor, sokakları sanki tanıma- yordum. Birden araba durdu. Açı- lan gözlerle oevimin kapısını tanıdı. Arabadan indik, kapımızın önünde bir polis bekliyordu. İçeri girdik evimiz çoktan bu zalimlerin istilâsına uğramış... Evdekiler ağabeyim, ablam, yengem, çocukları... Hattâ kedimiz bile meydanda yok. Ne ses, neseda... Sonradan öğrendim ki onları, beni tuttuktan sonra adresimi ğrendikları vakit hi birlikte vi zölaınle gali ala- koymuşlar ve hakaretle istintak etmişler... Zavallılar, onların ne suçu varl. Evvelâ benim çalışma odama girdik. Burasının aranmış, taran- mış, karıştırılmış olduğunu ilk nazarda farkettim, Yanımdaki komiser: — Efendi, dedi, bizi yorma, kendin de boşuna yorulma, ne varse hepsini kendi elinle mey- dana çıkar... — Hepsini dediğini nedir, odamda ne varsa işte elhamdulik lâh meydana dökmüşsünüz. Benim muavenetime ihtiyaç kalmamış... Komiser ters ters yüzüme bâk- tu. Ve bu sefer (efendi)liği unu- tarak, aksi: — Uzun etme herif, bu odada, diğer odalarda bahçede, bu evin ber neresinde gizli neyin varsa çıkar meydana.. Yoksa.. — Gizli hiç bir şeyim yok, zaten ne aradığınızı anlamıyorum. Bunu söyleyin ki varsa, var diye- yim... Fakat onlar bir türlü o (gizli) şeylerin aynını söylemiyorlardı. Iirafımdan ümidi kesince ken- dileri işe başladılar. Yazıhanenin zaten kim bilir nekadar evvel karma karışık edilmiş gözlerini tekrar ortaya döktüler. İçindeki- leri karıştırmağa başladılar. Bir taraftan da kütüphanenin rafları, kitaplar ( karıştırılmağa başlandı. Kitapları birer birer ellerine alıyorlar, evvelâ ismini okuyorlar, türkçe değilse bir tarafa ayırıyorlar, (sabifelerinin aralarını Ogözden (geçiriyorlar, türkçe kitaplardan bilhassa sahi- felerin kenarlarına not edilmişleri, ehemmiyetle ayrı bir yere koyu- yorlar. (Arkası var) m Vee ey om ER DEE

Bu sayıdan diğer sayfalar: