16 Mart 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

16 Mart 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

GÜNÜN HABERLERİ ©, Yağ ihtikâri Bir yağ taciri ne e diyor? “Perakende fiatl fiatleri çok fahiştir,, Bs bir müddet evvel pera- kende yağ satışlarında ihtikâr olduğundan bahsetmiştik. Asma altında maruf bir yağ taciri ihti- kârın şeklini şu suretle izah et- mektedir. — Bugünkü piyasaya göre Trab- zon yağının okkası 130 kuruştur. Fiat havaların bozulması üzerine artmış, (o buzbanelerdeki mallar bitmiş gibidir. Bundan evvel yağ 110 kuruşa satılırdı, Fakat bu malı bizden alan bakkallar 160- 180 kuruşa kadar satarlar. Bir okka yağ değil 110 kuruşa bu günkü piyasa üzerinden 130 kuruşa alınan bile 180 kuruşa satılması pahalıdır. Bir okka yağın kantar farkı dara farkı, hamal parasım ilâve ederek 135 kuruş eder. Bir bakkal okkada 15 kuruş kazam- mak istese yağını 150 kuruşa satabilir. Mahlüt olmıyan temiz Trabzon yağını 150 kuruşa satan bakkal varsa ibtikâr yapmıyor demektir. oFakat okkada 45 kuruş kazarıp 180 kuruşa yağ satmak ihtikördan başka bir şey değildir. Belediye fiat kontrolü yapacağı zaman bu gibi işleri bizden sor- malıdır. Saadet vapuru Vapurun rahnesi 1 numaralı anbardadır Geçende Istanbuldan İzmire gelirken Ayvalık civarında Kara Jimnos adasına çarparak oturan Tavil zadelerin Saadet vapuru yolcuları Ayvalıktan otomobillerle gitmişlerdir. Rahn& bir numaralı ambarda açılmış ve orada bulunan muhtelif eşya ıslanmıştır. Kaza gece saat 21/22 arasında vukubulmuş ve yolcular arasında dehşetli telâş ve heyecanı mucip olmuştur. Hava dehşetli bir lodos yapmakta idi. Gemi adeta çalka- nıyordu. Kazazde vapurdaki eşyayı alan Selâmet vapuru İzmire gelmiştir. Vapurun ambarlarında mahvolan eşyanın çoğu sigortasızdır. Bu itibarla alâkadar Izmir tüccarları çok zarar etmişlerdir. Kuru ru gürültü Tahdidi teslihat konferansında işler ne halde? Cenevre, 15 — Tahdidi teslihat konferansında henüz hiç birtarak- kı yoktur. Mesai programı karı- şıklık içindedir. İşler mütemadiyen komisyona havale edilir. Asker komisyondan reis, pas- kalye yaklaştığından şimdilik esaslı bir iş görülemiyeceğini, ancak ni- sanda müzakerelere devam edile- bileceğini, söylemiştir. Komisyon sadece mutahassıslardan mürek- kep bir tali komisyon teşkil et- miştir. Bu komisyon muhtelif devletlerin askeri masrafları hak- kında verilen cevapları tetkik edecektir. Şimdiye kadar 62 dev- letten yalnız 43 ü teslihatı hak- kında rapor yermiştir. Seller Bursa havalsindeki hasar epice mühimdir Bursa, 15 ( Hususi ) — Son seller (o esnasında © vilâyetimizin muhtelif yerlerinde hatırı sayılır hasarlar ve kazalar olmuştur. Karacabeyde 70 bin dönüm arazi su altinda kalmış, Tavşanlıderesi misli görümemiş derecede taştığı için hükümetçe tedabir alınmıştır. Bursa civarındaki Deli çayda da bir facia olmuştur. Bursanın Davutpaşa Kadı mahallesinden Mehmet oğlu Hasan bir kaç gün evvel Deli çay civarından odun kesip şehre taşımağa başlamış ve bir kaç sefer yapmıştır. Suların kabardığı gün gene işine devam eden Hasan Deli çay kenarma gelince kara yolunun kapandığını, dereden geçilen kısımdaki suyun da yükseldiğini görmüş ve eşegi ile birlikte, geçerim ümidile ileri- lemeğe başlamıştır. Deli çay öteden beri ani taş- kınlıklarile etrafı korkutmuş; ova- daki köylere korku salmış, adı gibi deli bir deredir. O gün de taşkınlığı müthiş bir halde olduğun- dan Hasan eşeğile birlikte suların ceryanına kapilmış ve çok taşlı olan mecrada yuvarlana yuvarlana dört beş yüz metro gitmiştir. Facıa, sular yatıştıkan iki gün sonra öğrenile bilmiştir. Hasanın cesedi çıkarıldığı zaman kafasının parçalandığı, vücudunun yara bere içinde kaldığı görülmüştür. Ceset üzerinde otepsi yapılmış ve işte kast olmadığı, Hasanın bir kazaya kurban olduğu anlaşılmıştır. Hasa- nın karısıda düşmanları olmadığını söylemiştir. Hindistanda Kıyam eden kabilelere tayyare hücumları Yeni Delhey, 15 (A. A.) — Resmi bir tebliğ, âhiren Laskhars kabilelerine karşı yapılan havai bombardımanın muvaffakiyetle ne- ticelenmiş olduğunu bildirmek- tedir. Bombay 15 (A. A.) — Maruf | şaire Mm. Sarojini Maida, fevkalâde kararnameler ahkâmına muhalefet ettiğinden dolayı cumertesi günü tevkif edilmiş olan M. Bulkhan Azadın yerine Hint ittihadı kon- gresi reisliğine tayin edilmiştir. Münzevi deniz seyyahı Buenos Aires 15 (A. A.) — Fransadan hareketle Atlas Ok- yanosunu geçmiş olan münzevi deniz seyyahı Dumas, dün Rio - Grande sahillerinde oMastarada kazaya uğramış ve yüzerek kurtulmuştur. Kötü tütünler Bir komisyonun nezareti altında yakılacak Ticaret odası tütüncülük komis- yonu yarın toplanacaktır. Komis- yon Ankara tütün kongresinde verilen kararların tatbik usullerini tespit edecektir. Bu arada tüccar elindeki (kötü malların imhası şekli görüşülecektir. Bu bususta da ayrıca bir ko- misyon teşkil edilecek tütün depolarındaki kötü tütünler mua- yene edilecektir. Kötü tütünler, komisyonun nezareti altındaimha edilecektir. İ intihabı 15 günlük siyasi mütareke |: Hitler gelecek intihap için hazırlanıyor Berlin, 15 — Reisicumhur inti- habının neticesi bütün Alman gazetelerini meşgul ediyor. Müfrit miliyetperver ve komünist fırka- larına mensup gazeteler müstesna olmak üzere bütün matbuat Hindenborgun büyük bir zafer kazandığını yazıyorlar. Hinden- borgun reisicumhur olması için 160 bin rey noksan kalmıştır. Ikinci intihapta bunu fazlasile dolduracağı muhakkak addediliyor. Gazeteler neticeden çok mem- nun görünüyorlar. Sosyalist gaze- telri de Hindenburgun Almanyayı dahili muharebeden kurtardığını ilâve ediyorlar. Faşist gazeteleri ise gelecek mücadelenin daha şiddetli olaca- ğını ve kendilerinin sonuna kadar mücadele edeceklerini yazıyorlar. Hitler pazar günü reylerin yüzde otuzunu almıştır. Prosyada Hitler, Hindenburgdan fazla rey kazan- mıştır. Aynı gün yapılan Meklen- burğ meclisi mebusan intihabinda faşistler muvaffakıyet kazanmış- lardır. 15 günlük siyasi mütareke Berlin, 15 (A.A.) — Almanya hükümetinin Noelde ve yılbaşında yapıldığı veçhile paskalya tatilleri münasebetile iki haftalık siyasi bir mütareke kararnamesi çıkar- mağı tasavvur etmekte olduğu söyleniyor. Moratoryom Bulgaristanın kararı ve Paris mahafili Paris, 15 — Bulgaristanın harici borçlarıiçin moratoryom ilân ettiği hakkında henüz resmi bir tebliğ yoktur. Bu haberler parismahafi- linde iyi intiba bırakmamıştır. Salâhiyettar devletler mürah- haslarınm (o Pariste ( toplanarak Bulgaristanın mali vaziyeti tetkik etmekte oldukları şu sırada böyle bir teşebbüsün iyinetice vermiye- ceği söyleniyor. Rakı parasını vermek istememişler Recep isminde birisi dün gece diğer iki oarkadaşile beraber Pangaltıda Yorginin meyhanesine giderek rakı içmişler ve içki pa- rasını vermemişlerdir. Bu yüzden meyhaneci Yorgi ile kavga et- mişler Recep bıçağını çekerek Yorginin göğsüne saplamak iste- mişse de bıçak yalnız yeleği yırtılmıştır. e Bu sırada polisler yetişerek Recebi yakalamışlardır. Bir intihar Genç bir fransız artisti kendini öldürmek istedi Paris, 15 (A.A.) — Geçen teş- rini evvel ayı zarfında facia muharrirlerinden Debray piyesin ilk temsili esnasında Bulvar tiyat- rolarından birinin locasında bey- nine kurşun sıkmak suretile intihar etmişti, Bugün müntehirin ölüm halinde iken nikâh etmiş olduğu 25 ya- şındaki dul zevcesi de zehir içmek suretile intihara teşebbüs etmiştir. Zevcinin ziyamdan dolayı te- selli kabul etmiyen mumaileyha, sinema artistliği etmekte ve tanı- dıklarına intihar etmek arzusunda olduğunu muhtelif defalar söyle- miş bulunmakta idi. Vaziyeti teh- likeli addedilmektedir. AKŞAM"'ın tefrikası; No: 54 Sahife $ 16 Mart 1932 ZINDAN HATIRALARI İL AŞ A ŞİLE Zİ Abdülhamit devrine ait hakiki maceralar Muharriri : * (Kondori) sefarete teslim edi- lince, orada da rahat durmayordu, günlerle ( haksız yere) mevkuf tutulduğu işkence ve eza cefa edildiği için Osmanlı hükümetini dava etmeğe kalkıyor iş ve gü- cünden alakonduğu, şeref ve haysiyeti lekedar edildiği için tazminat istemeğe teşebbüs edi- yordu. Iş uzadıkça uzuyoyrdu. Girit meselesi alevlenince (Kondori) işi unutuluverdi. Girit zaten ne Za mandan beri bir gaile şeklini almıştı. Gerek orada, gerek Yu- nanistanda teşekkül eden komi- teler, çeteler Girit dağlarında, hattâ şehirlerde yapmadıklarını bırakmıyorlardı. Bunları tertip ve teslih eden Yunanistandı. Ve bu hali hiç te gizlemiyordu. Giride gidecek gönüllüler dişlerine ka- dar müsallâh, Atinada, Şirada, sefarethane ve konsoloshanemiz önünde galiz küfürler ederek, Osmanlılığı ve Türklüğü tahkir eden marşlar, şarkılar söyliyerek nümayişler yapıyorlar, ve öyle Giride gidiyorlardı. Yunanistan karşısında hiçbir deylet yokmuş gibi serbest ap açık bir düşmanlıkla hareket ediyordu. Giritten mütemadiyen gelen fer- yat ve figan artık sarayın da tahammülünü tüketmişti. Bazı şe- hirlerde müdafaasız halkı koru- mak için kuleler yapılmıştı. Fakat bu kulelerdeki halk muhasara ve açlığa, susuzluğa mahküm edili- yordu. Yunanistana Giritten mütema- diyen rum aileleri sevkediliyor, böyle yalnız kalan erkekler cenge, mücadeleye tamamen serbest ve hazır bir halde bulunuyorlardı. Osmanlı hükümetinin bu müha- ceretin önüne geçmek için vaki olan bütün teşebbüsleri, şedit talepleri bile nazarı ehemmiyete alınmıyordu. Nihayet sadrazam Âli paşanın Giride gitmesi takarrür etti, paşa orada vaziyeti yakından, yerinde tekik edecek ve böylece bu karı- şık işe bir çare, bir yol arana- caktı. Âli paşa gitti, saraya raporlar gönderdi, döndü geldi, ve anla- şıldı ki o da işin artık hât bir devreye girmiş olduğunu, Yuna- nistam, söz ve lakırdı ile, tatlı- lıkla yola getirmenin imkânı kal- mamış olduğunu anlamış ve bükü- mete, saraya iyice anlatmıştı. Bunun üzerine Babıâli Yunanis- tanla muhabereyi kesti. Bu bir nevi ilân harp mukaddemesi idi ki o sırada, hele hariçte biz- den böyle cesurane bir hareket sadır olacağına kimsenin ümidi yoktu. Babıâli verdiği ültimatomda şe- dit, azimkâr, kararını icraya ama- de bir vaziyette, heybetli görü- nüyordu. Tırhala ve Selânikte ki ordu müşürümüzün “ askerimizin Yuna- nistana derhal yörümeğe amade olduğunu, beyan etmesi bir de- gildi. Asker de artık canı burnuna gelmiş, tahammülü çoktan tüken- miş bir vaziyette idi. O sırada Hobart paşaya da feriklik verilerek Giritteki donan- mamıza kumandan tayin edildi. Havada herp kokusu esiyor, ve bu koku yayılıyor, yayılıyordu. Hezkes, biz ve Avrupa bekle- yorduk. — Yunanistan ültimatoma ne diyecek? Devletler ültimatomdaki müd- detin bir az temdidini istediler. Buna rağmen Yunanistanın cevabı hâlâ gecikiyordu. Nihayet beklenen cevap çıka- geldi. Cevap menfi idi, Yunanistan bir sürü lâf ve güzaftan sonra tabit bizi haksız görüyor, istediklerimi- zin yersiz olduğunu iddia ediyor, ve muhaceret meselesinde ( halkın meşru arzu ve hürriyetlerine müdahale edemem..) diyordu. Bir kelime ile meydan okuyordu. Harp kokusu daha sert, daha yakın, daha yaman artıyordu. Iki tarafın o sefirleri ( pasaportlarını alarak memleketlerine döndüler, Yunan tebaasının (15) gün içinde (Memaliki Osmaniye) yi terket- meleri lüzumu ilân edildi. (Yunan tebaası) nın ne demek olduğu doğru dürüst malüm da değildi. Elinde her Yunan pasaportu olan mı? Yunan sefaretinin eline her vesika tutuşturduğu mu? Ve bunlar işlerine geldiği gibi bazan vesikalarını ve pasaportlarını sak- lamakta, bazan meydana çıkarmak» ta oduklarına göre iş oldukça ka- rışıktı. Babrâli verdiği nota ile: Memaliki Osmaniyeye tecavüz için yuna- nistanda açıkça içtima eden hay- dutlar fırkalarının beş gün zar- fında dağıtılması ve bundan böy- le dahi o misillü fırkaların içti- mana meydan verilmemesi ve haydutların nakline muayyen olan gemilerin menolunması, vatan- larına avdet edecek olan Girit muhacirlerine muhalefet edilmemes: ve Yunan devletinin bundan böyle muahedatı mevcude ahkâminü tevfiki hareket edeceğini taahhüt eylemesi...) Yunanistandan istem- mekte idi. Yukarıda kaydettiğim gibi Yu- nanistan her noktaya bir saçma cevap buluyor, inkâr ediyor, ben karışmam diyor, ve nihayet topunu birden bir hamlede reddediyordu. Şimdi ne olacaktı? Harp! Evet, Devleti osmaniyenin haline bakı- lırsa öyle görünüyordu. Herçiba- dabat cenk! Hükümette, halkta, muvafık ta, mubalifte bunu isti- yordu ve bunu gören harp tehli- ğü anlayan Avrupa telâş içinde Yeniden bir (Şark meselesi)nin alevlenmesi hiç te istenen bir şey değildi. Yunanistan göz önüne haksız ve muterizdi. Fazla bek- lemediler, Avrupa devletleri araya girdiler. Şimdi herkes (... Avrupa dev- letlerinin arzettiği tevassutu mus- hane müessir olamazsa ankarip tabiatile ilâm harp olunmak lâ- zım geleceği..) düşüncesindedir. Herkes diyorum. Evet bilâ istisna herkes, hattâ Londradaki (Yeni Osmanlılar)ın hürriyet gaze- tesi bile şöyle diyor: Yunana ilânı harp etmek mah- zurdan salim midir, değil midir. buralarını anlamak lâzımdır. Evvelâ bu malüm bir şeydir ki bugünkü günde devlet zaif parası yok, askeri az, donanması intizamsız fakat o zaif devlet, o parasız hazine, o az asker, o intizamsız donanma bir kaç bülük Yunan hırsızı ve bir kaç yüz balıkçı ka- yığı ile uğraşamıyacak mertebede değildir. > (Arkası var) serme inal e

Bu sayıdan diğer sayfalar: