7 Nisan 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

7 Nisan 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— Kızın neler öğrendi? Hediye Baktım (oMehmet arpacı kumrusu gibi düşünüyor. Yanına ynklaştım: gim, önümüz bayram. — Bayramdan sana ne? — Ayol karıma ne | vereceğim? — Benim verdi- yaşında? — Kırkı geçkin. — Karıcığım sana versem versem yirmi dokuz yaş veririm de, — Ne düşünüyor- | 4 sun? dedim. Acı acı başını | salladı: 4 — Ne düşünece- | gimi ver. Karın kaç | j MAHALLEDE | Aman kardeş boğuldum, ( Bunlar ne biçim insan.. Aradım seni buldum; Hak verirsin, anlarsan.. Kadın, vallahi kırklık.. Ben çok şaştım hemşire. Ne acaip bir kılık, Korkulur birdenbire. Utanmıyor yaşından, Kendi kadar kızı var; Ayrılınış oynaşından, Söyleniyor hep bunlar.. Zıplıyor gündüz gece.. Esmer amma ne kara; Arap sandım görünce. | | | | il Kızı desen maskara, | ) | şaşaladı. P | ceğine Hasta (doktorun odasına girdi, ellerine sarıldı: — Size minnetta- rım beyefendi. Doktor birdenbire Kendisine minnettar kalınabile- ihtimal ver- miyordu. Sordu: — Neden efendim. — Son verdiğiğiniz ilâcın çok iyiliğini gördüm. Doktor koltuklarını kabarttı: — Ya.. Kaç şişe içtiniz? — Ben hiç içme- dim. Büyükpeder bir Hırsızın karısı — Bir şöhret daha kandık, — — Makikür yapmasını, dudak boyamasını, & bundan iyi hediye mi iMSET kaşık içti. Yegâne © son işinden Avrupa gazeteleri de ehemmiyetle saç kıvırmasını mi emmel biliyor! olur! maa —— fi | varisi ben kaldım! bahsediyor. KIZI BARO 3 Bir gece baloda Arkadaşımın ko- | Kadın kondüktör takdim ettiler. lunu dürttüm : Ear yağarken I Kıvırcık sarı — Bu da kim? ğ pi Tramvayda aklıma geldi, kendi | saçlı, mavi gözlü Adliye o korido- Norveçte bulunan bir rus, bir gün i içi çlı, gözlü, ii : kendime, acap niye, dedim, tram- ete Va Cani runda ellerini kol- | Norveçli bir ahpabiyle dolaşıyordu. vay kondüktörleri kadın olmıyor Zİ Tk larını oynatarak, Şubat karı, lapa lapa, pelte da erkek oluyor.. Şimdiye kadar 7 i kendikendine ko- | pelte yağıyordu. böyle imiş şimdiden sonra da Oturduk, konuş- nuşarak biri dola- Hertaraf bembeyazdı. aksi oluversin.. ta lili şıyordu. Norveçli etrafı gösterdi. Meselâ, çıtır pıtır bir esmer | Adeta gönlümü Arkadaşım baklı: | | — Nasıl?.. güzeli karşınıza bilet diye geliyor; | kaptırmıştı. Rus omuz silkti: hoş şey değil mi? Artık hiçbir erkek hiçbir yere tramvaysız gitmez, hattâ otomo- bile alışık olanlar bile tasarrufu bahane ederek tramvaya binmeye başlarlar. Yaşasın kumral, esmer, sarışın, çıtıdık, pıtıdık, kadın kondüktörler: Hepsi güzel, hepsi iyi, amma bu işte bazı mahzurlar da var.. Meselâ Fatihten tramvaya bindiniz, Karaköye gideceksiniz.. Olabilir, erkek kondüktör on kuruştan arta kalan on parayı iade etmiyebilir.. Ehon paranın ne kıymeti olacak; fakat ya kadın kondüktör liranın üstünü geri vermezse.. İstemek ayıp, haydi istediniz diyelim, ya size çıkışırsa, yahut ta daha ileri gidip bilet (Okulusunu başınıza vurursa.. Gerçi kadından tokat yemek insana pek /acı gelmezse de, bu işi bilet kutusile şimdiye kadar — tecrübe etmediğim için fazla bir şey söyliyemiyeceğim. Daha fenası var.. Karınızla tramvaya (o bindiniz.. (Maazallah kadın kondüktörden bileti alırken eli elinize değse, yahut, Bebek diye parayı uzatırken kondüktö- rün gözüne biraz manalı bakı- verseniz, karınızla aranızda kopa- cak kızıl kıyamete hazırlanın bakalım. Bu işte tramvay şirketi de zarar edecek.. Farzedelim kondüktör hanım birinci sıradan bilet kes- meğe başladı.. İkinci oüçüncü sıraya yetişinceye kadar saatlar geçer. Kadın kondüktör bu, çabuk çabuk salıverilir mi ?.. Böylelikle tramvaydakilerin ya- rısından çoğu biletsiz yolculuk etmiş olurlar, Işin en mühim ciheti, tesadüfen hanım biletçinin dostlarından, bir hanım tramvaya binmiş olsa, seyr- eyliyin gümbürtüyü.. Ikisi birden dedikoduya başladılar mı, tram- vay bir sefer yapar, bir daha yapar, paydos olur dedikodu hâlâ bitmemiştir. Bu işte şirket de zararlı, biz de.. Vazgeçtim, gene eskisi gibi kalsın! İsmet Hulüsi “altı yaş fazla! Bir aralık dans ederken sordum : — Kaç yaşında- sınız ? — Babamın ya- nında doğrusunu söyliyorum : 20, Yalnızsam: 18. An- nemin yanında so- rarsanız : İğ. YAŞ Operetteydik. Arkadaşım, figü- ranlardan birini gözüne kestirdi : — Acaba kaç ya- şındadır ? Güldüm : — Herhalde gö- ründüğünden beş — Sizi ömrüm oldukça böyle takip edebilirim. — Mukavemet koşucusu musunuz ? — Hayır, mübalagacıyım. — Meşhur avu- katlarımızdan M. bey. — Yazık, — Neden ? — Kendikendine konuşuyor da.. — Ne çıkar? — Ben kendiken- dine konuşan avu- katı, yaptığı pas- taları kendi yiyen pastacıya benzeti- rim de acırım. MUKTESİT Müstakbel dama- dına kızını şöyle methetti ; — Kızım fevkalâ- de muktesittir. Ba- kın, kulaklarında küpe deliği bile yok! Ben güneşin kızıyım, Evlenmek istiyorum... Gönüller yıldızıyım. Evlenmek istiyorum... Sebehi Karabet efendi, Salamona gitti, ödünç para istedi : — Salamon bana on lira ver. — Veremem. — Neden? — Üç sebebi var: Bir — Biliyorum, parayı alırsan kendiliğinden iade etmiye- ceksin, — E, ikincisi? — Ikincisi parayı etmen için ısrar gene vermiyeceksin. — Üçün — Üçünc Ya — Dün kocanı dınla gördüm. — Karınlan mı? — Hayır. — Öyleyse yalnış gör- müşsün, kocam değildir! iade etsem, bir ka- Diplomam lisedendir, Fakat yok yurdum yerim... Darlığım kesedendir, Elbise ütülerim. Kazazede, avazavaz : — Bir boş kamaranız var mı? —— DARLIĞIM KESEDENDİR, EVLENMEK İSTİYORUM! Tereddüdü bırakıp, Bana talip olunuz... Bir aşk ateşi yakıp, Nur olsun sağ solunuz. N.K. Çünkü Bir ermeni ile bir yahudi konuşuyorlardı. Kulak ka- bartıp dinledim: — Seni kıskanıyorum Levi. — Neden? —Sizin için tuhaf tuhaf hi- kâyeler, fıkralar anlatıyor- lar. Bari siz de bize dair fıkra uydursanız. Salamon başını salladı : — Yahudi olmamak öyle hazindir, ki gülünecek şey bulunmaz. Meslek Meşhur ( yankesicilerden biri nikâh oldu. Daireden çıkarken şahit- lerine döndü : — Alayı bırakın, nikâh yüzüklerimizi hanginiz al — Bu bir şey değil. Biz de şubatta kar yağmıya başladı rı, herkes sabahtan akşama kadar kapısının önünü süpürür. Eğer süpürmezlerse, o kapıları kardan kapanır. Norveçli ses çıkarmadı. Yola devam ettiler. Bir müddet sonra rus bir çay içmek arzusunu izhar etti. Fakat nerede? Biraz ötede, karın altında ancak çatısı görünen bir kulube vardı. Norveçli kulubeyi gösterdi : — Şurada oturup içelim. — Ayol, bu kulubede oturup çay içilir mi? Norveçli bu fırsatı kaçırmadı: — Orası kulube değil. Büyük bir otelin altıncı katıdır.. Cevap Karı koca atıştılar. Karısı haykırdı: — Senden çok daha akıllı insanlar vardır. Kocası cevap verdi; — Doğru, seninle evlenmiş olmıyanlar. Diş Çocuk dişçiye gitti, sordu: — Bir dişi kaça çıkarıyorsunuz? — Bir liraya. — Iki dişi? Bir buçuk liraya. Öyleyse gidip kardeşimi de getireyim | Mülâhaza Belma Ohanım O kendikendine söyleniyordu : — Benim bir zaafım, fena bir var, Ne zaman birini sevecek olsam, her seferinde, ömrüm oldukça seviyorum |! Medrese almak için hocana tavuk hediye ettin mi? — Ettim amma alamıyacağım, Mehmet alacak. — Neden? zaafım — İcazet dıysa iade etsin | — O kaz hediye ettil

Bu sayıdan diğer sayfalar: