3 Eylül 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 3

3 Eylül 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

© £ Eylül 1293 Aksam. AKŞAMDAN AKŞAMA şe m ma mma Dünya güzelile hasbıhal Sevgili kızım | Istanbula safa geldiniz. Ne yamandır gözlerim yoldaydı. Söy- İyecek iki çift sözüm olduğu İçin avdetinizi bekliyordum. Hal- buki, o kazino senin, bu balo benim, sizi Avrupa'da alıkoydular; şehir şehir dolaştırdılar. Haberiniz olmadan - ve buradan sizi gön- derenlerin de alâkası olmadan - anba minha teşhir edildiniz; buhrandan kıvranan otel, lokanta sahiplerine reklâm vasıtası oldu- nuz ve onlara, - bilmiyerek, iste- miyerek - kazanç getirdiniz. Esasen, Garp'te, bazı müteşeb- bisler, bu gibi (o müsabakaları, - bediiyat bütün (o hakkaniyetile tezahür etsin diye değil, - ahali- den bir az para devşirelim! Diye tertip ediyorlar. Bakınız: Neka- dar da hesaplarını bilir, menfaat perest adamlarmışl... Sayenizde bu kadar ahali toplıyarak para kazandılar. Hiç değilse size, bir ikramiye Overmemeli mi idiler? Bizler burada, bütün şehir halkı, on bin liralık mükâfatlar, ona görede hediyeler aldığınızı um- muştuk. Halbuki, bakınız, aslı çıkmadı. Size birinci nasihatim: Maksatları ticaret olan bu garpli müteşebbislerle bundan sonra da münasebeti kesmezseniz, ihtiyatlı davranın. Fakat, muhterem kızım, asıl en bariz hususiyetiniz, iyi yetişmiş, faziletkâr, annesine, babasına, Fatoş'una düşkün ve bütün diger alâimi haiz bir aile kızı olmanızdı. Bu mazhariyetleriniz içindir ki, burada da, Avrupa'da da hakem- ler, sizi diger bir çok güzeller arasından seçtiler... Garplı müte- şebbislerin cicilibicili tekliflerine vereceğiniz (o cevaplar (müspet olursa, bu en güzel ve esaslı hususiyetinizden her gün biraz daha kaybedeceğinizi unutmayın... Sizden evvel taç giyenlerden bir çoklarının akibeti iyi olmamıştır. Lâkin biz sizden yana endişe etmiyoruz. Zira, seciyenizin kuv- vetli olduğu nasiyenizin necabe- tinden anlaşılıyor, kızım. Gerçi Nedim'in söylediği gibi: Güzelsin, bibedelsin, şuhsun, nazende dilbersin! Fakat, güzel şeyler de, temcit pilavı gibi, insanın önüne konula kaldırıla, gına. verir. Gazeteler, sizden o kadar bahsettiler, res- minizi öyle bol bol koydular ki, pek çok kimselerin “ Öf! artık bıktık , Odediğini O işidiyoruz. Manevi bir iptizale düşmekten de çekininiz ! Bunun için tedbir alınız ! Sirkeci istasyonunda size ya- pılan merasimin şatafatlılığına bakmayın ve ehemmiyet verme- yin ! Işittim ki, bir Türk genci, dünyanın, en büyük ve en güç mühendislik mektebi olan Paris- teki Politechnigue'de yetmiş iki buçuk millet arasında birinci gelmiş. Elbette, hakkalinsaf tas- tik edersiniz ki, o genç, size nazaran, milletimiz namına, daha şerefli bir iş yapmıştır. Çünkü, bu uğurda, gece gündüz sa'yını, gayretini, zekâsını kullanmıştır. Istanbulun plânı Müsabaka keyeti yakında işe başlıyar Istanbulun plânını yapmak üzere bir müsabaka açılacağını yazmış- tik. Müsabakanın esaslarını şeh- rimizde güzel sanatlar, fen, ticaret ve iktisat mensupları kararlaştıra- caktır. Belediye bu zevatı intihap etmiş ve kendilerini toplanmağa davet etmiştir. Bazı zevat şehir mütehassısının plâninı tetkik edecek ve bir nevi jüri mevkiinde bulunacak olan bu zevatın vaziyetini garip gör- mektedir. Halbuki belediye bu fikirde değildir. Belediye, komis- yonu plânn fenni kısımlarını tetkik etmiyeceğini, yalnız muh- telif o mütehassısların (o plânlarını mukayese ederek en elverişlisini intihap edeceğini beyan etmek- tedir. Avusturya ile ticari münasebat Viyanada, Türkiye ile takas usulile ticari münasebette bulun- mak için bir takas şirketi teşkil edilmiştir. Şirket, buradaki ihra- cat tacirlerile muhabere suretile temasa başlamıştır. Kime ait? Hürriyeti Ebediye tepe- sindeki arazi itilâfı Hürriyeti Ebediye tepesindeki arazinip Ermeni heyeti mütevelli- yesine mi, hazineye mi ait oldu- ğu hakkında bir ihtilâf çıkmış, iş mahkemeye intikal etmişti. Bu hususta lâzım gelen tetkikat ik- mal edilmiştir. Eylülün 5 inci pazartesi günü ikinci hukuk mah- kemesinde bu davanın rüyetine geldiği vakit, kimsenin kılı bile tepren- miyecektir : Beşerin böyle dalâletleri var... Isviçrede de, dehrin ve devrin en büyük âlimi olan Einstein'i istasyonda (o karşılamamışlar da aynı trenle gelen bir güzel aktrise merasim yapmışlar... Hülâsa, kemali tavazula sizin de itiraf ettiğiniz gibi, bir gayret ve himmetiniz sebketmeden başınıza birdenbire bir devlet kuşu kondu, kızım. Bu kuş vahşicedir, bir yeri- nizi gagalamasın, dikkat edin, bir... Ikincisi: Bundan sonra da, gurura, azamete kapılmayın, size, eski devre ait bir sözü adapte edeyim: Yeniçeriler, (o padişaha Obağ- rırlardı: — Mağrur olma padişahim senden büyük Allah var! Madem siz de artık taç giyin- diniz: — Mağrur olma kıraliçem, sen- den güzel kızlar vaaaar! (Hatice Süreyya) ŞEHİR HABERLERİ İcra kanunu Yeni kanunun tatbikine başlanıyor Yeni icra kanunu dolayisile adliye icra dairelerinde yeniden bazı tesisat yapılmakta idi. Bu. tesisat ikmal edilmiştir. Son defa tanzim olunan yeni kadrolar da ikmal edilmiştir. Bu günden iti- baren yeni kadroların tatbikine başlanacaktır. | Eylülün dördünde yeni icra kanununun tatbikine baş- lanacağı cihetle müşkilâta maruz kalmamaları için yeni kanun alâ- kadar memurlara eyice izah edilmiştir. Beyoğlu telefonları Telefon şirketi Beyoğlu tarafı telefonlarının da otomatike tah- vili münasebetile dün Beyoğlu santıralında çalışan 59 memureye vazifelerine nihayet verileceğini bildirmiştir. Beyoğlu telefonları da 1 teşrini- evvelden itibaren otomatik olarak çalışacaktır. Iş başında! Paraları cebine yerleşti-' rirken yakalandı Kumkapı polis merkezi sabıka- lı bir hırsızı evvelki gün iş ba- şında yakalamıştır. Fehmi isminde olan bu adam gündüz Kumkapı- da sütçü madam Zuinin dükkâ- nını gözetlemiş ve bir aralık madam Zui dışarıya çıktığı sırada çabukça dükkâna girip çekme- ceyi açmış ve içindeki paraları cebine doldurmaya başlamıştır. Bu sırada madam Zui dükkâna gelmiş Fehmiyi bu vaziyette gö- rünce (Oo bağırmıya (başlamıştır. Gürültüye polisler yetişmişler, Fehmiyi yakalamışlardır. Çekme- ceden aşırdığı paralar üzerinde bulunmuştur. (Fehmi adliyeye verilecektir. AKŞAM ABONE ücretleri , Türkiye Ecnebi SENELİK 1400 kuruş 2700 kuruş 6 AYLIK 750 » Z 1450 » 3AYLIK 400 » 800 » 1 AYLIK 150 » - ap” Abone ücretleri doğrudan doğruya AKŞAM idaresi namına gönderilmelidir. Adres tebdili için yirmi beş ku ruşluk pul göndermek lâzımdır. .Cemazilevvel 2 — Ruzuhuızır: i21 S. İmsâk Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı E. 93 1046 5335 9,13 12 1,35 Va. 3,43 5,28 12,14 15,53 1841 20,17 maal Idarehane: Babıâli civarı Acımusluk sokağı 13 No. Umumi temizlik Meyva kabukları yüzünden sinekler çoğaldı Son günlerde meyvanın ucuzluğu yüzünden herkes bol bol meyva yiyor. Fakat meyva, bilhassa kavun, karpuz kabukları yüzünden Istanbulun birçok sahilleri bir mezbelelik haline gelmiştir. Su cereyanlarına maruz kalma- yan sahil halkı meyva kabukla- rının neşrettikleri kokudan son derece şikâyet ediyorlar. Bilhassa Haliç bunda çok mü- teessir oluyor. Belediye şubeleri bu meyva kapuklarını sık sık kal dırtıyor. Fakat halk, kabukları çöp arabalarına, atacak yerde sahillere, meydanlara atıyorlar. Bu mezbelelikler yüzünden kara ve sivrisineklerin çoğaldığı görül- müştür. Belediye, şehrin sahil, meydan ve bu gibi pisliklerin kesretle bulunduğu yerleri umumi bir temizliğe tabi tutacak, bundan sonra çöpünü çöp arabasına ver- miyerek şuraya buraya atanlar şiddetle ceza göreceklerdir. Sahte memurlar Fotografçıdan parayı alırken yakalandılar Ziya ve Sami efendi isimlerinde iki kişi dün Beşiktaşta fotografçı Celâdet beye giderek (o kendileri- nin elektrik memuru olduklarını söylemişlerdir. Bunlar dükkânın elektrik saatini muayene ettikten sonraCelâdet beye: — Siz gizli olarak fazla cereyan çalmışınız, bize 40 lira verirseniz bu işi kapatırız, demişler ve Celâdet beyden Galatada bir lokantada parayı almayı kararlaş- tırmışlardır. Onlar gittikten sornra Celâdet bey polise haber vermiştir. Lâzım gelen tertibat alınmış ve dün gece Galatada kararlaştırılan lokantada Ziya ve Sami efendiler Celâdet beyden parayı alırlarken cürmü meşhut halinde yakalanmışlardır. Tahkikat devam ediyor. Muallim mektepleri Maarif vekâleti ilk muallim mekteplerini mıntakalara ayırmış- tır. Her vilâyet talebesi kendi (o mıntakâsındaki mektebine gidebilecektir. Bütün vilâyetler 8 erkek ve 7 kız muallim mektebi arasında taksim edilmiştir. Bu sene ana ve köy muallim mekteplerine ta- ancak muallim lebe alınmıyacaktır. (Jesir çırpan | Unutulanlar Dil meselelerine, has Türkçe kelimelere büyük bir ehemmiyet verdiğimiz bu zamanlarda aklıma bir şey geldi. Kullanılmıya kulla- nılmıya unutulmuş, yahut az kul- lanılmaktan unutulmak üzere bu- lunan ne güzel, ne şirin kelime- rimiz var.. Meselâ eskiden sarışın, mavi gözlü çocukları : — Hanimiş benim mavişiml.. diye severlerdi... Hattâ sevğililer bile mavi gözlü eşlerinin kulak- larına: — Mavişim!.. diye fısıldarlardı.. Maviş, sarışın kelimesi gibi sarı saçlı ve mavi gözlülerin ismi idi. Fakat maviş sarışın, mavi gözlerin güzellerine (o denebilirdi. (o Belki şimdide söyleniyor amma o kadar az kullanıyor ki ben “maviş, ,in istikbalinden korkuyorum.. Lüga- tımızdan güzel bir kelime silinmek üzere.. Geçen gün bir kolonyacı dük- kânında idim.. Bir genç şampuvan alıyor... Tezgâhtaki satıcı mat- mazele: — Blond için bir şampuvanl. dedi.. Aklıma maviş kelimesi geldi.. Zavallı maviş... Bunun gibi çok şık ve güzel kelimelerimiz vardır amma kulla- nılmadıktan sonra.. Meselâ ufak tefek, fakat güzel çitlembik gibi genç kızlara: : — Ne çıtır pıtır şeyl.. derdik. Şimdi pek az söylüyoruz. İşte çıtır pıtır narinliği, narin- lik mefhumunu adamakıllı ifade eden bir halde... Yine ayni manaya gelmek üzere anneler çocuklarını: — Minik yavrum!. Diye okşar- lar... Minik de yavaş yavaş unu- tulmak üzeredir... Hele genç kız lisanında bu tarzda ne çok kelimeler var- dır.. Cir çok genç kızlar anne lerine yazdıkları mektuplarda: “ Nonoş anneciğim!, diye başlar... Fakat bu nonoşlar da günden güne eksilmektedir. No- noşun yerine kim bilir ne müna- üzere,. Onu bilmiyorum !.. Biraz | Argoya kaçmasına rağmen küçük manasına gelen “ cimcime ,, keli- si de artık unutulmuş gibidir... Niçin bilmiyorum. Gayet güzel kelimelerimiz varken ne acayip kelimeler kullanıyoruz... Bu büyük lâf kullanmak, kitabi lâf söylemek bizde o derece alıp yürümüşki sormayın.. Sokakta lâf atanlara bile sirayet etmiş... Meselâ iki kaldırım âşıkı önlerinden giden bir genç kadın için: — Ne lâtif mahluk.. Ne leta- fetl.. gibi souk iltifatlar savuru- yorlar.. Halbuki pek âlâ: — Ne şeker şey!. diyebilirler- di..Hayır.. Öteki kelli.. felli Bu “ne | şeker şey , pek şansız şöhretsiz.. Konuşurken biraz da kelimeleri tevazu ile seçsek.. Hikmet Feridun Tavuk — Git git Git gıt gıdaaak Amca bey... gıdaaak!.. .. Git gıt gıdaaak... gıt git gıdaaakl.. Amca Beye göre... se Git gıt gıdaak, yahu Amca bey, çabuk bir folluk göster yumurtlıyacağım... ——— we Git gıt gıdaaaaaakl Git gıt gıdaaaakl... A.B. — Darilma amma tavuk he nım, sen de bizim ticaret erbabına ben ziyorsun, mahsul kapıya gelince mah» reç arıyorsun!... sebetsiz bir ecnebi kelime girmek | |

Bu sayıdan diğer sayfalar: