26 Mart 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

26 Mart 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

i ELE Sahife 8 Akşam 26 Mart 1932 Eski defterdekiler Tekrar 25 yaşında olmak mı? Kat'iyyen istemem... “Balık eti.. İster esmer, ister sarışın olsun.. Boy orta, tabiat sakin..., Febüs fotoğrafhanesi sahibi M. wi. Paul Tarkoulu görmek üzere mer- divenden çıkıpta camlı kapıyı açınca, karanlık, loş bir sofa. Solda, yeni apartımanların misafir odası kadar bir alâmet. İçinde * boy boy pirinç borular, tırampet- ler, davullar, ziller... Bu koca bir orgmuş. Bilmem kimin müzaye- desinden alınmış. Alındığı günden | beri de battal dururmuş. Bir köşeye bir kurt köpeği | sinmiş. İçeri girene başını bile çevirmiyor. M. Paul burada mı? dememe kalmadı, — Beni mi eli m diye karşıma geldi. Onu kaç senedir ein İ Ap ak olmuş. Oldukça ibtiyarla- mış da. Gözler, yine o eski parlak gözler. Kır bıyıklar, hemen hemen kıvrık gibi. Salonun elektriğini yaktı. Ortadaki masayı aramıza alarak karşı karşıya oturduk. Merhum pederden, öteden beriden lâf derken, pardon! diyerek sofada sesi duyulan bir madamın yanına gitti. Bir miktar görüştü. Madam, galiba yeni çıkarttığı resimleri müstashiben kapıdan çıkarken M. Paul da gelip yerine oturdu. Istanbulun bu eski ve tecrübeli fotoğrafçısı, Beyoğlunun bu kadim aşinası bakınız neler diyor: 1— Bir zamanın başlıca eğlence yerleri Konkordiya, Kristal, Tokat- lıyan, Osman beydi. Konkordiyaya Italyan trupları gelirdi. Varyeteler olur. Beyoğlunun tekmil güzel mondları gelirlerdi. Yazın bahçesi vardı. Şimdi (Saint Antoine) kilisesinin olduğu yer. Gece bire kadar sürerdi. Öyle Kabare filin yok, balo, maloda olmaz. Balolar, Tokatlıyanın yerindeki Alkazar tiyatrosunda, Odeonda, Tepebaşında olurdu. Kristalda şantözler ve varyete- ler vardı. Sketing açıldıktan sonra bazı giderdim. Piyasa yeri Doğruyol. Burada bir aşağı, bir yukarı gezmek. Zaten başka yer de yoktu. Kâğıt- haneye pek az giderdim. Yazın, hiç bir yere gitmezdim. Daima Beyoğlunda, bazı pazarları, nadi- ren ya Adalara, yahut Büyük- dereye çıkardım. Şimdi hiç bir yere gittiğim yok. Bu yaştan sonra nereye gidilir? Sinema mı? Bak onu çok seviyorum. 2— En sevdiğim semt Beyoğ- ludur. 35 senedir bu dükkânın içindeyim. Bu sene 34 bitti, otuz beşe bastı, Evvelce köşede idik. O dükkân kesildi, yerine bu ya- pıldı. Burada oturup kalkıyorum, işimi de yapıyorum. Bence apartıman evden daha iyidir. Kolaylığı var, yorgunluğu yok. 3 — Merakım okumaktır. Si- yantifik şeyler: Fotoğrafya, şimi, tarih... Her gün bir gazete oku- yorum. Hangisi rast gelirse. Ya .Cumbariyet, ya Akşam. Evveli, Stambul. Serveti Fünun okurdum. 4 — Kadın bahsi açıldı. Mösyü Paul, £ ihtiyarladığından, O artık ununu eleyip eleğini astığından tutturarak: — Şimdi oraları karıstırma; artık bizden geçti! diyerek boyuna lâkırdı karıştırıyordu. Febüs fotoğrafhanesi sahibi M. Paul Tarkoul Biraz eski defterleri açmak lâzımdı. — Lâkin Müsyü Paul, ne idi bir vakitler, o senin kapındaki camekân, salonlarının, sofalarının duvarları? dedim. Şekil şekil, çeşit çeşit, dizi dizi kadın resim- leri. Içinde ilâç için bir tane çir- kini yoktu. O ne güzel profiller, büstler, o ne güzel koca koca agrandisman- lardı!.. Beyoğlunun en nadideleri, en güzelleri, en dilberleri Sonra salonunun içinde de bunlar eksik olmazdı. Her odada, nöbet bekliyen pürtuvalet bir alay madam. Müsyü Paul, ayağını ayağının üstüne atmış, küçük sakalını kaşıyor, keyiflenmiş, gözleri bir noktaya dalı dalı veriyordu. Söylemeğe başladı! — Balık eti. ister brün, ister blond olsun... Kısa boylu istemem. Uzun boyluda istemem. Orta. (Calme ) karakterli. Şık. (Cepri cieuse) olmayacak. Çok lâkırdıcı değil, Neşeli amma ciddi neşeli. Herşeye (o karışmasın. 25 den yukan; kırka kadar. 17, 18 yaşındakileri istemem. (Expörien- ce ) leri olmadığı için böylelerine ehemmiyet vermem. Çok (Expörience ) li kadın da iyi değil, 5 — Germişlerden hiç aradığım yok. Artistlerin böyle duygusu olur mu? Artistler, daima halle- rinden keyif çıkarırlar. Şahsi işin felsefesi bu noktadadır. Itibarile bir hatırası olan ara- dığım da yok. 6 — Şu dakıkada 25 yaşında olmamı arzu etmem. Çünkü yeni- den bu hayatın meşekkati çekilmez, buna yeniden başlanmaz. Hayatın bir (plaisir)i yok ki. Dünkü yaptı- ğının irtesi gün onutursun. Onun için, 150 sene de yaşasan aynı hayat, aynı (desillusion) ile yaşa- yacaksın. Bu (illusion)ları kaybet- meden ölmek daha iyidir. Daha, bir parça (illusion)um vat Belediye memurlarının tekaüdü Belediye memurlarının tekaüt- lükleri hakkındaki Belediye ka- nununun bir maddesinin tefsiri büyük millet meclisine havale edilmişti. ! bu bususta tetkikatta bulunacak omeclis (o encümenine izahat vermek üzere belediye reisi muvainlerinden Hamit bey yarın Ankaraya gidecektir. Kari'lerimizin mükğfatlı fıkraları — 462 — Türkçe dersinde muallim imlâ yaz- dırıyordu . Bir aralık durdu ve; Ondan sonra tekrar >” — Nokta; dedi. yazdırmağa ladı. Bunun üzerine geveze olan Kemal derhal ayağa kalktı : — Satır başına mı efendim, dedi. Muallim cinaslı olan cümleyi fena manaya hamlederek hiddetle : — Satır senin başına, hınzır çocuk! dedi. e yemi Nehip — 463 — Amerikada ter- tip edilen bir pi- yangonun, bir kaç milyon olan en büyük ikramiyesi, beş parasız bir zavallıya isabet etmiş. Birdenbire i haber verilse bel- si ki aklını oyr diye işi münasip veçhile anlatmağı, bir asabiye doktoru üzerine almış, talihli ile ahbap olmuş. Bir gün : — Farzet ki piyangonun büyük ikra- miyesi sana çıkmış, ben de müjdele- mişim, bana ne verirsin? demiş. — Eğer böyle bir şey olursa vallahi yarısını sana veririmi.. Bu cevabı alınca «yarısı mı, yarısı mi> diye diye bu sefer doktor çıldırmış.. Mebrure — 464 — Rol icabı aktö- rün biri tabanca- Sını çekerek kar- şısındakine nişan alır ve tetiği çe- ker. Fakat ta- banca patlamaz. Bunun üzerine, öldü- rülmesi lâzım gelen aktör hiç bozuntuya vermeden şöylece osöylenerek (yere yıkılır : — Ahit. Sessiz tabancanın ilk kur banı ben oldum. Mecdeddin — 465 — Vaktile, bir kan: dil gecesi, Şeyhül- islâmın bir oğlu dünyaya gelmiş; ve hemen müder- rislik payesi tev- cih olunarak be- ratıda beşiğinin üstüne talik edil- miş. Ertesi günü, şeyhülislâm, kan- dil tebrikine gelen yeniçeri ağasına : — Dün gece bir müderris dainiz dün yaya geldi, demiş. Ağa bir şey anlamamış ve şeyhülislâm tekrar, bir oğlunun doğduğunu anlat- mağa mecbur olmuş. Bunun üzerine, sözünü sakınmıyan yeniçeri ağası ; — Allah, Allah! Zahir annesinin karnı medrese imiş! Cevabını vermiş. OR. — 466 — / Tiryaki bir efendi # varmış, kahveyi büyük bir fincanla içer, fin- canı eline alınca uy- kuya başlar, sonra uyanıp bir yudum daha içer, yina uykuya da- larmış. Kahveyi bitirinciye kadar uşak «arşısında durur, beklermiş, Uşak bakmış ki uykunun bitip tükene- ceği yok; bir kamış peyda etmiş; tamam efendi fincan elinde uykuya dalınca kamışı fincana uzatıp kahveyi çeker, bitirirmiş. Efendi ise kahveyi bitmiş görünce «içmişim» diyerek flncanı uşağa verirmiş. Hikmet Fıkra mükâfatları Tıkraları dercedilen kari'lerimizin idarehanemize müracaatla mükâfat- larını almaları rica olunur. Transatlantik kumpanyasına yardım Paris 24 ( A.A. ) — Mebusan meclisi, inşa halinde bulunan gemilerin ikmali maksadile trans- atlantik kumpanyasının aktedeceği istikraza Ohükümetin kefaletini natık olan projeyi kabul etmiştir. Almanya mektupları Kışın nehirde, buzlar arasında banyo yapanlar! Almanyada, 30 gün, 30 gece süren göçe yarışları tt edildi Buzlar üzerinde güneş banyosu yapanlardan bir grup Leipzig 18 (Hususi) — Bu sene kış Almanyada pek soğuk geç- miştir. Bütün kış hararet sıfırdan aşağı 6 dereceden yukarıya çık- mamıştır. El'anda bahara delâlet edecek bir alâmet yoktur. Soğuk- lar böyle devam ederken geçen gün gazetelerde garip bir ilân gördüm: “Peleisse deresi banyoları her gün umuma açıktır. Merak ettim, kalktım gittim. O gün de dehşetli bir soğuk var- dı. Rüzgâr her tarafı kasıp kavu- ruyordu. Dere kaskatı buz tut- muştu. Buzların üstünde çocuklar vızır vızır kızak kayıyorlardı. Ya- zın burasının pek kalabalık oldu- gunu biliyordum. Fakat kışın hiç kimsenin dere kenarındaki hamama geleceğini ümit etmiyordum. Ha- mamın tahta perdesine yaklaşti- ğım zaman içeriden gelen şen kahkahalar işittim. “ Belki bir kaç genç kar topu oynuyorl, dedim. Fakat kapıdan girince kadın erkek elli, altmış kişinin çırıl çıplak jimnastik yaptıklarını, kar sporları ile meşğul olduklarını hayretle gördüm.. Derenin bir tarafında makine ile buzlar kırıl- mıştı, Burada mükemmel banyo yapılıyordu. Bu sırada türlü türlü şakalar yapılıyor. Kadınlar (birbirlerini buzların içine itiyorlar. Fakat hiç kimsenin südan, soğuktan aldırış ettiği, korktuğu yok.. Işin şayanı dikkat tarafı bu yüzücüler arasında altmış, yetmiş yaşında ihtiyar erkeklerle ihtiyar kadınlar var .. Fakat bilmem bunlara ibtiyar de- mek doğru mudur? Çünkü öyle sıhbatli, öyle zinde vücutları var ki... Bundan başka hamamların ya- nında bir bahçede var. Burası kadın erkek bir çok kimselerle dolu.. Bunlar mayo ile durup dinlenmeden idmanlar yapıyor, güneş çıkınca güneşe karşı otu- ruyorlardı. (Bunların (içlerinde tiyatro artistleri de vardı. Ak saçlı bir kadın hiç ürkmek- sizin sanki evinde kendi banyo- suna giriyormuş gibi suya atılı- yordu. Bu sırada erkek arkadaşlar bana: — İlle soyunda sen de suya gir.. diye tutturdular. Zatürree olma- mak için hemen sıvışmıştım. Son zamanlarda Almanyada en ziyare nazarı dikkati celp eden bir şey de otomobil yarışlarıdır. Av- rupada yapılan otomobil yarışla- rında artık yalnız sürat aranmıyor. Şimdi daha ziyade mukavemete, şoförün becerikliğine, ehemmiyet veriliyor.Bunun için saatlerce, gün“ lerce, hattâ haftalarca şüren uzun otomobil yarışları tertip edilir. Böyle haftalarca süren bir ya- rışa girmek' için bir şoförün bir çok meziyetlere malik olması lâzımdır. Son zamanlarda Almanya bu uzun yarış rekorunu kırmıştır. “Nürburg Ring,, yarışları denilen bu müsabakalar tam 30 gün, yani bir ay mütemadiyen de- vam etmiştir. Yarış sahası bazı merhalelere ayrılmıştır. Bu merhalelerde oto- mobillerin (| şoförleri (o değiştiril- miştir. Yorulan şoförler merhalelerde inmişler, onların yerine arkadaşları binmişlerdir. Hani bizde “40 gün 40 gece düğün, diye bir söz vardır. Almanyadaki 30 gün 30 gecenin yarışıda bunun gibi... Yarış çok büyük bir alâka uyan- dırmıştır. Emlâk sahipleri! Üzüntü ve zahmet çekmeden Çok irat almak isterseniz Emlâkinizin idaresini j UMUM EMLÂK ACENTESİNE tevdi ediniz! Bahçekapı, Taş han No. 20-21-22 Telefon : 20307 — Posta kutusu * 58 İstanbul

Bu sayıdan diğer sayfalar: