9 Mart 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

9 Mart 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife $ Tasarruf “ Bursanın yeni sene sniinünneniziüzn öl etimesinine ye AAA bütçesi Bu seneki bütçe geçen senenin yarısı kadardır Bursa, 8 ( Hususi ) — Umumi vilâyet meclisi bu seneki içtimala- rını bitirdi. Vilâyetin 932 bütçesi 963/196 lira olarak, yani geçen- senekinin nısfına yakın bir halde tesbit ve kabul olundu. Meclisin bu seneki kararları en ziyade tasarruf esasından ilham aldığı için birçok dairelerin hesapları kısılmıştır. Muallimler en çok mağdur olanlar arasındadır. Bilhassa mek- tep baş muallimlerinin onar liradan ibaret olan makam maaşları kal- dırılmış, mesken bedeli kabul edilmemiş ve dört senede bir yapılan terfiler yapılmamıştır. Baş muallimler bu karardan çok müteessir olmuşlardır. Yakında toplanacak olan maarif meclisinde bu mesele konuşulacak ve tahmin olunduğuna göre mu- allimler bu haksızlıktan dolayı vekâlete müracacat edceklerdir. Meclisi umumi âzaları iki yüz ellişer lira tutan hakkı huzurlarını almışlardır. o Muallimlere şubat maaşı henüz verilmemiştir. Hayvan hastalığı Hayraboluda 15 kara sığır birdenbire öldü Hayrabolu 7 (Hususi) — kaza- mız bir çiftci memleketidir, bil hassa çok miktarda hayvan yetiş- tirir. Fakat buna rağmen hayvan hastalıklarıyla alâkadar olacak baytar yoktur. Son günler zarfm- da keresteci Ali efendinin 15 kara sığırı mahiyeti anlaşılamı- yan bir hastalıktan öldü. Keyfiyet telgrafla vilayet (o mergezi olan Tekirdağına ( bildirilmiş, (fakat aradan iki gün geçtiği halde baytar gönderildiğine dair bir haber alınamamıştır. Bu yüzden diğer hayvanlar da tehlikededir. Bu hususta mercii aidinin nazarı dikkatini celbederiz. Bir an evel baytar gönderilip hastalık tetkik edilmeli ve diğer hayvanların hayatı kurtarılmalıdır. arkadaşını öldürdü Bursa, 7 (Hususi) — Şehre dört saat mesafede Kayapa köyünde çok kanlı bir cinayet olmuştur. Halil ile Alinin arasında ka- çakçılığı ihbar meselesinden ileri geldiği söylenen bir münaferet varmış. Akşam üstü kahvede otururlarken bu mesele patlak veriyor. İki tarafta küfretmeğe başlıyor. Derken, karşısındakinin silâha davranmak ister gibi hare- ket ettiğini gören Ali hemen parabellüm tabancasını çıkarıp ateş ediyor. Halil ismindeki delikanlı; göğ- süne üç, karama da bir kurşun isabet ettiği için orada ölüyor. lik defa küfreden de ağır yarala: nıyor, Bu delikanlı şimdi hastahanede- dir, hayatından pek az ümit var. Bundan başka daha iki kişide hafif yaralıdır. Cinayeti mustan- tıkla adliye tabibi, müddei umumi muavini Ferit bey mahallinde tet- kik etmişlerdir. Katil Ali tevkif edildi. Bu köy delikanlıları ara- sında şekavet ve cinayete karşı çok fena bir meyil vardır. Kayapa, ötedenberi böyle kabadayılıklara Sik sık sahne olan bir köyümüzdür. İşsizlik Merkezi Avrupa Amerikada Ford fabrikaları) Tuna federasyonu önünde müsademe Detroit, 8 (A.A.) — Ford oto- mobil imalâthanesine amele kayd- edildiği sırada fabrika bürolarına hücum etmek isteyen 3000 işsizle polis arsında vukubulan arbede neticesinde 3 kişinin öldüğü ve 50 kişinin de yaralanmış olduğu söyleniyor. Detroit, 8 (A.A) — Dün Ford müesseseleri civarında vuku bulan kargaşalıklar neticesinde 4 kişinin öldüğü ve 50 kişinin yaralanmış oldukları şimdi haber alınmıştır. ingiliz işsizlerinin miktarı Londra 8 (A.A. ) — Geçen Şubat tarihinde Ingiliz işzizlerinin adedi 25 kânunusanidekinden 27,238 noksanile 2,701,173 kişiye baliğ olmakta bulunuyordu. Bu miktar, geçen senenin aynı ayları zarfındaki yekündan 80,515 kişi fazladır. Bahri inşaat Terki teslihat derken İngiltere yeni gemiler yapıyor Londra 8 (A.A.) — Deyli Tel- graf, dün avam kamarasında bahriye birinci lordu tarafından söylenilen sözleri, (| İngilterenin bahri satvetini mühim surette tahdit etmekte olan siyasete artık devam edilmiyeceği mana- sına almaktadır. Bundan sonra bahri inşaat programları daha şayanı memnu- niyet bir mahiyet iktisap edecek- tir, Bu gazete diyor ki: Filbakika, bu işte geç kalınmıştır, fakat artık ( filomuza ait omasaliyeti deruhte etmekte kusur etmiyce- ceğiz. İngiliz maliyesi Ziltın mikyasınin refi daha 9 ay temdit edildi Londra 7 (A.A.) — 1931 sene- sinde alınan bazı mali tedbirlerin meriyet mevkiinde (bırakılması hakkındaki kanun lâyihası Avam kamarasında ilk kıraatinde kabul edilmiştir. Bu lâyihada altın mik- yası hakkındaki kanunun tadiline dair projenin ağlebi ihtimale göre dokuz ay temdidi hususunun der- piş edildiği haber alınmıştır. Mezkür projenin meriyet müd- detinin altı ay olduğu hatırlar- dadır. Gene bu kanun lâyihası kam- biyo hakkında bazı emirnameler neşri için Maliye nazırına salâhiyet vermektedir. Ingiliz bahriye bütçesi Londra 7 (A. A.) — Bahriye nazırı M. Eyres Monsell, bahriye nezareti bütçesini Avam kamara- sına tevdi ettiği ve bahriye teş- kilâtında yapılan bazı değişiklikler ve ıslahat hakkında izahat verdiği sırada ecnebi omemleketlerdeki uzak üssü babriler mevcudunda hiçbir tenzilât yapılmasına imkân olmadığını söylemiştir. Nazır beyanatına devamla de- miştir ki: “Akdeniz filosundan bir zırhlı, bir tayyare gemisi ve bir filotilla alınacak ve bunlarla Atlas Okya- nosundaki filo takviye edilecektir. Inşaat programı ile eski gemi- lerin tebdili hakkındaki projenin tatbikine devam edilmesi lâzım gelmektedir. ve İtalya Italyanlar bu teşebbüse yardım edecekler Roma 8 (A.A.) — Havas ajansı bildiriyor: Italya hükümeti, Fran- sanın Tuna projesi için gönder- diği muhtaraya cevap vermiştir. Italya cevabında bu husustaki Fransız noktai nazarına temamen iştirak ettiğini beyan eylemek- tedir. Cevap, Italyayı Tuna memleket- lerine bağlıyan iktisadi rabıtaları hatırlattıktan osonra, Avusturya ve Maçaristanın müstakar ve de- vamlı bir ticaret muvazenesi elde etmesinin en birinci ibtiyaç oldu- ğunu dermeyan etmekte Italyanın bu teşebbüse yardım edeceğini ilâve eylemektedir. Berlinde yerleşmiş olan ecnebiler Berlin, 6 (A. A.) — Berlin'de daimi surette yerleşmiş olan ec- nebilerin (miktarı 128,598 dir. Payıtahtta miktarları en fazla olan ecnebiler Lehlilerdir ki adetleri 29,314 tür. Onlardan sonra Avus- turyalılarla Fransızlar gelmekte- dir. Uzak şark ahalisinden 402 Çinli ile 500 Japonyalı vardır. Sandıktaki paralar M. Hoover bunların piyasaya çıkarılmasını istiyor Vaşington, 7 (A A.) — M. Hoover, radyo vasıtasile neşrolu- nan bir nutkunda altın paraya sahip olan kimseleri, bu parala- rını tedavül mevkiine çıkarmağa davet etmiştir. Bunların miktarı 1 milyar dolar tahmin olunmak- tadır. Müşarünileyh, para sahiplerinin bu suretle memleketin mali istik- rarna olan itimatlarını göstere- ceklerini beyan etmektedir. Yeni bir Fransız âyanı Chaumont, 7 (A.A.) — Radikal sosyalistlerden M. Ulmo ahiren vefat etmiş olan cumhuriyetper- verler birliği âzasındandan M. Humbolttünn yerine yukrı Marene âyanlığına intihap edilniştir. Taviz esası Fransa devletlerle müzakereye girişti Paris 7 (A.A.) — Fransa hü- kümeti, bir takım taviz ofisleri ihdas etmek suretile fransız ihra- catı tacirlerinin matlubatının tah- silini işkâl eden şeyleri halletmek maksadile muhtelif memleketlerle müzakerata girişmiştir. 23 şubat tarihinde resmi gazete ile neşredilen ve 29 şubatta tat- bik mevkiine konulan bir karar- name, Paris ticaret odası nez- dinde Fransa ile Estonya arasın- daki ticari mübadeleleri tanzime memur bir daire ihdas etmektedir. Macaristan ile de buna mamasil bir sistem ihdesına müteallik bir mukavelename imza edilmek üzeredir. Bu mukavelename, hali hazır- daki muamelelerin halline ve tedahülde kalmış olanların da tedrici surette tasfiye edilmelerine müteallikt#r. Mukavelename, bu ayın 12 sinde meriyet mevkiine girecektir. Diğer alâkadar devletlere ge- lince (o müzakerelere (o mümkün olduğu kadar faaliyetle ve pek yakın bir zamanda bir neticeye isal Oedilmek azmile devam olunmaktadır. li | AKŞAM'ın tefrikası: No: 47 9 Mart 1932 ZINDAN HATIRALARI Abdülhamit devrine ait hakiki maceralar Muharriri : seniyyei hazreti padişahı müteallik ve şerefsüdur buyurulduğu ve mer- kumların mahallerine ( gidinceye kadar muhafazalarına gayet dik- kat ve itina olunup, içlerinden biri firar edecek olursa mesu- liyeti pek ağır o olacağından bunların yanına memur edile- cek opolis ve jandarmalara tenbihatı (oşedide icrası (oOve mahallerine (o badelvusul zabıtai mahalliyenin nezareti mütemadiyesi tahtında bulundurulup firar ede- memeleri ve firar ettikleri halde en küçüğünden en büyük memura kadar vazifedarlarınca mesuliyet mukarrer iduğinin tebliği dahi muktezayı emrü fermanı hüma- yunu hazreti hilâfetpenahiden bu- lunduğu 21 teşrinisani o 1312 tarihli tezkeri samiyei sadaretpe- nahide tebiğ ve izbar olunmuş ve bunlar bugün Trabulusgarbe gitmek üzere hareket edecek olan idarei mahsusa vapuruna irkâp edilmiş olduğundan muva- salatlarında haklarında ber men- tuku emrüferman cenabı cihan- bani muamele ifası tavsiye olunur olbapta... Dahiliye nazırı Memduh Şeyh Naili efendi hakkındaki tabriratta ise şu cümle ilâve edilmişti. («... Fizana doğru içeri taraf- larında ikame olunmak üzere ailesile Oberaber (omahfuzen... ) Peki, ailesinden ne istiyorlardı, kadın ve çoluk çocuğunun suçu, günahı ne olabilirdi. Koca istibdat çok şaşırttı. O kadar şaşırttı ki (kundaktaki çocuklardan korkuyordu. Şeyh Naili efendiyi (Selânik) vapurunda, meşrutiyetin ilânından sonra İstanbula gelirken görmeli ediniz. Recep Paşa meşrutiyetin ilk harbiye nazırı olmuştu. Telgrafla Istanbula çağrılınca “derhal hare- ket etmişti. Vapurda baştan başa Trabulustaki menfilerden hemen hazırlanmış bir kısım ile aileleri vardı. Şeyh Naili efendi de bu meyan- da idi. Ve o, bütün bu kafilenin Recep paşadan sonra gelen tabii reisi idi. Senelerle çekilmiş ıztırap ve acıları bir anda unutmuş, bir anda otuz yaş gençleşmiş gibi idi. İstikbale ait ne tatlı hayalleri, ne büyük emelleri vardı. - Hür- riyet, ah hürriyet... Derken yeni- den can bulmuş gibi serapa neşe ve ümit kesiliyordu. Fakat ne o, ne Racep paşa bu tatlı, hoş günlerin ömürlerinin son günleri olduğunu bilmiyorlar- dı, ne onlar. ne biz... Istanbula geldikten pek az sonra evvelâ Recep paşa ve bir kaç ay sonra şeyh Naili efendi bütün genç Türklerin göz yaşları arasında (ebedi (o medfenlerine çekildiler. .. Trablusugarp adetâ bir menfi şehri olmuştu. Menfiler uzun bir zaman buralarda kalacaklarına kanaat getirerek yerleşmişlerdi, yerleşiyorlardı. Hemen hep Istanbuldan, yahut Anadoludan analarını, babalarını, akraba ve taullükatlarını getirti- yorlardı. Evlâdinin hasretine dayanamı- * yarak İstanbulda işini güçünü terkeden, odükkânmı, senelerce uğraşıp kurduğu tezgâhı bırakan ve hicret eder gibi, Istanbulu unutarak Trablusa gelen babalar, aileler vardı. Böylece Trablusta menfi ma- halleleri kurulmuştu. (Mezran) ve (Rikardo) caddeleri Trabulusun bu en belli başlı iki büyük caddesinde sağda solda da büyük evlerde menfiler oturuyor- lardı. Biraz yukarıda bahsettiğimiz kütüphaneden sonra menfiler bir de güzel mektep açtılar : (Mektebi irfan) o zaman “İstanbul'da bile eşi olmıyan hakikaten “bir irfan yuvası idi. Hocalar hep menfilerdendi. Her çareye baş vurularak mektebe en iyilerinden tedris âlât ve edevatı tedarik edilmişti. Hattâ o devirde belki hiç bir mektebimizde olmı- yan birşey, mektebin sineması bile vardı. Bir örnek zarif ve temiz elbise: lerile bu çocuklar istibdadın kör gözlerine sokulmak istenen bir nümune gibiydi. Hele hocalar, bu hususta fazla söze hacet var mı? Herbiri zulk mün, kahrin, mutlakıyetin bin eza ve cefasını görmüş, içi hürriyet ateşile yanan bu hocaların önün- deki talebe... Dediğim gibi fazla söze hacet yok, kolayca tasavvur edebilirsiniz. Yalnız şuracıkta kaydedeyim ki bu mektepte elifbeyi Cevat bey (Muhit meçmuası sahibi, dil en- cümeni âzasından Ahmet Cevat bey) okuturdu ve bu mektep Trab- lusugarpta menfilerin dimdik du- ran bir âbidesi idi. * 4 Yalnız menfilerin vaziyeti, bütün birleşişe rağmen kat'i bir şekil alamamıştı. Hâlâ başka taraflara nakledilenler, kaçanlar vardı. Bir kısmı da Trabulusgarp vilâyetinin Bingazi, Humus, Derne gibi kasa- balarına gitmişlerdi. £ Oralarda memuren çalışıyorlardı. Menfiler bir koloni teşkil et- mişlerdi. İçlerinde her sanattan her meslekten insan vardı. Meselâ dektorları, doktor Reşit ve Süleyman Emin beylerdi. (Doktor Reşit bey, Diyarıbekir valisi idi, takip edilirken intihar etmişti. Süleyman Emin bey, şimdi paşa ve şurayı devlet âza- sındandır. ) Tacirleri vardı, kimi sabun imalâthanesi açmış, kimi marangozluk yapar, kimi ders verirdi, zabitleri, kaptanları da vardı, eczacı, mühendisleri de vardı. Elhasıl her şey vardı. Ve böylece yavaş yavaş para sıkıntısı da ortadan kalkıyordu. Ve ta 10 temmuz 1324e, hür- riyetin ilân edildiği güne kadar Tarabulus Omenfilerle, noksunını telâfi etmiş, tekemmül etmiş, şehir ve kıta olarak, samimi, sıcak bir hayat yaşadı. * > Tarabulustan Ciddeye sürülmüş olanlar vardı. Fakat orada, ora- nın cehennemi andıran ıklimine dayanamıyarak başka bir tarafa kaldırılmaları için teşebbüsatta bulundukları halde kimse aldırış etmiyordu. Ciddeye çoluk çocuk getirt- mekte zordu. Hava berbat, su yok, berbat Obir muhit... O halde bir çare vardı: Kaçmak... Kaçtılar, Mısıra, oradan Avrupaya kaçtılar. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: