26 Mayıs 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

26 Mayıs 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

a Re ZE Şekvayi firak Yap yalnızım bu gece, Kaşık düşmanı gitti... Kaygu, keder, düşünce Dağıldı artık bitti.. Yap yalnızım ne enfes, Boş oturmak olur mu ?.. Gülüyor, bakın her kes; Hiç evde durulur mu? Cebimde param da var, Koşuyorum sokağa... Bu gece işe yarar; Her kim düşerse ağa.. Karşıma fıkır fıkır, Civelek bir kız çıktı.. Yanaştım pıtır pıtır; Eşi yok yalnız çıktı.. Hemen geldi benimle; Eğlenip coştuk bütün.. Bu fırsat geçmez ele; Yarın yok, varsa bugün.. IMSET Vasiyet Abraham, son nefesinde ortağı Salamonu çağırdı: — 12 kişilik bir gümüş çay takımın vardı; dedi, dört kişili- gini çaldıler O Artık ölüyorum. Kümüş çay tarınım tamamlansın diye sana vasiyet ettim! Temenni Iki arkadaş konuşuyorlardı : — Insan ne çabuk ölüveriyor! — Adam sende, ölen biz olmı- yalım da... — Ben fazlasını istemem, ben ölmeyim de.. Ipekiş Ipekiş bir müsabaka yaptı. Mağazanın . yerini eniyi tarif edene elbiselik hediye ediyor ve diyor ki: Ipekiş'in muvakkat satış ma- ğazası Tünel ile Galatasaray ara- sındadır, İngiliz kız mektebinin altındadır, Türkuvazın karşısında- dır, İstiklâl caddesinde 355 nu- maralı mağazadadır, Beyoğlunun en şık mağazasıdır... Fakat en veciz şekilde nasıl tarif edilmelidir? Gayet basit: (ipekiş Beyoğlundadır ) Çünkü bundan sonra o, civardaki mağa- zalar ve müesseseler kendi yerle- rini İpekiş mağazasıyla tarif ede- cekler: Türkuvaz Ipekiş'in karşı- sındadır, - Ingiliz (Okız mektebi Ipekişin üstündedir. Galatasaray dan tünele İpekiş'in önünden ge- şilip gidilir.. Gibi. ge Ra Yar Entarisi fıstıki ( Yar benden bıktı mi ki? | Hiç hatırım sormuyor, ) Kalbini yıktı mı ki?.. Yar çözmedi bendimi, Kimse bilmez derdimi... ( Seni bir gördüm güzel, 4 Telef ettim kendimi! Yemenimin incesi, Yok gönül eğlencesi. Beş Mısır haznesidir, Yarimin bir getesi | Bir inceçik tüyi Kimden aldın ö Sana yavrum dedikçe, Senin burnun büyüdü| Şu odanın kilidi, Üstünü toz bürüdü. Yar orada, ben burda, Yarı ömrüm çürüdü! | yemiş | sonra da keyifli keyifli | halini seyrettim. VERGİ Ahmetten bir tokat Mehmet müracaat olan mahkemeye etti. Ahmet şöyle anlattı: — Çoktandır. Meh- mede bir tokat atmak için avucum * kaşını- yordu. * Fırsatını bul dum, tokadı çaktım Mahkeme o kararıni para cezasına mahküm etti, Ahmet sordu: — 70 lirası reis bey? — Vurduktan sonra seyretmişsiniz... Temaşa vergisi; nedir verdi: Ahmedi 710 lira — — Bir haftadır gözüme uyku girmiyor doktor. — Kolay, sizi rahat uyutmanın çaresini bulurum. Hastalıği ne imiş — Demek borçlarımı ödiyeceksiniz !?... RUMBA Son o zamanlarda Rumba diye bir dans icat edilmiş. söyleye- dansın Doğrusunu yim, ben bu yalnız ismini duydum. Dün de bir arkadaşıma sordum: — Sen Rumba bili- yor musun? — Biliyorum. — Güç mü? — Bilâkis çok kolay: Iki omuzunun arasında bir pire uçuyor farzet sırtında bir böcek yü- yor gibi gelsin; arada sırada da pantalorun düşüyor ozannet, işte sana Rumba! — Eğer hayatınızı da bu derece iyi idare ederseniz mesut olacağım muhakkaktır ! KONSERDE Sesi güzel hanımları- mızdan biri konser veriyordu. Yanımda oturan bir hanım da, mütemadiyen sahnede söylenen şar- kıyı mırıldanıyordu. Sabredemedim: — Çenen tutulsun! dedim. Hanım hiddetle döndü: ana mı. pl yorsunuz? — Ne münasebet efendim, osahnedekine söylüyorum, bana sizi rahat dinletmiyor. Evvelâ rahat sonra: Tahdidi teslihatl GÖRMEMİŞ Yeni. evlenmişti. Karısı ile beraber Avrupaya, balayını geçirmeğe gidecekti. Buradaki bir acentesine vapur müracaat ederek Nice'ye gitmek | istediğini sordu: — Acaba bu balayı seyahatimiz ne kadar zaman sürer? | Memur biraz düşündü: | iel m b nizin yüzünü görmedim! söyledi ve — “26 Mayıs 1932 - — — Yazı yazdım yaz idi Kalemim kiraz idi; Ayıplama sevdiğim Mürekkebim az idi.. Yazı yazdım kış idi, Kalemim kamış idi; Ayıplama sevdiğim Elim üşümüş idi.. Okudum hiçe geldi, Kısmetim gece geldi, Hazreti Ibrahime Gör kurban nice geldil Şu dağın maziları, Çift otlar kuzuları; Mevlâm bize mi yazmış, Bu çirkin yazıları! Yaş nanenin kurusu, Akan suyun durusu; Ben senden vazgeçemem İşte sözün doşrusul.. Anadoludan gelmişti. Sirkecide bir otele indi. Lokantada iyice kafayı tuttuk- tan sonra, yatmak üzere yukarı çıktı. O duvar senin, bu duvar benim, bir kapının önüne geldi, tokmağı çevirdi. Odanın sahibi geç vakit rahatsız edildiğine kızdı. — Yanlış geliyorsunuz, dedi. Sarhoş kapıyı kapadı, gene a duvar senin, bu duvar benim, dönüp dolaştı ve aynı kapıyı açtı. Bu sefer adam kızdı: — Amma artık çok oluyorsun, bu oda senin odan değil bel. — Affedersiniz! ! Sarhoş koridorda bir müddet daha dolaştı ve - sarhoşluk bu, kolay değil - aynı odanın kapısını açtı. Adam yatağından fırladı, sa hoşu itti, : Sarhoş gene kapıyı açtı: — Kızmayınız, dedi, artık israr edecek değilim, yalnız müsaade ediniz de size bir şey sorayım. — Sor bakalım. — Nasıl oluyor da, bu otelin her odasında siz yatıyorsunuz?!. Gihi — Bu sabah üstünde sersem- liğin var. — Evet, sersem kalktım. — Desene yattığın gibi kalk- mışsın! — Var Gemi geldi durdu mu Iskeleye vurdu mu? ) Söyle ey seher yeli Yar halimi sordu mu? Karanfil haşlanır mı? Saksısı taşlanır mı? Küçükten bir yar sevdim, Ele bağışlanır mı? Kaşları enli enli, Gerdanı çifte benli; Gel yarım yat dizime, Söyleyim sana ninni.. Kaşları oydu beni, Gözleri soydu beni, Vurdu öldüremedi, Yaralı koydu beni.. Ağaçtadır kayısı, Yere düşer yarısı, Alacaksan tezce al, Var alacak gayrısı!

Bu sayıdan diğer sayfalar: