11 Mart 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

11 Mart 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 6 Akşam Amerikada haydutlar senede vasati 300 çocuk kaçırırlar Bunun için bir çok büyük zenginler çocuklarını Avrupada büyütürler Bahri Muhiti Atlasiyi ilk defa tayyare ile geçen ve dünyada büyük bir şöhret kazanan Ame- rika tayyarecilerinden miralay Lindbergin minimini oğlunun hay- dutlar tarafından kaçırılması ve şimdiye kadar yapılan bütün taharriyata rağmen zavallı çocu- gun ne sağ, ne de ölü olarak izinin (o bulunamaması, Amerika efkârı umumiyesinde büyük bir heyecan ve telâş uyandırmıştır. Amerika gazeteleri bütün dünya vekayını tamamen unutmuşlar, şimdi Lindberğin “oğlunun kaçırıl- m meselesile meşğul olmağa başlamışlardır. Amerika gazeteleri, bu hadise tafsilâtını, tahkikat ve taharriyatın ne netice verdiğini saati, saatine karilerine bildirmek için günde, bir kaç defa tabedilmektedir. Senede 300 çocuk Amerikada çocuk kaçırmak ve ailelerinden fidiyei necat istemek sıksık tesadüf edilen bir hadise- dir. Halbuki Avrupada bu pek nadirdir. Amerikada her sene üç yüzden fazla çocuk kaçırılmakta- dır. Bunun için bir çok zenginler küçük çocuklarını evlerinden çıkar- mazlar, bahçeye ancak hususi polis hafiyelerinin nezareti altında inmelerine müsaade ederler. Bir cok zenginlerde çocuklarını Avrupada büyütüyorlar. Amerika zenginlerinden çoğun.n çocukları imiiierede büyümekte, (orada tahsil ve terbiye gördükten sonra Amerikaya avdet etmektedir. Lindbergin çocuğunu nasıl kaçırmışlar? Yalnız Amerikanın değil, fakat dünyanın (o efkârı (o umumiyesini heyecana düşüren bu haydutluk vakası hakkında Avrupa gazete- lerinde gördüğümüz şu tafsilâtı naklediyor. Lindberg ile zevcesi, Nevyorktan bir kaç kilometro uzakta ormanlık bir yerde inşa ettiği Willa'da yaşamaktadır. Geçen salı günü Lindberg ile zevcesi tayyare ile mutat tenezzühlerinden birine çıktıkları ve çocuklarını dadısile büyük annesinin nezaretine bırakmış ol- dukları sırada, Villaya bir rahip gelmiş ve çocuğun büyük annesile görüşmek istemiştir. Rahibin ihtiyar kadına neler söylediği henüz malüm değildir. Lindbergin kaçırılan çocuğu, kaynanası ve zevcesi Zira torununun kaçırılmasından dolayı, zavallı ihtiyar kadının yediği manevi darba O hafıza- sında o kadar derin izler bırak- mıştır ki, rahibin okendisine neler söylediğini (o hatırlamıyor, yalnız ziyaretçinin sesi pek tatlı olduğunu söylüyor. Hatta, bu meçhul ziyaretçinin rahip kisvesine bürünmüş bir kadın olmasını da ihtimalden uzak görmüyor. Rahip çocuğun büyük annesile görüşürken, villaya yüzü maskeli bir kaç şahıs girmişler ve taban- calarını beş kişiden ibaret bulu- nan Villânın hizmetçilerinin alın- larına dayayarak “eller yukarı, yoksa sizi yakarız, emrini ver- mişlerdir. Tecavüz arkadan o kadar âni yapılmıştır ki, hizmetçiler yer- lerinden kımıldanmak | fırsatını bile (o bulamamışlar ve müte- cavizler (o tarafından Villânm yemek salonunda hapsedilmişler- dir. Hizmetçiler, haydutların mak- sadı Villayi “soymak olduğunu zannetmiş ve beşiğinde uyumakta olan çocuğun akibeti hakkında hiç bir telâşa düşmemişlerdir. Aradan saatler geçmiş, ve hid- metçiler ile çocuğun büyük annesi haps edildikleri yemek salonun- dn dışarı çıkmağa cesaret ede- memişlerdir. En nihayet Lindberg ile karısı, havai cevelanlarından avdet etmişler. ve evde ses seda işitmeyince başlarına bir felâket gelmiş olması endişesile, heyecanla içeriye (o girmişler (o hidmetçiler hapis edildikleri odadan çıkarmış- lar ve o zaman haydutların çocuk- larını kaçırmış olduklarını anla- mışlardır. Lindberg, Amerikalılar tarafın- dan ilk defa Bahrimuhiti Atlasiyi geçmesinden dolayı, milli bir kah- raman addedildiği cihetle, çocu- Zunun esrarengiz bir surette hay- dutlar tarafından kaçırılması ef- kâriumumiyede tarifi imkânsız bir heyecan uyandırmıştır. Lindenbegin serveti Lindenbergin şahsi serveti büyük değildir. e Bahrimuhiti o geçmeğe muvaffak olduğu zaman kendisine pek çok para verilmek istenilmiş, fakat tayyareci bunların ancak bir kısmını kabul etmişti. Fakat zev- cesi çok zenğindir. Kayın pederi Amerikanın en (büyük zenğinle- rinden: biri idi. Geçenlerde vefat eden bu adam. Lindenberğin zev- cesine 20 milyon dolar bırakmıştı. Sokakları elmastan bir şehir Dünyada en çok elmas cenubi Afrikada madenleri vardır. Son zamanlarda bu şehrin sokaklarında da elmas bulunduğu anlaşılmıştır. Bunun için sokaklardaki toprakların muayene edilmesi mii fakat elmas fiatı şok düştüğünden, masrafına çıkar, Buradaki Kimberley şehri civarında büyük elmas © 11 Mart 1932 Hırsızlar nasıl çalışırlar? Dolandırıcılığın başka bir şekli: Yağlı müşteri! «Kumaşları bir kerede refika görsün, bakalım beğenecek mi?» Aman efendim, ne şıklık, ne şıklık!,. Ayakkaplarından şapka sına kadar hepsi yepyeni. Elinde baston, gözünde gözlük, gayet ciddi bir tavurla mağazanın kapısından. girer. Zenginlik yü- zünden akiyor. En aşağı elli alt- mış liralık alış veriş edeceği muhakkak... Derhal uşaklar karşılarlar, ma- gaza sahibi yerinden fırlar. Bu zamanda böyle müşteri kaçirılır mı hiç?. Beyefendi rafları iyice tetkik ettikten sonra başını sallıyarak geriye “döner. Aman, müşteri kaçıyor: — Ne oldu beyefendi, bunlar hoşunuza gitmedi ise daha başka mallarimiz da var, bir de onları görünüz. Müşteri yüzünü buruşturur. — Ben bu kumaşların hiçbirini beyenmedim. oMantoluk, gayet ağır bir kumaş istiyorum. Bir çok mağazaları dolaştım, istediğim gibi iyi bir kumaş bulamadım. Sizin kumaşlarınız da hoşuma git- medi. Gezmek için İzmir'den geldik, bir aydanberi buradayız, iü memlekete dönmek istiyoruz, bari gelmişken adamakıllı bir ku- maş alalım, dedik, iki gündenberi arıyoruz, bir türlü işe yarar bir şey bulamadık. Bunun için otelde bekliyoruz. Eğer daha ağır bir kumaşınız varsa çıkarın göreyim, yoksa beyhude vakit geçirmiyelim. Yağlı müşteriyi (o kaçırmamak için bütün kumaş topları indirilir. — Bu hoşuma gitmedi, şu alt- takinin zararı yok amma, bizim hanım da o renkten hoşlanmaz. Eh, şu kumaş biraz hoşuma gitti, lâkin bir parça daha ince olsaydı. Ne ise şundan alalım bari. Met- rosu kaç bunun?.. Müşteri zengin, paraya ehem- miyet vermiyor, elverir ki, kumaş iyi olsun. Pazarlık zahmetsizce yapılır biter. Beyefendi tekrar raflara göz gezdirir. — Kendime alayım bari. Ne kadar müşkülpesent adam! Uzun tetkikattan sora, nihayet zorla bir kumaş beğenir. Hadi birde paltoluk, çocuklara birer elbiselik, kayın validenin de ha- tırı kalmasın. Ob iki üç yüz liralık alış veriş. Pazarlık bittikten sonra beye- fendi, - şimdi - der - ben bunları aldım amma, bizim hanım çok titizdir. Bir az rahatsız olduğu için beraber gelmedi, otelde kaldı. Kumaşları bir defada ken- disinin görmesi lâzım, hem belki daha başka şeylerde alır. Bunun için, şimdi kumaşlar burada kal- sın. Ben yarın hanımı göndereyim burada baksın, daha başka şeyler de almak isterse alır, hepsinin parasını verir. Eğer mümkünse, de bir elbiselik Telefon : Emlâk sahipleri! üzüntü ve zahmet çekmeden Çok irat almak isterseniz Emlâkinizin idaresini , UMUM EMLÂK ACENTESİNE tevdi ediniz ! Bahçekapı, Taş han No. 20- 21-22 20307 — Postu kutusu ; 608 İstanbul şimdi bir adamınız kumaşları alıp benimle beraber (...) oteline kadar gelsin, hem kumaşları gösteririz, hem de parayı alır. Ikinci teklif daha muvafık. Dün- kü kumaşlar ertesi güne kadar mağazada kalınca ya müşteri al- maktan vaz geçerse. Öyle ya, belki başka mağazada daha ziyade hoşuna gidecek bir şey bulur. Bunun için işi sıcağı sıcağına bi- tirmeli. Zaten kumaşları kendi adamları götürecek, binaenaleyh hiç bir mahzur yok. Derhal paketler sarılır. Beye- fendi. hanıma göstermek üzere ibtiyaten bir kaç kumaş parçası da model alır. Mağazanın adam- larından birisi kumaş paketlerini alır, beyefendi ile beraber çıkarlar. Bir çok otellerin altlarında kr- raathaneleri vardır. Bu kıraatha- nelerin iki kapısı vardır. Birisi sokağa açılır, diğerinden de otele geçilir. İşte bizim yağlı müşteri, mağazanın adamile beraber böyle bir otele gelir. Kıraathaneye gi- rerler. Beyefendi kahveciye ses- lenir. — Mehmet efendi, bize iki tane güzel kahve yap. Benimki okkalıca olsun. Bana bir de adam akıllı nargile yap. Dünkü nargi- leyi hiç beğenmedim. Kahvecinin ismini (o söylemek, aşınalık göstermek, mağazanın a- damının üzerinde büyük bir tesir yapar. Bizim yağlı müşteri, kah- vecinin ismini Mehme midir, Ah- midir bilmez ha. Öyle bir isim atar. Velev ki, adamın ismi Mehmet olmasın. Kalkıp ta müşteriye, benim ismin Mehmet değil, demez ya... Kahveler * söylendikten © sonra beyefendi, omağzanın oadamıni, masaya oturtur. — Sen burada otur, kahveler gelinceye kadar ben kumaşları hanıma göstereyim, hem de para- yı getireyim. Diyerek paketleri alıp otele geçer. Gayet tabii bir iş. Adamcağız karısının, yanına mağazanın. adamını da beraber götürecek değil ya. Kahveciyi falan tanıyor, belli ki otelin müşterisi, Şimdi nerede ise gelir.. Zavallı adamcağız kahveyi içer, nargile söner, saatler geçer, bâlâ Beyatebid ortada yok. Karısı da amma kumaş muayene edermiş hal Nihayet sabrı tükenir, #uhveciye sorar. — Yayu, Mehmet efendi, o müşteri kaç numarada oturuyor. — Hangi müşteri? — Canım şimdi kahve söyledi gitti ya. — Ben onu tanımıyorum. Bizim otelde müşteri değil. Beyefendiyi ara da bul bakalım. Hanıma göstereceğim, diye ku- maşları alıp otele geçti, otel kapısından da doğruca sokağa... Gördünüz mü yağlı müşteriyi?. İşte zahmetsizce bir dolandırıcılık.

Bu sayıdan diğer sayfalar: