18 Haziran 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

18 Haziran 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

18 Haziran 1937 Tefrika No. 96 23 Esi. SEBA MELİK 5 — Akşam — 18 Haziran 1932 ESİ Yazan: ISKENDER FAHRETTİN Davut: “Gülmek, mesut insanların hakkıdır !,, demiş. Ben muztarip bir kadınım. Beynimde cehennemler tutuşurken nasıl gülebilirim?! Süleyman, Sur kralının elçisine: — Peki, göndereceğim... Dedikten sonra, Rodit'i arattı. Ona herşeyi anlatacak ve kendi selâmeti için bir müddet Sur kralı nezdinde kalmasını rica edeçekti. Cariyelerden biri, Rodit'in Bel- kısle görüşmekte olduğunu söy- ledi. Beni Israil hükümdarı bu sadık gözdesinden emindi. Kendisine: — “Ben oraya gidemem, Demesine imkân yoktu. O, böyle bir ihtimali düşünmemişti bile,. Süleyman o gece yalnız on beş talant altını düşünüyordu. Ve bunu düşünmeğe mecburdu. Hü- kümdar Moaplılarla harbedecek olursa, onun için on tane.. Yüz tane Rodit'in ne ehemmiyeti ola- bilirdi?! Fakat, onbeş talant altını alırsa, harbi bile kazanabilirdi. Zaten Moaplıların (o cengâverliklerinden başka güvendikleri ne vardı ki.. Dağlarda uzun zaman yaşama- sını bilen ve bütün meziyeti bun- dan ibaret olan bir avuç askerle Beni Israil ordusunu mağlüp et- mek kolay bir iş miydi? Süleyman, Moap hâkimine ev- velce yazdığı bir mektupta da: “Ben insana tahtımı kolay kolay vermem! ,, Dememiş miydi ? Süleyman harbe girmemek için Sur kralının omuavenetini temin etmeğe de lüzum görmüştü. Moap hâkiminin Sur kralına yirmi talant altindan fazla borcu vardır. Süleyman, Hiram la uzlaş- zak olursa, bu vesile ile de Moap hâkimini tazyik ve tehdit edebi- lecektir. Bu, güzel bir. fikirdi. Sur Kralı, Moop hâkimi bu suretle tehdit edince herşey esa- sından halledilmiş olacaktı. Süleyman bu ümit ve kanaatle yatagına girdi, Ertesi sabah derhal hassa zabitlerinden (o birinin (yanına - Rodit dahil olduğu halde - on cariye vererek (Sur)a göndere- cekti. * .. Ayni gece.. Belkıs ruhan çok muztaripti. Rodit'le konuşuyordu: — Bu gece cehennemin kapıları açılmış, Rodit!l O kadar çok ya- kıcı bir sıcak var ki.. Rodit, ince hasır bir yelpaze ile Melikeyi serinletmeğe ve âsa- bını teskin edecek hikâyelerle avutmağa çalışıyordu. — Yemenin, buradan daha fazla sıcak olduğunu söylüyorlar.. Oranın bhavasıda sizi bu derece rahatsız eder miydi? Belkıs alnından akan terleri silerek: — Sebada sıcaktan hiç şikâyet etmezdim. Buradaki sıcaklar insa- nın yalnız etlerini değil, beynini de eritiyor. Düşünmek fırsatını bulamıyorum. — Düşünmeğe çok ihtiyacınız mı var, Melikem? — O kadar çokki... Hem bu ihtiyaç, günler geçtikçe artıyor. Rodit, Melikenin mizacını kav- ramıştı: — Size'yardım edemez miyim, Melikem? Diyerek yanına oturdu. Melike gülümsedi: , — Zaten bu sarayda senden sadık ve vefakâr” bir kadın gör- medim. Hepside birbirlerinin gözünü oymağa çalışıyorlar. — Bütün saraylarda böyle değil midir, Melikem ? — Sebada hiç bir cariye diğe- rinin aleyhinde söz söylemek değil, birbirlerinin yüzüne bile bakmazlar. Hepsinin odaları ve işleri ayrıdır. Hattâ bazen bir sene yanyana iki odada oturan iki cariyenin biribirini görmediği vakidir. Rodit derin bir göğüs geçir- dikten sonra : — Ne sakin bir saray hayatı... Diye mırıldandı. Seba melikesi cevap verdi: — Seba kızları çok samimi ve fedakâr olurlar. Jerüzalem kızlarına gelince... Rodit: — Çok neşeli, fakat biraz fazla dedikoducu demek istiye- ceksiniz, öyle değil mi, Melikem?! Dedi ve Belkıs'in dizlerini oğuşturmağa başladı. Belkıs biraz neşelenmişti. — Siz hakikaten neşeli insan- larsiniz, dedi. Sebada gülen kim- Seye az tesadüf edilir. Fakat, Je- rüzalem kızları arasında somurt- kanına rastlamadım. — Bu kadar neşeli kızlar içinde ruhan muztarip; oluşunuza hayret etmemek kabil değil, Melikem| Belkıs kaşlarını çattı: — Sen benim derdimi bilirsin! Davut: “Gülmek, mesut insanların hakkıdır!,, demiş... Beynimin için- de cehennemler tutuşurken nasıl gülebilirim? — Hakkınız var! Mısırlı prenses öbür dünyaya göç edinceye kadar sizi neşeli görmek mümkün olmı- yacak! — Dünden veri nasıldır? — Yarası iyileşmiş.. Odanın içinde gezebiliyor... — Mefsedet ikama muktedir bir hâle gelmiş demek...?! Rodit, Melikenin zaif damarını bulunca biraz daha açıldı: — Bu kadını öldürmekten başka çarei halâş yoktur, Melikem! — Sen bunu bana bir defa daba söylemiştin! Fakat, ben elimi Firavun kızının kanı ile kirletmek istemem. — Prensesi öldürecek misin? — Hayır.. Oldürteceğim. (Arkası var) EMLÂK SAHiPLERİ! Emlâkiniz ye kiracı Emlâkinizin kiralarını muntaza-. Emlâkinizin men tahsil edebilmek varıdatını temin edebilmek bususatında mutehassısla- Emlâk rın tecrübesinden istifade edebilmek için ENILAK İDARESİ umurunda kesbi ibtisas etmiş olan UMUM EMLÂK ACENTESİ müessesesine MURACAAT EDiNiZi Are: Bahçek 1, Taş han No.20-21-22 Telefon: 20307 ERDEK MEKTUPLARI 30 kuruşa barbun- ya, 6 kuruşa kolyos Erdek belediyesi AZ varidatına rağmen çok çalışıyor Erdek 15 ( Hususi ) — Bugün Bandırmaya 22 kilometre mesa- fede Kapıdağının cenubunda bir zamanlar ehemmiyetli ihraç lima- nımız olan Erdeğe geldim. Erdek | umumi harpte ve istirdat sene- lerinde geçirdiği iki cesim yangı- nın tesirile harap olmuş ve çok küçülmüştür. Hali hazırda (2500) nüfusa maliktir. Umum kazanın nüfusu 14 bin küsurdur. Bugün Erdegin civar kazalarca bir hususiyeti vardır. Mesire yer- lerinin pek bol olması, çok sakin olan denizinden mütenevvi ve bol balık çıkarılması... Bura belediyesi pek az az va- | ridata maliltir. Bütçesi (16) bin | küsur liradır. Bu kadar para ile memleketin imarına çalışılamıya- cağı aşikâr olmakla beraber bele- diye reisi Salâhaddin bey çok gayret göstermektedir. Yapılan işler 16 bin lira ile vücude geti- rilemiyecek kadar büyüktür. Buna yokluk içerisinde varlık göstermek derler. Burada tesadüf beni sporcularla da tanıştırdı. Erdek idman yordu Bandırma mıntakasına tabi bulun- duğundan mıntaka reisi ve müfet- tişi klübü teftişe gelmişlerdi. Ta- nıştığım bu arkadaşların vesilesile klübün (faaliyetini de yakından görebildim. oOErdek (belediyesi idmancılara kasabanın ortasında ve kesif (oağaçlığın içerisinde denize pek yakın bulunan bir binayı çalışma yeri olarak veriyor. Idmancılar bu himayeden pek memnundur. Voleybol (o yerleri ve deniz sporlarına elvirişli olan sahalara malik bulunan klübün bu yaz mevsiminde daba faal olacağı anlaşılıyor. Balık bolluğu Erdek, balığının çok mebzul bulunduğu bir kaza merkezidir. Her gün 2500 okkaya yakın mü- tenevvi balık çıkarılıyor. Kolyozun okkası altı kuruştur. Barbunya- nın okkası 30 kuruştur. Bütün balıkların fiatlerinde bir düşüklük vardır, Fazla ihracat yapabilse Erdek denizinden günde 30 bin okkaya bakın balık tutulabilecek. Bu kazanın iktisadi vaziyetini bu- rada müteşebbis sermayedarlar tarafından açılacak bir konserve fabrikası oıslah (o edebilir. o Bu takdirde hem memleket kaza- nacak hem de ihracat noktasın- dan hükümet kazanacak. Buraya heftada bir defa vapur uğrıyor. Fakat hiç bir iş yapamı- yor. Erdekten bandırma tarikile İstanbula gitme (250) kuruştur. Bu yüzden ne nakliyat yapılıyor ne de yolcu bulunuyor. Kiraz bayramı Erdekte her sene kiraz mevsi- minde bir kiraz bayramı yapılır. Başka yerlerde muayyen günü olan kiraz bayramının Erdekte muayyen bir günü yoktur. Çünkü bayram gününü burada mütevelli vaziyetinde bulanan bir kadın tayin eder. Bu sene havaların soğuk olma- sından kemale gelmiyen kirazların daha iyi satılabilmesi için bayramı İ bu kadın bir hafta sonraya tehir | etmiştir. Kiraz bayramının ilânıda bu kadın tarafından bir takım İ merasim ile yapılır. Netice itibarile koza, balık, zeytin, üzüm, şarap yetiştiren bu kaza sermayedarlara çok muh- | | taçtır. Sermaye sahipleri de muh- telif ve bol bir şekilde bulunan | ticaret malını ancak burada bula- bilirler. Erdek ve sermaye bir- İ birine çok muhtaç iki mevcudi- | yettir. Her akşam bir hikâye Kadri efendi filosof, Lemi amele, yakışıklı, ilme ve edebiyata hürmetkâr. Koca Emine ise, tecrübeli bir meyhane kadını, Lemi'ye gönül veriyor onu dost tutuyor. Kadri efendi, Lemi ile her gün parasına iskambil oynıyor; onun bir iki lirasım sızdırıyor. Emine, bu işe kızıyor. Gene o gün yanlarına yanaşarak oyunu takip ediyor. Kadri, hem oynıyor, hem kitap okuyor! Kadri efendi, elindeki kitaba göz atmağa başladı. Koca Emine onunla alay etti: — Sen, her halde şimdiye kadar bu kitabı ezberlemiş ola- caksın! Eskiden ben de senin ,gibiydim. Gazetedeki tefrikaları okumadan, gözüme uyku girmezdi. Bu sırada, Leni'nin parmakları, | masanın kenarında asabi asabi trampet çalmağa başlamıştı. Göz- leri, sabit bir noktaya takılmış, asabi asabi pırıldıyordu. Kadri efendi, bunun, oyun arzusundan doğma bir heyecan olduğunu anladı. — Haydi bakalım! -dedi.- başlayalım... Ilk eli sana veriyorum. Lemi kâğıtları dağıttığı esnada, filosof, gene kitabina dalmıştı. Bu felesefe kitabının her halde pek neşeli bir kitap olduğuna hükmetmek lâzımdı. Zira, Kadri efendi, hem iki yana sallânarak okuyor; hem de gülümsüyordu. Koca Emine, onu, merakla tet- kik ediyordu. Hiç bir hareketini gözden kaçırmıyordu. Maamafih, bu teftişe rağmen, her günkü mucize gene tahakkuk ediyordu: Kadri kazanıyordu. Halbuki, bu adamın ne baştan savma bir oyun oynayışı vardı. Masaya kollarını dayamıştı. Fel- sefe kitabını önüne, kollarının arasına almıştı. Gözlerini kitabın- dan ayırmıyordu. Hem okuyor, hem oynuyordu. Kâğıt yapması lâzımgeldikçe, desteyi bu kitabın üzerine çıkarıyor; orada kâğıtları yayıyordu. Lemi'ye gelince, her sefer ol- duğu gibi, bu sefer de kendini kaybetmiş, harici âlemle alâka- sını kesmiş gibiydi. Gözü dünyayı görmüyordu. Oyun oynarken vect içinde imişe dönüyordu. Hattâ, arkadaşının bir sefer, papas yerine oğlan atıp da par- tiyi kazandığını bile farkedemedi. Bunu koca Emine gördü de: — Yoo, bak... Hile yok! - diye haber verdi. — Ne hilesi, hanım ?.. Dalgın- lık... - diyerek Kadri, oyunu tas- hih etti - Görmüyor omusun? Kitap okuyorum... Evet, müteakip partilerde de, kitap okumakta devam etti. Ağır ağır sabifeleri çeviriyor; kitap okuduğu esnada oyuna da devam edebiliyordu. Fakat diğer bir seferinde, Koca, Emine sahifeler arasından orya dağlısının çıktığını görünce Kadri efendinin elini şappadak yakaladı. Kitabı havaya kaldırdı. Içinden patır patır iskambiller döküldü. — Seni gidi alçak hilebaz ku- marbaz senil... Alırsın körpe oğ- lanı karşına ha... Gördün mü, Lemi kimlerle kumar oynadığını... Haydi, kalk eve... Lemi, sapsarı kesilmişti. Titri- yerek ayağa kalktı. Ne yapacağını bilemiyordu. Ağzından mânasız kelimeler dö- külüyordu. Kadri efendiyi tahkir için bir söz arıyor, bulamıyordu. Nihayet, yumruğu kaldırdı. Şid- detle masaya vurdu. Bundan sonra çenesinin açılması ve söyleyeceği sözleri söylemesi beklenirdi. Lâkin gene de irtibatsız lâkırdılar mırıl- dandı. Kadri efendi ise: — Kâğıtları yaparken iki üç iskambil yaprakların arasına gir- mış... - diye soğuk kanlılıkla mes- eleyi izah etmek istedi.- zaten destede eksik olduğunu ben de farketmiştim. Sana şimdi haber yerecektim, birader... Lemi: — Sizin gibi bir filosofa yakış- tıramadım, yakıştıramadım... Ya- zıkl Yazık! - diye homurdandı. — Ayıp... Böyle şeyler söyle- me, oğlum... Kadın sözüne uyup- ta... Lemi, kitabın arasından kâğıt- ların pıtır pıtır döküldüğünü gör- meseydi, Kadri efendiye inana- caktı, Fakat gözlerile görmüştü. Hiddetle: — Garson! - diye haykırdı. - Benim hesabıma bak.. Elli beş kuruş mu?.. Al atlmış.. Size de yetmiş kuruş borcum vardı. Kadri efendi.. Buyurun.. Fakat yazık, yazık!.. Sizin gibi âlim bir adama yakıştıramadım. Kadri efendi, yalnız yetmiş kuruşunu alıp cebine indirmekle alâkadar oldu. Vakanın mabadi ona vız geldi. Sonra, gözlerini gene felsefe kitabına indirdi. Okumakta devam etti. Koca Emine, küfürler yağdıra- rak, âşıkını kolundan tuttu, dışarı çıkardı. (Yarın bitecek) Nakili: (Hatice Süreyya) ananas YENİ NEŞRİYA Oz dilimize doğru Eski gazeteci arkadaşlarımızda muallim Hüseyin Kâzım bey ta- rafından türk dili için çalışmak üzere çıkarılmakta olan bu ede- biyat mecmuasının ikinci nüshası çıkmıştır. Bu nüsha doktor Cafer oğlu Ahmet ve Orhan Sadeddin beylerin yazıları ve biri dilimizi diğeri de mektepçilimizi çok alâ- kadar edecek kuvvetli iki yazı ve sair makaleler ve şiirler ile doludur. Iğdiç edilen hayvanlar Son beş ay zarfında İzmir vilâyeti dahilinde işe yaramıyan hayvanlardan iğdiç edilenlerin miktarı hakkında baytar müdür- lüğünce bir rapor bazırlanarak ziraat vekâletine gönderilmiştir. Bu rapora göre iğdiş edilen hayvan mıktarı şudur: 710 at, 357 kara sığır, 177 manda, yekün 1244 dür. Adana mezbahası açıldı Adana, 16 ( Hususi ) — Şehri- mizde inşa edilen asri mezbahanın muvakkat kabul muamelesi yapıl- mış ve hayvan kesilmesine baş- lanmıştır. Mezbaha sıhhi şeraiti tamamile haizdir. ç 1 Aylık abone 150 kuruş Muhterem karilerimize kolaylık / Karilerimizden arzu edenler 150 kuruş mukabilinde gaze- temize bir ay için abone olabileceklerdir. Gazetemize bir aylık abone | kaydedilecek muhterem oku- yucularımızdan ricamız: 150 kuruştan ibaret olan abone R ücretini müddetlerinin hitamından evvel ve vakti zamanında idaremize fi göndermek. Aksi takdirde gazete yi irsalâtında oteahhur vukubulur ki bunu muhterem kari'lerimizin de & arzu etmiyeceklerinden eminiz

Bu sayıdan diğer sayfalar: