25 Kasım 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

25 Kasım 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

K.M em eee Money vogipakçayama Ja 25 Teşrinisami 1932 zi Aleşam ik si Sahife 9 m KARİ MEKTUPLARI SUMER KIZI || Kupon meme mücadele! Ne güzel mimar yarabbi asağı > oyuk Ge yüz a siker ZİL | Memleketimizde birçok geylerle | | Bu muazzam kilisenin kubbe: | edilebilirdi . . Lek onun vena mn mn mame | eke nk | e male | ei ge : i ee İ dan biri de kaynanalardır. Birçok | bakarak geri geri yürüdüm. Say | yopmedğn yaz yerek Gö Alam hükümdarını ( Sirtella )ya götürmüşlerdi. | kaynanalar elim vakalara sebep | Pek hiçuma gider, Sırtımı ahşap, | Jarnn— ücüyle daha “m $ Alamlar, hâlâ arz ilâhından şefaat umuyorlardı. oluyorlar. Bu yüzden benim de “ibi bir dolaba | !emastaydı. Fakat, masa onun Bilge yeni bir kanun yaptı: “Güneşe hakaret eden idam edilecek !,, Bilge saraya döndüğü zaman kurultay toplanmıştı. Oakşam on bin kiş bir kuvvet, zafer şarkıları söyliyerek Sirtellaya dönüyorlardı. Esir (Beklan)ı da beraber götü- rüyorlardı. Mısır efsaneleri (Bilge)nin zihnini korcalamağa başlamıştı. Suz halki son defa olarak, mag- lüp bükümdarlarını görmek üzere sokaklara dükülmüşlerdi. (Beklan)ı bir arabaya bindir. 'mişleri Arabanın etrafını Sumer süve rileri sarmıştı. Halk ağlaşarak birbirini ite kaka arabanın yanına sokulmak istiyordu. Beklan sakallarını karıştırarak etrafına bakımıyordu. Esir Alam hükümdarı korkulu bir rüya içinde yaşıyor gibi dal- gın, müteheyyieti, Ordu sarayın önünden geçi- yordu. Bilge sarayın penceresinden görünmüştü. Beklan, genç kadını görünce derin bir göğüs geçirdikten sonra başını önüne eğdi.. Artık, etrafına bakınmıyor, kimseye selâm ver- miyordu. Beklan şimdi rüyadan uyanmıştı. Kendisini esir alan kahramanla karşı karşıya gelmişti. Alam hükümdarının gözleri sulandı. Beklan gibi mağrur bir hükür darın, genç bir kadın eline esir düşmesi ne demek olduğunu an- lamışt. Sarayına, servetine, karısına, hazinesine, ve nihayet memleke- tine veda ederken kalbinin sızla- Bir aralık gözlerinin ucile, bah- deki mabudu aradı. Senelerden beri taptığı taş ma- budun yerinde Sumer süvarilerinin altları kişniyordu. Ona taş mabudun parçalandı. Zını söyledikleri zaman gülmüş ve: — Benim taptığım mabut her. halde kudret ve azametini gös- terecekti demiş Yerle bir edilen imabut neden bu kadar susmuş, onun feryat ve figanını işitmemişti? — Yıldırımlarını neden düşman üzerine yağdırmadın? Neden bu kadar geciktin, ya mabut? diye söylenerek müteessirane başını salladı. Yanında oturan muhafıza: —Bilge ne insafsız bir kadınmış. Dedi. Muhafız cevap verme: Araba saraydan uzaklaşınca Beklan büsbütün asabileşmişti. Muhafıza tekrar sordu; — Bilge çok merhametsiz bir kadındır, değil mi? — Zanneymem.,. — Baksana... Beni pencereden seyrederken ne kadar soğuk kan- lydıl Esir düşmüş bir hükümdara bilge ne yapabilir. Beklan dişlerini gıcırdattı; — Ne mi yapabilir?! Beni bu- yada bırakırdı. Sirtellaya gönder. — Sizi Sirtellaya gönderen o değildir! I — Ya kim.? — Kurultay karar verdi, Orada hapsedileceksiniz! Beklan sevinerek: — Kurultay karar verdi ha.?! Diye mırıldandı. Alam hükümdarı, Bilgenin şahsi intikamından © korkuyordu. Bu haberi alınca gülümsedi. — Ben Sumer zabitlerinin çok âdil ve munsif insanlar olduğunu işidirdim. Doğru imiş... Beklan idamdan korkuyordu. Mademki sadece hapsedilecekti. Tehlike yoktu. Aradan zaman geçtikçe - nasıl olsa- husumet leri gevşiyecekti. O, günün birinde memleketine döneceğini ve tekrar tahtına oturacağını ümit ediyordu. Düşman memleketinde (Sumer ) kanunları 1 Sarı renge hakaret edenler. idam edile cektir. J Bilge Halk, taş mabutlardan yüz çe- virmekle beraber, güneşe tapmak- tan da çekiniyordu. Sumer ordusunun bir kısmı, Beklam ile Sirtellaya hareket ettikten sonra, yerliler, kendi ara- larında gizlice şöyle bir karar vermişlerdi : “ Sumerliler memleketimizden gidinceye kadar GÜNEŞe tapar gibi görünür ve onları zahiren memnun etmeğe çalışırız., Suz halkı mabutsuz kalınca, tekrar, arz ilâbı (Enhil) den şafaat ummağa başlamıştı. ir gece nasılsa fazlaca yağmur yağmış ve şimşekler. şiddetlice gık. Alamlar, hep birden: — Enbil bizi düşündü. Ferya- dımızı işitti, Müstevili | Sumer ordusunu kahır ve helâk edecekti Diyerek sabaha kadar arz ilâ- hına dua etmişler. Ertesi sabah güneş açtı. Ortalık aydınlandı. Hali, sokakta, yere düşen gür neş ışığını hakaretle çiğniyordu, Bilge bu hakarete tabammül bir kas Akşam üstü Sumer mun yaptı, askerleri şehri baştan başa ku- şattılar, Ve yeni kanun, davullarla, şel rin her tarafında ilân edildi “Sarı renge hakaret edenler, lam edilecekti (Arkası var) Bundan başka en İ karşı bir mücadele açmak lâzim- AKŞAM Matbaacılık şubesi Rekabet kabul etmez derecede ucuz fiatlerle iş yapar. Kitap, Mecmua bastırmak isteyenlerin bu ucuz fi etmelerini tavsiye ederi; müsait şeraitle kartvizit, mektap ve zarf başlıkları, makbur, fatura, sirküler ve sair tap işleri yapılır. Telefon. başımdan feci bir Anlatayım: Ben sekiz seneden beri evliyim. Kazandığım para evimi müreffeh bir suretle idâre ettikten başka bir köşeye beş on kuruş koymak- ığımıza müsaitti, Ailemin saadeti için çalışmaktan ek alıyordum. Fakat kaynanamla aramız bir türlü iyileşemedi. Zevceme olan muhabbetimden © dolayı buna o kadar ehemmiyet vermedim, kabil olduğu kadar gürültüden çekindim. Kaynanamın teşvikile bazan çıkan hadiseleri teskine alıştım. Son zamanlarda iktisadi buhran dolayısile her tarafta kazanç azal dı. Tabii bundan ben de müteessir oldum. Buhal kaynanamı küplere bindirdi, karımı kandırdı. Benden ayırmak için bir sebep bulama- yınca fena yollara sevketmeğe başladı. Ne kadar feci vaziyet değil mi? Bana kalırsa kaynanalara vaka geçti dır. $ Beykoz köylülerinin bir talebi Beykoz, Akbaba yulunun taş- ları bundan dört beş sene evvel sökülerek şose haline ifraz edil mek üzere kırılmıştır. Biz köylüler dört beş senedir çamur içerisinde yüzerek Beykoza inmekteyiz, Şosenin tamiri için 15,000 lira havalesi çıktığı mesmuatımız ol- muştur. Yolun kış fazlalaşmadan tamiri cihetine gidilmesi, olmadığı takdirde nafıanın bozmuş olduğu kaldırım taşlarının yerine konuk masını isteriz. Artık biz köylüle- rin bu çamurda yüzmesine nil yet verelim. Kuru meyva gibi kuru meyvaların memleketimizde sarfiyatını artır- mağa gayret etmektedir. Cemiyet bu meyvalara propaganda etmek, halka sev ek için, manzumeler yazmaktadır. Üzüm, incir, fındık bakkında | yazılan © manzumeler şunlardır > Hergün ye bir avuç üzüm Üzme beni üzüm üzüm Bu üzümler hep ön Bağcıların yüz gülsün acir incir ballı incir Dizi dizi altın incir acir yiyen sağlam olur “Aydınlılar ferah olur.. Fındık fındık çıtır çıtır Hem kan yapar hem ısıtır Kanm yoksa fındık: ye, sen Karadeniz olur hep şen.. | lerden istifade adres karlı, 2İH ve oymalı oda gibi dayadım; seyretmekte devamektim. Bu esnada, kulağıma bir ses çalındı. Ses, dayandığım dolap, yahut odadan geliyordu: — Itiraf et, evlâdım... Bir rahibe itirafta bulunmak, günah, yabut değildir. Ben senin cürmünün affedilmesi için Cenabı hak nez- dinde duada bulunurum. Söyle. — Ben katilim, & muhterem peder... Fakat, yemin ederim ki, istiyerek adam öldürmüş değil Söyle evlâdım.... Anlamıştımı Sırtımı dayadığım yer, günah çıkarmağa mahsus olan ve her kilisede bulunan kulübeydi Zaten buna, öteden beri son derece merak ederdim. Alâkayla dinledim: — Akşamları evde iskambil 0y- sardık, muhterem peder.. Fakat Eğlence olsun Domino, | satranç, hoşuma gitmez Evimizde pansiyoner sıfatile otur ran Sadık bey, — Başka bir eğlence bulsakda, vakit geçirsek... » dedim. » değin şiklik: olurdu. Öbür pansiyonerimiz Yemenli Gaffar efendi: — Ispritizme yapalım | - dedi masa vasıtasile ruhları çağırınız... Konuşuruz... Hoşça vakıt geçer... Pek çok defalar, böyle oyunlar yapıldığına şahit olmuştum, mub- terem peder ... Lâkin, ruhların masaya geleceklerine ve insan larla konuşacaklarına asla inan- mamıştım. Mamafih, bu, pek alâ, bizi bir gece zarında eğlendirecek bir şeydi, Teklifi kabul ettim. i givisiz bir masa İki pansiyonerim, başına geçtik. Lamba dürüp ancak koridordan ziyası akseden on mumluk bir ampul yaktık. Parmaklarımızı masaya malum şekilde değdirerek beklemeğe başladık. Az sonra, malum muhaverez — Ey rahi Ey rah! Geldin mi? Geldinse masayı bir kerre tkr. Ey ruh... İsminin harflerini aHfabe sirasıyle masayı tıkırdata- rak yaz.. Baş harfini söyle. Ikinci harfini söyle... (b..) Hangi millettensin? Onu da aynı tarzda Kaç asır evvel öldün?... Erkek misin, dişi mi?... Pek âlâ, teşekkür ederiz. Bu odadaki insanlardan birine piyanko isabet edecek mi? Yoksa, hiç mi etmi yecek?... Sadık beyin beklediği yolcu gelecek mi?... Gaffar efen- dinin kahve işi olacak mı?.. Bizim pansiyondaki boş odaya müşteri kaç gün sonra buluna" cak?.. Yeniden harp çıkacak mi?... Kaç sene sonra?.. Yine zengin olacak mıyız?... Kaç sene Bütün bu sualleri uzun uzadıya sorduk. Karımın hiç, bir hile yapmadı- ğına eminim. Sadık bey dehşet içinde İspirtizma meselesini takip ediyordu. o Hayatında ilk defa olarak böyle bir tecrübeye iştirak eylemekteymişt — Allah Allah... Masa sahiden cevap veriyor | - diye şaşıp kak maktaydı. Son derece tesir altındaydı. Ancak Yemenli Gaffar efendiden tarafına dogru eğilmeyordu. Bil akis, benim târafıma eğiliyordu. Onun bile yaptığına kail olmak lâzım gele zamk b icap ederdi. üst sathının bir kenarına parmak dürtürerek, onu havaya kaldırmak nasıl kabildir? Şaşıyordum, Nasıl oluyordu da, sorduğumuz suallere muntazamaı cevap alıyorduk ? Ben, bu yüzden son derece tesir altında kalmıştım, Karımın, bele Sadık beyin heyecanı kat kat fazlaydı * — Allah aşkina bir bile yapı" yor musun, Gaffar efendi?.. > diye bana yalvarıyordu. — Vallâhi hile yapmıyorum, Sadık bey... Hazreti İsa şal etmesin, Hazreti Meryem b: gücensin ki yapmıyorum... — Tuhaf şey... Tuhaf şey... Sadık bey, birden bire heye- candan bozulmuş, pürüzlenmiş bir sesle sordu: — Ey ruh! Ben kaç senn sonra Birader! Böyle sunller sorma... Ruh cevap vermezl... - dedi. Hakikaten de, ruh, bütün sual lere cevap verdiği bale, buna vermedi. Masa kımıldamadı. Sadık bey: — Niçin cevap vermiyorsun, ey ruh... Yoksa kısa bir zaman içinde möleteğim ? Eğer kısa bir zaman içinde öleceksem bir kere Aklıma nereden iplik eti Masayı o zamana kadar hiç kı- mıldatmamış olduğum halde, bu sefer, bir kere dürttüm. Sadık beyin tıkanan sesi: — A... Demek ki, yakın zamanda öleceğim. Eğer bir aydan kısa bir zamanda ise bir kere vur. Gene, parmaklarımla masayı dürttüm... — Aman yarabbi, Eğer bir haftadan yakın bir zamanda öleceksem, bir kere vur Gene dürttüm.. — Kaç gün sonra öleceksem o kadar kere var! Bir kere dürttüm.. — Bugün mü öleceğim?. Bu gece mi?. Bir kere daba dürttüm.. Derhal bir kahkaha kopara» çaktım. Hile yaptığımı söyliye- cektim. Muhterem rahip.. Fakat buna vakit kalmadı.. Sadık beyin gırtlağından bir hırıltı çıktı. Onun kalp hastası olduğunu nasıl olmuştu unutmuştum? Adalcleri gerilerek ayağa kalktı. kalbini tuttu. Ve sonra bir- Eli denbire camit bir cisim gibi yere yıkıldı. öldü, muhterem rahip. Yarım saat geçmeden Doktor buki, Fakat, dimağımda ©, belk. içindeyim. tesellisi © nevinden uyuşturucu bir fikir va yine mevut ecelile öldü. benim vücuduma irademe hakim ihbarda bulundu. muhterem rahip, Fakat, her halde, kendimi gü- nahkâr addediyorum... Dua edin. Günahımı çıkarın... olarak, Ne ona bu dersiniz, Papazın kalım sesi, latince bir duaya başladı.. Sutunların ortasından bir kaç rahip göründü. Burada, hırsızla” ma dinler vaziyette yakulanma- mak için, durduğum yerden uzak laşmak mecburiyetinde kaldım, (Hatice Süreyya)

Bu sayıdan diğer sayfalar: